Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Biz, neyiz? Tanrı ve engelliler..? [Tartışma]

merdoli

Üye
Üyelik
7 Ocak 2012
Konular
12
Mesajlar
258
Reaksiyonlar
28
Son birkaç aydır kafamdan çeşitli düşünceler geçiyor ve bunları burada sorarak düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum. Bana isterseniz deist, ateist .. vs. gibi yaftalar yapıştırabilirsiniz ama şunu iyi biliyorum ki yukarıdakiyle hesabımız tamamen kendi içimizde. Ve bunlar istemese de herkesin yaşamının belli dönemlerinde aklından geçirdiği şeyler. Şimdi sorularıma geçmek istiyorum:


Tanrı bizi neden yarattı?

Diğer insanları yaratırken bizler kenarda duran ve unutulmuş olanlar mıydık?

Yoksa sınanmak için mi böyle yaratıldık?

Tanrının sevgili kulları mıyız?

Normal insanlar varken bizi neden yaratma ihtiyacı duydu?

Sadece ibret alınmak için mi yaratıldık?

Ahiret varsa engelli oluşumuz sizce bize ek katsayı getirecek mi?

Tanrı tüm hesabını ahirette kesecekse neden doğmadan veya sonradan engelli oluyoruz?

Tasavvuf düşüncesine göre hepimiz tanrının yansımalarıysak tanrı da engelli olabilir mi?
 
müslüman olanlar için kuran allah kelamınıdır olmayan için muhammedin yazdığı bir kitaptır iki tarafta tersini kanıtlayamaz senin sorularında bunun gibi bu nedenle bizlerin verdiği cevap ne olursa olsun seni tatmin etmez inançta önemli olan aldığın cevap değil neye inandığındır
 
1.Allah bir ayetinde kendi ifadesiyle(insanları ve cinleri ancak bana kuluk etsinler diye yarattım)diyor..
2.haşa Allah bir karıncanın nasibini bile unutmaktan münezzehtir..
2.mülk Allahındır onu dilediği gibi yaratır dilediği şekle koyar.. nasıl ki bir sirket sahibi işe alacağı bir kimseyi mulakata tabi tutuyorsa.. nasıl ki bir baba çocuğuna verdiği harçlığı nerede nasıl değerlendirdiğini takip ediyorsa nasıl ki biz insanlar her an her dakika aslında farkına varmadan birbirimizi intihan ediyorsak, bizi yaratanın da bizi bi takım nimetlerden eksik bırakarak imtihan etmesi kadar doğal olan bi şey varmıdır.

4.biz Allahın sevgili kularımıyız? bana göre bu koskoca bir palavradır.yani Allahın rızasına uygun davranan bir kimse evet her salih amel ileyen insan gibi Allahın sevgil kuludur. ancak Allahı hatırlamayan emir ve yasaklarını mumkun mertebede yerine getirmeyen ve hatta ben engelliyim haşa Allahtan alacaklıyım birde ibadetmi edeceğim gibi sapık düsünceli olan insanlar ve nasılsa engelliyim ben ibadetten muafım gibi abes düsünceli olanlar asla ama asla çetin bir imtihanın olacağnı unutmasınlar. devam edeceğim..

Allah hiç kimseyi gücünün yetmeyeceği ile imtihan etmez. bizi engelimiz nedeni ile yapamadıklarımızdan imtihan etmez..haşa Allah bizi birilerine ibret olsu diye yaratmaz. ibret almamız için mezarları ziyaret etmemiz yeterli olacaktır.engelli olusumuz, yaptığımız iyi işler ve özellikle görterdiğimiz sabrımız bize çok ama çok şey kazandıracatır.Allahın varlığı noktasıda süphesi olanlar, özellikle kendi bedenlerine baksınlar. en ufak bir eksikliğin hayatlarını nasıl alt üst ettiğini iyi göreceklerdir.aslında bu konularda yazılacak çok ama çokşey var fakat iman noktasında eksikliği gidermek için kur-an"a bakın, oda işinize gelmezse bekleyin yakında bileceksiniz..
 
Ergün Kardeşim,

Öncelikle cevabın için teşekkür etmek istiyorum. Zaman ayırıp güzel ve aydınlatıcı bilgiler yazmışsın. Ancak bunların hepsi yine insanlar tarafından yazılmış şeyler. Yani insanlar kendileri düşünemedikleri için başkalarının düşüncelerini benimseyip kullanıyorlar ki bu durum da beynimizin varlığını ve düşünebilme yeteneğimizi çöpe atmak anlamına geliyor. Ben ise çözüme kendim ulaşmak istiyorum ve bu nedenle sorguluyorum. Sonucu kafamın içiyle bulmak istiyorum
 
Kuranın türkçesini oluyup ayetller uzerinde derin derin dusundun mu
 
Bir bilgisayar düşün ki (çağımızın en önemli teknolojik aletlerindendir) sahibini düşünsün ? bu beni nasıl yarattı neden yarattı diyebilsin? mümkün mü kaldı ki dese bile çözebilmesi mümkün mü? bu konuları fazla düşünmemek gerekir arkadaşın dediği gibi daha yazılacak çok şey var...
 
Işte isyan ettiğim nokta tam da bu. Allah bize aklı niye verdi? Korkmadan düşünmek icin değil mi? Peki o zaman neden düşünmekten vazgeçelim? Bunlari fazla düşünmemek gerekir diyorsun ama o zaman kim düşünecek bu konulari. İnsan için en doğru sonuç kendi aklıyla vardığı sonuç değil midir?

Daha yazılacak çok sey varsa yaz kadir kardeşim yaz da tartışalım ve kendi aklımızla bir sonuca varalim.
 
merdoli

güzel kardeşim yukarıda yazdığım şeylerin önemli kısmı kendimden yada başka insanlardan değil ki, Allahın kur-an da bildirdiği ayetlerdendir.insanların kendilerinin düsünemediğini nereden çıkarıyorsun, insanı insan yapan en önemli özelliğin başında düşünebilmesi gelir. bilmiyorum kur-an ı okuyabildinmi, orada Allah defaatle bizi düşünmemiz konusunda uyarmıştır..çözüme kendin ulaşmak istediğini belirtmişsin bunu düşünmeden nasıl yapacaksın, tabi ki düşüneceksin zaten Allah bize düşünüp öğüt alalım diye kur-an ı göndermiş varlığından haberdar etmiştir.bir ayette (siz hiç düşünüp öğüt almazmısınız)diyerek bizi düşünmeye sevk etmiştir.burada neyi düşüneceğin önemli "Allah varmıdır sorusunumu, Allah neyi neden istiyor sorusunumu."senin sorun hangisi?
 
Özgün bir soru olmamakla birlikte çok güzel tartışmaya açık bir konu...

Elbette buna benzer soruları felsefenin doğduğu günden bu yana pek çok kişi kendisine sormuş ve bunları tartışmış. Hala da tartışılmaya devam ediliyor.

Yanıt veren arkadaşların çoğu haklı olarak "islam dini" çerçevesinde yanıt vermişler. Ancak anladığım kadarıyla sizin sorunuzun kapsamı bununla sınırlı değil. Çünkü diğer tek tanrılı veya çok tanrılı dinlerde de benzer soruları soran kişiler var. Herkes kendi inancı çerçevesinde, kendi düşündüğü şekilde bu sorulara yanıt verebilir.

Eskiden özürlüler için (özellikle spastikler için) halk arasında "cin çarpmış" denilirdi. Günah işleyenler, ana-babasını dinlemeyenler vs. de bak seni de cin çarparsa böyle olursun diye korkutulurdu. Bugün biliyoruz ki, spartisite aslında cinle falan alakalı bir durum olmayıp doğum sırasında karşılaşılan komplikasyonların sonucudur. Yani ortada somut bir nedensellik (neden-sonuç ilişkisi) olduğu söylenebilir. Diğer özürlerin de çoğu için de benzer neden-sonuç ilişkileri mevcuttur. Bunların pek azını "inanç" kapsamında gerekçelendirebiliriz.

Eğer engelli olmayı bir "ceza" olarak değerlendirirsek; daha doğmamış bir çocuğun doğuştan kusurları olması neyin cezası olabilir. Eğer engelli olmak bir lütuf ise, neden bazı kişiler dünyada kahır çekip, ahirette imtiyazlı olmak için böyle bir lutufla doğar. Bu sorulara verilecek mantıklı yanıt; durumun dini açıdan bir lutuf veya ceza olmadığı, varoluşun rasgeleliği doğrultusunda ortaya çıkan bir tezahür olduğudur.

Şimdi hayatı boyunca köyünden adım atmamış birinin trafik kazası geçirme olasılığı çok çok düşüktür. Büyük şehirlerde yaşayan ve çok seyahat eden kişilerin kaza geçirme olasılığı ise defalarca kez fazladır. Köyde veya şehirde yaşayan aynı şekilde inançlı kişilerin farklı omurilik felci riski ve oranı taşımaları "dini" boyutla açıklama bulamaz.

Dini İnançlar, -adı üstünde - inanç oldukları için somut veya bilimsel gerekçelere veya yanıtlara dayanmazlar. İnanırsınız veya inanmazsınız. Tamamen veya kısmen kabul edebilirsiniz. Dolayısıyla atheist, deist, agnostik veya dindar olabilirsiniz. Bu tamamen kişisel algı ile ilgili, somut gerçeklere değil, "inanca" dayalı bir sistemdir. İnançları gerekçelendirmek hem mümkün değildir, hem de doğru sonuç vermez. Örneğin, engellilerin doğrudan cennete gideceğini söyleyen bir dinde bu önermeyi test etmenin herhangi bir yolu yoktur. Ne cennete gidip bakabiliriz, ne de ölüp geri gelen bir engelliye sorabiliriz. Zaten tarihteki bazı filozof din adamları da bu sorulara - test etme imkanı olmadığı için - "inanmayarak cehenneme gitme riski, inanarak cennete gitme riskinden daha kötü bir durumdur. O yüzden inanmak daha iyidir" şeklinde yanıt vermeyi tercih etmişlerdir.

Sonuç olarak; bu sorulara 2 şekilde yanıt verilebilir. Doğrudan "inanç" temelinde, veya inançtan bağımsız olarak neden-sonuç ilişkisi içerisinde.... Neden-sonuç ilişkisi daha işlevseldir. Çünkü riskleri, nedenleri görüp önlem almamızı sağlar. (Örneğin hastanede yapılacak doğumlarda spastik olma olasılığı daha düşüktür)

Ayrıca neden-sonuç ilişkisini kabul etmek inançlı olmaya da engel değildir. İnançlar her soruya yanıt vermek zorunda değildir.
 
me te pe

konuya felsefik bir açıyla bakmış olmakla bunun inanç meselesi olduğunu belirtmişsin.evet bu bir inanç meselesi fakat doğru olanı bulmak da insanın daha doğrusu insanlığın meselesi..felsefenin bu konuda bir çok görüsü mevcut fakat hiçbiri insan aklının ötesine geçememiştir.o zamnanda insan aklının sınırları nereye kadardır sorusu ve daha binlerce soru gelir ardı ardına.kaiat bir döngüdür zaten, herşey başka seylerin olmasının sebebidir eğer konuya bu gözle bakarsak yani etramızda olup bitenleri tesadüf olarak açıklarsak kainatın bu düzenini ve özellikle canlılığı nasıl açıklayabiliriz evrim teorisiylemi..

ayrıca eskide özürlülere cin carpmış gibi bir ifadenin din ile ne alakası var din ile kültürü birbirinden ayıracak birine benziyorsunuz..
 
Birkere tanrı ne demek anlayamadım, bizim yaratıcımız Allah'dır, tanrı demek doğru degildir.Ben buna takıldım diger yazınızı bile okumadım, Tanrı çoklu bi kavramdır. Güneş tanrı, gök tanrı vs...
N.F. Kısakürek e sormuşlar
"Üstad kimi tanrı diyor kimi Allah nedir dogrusu"
Üstad demiş "Allah tanrının belasını versin"
 
Juiceles;
Allah senden bir değil bin kere razı olsun.bişeyler öğrenmesi açısınndan bu güzeldi tanrı yok Allah(cc)vardır.
 
Sayın ergun32,

Bir kaç sözünüze yanıt verme gereği duydum.

"Felsefe insan aklının ötesine geçemez" demişsiniz. İyi de, felsefe zaten insan aklının sonucudur ve nihai hedefi insanın varoluşunu açıklamaktır.

Bir de şöyle demişsiniz: "etramızda olup bitenleri tesadüf olarak açıklarsak kainatın bu düzenini ve özellikle canlılığı nasıl açıklayabiliriz evrim teorisiylemi"

Öncelikle ben tesadüf yani "şansı" kasdetmedim. Benim söylemeye çalıştığım şey olasılık dağılımıdır. Kiminin boyunun kısa, kiminin uzun olması gibi... Bunları bir tabloya işaretlerseniz çana benzer bir grafik, yani olasılık dağılımı ortaya çıkar.

Diğer taraftan "evrim teorisi" kainatın düzenini açıklamaz... öyle bir iddiası da yoktur. Sadece canlılardaki biyolojik çeşitliliğin nedenini açıklar. Kainatın düzenini fizik kuralları açıklar. Bunlar bildiğimiz temel fizik kurallarıyla başlar, evrenin oluşumunu da ele alan, büyük patlama (big bang) teorisini de içeren kozmoloji fiziğiyle devam eder ve henüz pek anlayamadığımız kuantum fiziğiyle devam eder. Tüm bunlar evrenin işleyişini açıklamaya çalışan modellerdir ve günlük yaşantımızda kullandığımız teknolojilerin temelini oluşturur.

Tüm bunların arkasında yatan soru "nasıl oluyor da oluyor" şeklinde özetlenebilir. Bu da zaten felsefenin özüdür. (Felsefe = Bilgi arayışı, bilgelik sevgisi)

Cin çarpma konusuna gelince; doğru olsun veya olmasın şüphesiz bu inanç temelli bir düşüncedir. İspanyol papazların şeytan çıkarma ayinlerini dini bir kavram olarak görmüyor musunuz?
 
Tasavvuf düşüncesine göre hepimiz tanrının yansımalarıysak tanrı da engelli olabilir mi?

Çok güzel bir soru:)
Tanrı engelli olsa ne olur,kıyamet mi kopar ?

Ben olaya tanrıyı suçlayarak bakmıyorum.Bilimsel bakışaçısıyla baktığım zaman kimseyi suçlamam gerek kalmıyor.
Atalarımızdan bize aktarılanlar,genetik yapımız,anne karnındaki hikayemiz,gelişen anomaliler,doğum sırası,doğum sonrasındaki bir çok faktörün,ayrıca bağışık sistemimizin ne kadar güçlü olduğuyla alakalı engelli olmamamız ve bir de ülkemin gelişmişlik düzeyi ile ilgili.
 
insanın doğası merak üzerinedir ne yaparsanız yapın bunu engelleyemezsiniz şüphe etmeden bir dine bağlıysanız zaten imanınız asla gerçek olamaz bu sözümün en büyük kaynağı yine kuran dır kuran birçok ayette beni kıyaslayın der o nedenle arkadaşımız sorularını yadırgamıyorum ama cevapları bizde aramak yerine dini açıdan kutsal kitapları oku engelin nedenininde ilme baş vur her engel için yaradanı suçlamak ceza veya ödül olarak adlandırmak züğürt tesellisidir Allah kuluna beyin vermiş kul onu kullanmıyorsa o ne yapsın bilim akraba evliliği yapmayın derken insan bişey olmaz herşey haktan der çocuk sakat doğunca kabahat yaradanın olur yada bilim yer çekimi kanunundan bahsederken sen tutarda benim gibi 9 metre yukarıda hiç bir emniyet tedbiri almadan çalışırsan başına gelene katlanırsın sen trafik kurallarına uymazsan başına gelecekler bellidir bunlar gibi yüzlerce örnek verilebilir hangisinde yaradan suçlu
 
agzına saglık benim söylemek istediklerimi siz dile getirmişiniz:)

gülayşeekin
 
juiceles

aslında tanrı kelimesinin sözlük anlamıda Allah kesimesi ile aynıdır ancak tapmak,tanrı ... gibi kelimeler biraz bahtsız kelimelerdir.
Benim inancıma göre insanlar daima sonuca uygun sebep ararlar, uygun sebep bulunur veya bulunamazsa bu zamanda suçlıyacak kişi.
Engelli kavramı... üzerine çok ama çok düşündüm, aynı soruları defalarca sordum, ilahi adalet nerede? bir kişi sağlam doğuyorken diğeri neden engelli? ama bunlara takıldıkça oldugum yerde saydım, geçmişimi-doğuşumu değiştiremiyeceğim için geleceğimi değiştirme kararı aldım. Bu şekilde doğmak benim suçum değildi, ancak öleceğim şekle kendim karar verebilirdim.
 
insan engelli olmasa bile kimisi çirkin kimisi güzel kimi uzun kimi kısa kimi hamallık yaparken kimi milyarlarla oynuyo haşaa allahın işine karışmak size mi kalmış bende işitme engelliyim anne babam öldü asla isyan etmedim etmem de allahtan gelen bişey sabırlı olursanız baki dünyada belkide sualsiz cennete gideceksiniz bu dünyada kula verilen keder sıkıntı günahlarına keffaretmiş sanki sonsuz mu hayatınız
 
demişsin ya isyanım şu noktada;haşa ben senin isyan ettiğini düşünmüyorum.isyan etsen bu yaşta engellilerin faydası için ilimlerle uğraşmazdın,hayata küser,kabuğuna çekilirdin...Duyulmuş,başka yerlerden öğrenilmiş laflarla değil kendi aklınızdan bana açıklayın diyorsun.eğer insanın aklı tek başına her şeyi bilseydi YARADAN bize Kuran_ı kerimi ve elçisini göndermezdi.99 isminden biri olan el-Alim ismini yüce yaradan bize işaret etmezdi:

EL-ALİM:Herşeyi çok iyi bilenDoğu da Allah’ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah’ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir. (Bakara Suresi, 115)
İnsanlar düşünebilecek bir şuura sahip oldukları andan itibaren bir şeyler öğrenmeye başlarlar. Belli bir yaşa ulaştıktan sonra da öğrenim görmeye ve bu şekilde sayısız bilgiler edinmeye devam ederler. Hatta bazı insanlar belirli bir veya birkaç konu üzerinde uzmanlaşırlar. Örneğin bir fizik mühendisi, fizik kurallarının tamamını öğrenebilir veya felsefe üzerine öğrenim görmüş bir insan, felsefi konulara tam olarak hakim olabilir. Yine yakın tarih üzerinde uzmanlaşmış bir araştırmacı, yakın tarih ile ilgili çok isabetli yorumlar yapabilir. Çünkü bu konu ile ilgili öğrenilebilecek herşeyi biliyordur.
Yukarıda saydıklarımız, ‘bilmek’ fiilinin insanlar için geçerli olan kısmıdır elbette. Ancak ‘bilmek’ fiilinin, insanların asla tasavvur edemeyeceği, güç yetiremeyeceği bir boyutu vardır: Allah’ın bilmesi…
Allah göklerin, yerin, bu ikisi arasında olan tüm canlıların, kainatta işleyen tüm kanunların, her an meydana gelen tüm olayların bilgisine sahiptir. Çünkü tümünün Yaratıcısı O’dur. Üstelik Allah’ın ‘bilmesi’ sınırsızdır; Allah aynı anda dünya üzerinde doğan ve ölen insanların kimliklerini, yeryüzündeki her bir ağaçtan düşen yaprakların sayısını, evrendeki milyarlarca galaksi içindeki milyarlarca yıldızın her birinin özelliklerini ve burada sayfalarca saysak da asla bitiremeyeceğimiz herşeyi bilir. O, yeryüzünde, aynı anda uzayda meydana gelen her olayı, dünya üzerindeki milyarlarca insanın, hayvanın, bitkinin hücrelerinde kodlu olan şifreleri de bilir.
İnsanın unutmaması gereken çok önemli bir sır vardır: Allah yukarıda sayılan tüm detayların yanında insanın içini, aklından geçenleri, gizli veya açık işlediği tüm fiilleri de bilir. İnsan, içinde yaşadığı duyguların, düşüncelerin, sıkıntıların yalnızca kendi bilgisi dahilinde olduğunu zanneder; ama bu büyük bir yanılgıdır. Kainatın her noktasına tam olarak hakim olan Allah, insanın içine ve dışına da hakimdir. Nitekim Allah’ın bu sonsuz bilgisi pek çok ayetle bildirilmiştir:
Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir. (Al-i İmran Suresi, 92)
Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar, gerçekten Allah’ı tesbih etmektedir. Her biri, kendi duasını ve tesbihini şüphesiz bilmiştir. Allah, onların işlediklerini bilendir. (Nur Suresi, 41)
Güneş de, kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra doğru akıp gitmektedir. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)ın takdiridir. (Yasin Suresi, 38)
Haberiniz olsun; gerçekten onlar, ondan gizlenmek için göğüslerini büker (Hak’tan kaçınıp yan çizer)ler. (Yine) Haberiniz olsun; onlar, örtülerine büründükleri zaman, O, gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Hud Suresi, 5)
Oysa onlar, önceden ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman kesin olarak dilemiyeceklerdir. Allah, zalimleri bilendir. (Bakara Suresi, 95)
Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü; attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Müminleri Kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir. (Enfal Suresi, 17)

sorularına cevap için kuran-ı kerimi okumanı tavsiye etmicem.okuman lazım çünkü :) meal değil tefsir olmalı.senin gibi kafası çalışan biri mutlaka okur diye düşünüyorum.kal sağlıcakla
 
**** (1 ve 5.soruya Cevap) Tanrı sebepsiz yaratmaz. Tanrı seni yaratma sebebini kendin bulman için seni yarattı. Sen bulacaksın. Senin yaratılma sebebini HAŞA tanrı olarak şimdi söylesem gider hemen yaparsın ve bir amacın kalmaz hayatta, çünkü yaratma sebebim buydu niye yaşıyorum diye inkar ederdin...
**** (2-3-4-6 soruya Cevap) Eskiden böyle hastalıklar yoktu. Bizler yani engelliler, insanlığın kendine verdiği zararlar silsilesi sonucunda oluşmuş ve bunların etkisiyle dünyaya gelmiş varlıklarız. Eğer bunun bilincinde olup şükredip, inkar etmezsek diğer dünyada hesabını verirken bunların etkisi göz önüne alınarak hesabımız hafifletilerek verilecektir. Ancak inkar ve isyandan kaçmak mutlak şarttır.
**** (7.soruya cevap) Engelli olmak sabır gerektiren ve imtihanlık bir durumdur. İmtihanı bir örnek vererek açıklayalım: Günümüz eğitim kurumlarındaki sözlü kanaat notu gibi düşünmek lazım bunu. Bir hoca düşünün. 20 kişilik sınıftan 10 kişiye sözlü kanaat notu kullanacağını ama yapacağı imtihandan başarılı olanlara bu notu kullanacağını belirtir. İmtihanı geçen ve inkar etmeyen şüphesiz ki ek katsayı ile hesabı alınacaktır. Çünkü diğer kişiler bu imtihana girmeyecek ve sözlü kanaat notu almayacaklar... Dolayısıyla sözlü kanaat notu alanla almayan bir olmayacaktır...
**** (8.soruya cevap) Doğmadan veya sonradan engelli olmak senin elinde olan bir durum değil. Bu günümüz insanlığın kendine verdiği zararın etkisi sonucunda oluşan bir durum. Örnek: Aşırı radyasyona maruz kalan bir şahısın biyolojik yapısındaki değişikliğin getirdiği bir sonuç.
Bu gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür. Günümüzde baz istasyonları, telefonlar, bilgisayarlar, içtiğimiz rakılar, colalar hep sağlığa zararlı şeyler. Ancak bunları bildiğimiz halde kullanmakta ve zararına katlanmaktayız...
**** (9.soruya cevap) Tasavvufa göre veya başka bir inanışa göre tanrının şekli ortaya çıkmaz... :) komik bir soru cevap vermeye gerek yok.
 
berfin bu ne uzun yazı oku oku bitmedi aklımda kalanlara kısaca cevap vereyim
kaderde insanın yapacağı şeyler değil yaptığı şeyler yazar cihad nevsi müdfadır sana bir saldırı olmadıkça sen saldıramazsın nefsi müdafanın dindeki adıdır allah her gücü elinde bulundurur ama dünya işlerine karışmaz sınavlarda cevapları öğretmen verseydi bu sınav olurmuydu müslüman doğan değil doğmayan avantajlıdır müslüman ergenliğe ulaştığı anda günahlrından sorumludur diğerleri islama geçtikten sonra sorumlu olur ve önceki günahları silinir bunuda insan kendi secer ruhlar meclisinde bu kararı alırsınız yinede senle anlaştığımız tek nokta her iki düşünceninde kanıtlanması imkansızdır adı üstünde inanç
 
berfin hem ateitsim diyosun hemde ee madem allah bize akıl vermiş kulanmazsak ayıp ederiz madem allaha inanmıyon verdiği aklıda kullanmıcaksın.!!
 
Adam ister deist deyin ister ateist deyin diyor siz tanrı ALLAH ayrımını öğretmeye çalışıyorsunuz aferin.... ALLAH sorgulamayın demiyor sorgulayın doğru yolu bulun diyor o sebepten kimseyi yargılamayın...
 
kendisi ee madem bize allah akıl vermişş kullanmazsak ayıp ederiz diyo hemde ateistmiş bilip bilmeden konuşma
 
arkadaşlar çok güzel bir konu açılmış allahtan bize verilen özrün bir ödül olduğunu düşünüyorum sağlam olup hırsız tecavüzcü sapık kötü adam olmaktansa özürlü olmak benim için bir ödüldür maalesef yaşadığımız coğrafya özürlü kişiyeleri kötürüm lakabını uygun görmüştür bizler bu ülkede sığıntı olarak görülsekte fazladan devlete külfet olarak görülsekte sadece yeri geldiğinde reklam malzemesi olarak görülsekte allaha olan inancımızı kaybetmeyelim unutmayalımki peygamber efendimiz hen fiziki hemde manevi olarak çok acılar çekmiştir allahın huzurunda inançsız biri olarak çıkmam en büyük korkumdur maalesef bu ülkede özürlüler hep birilerinin insafına bırakılmıştır hep boyun bükmeye hep muhtaç olmaya mahkum edilmiştir beni hayata bağlayan tek şey allaha inancımdır.sonuçta aldığım para için kurbanlık hayvanlar gibi dişlerim kontrol edilsede bu dünya hayatı geçici ahiret kalıcıdır beddua etmemek için kendimi zor tutuyorum allahtan tek dileğim tüm insanlığın cennette kalmasıdır
 
berfin,çok uzun bir yazı kopyalamışsın.tamamını okuyamadım.sıkıldım.merdoli çok fazla soru sormuş.hal böyle olunca herkes bir yada birkaç soruya takılmış.Allahın varlığını sorgulayanlara kadar vardı iş...ama bazı yazıları okuyunca iman sahibi olmama şükrettim binlerce kez...
 
sayın mert bak ALLAH cc. insanları imtihan için yaratmıştır.Ayrıca insanların ALLAH CC ye ibadet edip etmeleri konusuna gelince ALLAH IN buna hiç mi hiç ihtiyacı yok
Öbür taraf ben her şeyi aklımla bulmak istiyorum demişsin güzel doğrusu da bu çünkü ALLAH CC insan oğlu bir irade vermiş ve bu irade sayesinde insan doğruyu, yanlıştan- iyiyi kötüden ayırma kabiliyetine ulaşmıştır.
Bir düşünelim yaşamakta olduğumuz kainatın bir tesadüf sonucu oluşması mümkün değil çünkü herşey öyle mükemmel yaratılmış ki bütün mahlukat görevini hakkıyla yapmaktadır, bu yaratılmışların muhakkak bir yaratıcısı vardır o da ALLAH CC dür
Kardeşim lütfen bu gibi konuları tartışırken dozunu kaçırıpta günaha girmeyelim fakat araştıralım okuyalım

mahir kardeşimizi tebrik ediyorum çok güzel bir konuya değinmiş ya bizim doğumdan önce herhangi bir seçme hakkımız yoktur.ALLAH CC nasıl takdir etmişse öyle olur bizim bu durumu sorgulamaktan ziyada irademizi kullanarak doğru yolu bulmamız gerekir
 
juiceles;1

Bu Nasıl bir cehalettir

Tanrı Türkçe

ALLAH arapça bir kelimedir bu kadar basit ne alakası var dediklerinle
 
me te pe

öncelikle felsefenin ne olduğunu biliyorum ama açıklaman için yinede tesekkur edeyim.
eğer yazdıklarına dikkat edersen sonuç olarak neden sonuç ilişkisi ile açıkladığını görürdün oysa herşey neden sonuç ilişkisi ile açıklanamaz o yüzden ben kainatın düzeninden bahsettim ayrıca "evrim teorisiylemi" derken dikkatlice bakarsan "düzeni ve özellikle CANLILIĞI nasıl açıklayacaksınız" demiştim. kainatın düzeninin fizik kuralları ile açıklanacağını biliyorum ama siz dikkatlice okumuyorsunuz.


fesefe insan akılının ötesine gecemez derken kur-an ın felsefenin üzerinde olduğunu felsefenin cevap veremediği sorulara cevap verebildiğini kasdetmiştim yoksa felsefe insan aklı ürünü olmayacakta ne olacak ki.


özelikle ben islam dininden bahsettiğim halde siz hristiyanlıktan örnek veriyorsunuz
 
Sn. ergün32,

Öncelikle tartışmayı yanlış yerlere çekip konuyu odağından uzaklaştırmak istemiyorum. Ama yazdıklarınızı yorumlayabilmek için bir nebze bunu yapmak gerekiyor.

Tartıştığımız konu "kainatın oluşumu" veya "canlılık" değil. Ben bu konularda sizden farklı olarak evrim teorisini ve diğer fizik teorilerini muteber görürüm. Çünkü bunlar kafadan uydurma modeller değil, gördüğümüzü açıklayan modellerdir. Doğru veya yanlış olmaları gerekmez... Bir DVD okuyucunun çalışma prensiplerini kuantum fiziğiyle açıklayabiliyorsak bu işimize yarayan bir model demektir.

Elbette, benim verdiğim yanıtlar neden-sonuç ilişkisi içermektedir. Çünkü konuyu açan arkadaşımız da bunu soruyor. Bilinen dinlerin hiç biri fiziksel dünyada neden-sonuç ilişkisine açık bir yanıt vermez. O yüzden gerek temel bilimler, gerekse felsefe bazlı bilimler bilim olabilmek için neden-sonuç ilişkisine bağlı olmak zorundadır.

Diyorsunuz ki; "herşey neden sonuç ilişkisiyle açıklanamaz". Bir şeyin açıklanamaz olması, bir açıklama olmadığı anlamına gelmez, onu mistik bir durum haline getirmez. Sadece uygun açıklamayı bilmediğimizi gösterir. Elbette 1000 yıl önce yaşayan bir kişi için evinizde kullandığınız televizyon da, başınız ağrıdıpında içtiğiniz aspirin de açıklanamaz olgulardır. Bugün açıklama getiremediğimiz pek çok şey muhtemelen ilerideki yıllarda açıklanabilir hale gelecektir.

Sizin iddianızın aksine, gerek islam, gerekse diğer semavi dinler bu soruların neredeyse hiç birine açıklama getirmez. Zaten dinlerin böyle bir misyonu olduğu kanısında da değilim. Eğer öyle olsaydı bugün "bilim" dediğimiz şeye gerek olmazdı... dini kitaplarda da evrenin her türlü sırrı açık açık yazılmış olurdu. Öyle olmadığına göre önermeniz doğru değil. Aksi halde, ilk semavi kitapla birlikte bugün sahip olduğumuz teknolojiye sahip olurduk.

Diğer taraftan, inanç; herhangi bir neden sonuç ilişkisine gerek duyulmayan bir durumdur. Eğer inancınıza gerek felsefi, gerekse bilimsel açıklamalar getirmeye çalışıyorsanız -bana göre - büyük bir hatanın içine düşersiniz. Çünkü inanç subjektif bir algıdır. Hayaletler, uzaylılara, dünyanın düz olduğuna, marsta hayat olduğuna veya başka şeylere "inanabilirsiniz." İnandığınız şeyi ispat etmeniz gerekmez. İspat edebiliyorsanız zaten inanç olmaktan ziyade bir gerçeklik haline gelir. Marsta hayat varsa vardır. Buna inanmak veya inanmamak diye bir şey söz konusu olamaz.

Konunun özüne dönecek olursak; soruları dile getiren arkadaşımızın temel sorusu benim anladığım kadarıyla "neden?". Siz bu soruya elbette inanç çerçevesinde "çünkü..." diyebilirsiniz. Ben se bunun yeterli bir yanıt olmadığını, arkasına eklenebilecek objektif gerekçeler olduğunu söylüyorum. Örneğin arabayla seyahat etmezseniz, araba kazası sonucu felç olma riskiniz yoktur diyorum. Bu kadar basit.
 
Üst Alt