Evlilikte yaşanan sorunlar... ve cözüm yolları... cözümsüzlüğün sebepleri.... sabır....sadakat... erkek kadın arasındaki duygusal farklılıklar... Engelle pek alakası yok çünkü insan ilişkileri. sağlamlar da aynı sıkıntıları yaşıyorlar farkları yok. ama bir engelli gözüyle anlatayım.
burda bekar arkadaşların sadece dinleyici olmalarında yarar var... (bekara yuva bozmak kolay) derler atalarımız. hoş ben bu sözü törpüledim ama olsun gelelim konuya: 1.si ben evliyim. (eşimde bende engelliyim ortopedik) 9,5 aylık bi kızım var. Elhamd. mutluyum. alışverişlerde yardımlaşırız. taşıyamacagımız şeyi almayız yada bölüşürüz. cocuk bakımdan pek anlamam ama en azından cocugu mesgul edecek kadar ilgilenmeyi bilirim. birbirimizi kabullenmemiz hayattaki en önemli güçümüzdür çünkü yapabileckelerimiz ortadadır yapamayacaklarımızortadadır. yuvada huzursuzluk olmuyor mu? olur. neden olmasın... iki yabancı insan bir yuva kuruyor doğal bi süreç olarak birbirlerini tanımak için sınırlarını zorlarlar bu zorlamalarda fay hatları gibi surtunmeler olur... nereye kadar olur eşini tanıyana kadar... yoksa nerden bilecen neyin hoşna gitmediği neyin hoşuna gittiğini cocuklar bile deneyerek buluyorlar iyimi kötü mü acımı tatlımı. bu surtunmeleri abartmak depremlere sebep olabilir... insanlık hali insanın canı sıkkınolabilir bir anda eşinin bi lafına canı sıkılıp bi patlama olablir bu patlamayla karşı karşıya kalan da patlarsa o zaman üzüntüler uzun sürebilir. tabiki hep kadın alttan alsın demeye kimsenin hakkı yok. işin özü herkes haddini bilecek, o beni seviyor nede olsa diye üzerine yüklenmek olmaz. maddi güçü yok nasılsa gidecek yeri yok ezzem kim bilecek felan v.s. şeklinde bir yaklaşım etik değil insana yakışmaz. Mutlu olmanın yolu: en çıkılmaz durumlarda bile elini arkaya attın mı eşinin eline dokunması. iki taraf birbirlerini yese bile, eşler arasındaki ilişki o kadar derin olmalı ki, sanki o tartışmaları yaşamamışlar gibi kenetlenebilmeli. bide olumsuzlukları unutmak lazım. eşine, cocuğuna karşı her an yeni bir sayfa acabilecek kadar tevazu sahibi olmak lazım dairede amirine, mahalle de arkadaşına hoş görülü olup evde tam tersi davranmak en buyuk haksızlık. kin öfke nefret.. olmamalı. ne yolarsam kar denmemeli. heleki maddi dunyanın; yuvanın tam göbegine kadar girdiği günümüz cağında... onda varda bizde yok... yada elalemin eşi guzel giyiniyor diye eşine yuklenmemek lazım. (zaten eş önce kendi için güzel giyinmeli sonra eşi için. katiyen dışarda insanlar bi baksın dönsun bi daha baksın mantıgı ile giyinilmemeli toplumda güzel giyinilmeli ama insanların dikkati farklı düşüncelere sevk edecek kadar değil). evin geçimi üstlenende, arkadaşlara rezil olmayım diye varını yogunu harcamamalı. önceliği yuva ve içindekiler olmalı. eşler arası yardımlaşma da çok önemli. eşler sırf gıcıklık olsun diye bilmediği yapamadığı bir işi eşine yüklememeli. yapabildiği işi de birlikte zaman geçirebilmek için bir fırsat gözüyle görerek hareket edebilmeli. ve işin sonunda birbirlerini tebrik etmeli.
hastalık ve sağlık ta diye bir söz vermişiz. herhangi bir sebepten dolayı insanın başına hastalık dert gelebilr. zaten kişinin canı burnunda destek olmak lazım. ya bu zamanın en buyuk dertlerinden biri eşine yardım ettimi kılıbık kadın ağzına bakan muamelesi yapılması. ne alakası var. zaten hayat önce yuvada başlar sonra topluma yayılır. yardımlaşmayı bilirsen yüreğin yorğun olmaz sanada bir el uzanabilir sıkldığın bir anda. eşler birbirine baktığında sevğiyle günahlar dökülür derler sonbaharda dökülen yapraklar gibi. eşinin hoşuna giden davranısını hep aklında bundurmak gerekir. kötüyü şebnem ferağın şarkısındaki gibi silmek gerek bazen ama kişileri değil kötü yaşanmış olayları... kişilere mal etmemek gerek. o olmasa zaten o olay yaşayacaksan bir başka sebepten dolayı yaşarsın zaten. benim nacizane fikrimdi. saygılarımla.
burda bekar arkadaşların sadece dinleyici olmalarında yarar var... (bekara yuva bozmak kolay) derler atalarımız. hoş ben bu sözü törpüledim ama olsun gelelim konuya: 1.si ben evliyim. (eşimde bende engelliyim ortopedik) 9,5 aylık bi kızım var. Elhamd. mutluyum. alışverişlerde yardımlaşırız. taşıyamacagımız şeyi almayız yada bölüşürüz. cocuk bakımdan pek anlamam ama en azından cocugu mesgul edecek kadar ilgilenmeyi bilirim. birbirimizi kabullenmemiz hayattaki en önemli güçümüzdür çünkü yapabileckelerimiz ortadadır yapamayacaklarımızortadadır. yuvada huzursuzluk olmuyor mu? olur. neden olmasın... iki yabancı insan bir yuva kuruyor doğal bi süreç olarak birbirlerini tanımak için sınırlarını zorlarlar bu zorlamalarda fay hatları gibi surtunmeler olur... nereye kadar olur eşini tanıyana kadar... yoksa nerden bilecen neyin hoşna gitmediği neyin hoşuna gittiğini cocuklar bile deneyerek buluyorlar iyimi kötü mü acımı tatlımı. bu surtunmeleri abartmak depremlere sebep olabilir... insanlık hali insanın canı sıkkınolabilir bir anda eşinin bi lafına canı sıkılıp bi patlama olablir bu patlamayla karşı karşıya kalan da patlarsa o zaman üzüntüler uzun sürebilir. tabiki hep kadın alttan alsın demeye kimsenin hakkı yok. işin özü herkes haddini bilecek, o beni seviyor nede olsa diye üzerine yüklenmek olmaz. maddi güçü yok nasılsa gidecek yeri yok ezzem kim bilecek felan v.s. şeklinde bir yaklaşım etik değil insana yakışmaz. Mutlu olmanın yolu: en çıkılmaz durumlarda bile elini arkaya attın mı eşinin eline dokunması. iki taraf birbirlerini yese bile, eşler arasındaki ilişki o kadar derin olmalı ki, sanki o tartışmaları yaşamamışlar gibi kenetlenebilmeli. bide olumsuzlukları unutmak lazım. eşine, cocuğuna karşı her an yeni bir sayfa acabilecek kadar tevazu sahibi olmak lazım dairede amirine, mahalle de arkadaşına hoş görülü olup evde tam tersi davranmak en buyuk haksızlık. kin öfke nefret.. olmamalı. ne yolarsam kar denmemeli. heleki maddi dunyanın; yuvanın tam göbegine kadar girdiği günümüz cağında... onda varda bizde yok... yada elalemin eşi guzel giyiniyor diye eşine yuklenmemek lazım. (zaten eş önce kendi için güzel giyinmeli sonra eşi için. katiyen dışarda insanlar bi baksın dönsun bi daha baksın mantıgı ile giyinilmemeli toplumda güzel giyinilmeli ama insanların dikkati farklı düşüncelere sevk edecek kadar değil). evin geçimi üstlenende, arkadaşlara rezil olmayım diye varını yogunu harcamamalı. önceliği yuva ve içindekiler olmalı. eşler arası yardımlaşma da çok önemli. eşler sırf gıcıklık olsun diye bilmediği yapamadığı bir işi eşine yüklememeli. yapabildiği işi de birlikte zaman geçirebilmek için bir fırsat gözüyle görerek hareket edebilmeli. ve işin sonunda birbirlerini tebrik etmeli.
hastalık ve sağlık ta diye bir söz vermişiz. herhangi bir sebepten dolayı insanın başına hastalık dert gelebilr. zaten kişinin canı burnunda destek olmak lazım. ya bu zamanın en buyuk dertlerinden biri eşine yardım ettimi kılıbık kadın ağzına bakan muamelesi yapılması. ne alakası var. zaten hayat önce yuvada başlar sonra topluma yayılır. yardımlaşmayı bilirsen yüreğin yorğun olmaz sanada bir el uzanabilir sıkldığın bir anda. eşler birbirine baktığında sevğiyle günahlar dökülür derler sonbaharda dökülen yapraklar gibi. eşinin hoşuna giden davranısını hep aklında bundurmak gerekir. kötüyü şebnem ferağın şarkısındaki gibi silmek gerek bazen ama kişileri değil kötü yaşanmış olayları... kişilere mal etmemek gerek. o olmasa zaten o olay yaşayacaksan bir başka sebepten dolayı yaşarsın zaten. benim nacizane fikrimdi. saygılarımla.