Duygusal boşluğun cinsiyeti , sınıfı , ideolojik ayrımı, dini , mezhebi yoktur. artı engellisi engelsizi de yoktur. bu bir duygu durum hali her an her şekilde herkeste yaşanabilecek bir süreç.
Yaşanmasını tetikleyen etkenler yada yoğunluğunu çoğaltan yada azaltan etkenlere bakmak gerekir. Fakat her birey kendi içinde yapabilir bu değerlendirmeyi. yoksa herkes için genel bir değerlendirme analizi tabiki yapılamaz.
Birey yasam içinde yasamına uyumlu ve dengeli bir hal kazandıracak yaşantıları deneyimler bu deneyimlerden ortaya bir yaşam tarzı formu koyar işine yaramayanları ayıkladıktan sonra işine yarayan edimler ile yoluna devam eder.
Kişi ne zaman kendi benliğine uygun olmayan yaşam formları içine girerse işte orada sağlıksız bir takım süreçlerin başladığına inanıyorum. Sağlıklı birey gerçek ile hayal dünyasını ayırabilen kişidir. hayalleri olmamalı mı olmasında değil sıkıntı bunların hayal olduğunu gerçekmiş gibi yaşamaya devam etmesi asıl problem.
Farklı bir noktada şudur ki kişi kendi fırsatlarını, karşısına çıkabilmesi muhtemel tehlikeleri , ihtiyaçlarını beklentilerini ve sınırlılıklarını objektif bir şekilde değerlendirebildiğin de gerçek anlamda sağlıklı bir benlik bütünlüğüne sahip olabilir.
Bireyin yada tırnak içinde engelli bireyin yaşayabileceği olası en temel tehlike gerçek benliği ile ideal benliği arasında ki uçurumun giderek derinleşmesidir. ideal benlik ile gerçek benlik arasındaki denge sağlanamadan kişinin uyumlu , samimi ve huzurlu bir yaşam sürmesi mümkün değildir.
Sonuç olarak benlik bütünlüğü sağlayamayan , gerçek ile düşsel ayrımını oluşturamayan bir zaman sonra fanteziler dünyasında kendisine yabancılaşan bireyin duygusal boşluğa düşmesi kuvvetle muhtemel bir olgu olmaktadır.