Dün Cevahirdeydim.
Ramazan nedeniyle çaldıkları tasavvuf müziği bir süre sonra tahammül edilmez oluyor.
Bir arkadaşımla buluşacağım ve trafik iftar saatinde tamamen açık olduğundan çok erken bir saatte gelmişim.
Vakit geçirmek için bir kitapçıya giriyorum.
Kitaplar cazibeli kızlar gibi göz kırpıyor.
Yanlış bildiklerimiz diye bir kitap ilgimi çekiyor
İçinde neler yok ki.
Telefonu Graham Bell bulmamış mesela. Adam düpedüz hırsızmış. Telefonu ondan beş yıl önce bulan birisi parasızlıktan patent ücretini ödemeyince yolladıgı eskizler Bizim Grahamın eline geçiyor. İlginç bilgiler.
Tıpkı ampulu Edison un bulmadığı gibi.
Dünyanın en büyük canlısı Mavi balina değil bir mantar türüymüş.
Zaten 2700 adet insan kütlesine sahip mavi balinanın boğazından ancak bir greyfurt gecebilirmiş...
Neyse işte böyle bilgilerle dolu yüzlerce ayrıntının anlatıldığı kitaba dalmışken yanımdan bir tekerlekli sandalye geçti.
Otuzlarında bir kadın. Suratında o bildik "ben önemliyim" ifadesiyle altının neyle doldurulduğunu merak ettiren abartılı özgüvenini takınmış geçiyor.
Nedense bir sakat bir sakatı görünce ilgilenmesi gerekirmiş gibi selam vermemesini garipsiyorum. Hatta gıcık oluyorum kadına.
Sonra aynı şeyi kendimin de yaptıgım geliyor aklıma.
Bir yerde bir sakat gördüğümde sırf sakat diye ne selam veririm ne de ilgilenirim. Sonra kızdıgım için kendime kızıyorum. Çünkü muhtemelen selam verse bu seferde selam verdiği için sinir olacağım...
Kitabıma dönüyorum.
Aradan bir süre geçiyor ve ben para vermeden kitabın neredeyse önemli, tüm başlıklarını okuyorum. 15 ytl kardayım
Derken arkadaşımla buluşmak için kitapçıdan çıkıyor ve sözleştiğimiz yere doğru yöneliyorum.
Aniden -adı önemli değil- eskiden tanıdıgım bir sakat arkadası görüyorum. Çoktandır görmediğim bu şahısla da konuşmaya pek hevesli değilim. Hiçbir samimiyetimiz yok. İçimden ulan ne konuşacam ben bununla keşke gormeseydi beni diyorum. Çünkü bu arkadaşımızın alameti farikası gereksiz konusmalarıydı bana gore... Kas hastası, durumu oldukça vahim...
Aramızda şöyle bir konuşma geçiyor.
-O bülent naber ya neyliyon burda
-iyi valla bir arkadaşla bulusacam da ona yetişmem gerek
-ya dur iki dk konusalım.
-fazla vaktim yok ama
-Tamam tama nasılsın ya neler yapıyosun.
-Ne olsun işte ugrasıyoruz sen nasılsın
- Valla calısıyom bülent bu gördüğün akülü snadalyede işte bişeyler satıyorum. Günde elli ytl falan kazanıyom
-Oo süper zenginsin yani
Yok be ne zengini kısın calısamıyom. Hem arabam sürekli bozuluyor. Aküsü fazla dayanmıyor. Daha yeni iki milyara yakın masraf ettim. bir adam var. Kızı universiteyi kazanmıs diye sandalyesini satacakmıs. Onu almak istiyom. Cok iyi bi akulu o. Rahat ederim alabilirsem. ama evdekilerden korkuyom boyle cok para harcarsam. Hayat zor be bülent. Canım cok sıkılıyor.
Bu arada ben onu dikkatle inceliyorum. Bir elini hiç kullanamadıgı için bir kemerle düşmesin diye baglanmıs. Hafiften kokuyor. Ona aksama dek tuvalet ihtiyacını nasıl giderdigini soruyorum. ellerinden birini sadece bilek hizasından joystigi kullanmak için hareket ettirmenin dısında kaslarını kullanamadıgı için tek basına bu ihtiyacını gormesi imkansız. Bunca yıldır defalarca duymama ragmen "bezliyim" cevabı bir garip geliyor bana. "Bezlenmek" kelimesi içimde acaip fırtınalar koparıyor. İçimden bir insan boyle bir duruma düşünce neden sakatlıktan nefret etmesin ki diye konusuyorum. Kendimi onun yerine koydukça öfkem artıyor. Korkunc bir şeymiş gibi geliyor. Dediklerini duyabilmek için yanına yaklastıgımda kesif kokuyla rahatsız olup geriye cekiliyorum. Karsımda gercekten durumu içler acısı bir insan var diye düşünüyorum.
Konusmaya devam ediyor;
-Bülent hyat cok zor. Bazen haddimi bilmiyorum. Allaha isyan gibi diyorum ki niye boyleyim ben. Bak kızları görüyorum. Çok güzeller, üzülüyorum. Benim hiç kız arkadasım olmadı. Zaten beni netsin kızlar. Benim altımı temizlemesi gerekir. Niye yapsın bunu. ama insan üzülünce allaha isyan etmemesi lazım demi. Sen de etmiyon demi bülent. (Susuyorum ne diyeyim bu soruya) Bülent çok üzülüyorum evlenmek istiyorum. ama kimse beni begenmiyor.
İçimden "ya olm sen de hiç mi beyin yok. Netsinler seni" demek geçiyor. ama hemen aslında benim durumum ondan iyi olsa da kendimin de bir engelli oldugumu ve saglıklı bir insanın ben benzer bir söz söyledigimde aynı seyleri benim için düşünebileceği geliyor aklıma. Ve birden sakatlık derecesi, sosyal vb bir cok yonden ondan cok daha ileride de olsam kendimi onunla benzer bir kulvara koyuyorum. Canım sıkılıyor mu. Hemde nasıl... sonra kendime olm senin cıktıgın kızlarla sağlam arkadaşların bile çıkamıyor falan diyerek kendimi avutmaya calısıyorum. Ama moral bozuldu surlarda gedik açıldı bir kere...
Devam ediyor usak
Ya bülent nasıl diim hani biz de insanız ya. Ben cinselli,k yasamak istiyorum. hiç yasamadım. Parayla yapacam emme allahtan korkuyorum. Korkma yap diyorum araya girip. Olurmu cehennem var bülent. Öteki dunyada nasıl hesap veririm diyor. Olm korkma allah affeder diyorum. Ya yapamam ben yanarım orda hesap veremem diyor. Üstelemiyorum.
Bülent ben allahtan cok korkuyorum. ama bazen soruyorum niye beni boyle yarattın diye. Ben bu güzel kızları gordukçe çok üzülüyorum. Neden benim bir evim eşim cocugum yok diyorum. sonra da kızıyorum kendime. Ben kimim ki allahın verdiğklerini begenmiyorum. ama biliyo musun keske kor olsaydım bülent Onalar kimseye muhtac degiller. Çocukları oluyor evleniyorlar. Beni kim netsin kim evlensin benimle. Param da yok gecim sıkıntısı var. Ben allahtan korkuyorum bülent. ama çok üzülüyorum ya neden ben boyleyim.
İçim daralıyor. sorduklarına verecek tek bir cevabım yok. Oradan hzıla uzaklasmaktan baska bir şey düşünemiyorum. Sonra bir den söylediklerinin aslında insanlıgın en temel tartısmalarının özeti oldugunu farkediyorum. Çok basit ifadelere sıkıstırılan anlam aslında felsefenin süslü pullu tumturaklı ifadeleriyle milyonlarca kitaplara sıgdırılmış fikirlerin ozeti aslında. O konustukça ben onun yasamıni kendi varolusunun karsısında inancla nasıl avundugunu görüyorum. Avundugu imani degerlerle dunyanın gercekleri karsısında kurmaya calıstıgı denge o denli kaypak ki bir türlü beceremiyor ve bu dengeyi kurmaya calısmaktan ibaret bir hikayesi var. Aslında onca felsefenin özü de bu işte. İnsan içinde bulundugu gerçektler karsısında kendi varolusunu bir dengede tutmaya calısıyor, dinlerle, işle, ideolojilerle, aşkla ya da insanı hayata baglayan her ne anlamlı sey varsa. Onun korkuları da aslında özünde tamamen aynı. Sadece o cok süslü anlatamıyor varoluş sancılarını.
Onu dinlemeye devam ediyorum. Sitede bütün kızlara nasıl asıldıgını. Kimsenin ona yüz vermedigini. Konustugu kızların gibdip baska engellilerle cıktıgını. Çok üzüldügünü söylüyor gülümseyerek. Bu gülümsemeden gözlerinde eser yok ama. Kabus gibi konusuyor. İnsan duyarlılıgının tüm sinir uclarına dokunuyor sözleri.
O konusurken ona acııyor, kzıyor, sinir oluyor, üzülüyor, iğreniyor, gülüyor, şaşırıyor bilimum ne kadar duygu arsa girip cıkıyorum.
Devam ediyor makineli tüfek gibi. Beni yakalamısken ve gitmeden hayatına dair ne kadar acı keder varsa ruhuma doldurup rahatlamak ister gibi konusuyor.
-Bülent kendime cok kızıyorum ibadet etmedigim için. allahın bana verdikleri için ibadet etmemiz lazım degil mi ama yapmıyorum. Kendime üzülüyom boyle yapınca ama işte kotuyum. Ya bülen ben evlenebilir miyim sence, beni de sever mi birileri? Senin kız arkadasın var mı bülent. He var diyorum. İyi e cünkü sen güzel konusuyon. Agzın laf yapıyor. Çok okuyon demi bir de. İşte bak ben onu yapmıyom.Hemen sıkılıyom.Kızlar bilgili erkekleri severler. Ama ben ilkokulu bitirdim daha gitmedim. Kitap da okumuyom. Netsin kızlar beni.
Agzım acık dinliyorum.Konudan konuya atlıyor.Sözlerini düşünürken o bambaşka bir konuya geciyor. bir yandan allahtan korkusunu ote yandan kadınlara olan korkunç açlıgını paylaşıyor. Kendi gerceginin de farkında. Arzuları ve gercekleri arasında korkunç bir çığğlıktan ibaret olan bu adam cevabı allaha sıgınarak arıyor ama orda bile huzuru bulamıyor. sıgındıgı hiçbir mistik liman bir sevgilisinin olmamasının verdigi sancıyı gideremiyor gibi.
-bülent en son bi kızla tanıstım internette. Güzel konusuyorduk ama beni begenmedi. beni cahil buldu. bir de agır sakatım ya ben istemedi. Haklı olabilir netsin beni.Benim altımı neden temizlesin.
-Ben korkuyorum bülent.Ya anam olurse bana kim bakacak. bir karım olsa o belki bana bakardı.
Ulan diyorum içimden her,f kendini baktırmak için istiyormus bir sevgiliyi. sinirleniyorum içten içe. Yok sana sevgili mevgili diyorum içimden. Sevgi arayısında bile bir cıkar var lan manyak diyorum. Sonra yine empati yapmak zorunda hissediyorum kendimi. Onun kadar agır durumda olsam ne halt ederdim diye. Neyseki cevabımda oyle bir durumda olsam asla bir ikinci kişiyi trajedime ortak etmezdim diyorum. ama o da rahat ettirmiyor beni. O zaman şimdi de engellisin lan ne diye kızlara sarkıyorsun diyorum. Ama ben kimseye muhtac degilim ki diye itiraz ediyor içimden bir ses. Her işimi kendim gorurum. Kimsenin yardımına bir basamak cıkmayacaksam ihtiyacım yok. Olsun diyor içimdeki ses. Yqardım istemesen bile yapamadıkların var. Sen birlikte oldugun kıza sadece yapabildiklerin uzerinden degil yapamadıkların uzerinden de bakmalısın. Mesela hasta olsa ona yardım edemezsin. Mesela... düşünüyorum aklıma bir şey gelmiyor baska. ama nedense kendimi suclu gibi hissediyorum. İlla onunla ortak bir yanım oldugunu kabul etmem gerekir gibi. Basım agrıyor sinirden. Cıkamıyorum işin içinden. Ve o konusmaya devam ediyor...
Bülent ben siteye kız bulmak için giriyom. Yazıları okumuyom. Okusam ben de oyle seyler yazsam kızlar ilgilenir mi benle?
İlgilenir tabi diyorum. Sosyal konulara odaklan. Hayat sadece karı kız degil olm...
İçimden hastir lan diyorum kendime. Kız meselesini halledememiş bir iç dunyada hangi sosyal konu tutunabilir ki. Bir engelli kız ya da erkek karsı cinsle olan sorunlarını bir standarda baglayamamıssa onun sosyal konulara ilgisi nereye kadar olacak? Bir kızla ilişkisi olmayan bir adam içinde bulundugumuz toplum sürekli cinselliği aşkı sevgiyi vb ekonomik nedenlerden oturu topluma zerkettikçe zerkederken bu cocuk nasıl baska seylerle ilgilensin. Önerimin zayıflıgının farkındayım ama laf olsun torba dolsun...
İnsan zihni aslında özünde iki temel soru sorar; Nasıl ve Niçin... bu cocugun sorgulamaları da bu iki sorudan ibaretti. Nasıl daha iyi olurum ve niçin böyleyim. Nasıl sorusuna verdiği cevap bir kız bulmak seklinde. Nasıl düzelecek hayatı? bir kız bulacak o onun altını temizlyecek, ona bakacak, ihtiyac duydugu sevgi dolu sözleri ona söyleyecek ve o da dunya gozuyle mutlu mesut yasayacak kalan omrunce.. Öte yandan insan niçin sorusunu da sormadan edemiyor. Niçin böyleyim diyor.Cevabını da veriyor. Allah boyle istemiş. Ben kimim ki itiraz edecem. O niçin sorusunun alanına girince maddi olgulardan cıkar insan. Metafizik boyuta girer. Oda orda cevabı bulmus. Allah diyor beni deniyor bülent. Mükafatını alacam ben. Suratında memnuniyetsiz bir ifade gelip geciyor bunu soylerken. Sanki daha once bunu kendi kendine soylediginde yine kendine itiraz etmiş gibi...
Haklısın diyorum. Ama sen bence oku biraz daha. Kzılarla illa cinselliği düsünme. Sen sakatlıgından ibaret degilsin en basta. Benim sıkca soyledigim bu soz onun benliğinde anlamsızlasıyor. Çünkü anlıyorum ki bazılarımız aslında sadece sakatlıgından ibaret. Onu sakatlıgının dısında anabilecegim hiçbir ozelligi niteliği yok çünkü. Faşistçe bir yaklasım mı oldu bu?
İyice gönül bulantısına sokuyor beni. Ben geç kaldım diyorum. sitede kızlara assılma sakın diyorum. Kendine iyi bak. Haline cok fazla takılma! Senin de basaracak seeylerin var bu hayatta. Kitap oku biraz, alısmaya calıskendini geliştir. bak oz aman daha cok arkadasın olacak diyorum.
Dediklerimin hiçbirine kendim de inanmıyorum.
Sakatlıktan nefret etmeye gerek yok diyenler geliyor aklıma.
Gülüyorum...