baben konu çorbaya döndü demiş ya. o çorbada benim de bi tuzum olsun.
yazım da bekar evi gibi zaten darma dağınık. çorabın biri buzdolabında, diğeri ceketin iç cebinde o misal yani.
Temizlikçi bacı da memlekete gitti, izinli.
idolüm pegasus. altılıda bi tutturayım onun gibi olcam azimliyim
---
engelden değil engelli olmaktan nefret edilir.
o zaman nefret kendine yöneliktir.
fiziksel eksikliğimizi beynimizi geliştirerek kapatma çabası içine girersek bu nefret itici güç olur.
engellilik sadece fiziksel yetenek ve becerilerimizi kısıtlar.
100m. koşucusuysan maratona özenmeyeceksin. yeteneğinin sınırlarının farkında olacaksın.
nasıl iş yaşamına beyinsel gücün oranında katılıyorsan, hayata da fiziksel gücün oranında katılacaksın.
kumsalda koşamıyorum diye kahretmek kolay
beyinsel gücünün sınırlarının ötesine bakıp kahrediyor musun?
asıl mesele -örneğin- şirketin genel müdürüne bakıp niye ben genel müdür olamıyorum diye kahretmekte.
ÖSS de niye hep baraj altı kalıyorum bunun bacaklarımla ilgisi ne diye kendini sorgulamakta.
beyinsel yetersizlik fiziksel yetersizlikten daha kötü fenadır daha kaka bi şeydir.
bi merdivenin başında kalakalınca kızarız, hırslanırız ama utanmayız ezilmeyiz.
bilgisizliğimiz ortaya çıkınca utanırız ve eziliriz. Utanmak ve ezilmek ise kızgınlıktan daha kötü fena ve kaka bi şeydir.
engelli ya da engelsiz, kimse bunu pek dert etmez.
herkes kendini keşfedilmemiş bi aynştayn görüyor. (ben dahil
varsa yoksa yürüyemiyorum koşamıyorum, kuzular gibi kırlarda hoplayıp sıçrayamıyorum yakınması.
(gerçi ben bunu aşalı bi asır oldu ama..)
beynini geliştirmedikten sonra hoplayıp sıçrasan ne yazar, gidip bi kurda yem olursun.
gelişmiş bi beyinde hoplayıp sıçrayamamayı kendine dert etmez.
düşünüyorum o halde varım der.
koşamıyorum o halde yokum demez.
adam şikayet ediyor; engelliyim diye kız vermiyorlar, iş vermiyorlar..
diploma? Yok. meslek..herhangi bir para getircek beceri? yok.
sen o zaman zaten yoksun ooolum. sakat olmasan ne yazar.
nefret ve kızgınlık ne zaman ve nasıl ortaya çıkar?
daha çok yapmak isteyip de -engelimizden dolayı-yapamadığımız bir şey olduğunda...
toplum tarafından itildiğimizi hissettiğimizde.
yapamamaktan doğan bu kızgınlık durumu yada itildiğini hissetme duygusunun yaşanması
sadece engellilere özgü değildir ki.
ama bizim her zaman her durumda kullanabileceğimiz kapı gibi bir bahanemiz vardır.
bi cumartesi akşamı reina'ya gitsek ve içeri alınmasak bahanemiz hazırdır...engelliyim o yüzden.
halbuki ne koç yiğitler, ne arslan parçaları o kapıdan girememektedir. bunu görmeyiz.
45 kg değil 145 kg olsan kapıdaki adama kafa atabilir misin? nahh atarsın...!
15-16 yaşlarındaydım rumeli hisarına gitmiştik. burçlara tırmandık ama aşağı inerken kal geldi. kurala uymadım. merdivenler çok dardır, burcun dış yüzeyindedir. tabii korkuluk felan da yoktur. kural şu dur. inerken kesinlikle aşağı bakmayacaksın..baktım..poku yedim.korktum panikledim inemedim. o soğuk terlerimi hiç unutamam. daha sonra burçlara hiç çıkmadım çıkamadım. engelli miydim? evet artık engelliydim ve korkum engelimdi. halbuki oradan burçların taa tepesinden boğazı seyretmek müthiş bi keyiftir. kumda koşmak dağa tırmanmak falan yanında sıfır kalır. etrafınıza bakın, görünürde engeli olmayan bi çok kişinin de fiziksel/zihinsel yeterlilik gerektiren bi çok şeyi yapamadığını görürsünüz. onun engeli korkusudur,kıskançlığıdır, beceriksizliğidir, bilgisizliğidir,kompleksleridir,yenemediği egosudur. bu eksiklikler dışarıdan gözükmediği için engelli sınıfına koymayız.
bunla ilgili bir konuyu mizahi bi anlatımla hikayeleştirmiştim.
http://www.engelliler.biz/forum/viewtopic.php?t=10620
bir gün gelip intikam alabilme ödeşme olasılığı nefreti canlı tutar ve o zaman nefret motivasyon yerine geçer. yaşar kemal'in demirciler çarşısı cinayeti romanında kan davalı iki ağanın hikayesini anlatır. çocukları yurtdışında okumuş iyi eğitim almış kişilerdir. kan davasını falan iplememektedirler.bu iki ihtiyar zaman zaman birbirlerini tenhalarda menhalarda sıkıştırırlar ama öldürmezler, öldüremezler çünkü kanlısını öldürdüğü zaman tüm yaşama amacını yani onu hayatta, ayakta tutan tek şeyi de öldürmüş olacaktır.
bi konu böyle bağlanır mı? havadaki nem oranı %70 ise bağlanır. çünkü o nem ufaktan beyne nüfus etmiştir.