Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Ötenazi isteyen Tuğrul Hoca ve duyarsızlığımız... [Tartışma]

Tuğrul Hoca'nın derdi ölmek falan değil,onurlu ve hak ettiği bir yaşamın mücadelesini veriyor...Kendi yaşamını yürütmek için sevdiklerini yük olmak istemiyor...Sosyak haklarını kullanarak onurlu bir yaşam sürmek istiyor...Bu hakların alınması için verilen mücadele Tuğrul Hoca'nın derdi...
 
ÖTENAZİ İSTEYEN TUĞRUL HOCA VE CÜNEYT ÖZDEMİR RÖPORTAJI

Cüneyt Özdemir’de aynı diğer medya mensupları gibi başladı işe.. Azıcık gerçekler, üstüne az biraz duygu serpip güya kimsenin başaramadığını ‘’başaracaktı’’.. Denedi hem de sonuna kadar .. Hocamızın en çok neyi özlediğini buldu önce, yüzmek olduğunu zaten bildiği için önceden ayarlanmış bir engelli dalgıç hocasıyla birlikte dalış sözü verildi.. Eski bir öğrencisinin duygusal manevrası denendi.. Resim yapmak gibi bir mesleğin, aynı zamanda insanı yaşama bağlayabileceği filan anlatılmaya çalışıldı.. Ki ona moral vermesi gereken benimde tanıdığım ve çok sevdiğim Gökhan güzel bir şeyler anlatmaya çalışırken Cüneyt bir anda anladı neyle karşı karşıya olduğunu anladı..

Cüneyt Bey o an çark etti ve yapmayı düşündüğü şeyi itiraf etti. Güya ona umudun olduğunu, azda olsa yaşama sevinci vermeyi planladığını anlattı.. Daha fazla aynı şekilde devam etmekte ısrar etseydi kendini bitireceğini anladı..

Ondan sonrada Hocamız derdini anlatabildi.. Hiç yanılmamışım.. Bu şimdiye kadar engelli camia içinde yapılan en çarpıcı eylemdir.. Bir duruştur.. Bir tavırdır.. Hatta Cüneyt Bey kendi ağzından şöyle özetledi; ‘’Ölüm bazen bir silah olabiliyormuş’’.. Açıkça da söz verdi; ‘’Bundan sonra ne zaman istersen buradan istediklerini söyleyebilirsin’’ diye .. O Hocamızın konuşmalarından herkese bir ödev çıktığını çok iyi anladı.. Devlete, Yerel yönetimlere, ve topluma verilen ödevler olduğunu anladı..

Gene içimden geçen bir sezi; Hocam ilk defa mutluydu bu akşam.. Bir röportaj ustasını eğmiş, bükmüş ve isteğini almıştı..

Şimdi sıra bizlerde.. Şimdi sıra engelli dernekleri başta olmak üzere konumuz insan diyen tüm sivil toplum kuruluşlarında.. Bu yapılan eylem bayrak yapılmalı derim ben.. Tam zamanı çünkü.. İnancım o ki Devlet ve toplum hiç olmadığı kadar köşeye sıkıştı.. Hem Dünya gözünde, hem de kendi ile yüzleşme konusunda..

Tüm STK larının elli yıldır başarmak için yırtındıkları şeyleri , Tuğrul Hoca tek başına başarmak üzere.. Bize düşenleri de hiç gocunmadan, kıvırtmadan bizler bulmalıyız..
 
5N1K programinin 24 Nisan bolumunu internetten izleyebilecegimiz bir adres var mi? Tesekkurler
 
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Sakat deyin. Özürlü deyin. Engelli deyin. Ne derseniz deyin. Yaşamak istiyorum. Engelli olduğumdan dolayı yasalar önünde, toplumsal yaşamda ayrımcılığa uğramak istemiyorum. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Bir organım yok diye kategorize edilmek istemiyorum. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Toplumsal koşullar nedeniyle dışlanmak istemiyorum. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Engellilere yönelik oluşturulan olumsuz paradigmalar sonucu yaşamdan soyutlanmak istemiyorum. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Engelli olduğumdan dolayı cezalandırılmak istemiyorum. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Ben insanım. İnsanca yaşamak istiyorum. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Allah kahretsin! Son derece basitleştirilmiş olumsuz bakış açıları içinde kendimi kaybediyorum. “Sen sakatsın. İşe yaramazsın “diyorlar. Önyargılı değerlendirmelerle ailemde, çevremde, toplumsal yaşamda, işyerinde hep öteki olarak kabul ediliyorum. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Ben kendim yaşamda kalma mücadelesi verirken… [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Kendim var olmamışken… [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Adaletsiz bir dünyada yaşıyorken… [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Nasıl sakat bir çocuğu geleceğin uçurumuna atabilirim? [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Yoo! Hayır. Buna vicdanım dayanmaz. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Çocuk doğurmak için çocuk doğurmak, bencillik olur. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Hele hele gelecek belirsizse… [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Hele hele en büyük değer değersizlik ise… [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Hele hele sakat ve sağlam demeden tüm çocuklar… [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Açlığa…[/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Sömürüye… [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Tecavüze… [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Cinnetlere… [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Yoksulluğa… [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[SIZE=3][FONT=Times New Roman]Savaşlara doğuyorsa… [/FONT][/SIZE]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Yok ben almayayım. [/SIZE][/FONT]
 
Ben de almamı bekleyen var demedim ki:):) Siz öznel düşüncelerinizi dile getirirken ben varlıklı ya da eğitimli olmanızdan yola çıkmadım. Ben de öznel düşüncelerimi açıkladım.
 
toplumun en ufak sakatlık olasılıgında kürtajı seçmesinde ayrımcılık görmüşüm üstelik. (saglam oldugunda kürtaj etme. sakat oldugunda ise hemen kürtaja sıgın!)
Sevgili Kalem,
Bildiğim kadarıyla bu iş o kadar basit değil! Etik kurul falan var… Oradan geçmeyen kürtaj, -ki öyle her basit sakatlıkta kürtaj kararı verilmiyormuş, orada- yasa dışı kabul ediliyor. Onunla uğraşmak da polisin işi bizim değil..

İkincisi:
Birbiriyle tamamen farklı konular bunlar!
Biri başlangıç, biri son.. "Ölümden öte köy var mı" demiş ya ozan.. İşte öyle..
Daha önemlisi "şahıslar" farklı.
Birinde:
Birinci şahıs: Ötanazi isteyen eleman,
İkinci şahıslar: Toplum ve ötanaziyi uygulayacak kişi/ler.
Üçüncü şahıs: Yok!

Ötekisinde:
Birinci şahıs: Sağlıklı (ya da sakat) anne,
İkinci şahıslar: Toplum ve kürtajı uygulayacak kişi/ler.
Üçüncü şahıs: Doğacak bebiş :)

Şimdi;
Bebiş büyüdüğünde "anne beni -monalisanın dediği- saçmasalak dünyaya bu durumda niye getirdin? Bir operasyonla aldıramaz mıydın?" derse ne cevap vercen? de bakalım.. :p

Onun adına düşünme/karar verme hakkını nereden aldın?:confused:
 
Şimdi;
Bebiş büyüdüğünde "anne beni -monalisanın dediği- saçmasalak dünyaya bu durumda niye getirdin? Bir operasyonla aldıramaz mıydın?" derse ne cevap vercen? de bakalım.. :p

Onun adına düşünme/karar verme hakkını nereden aldın?:confused:


konuyu saptırmak istemem ama gerçi sapmazda işin içinde dini inançlarımızda var..

Baben abi ya o bebiş öte tarafta "Anne bana niye kıydın derse":confused: cevap vermek bir hayli güç olur..

O bebiş adına düşünme/ karar verme hakkını nerden aldın derken yaşamına son verme hakkının olmadığınıda hesaba katmalıyız bence..Yaşarsa çok acı çeker Ölürse kurtulur denilemez denmemeli..

yaşatmayı ve yaşamayı hedef almak gerekiyor bence..ama zor ama kolay..ne olursa olsun yaşamak! lazım...
 
Başlık açıldığından beri sapla saman birbirine karışmıştı. Ama şimdi fena halde birbirine girmiş durumda. Olay Tuğrul hoca'nın ötenazi isteğinin nedeninden ,ötenazi yanlıştıra gelenler ,cinayetle ötenaziyi birbirine karıştıranlar, eh şimdi de kürtaj.Sakat bir çocuğun dünya ya gelip gelmeyeceğinin kararı ile Tuğrul hocanın ötenazi isteği akla kara kadar birbirinden ayrıdır.
Tuğrul hoca elini taşın altına sokmuş ,"sosyal devlet nerede?" diye çırpınırken bu gibi yorumlar gerçekten çok garip kaçıyor.
 
Tuğrul Hoca'nın derdi ölmek falan değil,onurlu ve hak ettiği bir yaşamın mücadelesini veriyor...Bu hakların alınması için verilen mücadele Tuğrul Hoca'nın derdi...

ÖTENAZİ İSTEYEN TUĞRUL HOCA VE CÜNEYT ÖZDEMİR RÖPORTAJI

Hatta Cüneyt Bey kendi ağzından şöyle özetledi; ‘’Ölüm bazen bir silah olabiliyormuş’’..

Gene içimden geçen bir sezi; Hocam ilk defa mutluydu bu akşam.. Bir röportaj ustasını eğmiş, bükmüş ve isteğini almıştı..


Cüneyt Özdemir ölümün bir silah olarak kullanılabileceğini yeni farkettiyse o kadar da usta değildir sanırım. :)

Artık hem o hem de bizler, şu aşağıdaki haberlere daha farklı farklı gözle, onurlu amaçları olduğunu bilerek bakarız: :)

İETT şoförü, köprüden atlayarak intihar etmek istedi:
iettsoforuintihargirisimibogazkoprusuuu111.jpg



[FONT=Verdana][SIZE=2]Sultanbeyli’de gecekondu yıkımı sırasında olaylar çıktı. [/SIZE][/FONT][FONT=Verdana][SIZE=2]Tuncay Yarap adlı bir kişi de gecekondusunda 4 aylık bebeği Zehra’yı rehin aldı. Bebeğin boğazına bıçak dayayan Tuncay Yarap, bu evi çocuğu için yaptığını öne sürerek, "Burası için çocuğumu da öldürürüm hapiste de yatarım" tehdidinde bulundu:
[/SIZE][/FONT]
fE9GVuXY.jpg




Not: İlgisi yok demeyin. İkinci haber bile çok farklı değil. Bu mantıkla amaç ölmek veya öldürmek değil. Ölümü - en çok ses getirecek şekilde - bir silah olarak kullanarak onurlu bir yaşam elde etmek. :)

2.Not: Ne yazık ki programı seyretmedim. Söylediklerinizden yola çıktım. Umarım yanlış yerde değilimdir. :) Link bulursanız iletin lütfen. :)


Edit: Bir ilave yapayım; eleştiri Tuğrul hocaya değil, ölümün bir silah olarak kullanılması mantığına karşıdır. Ona bir saygısızlık olarak anlaşılmasın.
 
baben yazını şöyle düzeltir misin? o üçüncü şahıs olarak adlandırdıgın bebiş, sakat. "Üçüncü şahıs: Doğacak sakat bebiş :)" kayda sakat olarak geçsin lütfen...
Sen de taktın bebişe hee :p
Yukarıda "saçmasalak dünyaya bu durumda niye getirdin?" dediğim için ayrıca "sakat" olduğunu vurgulamadım.. Bir de "etik kurulun" kararı var zaten.. Sakat olmayan bi bebişe kürtaj karar ancak anne sağlığını tehlikeye atarsa verilebilir sanırım.. Gerisi de bizi ilgilendirmez zaten.. ;)

Farkındayım.. Sen burada daha çok "ayrımcılık"a taktın ama dediğim gibi -Serap'a da tüyo olsun bu;)- saçmasalak bir dünyanın gerizekalı kurallarıyla mücadele etmek her babayiğit sağlamın harcı değil ki sakatlar başa çıkabilsin..:( Önce onları düzeltin sonra davet edin başkalarını..;)

Serap'ın son cümlesi Can Baba'yı anımsattı bana:

"Yaşamak istiyorum
Yaşamayı bu soğumuş cehennemde
Ölü bir dost gibi içim titreyerek değil sade,
Yaşamayı yaşamak istiyorum."

[SIZE="1"]Not: Aslında konu dağılıyor gibi görülüyor ama bence bu tür "yeşillikler"in olmasında pek sakınca yok! :) "Doğru Düşünme Yöntemi"ni bulmamızı sağlar..;)[/SIZE]
 
hahahah canım baben abim beniimm:):) valla bu defa aklımdan geçmedi ayrımcılık meselesi:)

kürtaja karşıyım ben ama Anne sağlığını tehlikeye atacaksa o başka tabi..amann bende herşeye karşımıyım nedir..:rolleyes: kendimi çok muhalefet buluyorum bu aralar..:)
 
Bir sürü engellinin üye olduğu bir sitede haklarımızı avaz avaz arayacağımız yerde Tuğrul hoca gibi birinin çıkıp tek başına yaptığı mücadeleyi görmezden gelen tüm üyeleri şaşırarak okuyorum doğrusu.
Sanırım her üye dert üstü murad üstü durumda; hiç kimsenin ne ilaç alımında, ne akülü sandalye, ne havalı yatak ,nede medikal ihtiyaçları alımında hiç problem yaşamadan elde edebildiler.
Eee madem öyle yaşasın sosyal devlet.
 
Sevgili Çiğdem..

Görmezden geldiğimizi kim söyledi.. Ama mücadelesinin doğru olduğuna katılmak zorunda değiliz di mi?

Bak burada ve burada anlatmaya çalıştım 1'eysel tepkinin bir anlamının olmadığını, kahramanlara muhtaç olmanın yanlış olduğunu, yapılacak mücadelenin örgütlü yapılması gerektiğini vb.vb.
 
Ben olayı biraz karıştırayım :)
Şahsen sosyal devlet yok diye ötenazi istemeyi aklımın ucundan bile geçirmem, ama Tuğrul hocanın yerinde olsam ve bana o tür tv programları yapılsa, "ulan, sakatlanan beden bu kadar mı rezil durumda algılanıyor" diye kahrolurdum! Bana, "yüzebilirsin, iste yeter" diyen gazetecinin üstüne kusmak isterdim!

Şöyle söyleyeyim: Bence o programları izleyen sakat olmayan herkes Tuğrul hocaya ve tüm sakatlara acıdı/acıyor. Duygulara hitap edip, "ne istersin söyle" diye damardan giriyor yapımcılar. Sakat bedenle yaşamak "o istekler" olmadan mümkün değil ya! O b.ktan yaşamı çekilir hale getirmek için illa ki "resim yapmak", "yüzdürülmek", "yürütülmek" vs. şart!

Bir de, "siz bize çok şey öğrettiniz" geyiği vardı. Yani sakatların sorunlarından o kadar bihaberdi sakat olmayanlar! Allahtan biri çıktı da sorunlar olduğunu söyledi! :) (http://www.engelliler.biz/forum/ayr...n-sorunlari-ve-gaza-gelen-medya-tartisma.html)
Şu tartışmanın tersten işleyişi: http://www.engelliler.biz/forum/ayr...aklari-olmayan-adam-ve-ezberler-tartisma.html
 
Ben Tuğrul bey'in bu mücadelesi doğrudur yanlıştır demiyorum zaten.
Adam elini taşın altına soktu diyorum. Elbette mücadeleler bireysel olduğunda tepki getirmeyebilir amacınada ulaşmayabilir. Zaten tüm problem burada işte ; anlatılmak istenen de tam burası. Tuğrul bey'in yanlız bırakılmış olması. Ancak Tuğrul hoca eğer devletten mahkeme kararı ile de olsa özel bir sandalye alabildiyse diğer engellilerin de önünü açmış olmuyor mu?
Bugün mahkeme kararı ile yarın sadece raporla alınabilirse sandalye yada diğer ihtiyaçlar hoş olmaz mı?
Tabii bütün bunları keşke tek başına bir adam değil de bir çok engellilin birleştiği gerçek anlamda çalışan örgütler başarsa da hiç kimse tek başına mücadele etmek zorunda kalmasa diyorum sevgili Baben, yani sizden farklı bir şey söylemiyorum aslında.

5N1K programına gelince evet Cüneyt Özdemir'de aynı bazı üyelerin anladığı gibi algıladı baştan Tuğrul hocayı , olayı anlaması biraz uzun sürdü. Umarım sakatların sorunları ile ilgili programların devamı reyting kaygısı olmadan gelir. Belki bir gün sağlık bakanlığından da birileri izler.
 
Bu başlığı artık terk edemem.. Aslında çok isterim terketmeyi.. Baştan beri dediğim gibi Tuğrul Hocama destek vermemiz gerektiğine inanıyorum.. Açtığım tartışma ise bırakın desteği, bizlerin olaylara olabildiğince değişik bakabildiğini gösterdi.. Elbet bana yakın görüşte olan insanlarda var.. Çok karşısında olan insanlarda var.. Sorun değil bunlar..
Fakat tartışmanın gerçekten anlamakta zorlandığım yerlere götürülmesi karşısında duyduğum tek endişe, Tuğrul Hocamın verdiği mücadeleye zarar verdim galiba endişesi oldu.. Bazı arkadaşlara bazı sözlerim olacak;

-Kalem öncelikle hoş geldin.. Ötenazi yada intihar kişinin kendi isteğine bağlıdır.. Tekil şahsın, tekil eylemini, kendi kullanımı yada yardım edilmesi vardır..Ayrıca üstüne basa basa
vurgulamaktan yorulduğum bu olayda ötenazi AMAÇ değil ARAÇTIR..ESAS AMAÇ İNSAN GİBİ YAŞAMA HAKKIDIR..Kürtaj olayını ne kadar anlatırsan anlat bu olayla benim ne aklım ne havsalam bir araya koymayacaktır..

-Neptün.. Gerçekten beni şok ettiniz.. Demek ki illa karşı çıkmayalım duygusu, insanı kendisinin bile inanamayacağı yerlere götürebilirmiş.. En çok ses getirecek silah ölümdür, mantığını bu olayla bağdaştırabilmenize gerçekten çok şaşırdım.. Pes ettim.. Cinayet sayacağım bir uygulama üstelik.. Çocuk üzerinde travma sonuçlarını bile cinayet sayarım.
Vermeye çalıştığınız olayda bir rehin alma olayı var.. Hem de kendi babası tarafından rehin alınan bir çocuk var.. O zaman terörist eylemleri de örnek vermelisiniz.. Beni de terörist filanda ediverin bu arada.. Bu beni incitti..

-Baben.. Örgütlü olma konusunda hem fikiriz.. Ancak örgüt yok.. Örgüt saydıklarımız sakatların davasına ihanet ediyorlar.. Tuğrul Hocanın geliştirdiği bu eylem biçimi asıl olarak örgütlerin şu anki konumlarını bitirecek bence.. Her tür medikal ve maddi sorunu çözülen bireyler, kendilerine YARDIM vaad eden derneklerden ne isteyecekler?
Şimdilik bizim yapabileceğimiz sakatların örgütlü mücadelesini yürütüyor gözüken örgütlerin mücadele felsefesini değiştirmek yada yeni örgüt çatıları altında toplanmak..

Oturan boğa.. Yazının altına imzamı atarım.. Ama eksik kalmış.. Bence, sinirlendin ve TV yi kapattın.. Bende yazımda iki bölümden bahsettim zaten.. Ama sende ikinci bölüm yok;
‘’Cüneyt Bey o an çark etti ve yapmayı düşündüğü şeyi itiraf etti. Güya ona umudun olduğunu, azda olsa yaşama sevinci vermeyi planladığını anlattı.. Daha fazla aynı şekilde devam etmekte ısrar etseydi kendini bitireceğini anladı..

Ondan sonrada Hocamız derdini anlatabildi.. Hiç yanılmamışım.. Bu şimdiye kadar engelli camia içinde yapılan en çarpıcı eylemdir.. Bir duruştur.. Bir tavırdır.. Hatta Cüneyt Bey kendi ağzından şöyle özetledi; ‘’Ölüm bazen bir silah olabiliyormuş’’.. Açıkça da söz verdi; ‘’Bundan sonra ne zaman istersen buradan istediklerini söyleyebilirsin’’ diye .. O Hocamızın konuşmalarından herkese bir ödev çıktığını çok iyi anladı.. Devlete, Yerel yönetimlere, ve topluma verilen ödevler olduğunu anladı..’’

Pasaman.. Ölümü istemeyi meşrulaştıracak bir makam yok bu Dünya’da.. Nasıl ki yaşamı meşrulaştıracak bir şey aramıyorsak.. Ya tadını çıkaracaksın, yada işaret bekleyeceksin, işaret arayacaksın.. Hani yat borusu çalmadan yatmayanlar, kalk borusu çalmadan kalkmayanlar gibi.. İşaret gelecek, ya yaşanılacak, yada ölünecek.. Bana göre değil..
Ben’im olmam lazım o borunun başında..
 
paylaşımlarınız mükemmel birde sanal alemde hele hele böyle önemli bir sitede gercekci olanlar dahada coğalsa ne güzel..
sağlıcakla kalın
 
merhaba arkadaşlar tuğrul hocamız ötenazi konusu ile gündeme geldi.demek ki bizim milletimiz ölüm haberinden hoşlanıyor.farz edelim tuğrul hoca ötenazi ile gündeme gelmeseydi kimin umrunda olacaktı değilmi arkadaşlar,doğruya doğru konuşalım.kimilerin aklında öleceksen be adam öl,kimisi Allah'ın verdiği canı alamazsın ve buna benzer düşünceler geçiyor.bırakın turul hocayı sağlam adam bu ülkede yaşayamıyor.yani düne kadar engelli arkadaşlarımız yokmuydu?kimse düne kadar engellilerin sorunlarını görmedimi?tamam bizler bedensel,zihinselengelli olabiliriz o zaman bu devlette görme engelli,değilmi arkadaşlar.bakıyorumda sesiniz çıkmıyor arkadaşlar.yok 10 tl yok 25 tl yoksul yardımı yapan devletten ne bekleyebilirsin.her yıl 3 aralık dünya engelliler günü oluyor değilmi arkadaşlar değişen birşey varmı yok tabi.benim sizlere tavsiyem kendinizi fazla yormayın laf atıştırmaktan.devlet hakkımızı versin yeter.fazla birşey istemiyoruz devlet babadan.aşk olsun çocuklar size herşeyi devletten beklemeyin:)
 
Dün akşam Deşifre adlı programda Tuğrul Öğretmen’i izleme olanağım oldu. Onu dinlerken forumlarda yapılan tartışmalar aklımdan geçti. Kendi kendime hayıflandım. Bir programı sonuna kadar izlemeden ya da başkalarının söylediklerinden yola çıkarak yorum yapmanın saçmalığını anladım. Bu konuda kendi kendime söz verdim.

Programı sonuna kadar izleyince kafamdaki soru işaretleri yanıtlarını buldu. Kuyucak çiftinin dediği gibi Tuğrul Öğretmen sistemin dışında kaldığı için, gereksinmelerini karşılayamadığı için, maddi olarak bittiği için, devlet sosyal devlet olmadığı için ötenaziyi bir araç olarak kullanıyor.

Bizleri yanıltan medyanın tutumu. Medya rating kaygısıyla hareket ettiği için popülizm yapıyor. Önce bizlere Tuğrul Öğretmen’in önceki yaşamından kesitler sunuyor. Karısıyla nasıl tanıştığı anlatılıyor. Sonra çocuklarının olması falan, filan… Mutlu bir aile portresi çiziliyor. Ayakları elleri tutuyor. Resim yapıyor. Öğrencilerine ders veriyor. Karısı, çocuğu var. Sonuçta, mutlu bir insan. Medya yavaş yavaş bilincimize sağlam beden fetişizmini yerleştiriyor. Sonra, Tuğrul Öğretmen’in yaşamı bir kazayla ters düz oluyor. Yiyemiyor, içemiyor, ellerini kımıldatamıyor, yürüyemiyor. Kendi kendinize üzülüyorsunuz. Vay be! diyorsunuz. Medyanın sunduğu yaşamın peşine takılıp gidiyorsunuz. Mutlu bir yaşamdan mutsuzluğun pençesine düşen adamın dramını izliyorsunuz. Medyaya mağlup oluyorsunuz. Hah! İşte! Medyanın da istediği bu. Nasıl da gerçeklerin üstünü örtüveriyor. Programın sonunda Tuğrul Öğretmen’in neden ötenazi istediği anlaşılıyor. Ama medya bunun üzerinde pek fazla durmuyor. Programda sağlam bedenin mutluluğun ilk koşulu olduğu belleklerimize işlenmesi için ayrılan zaman daha fazla. Asıl nedeni geçiştiriveriyor medya. Çünkü, onun amacı, kalıcı olanın peşinden koşmak değil. Medya, anlık heyecanların, anlık duygulanımların peşinde. Bizde o akıntının peşinden sürükleniyoruz.

Haklısın Kuyucak. Hiç yanılmamışsın. Çünkü, hepsi oyunu kuralına göre oynuyor. Popülizm yapıyor.

Tuğrul Öğretmen’in çıkışı çok bireysel. Yalnızca kendi sorunlarını dile getiriyor. Sorunlara toplumsal yaklaşmıyor. Hadi devlet bugün ona elini uzattı diyelim. Binlerce Tuğrul Öğretmen var. Ya onlara ne olacak?

Peki biz kendimiz bireysel olarak ne yapabiliriz? Yalnızca izlemekle yetiniyoruz. Yalnızca konuşuyoruz.

Sivil toplum örgütleri mi? Örgütlülük mü?

Bu siteye üye olup sivil toplum örgütlerinin içinde olanlar mutlaka vardır. Onlar ne düşünüyorlar bilmem ama benim gördüğüm sivil toplum örgütleri, bugün maddi sıkıntıların içinde boğuluyorlar. Kira ödeyemiyorlar. Maaşları veremiyorlar. Kendine yararı olmayanın başkasına yararı olur mu? Kaldı ki, derneklerde ciddi bir muhalefet yok. Ciddi çalışmalar yok. Sahiplenen yok.

Yine bu sitede bile bu konuya duyarlı olanların sayısı çok az. Forumlara bakıyorum. Öyle gereksiz şeylerle uğraşıyoruz ki. Bu çıkmaz sokaklardan nasıl çıkılır? Bunun yanıtını veremiyorum. Ya sizler verebiliyor musunuz?
 
Dün akşam deşifre programını bende izledim sonuna kadar monalisa senin gibi benimde aklımdan hemen sitemizde yapılan tartışmalar geçti..

Evet artık bende farklı düşünüyorum bu konuda "ötenazi'yi bir silah olarak kullanıyor" Tuğrul hoca..Dikkati çekmek istediği konu engelli insanların sorunları,

Tuğrul hocanın eşi maddi sorunlar çözümlenirse Tuğrul hocayı ötenazi isteğinden vazgeçirebileceğini söyledi..Demekki tek sorun "yaşam kalitesinin düşük olması".. üstelik dün akşam ki röportajında Tuğrul hocanın bende bıraktığı izlenim hiçte ölmek isteyen bir insan gibi değildi..

vermek istediği mesajı aldım ama yinede "ölümü" bir silah olarak kullanmak çok saçma..Art niyetli insanlara açılan bir kapı gibide geliyor bana..

Kuyucak abim bu bir eylemdir dediğinde anlamamıştım ama şimdi anlıyorum ve katılıyorum kesinlikle bu bir eylem..

Biz konuya sadece "ötenazi" olarak baktık bu şekilde değerlendirip yorumladık.Dün akşam ki programdan anladığım kadarıyla Tuğrul hocanın ve bir çok engelli insanın hayatını kolaylaştıracak düzenlemeler yapılırsa ülkemizde "Tuğrul hoca ve ötenazi isteği" sayfası kapanacak..Gerçek manada ötenazi isteğinin olmadığını düşünüyorum Tuğrul hocanın..

haa destek veriyor muyum onuda şimdilik bilmiyorum çünkü amaca bakınca evet diyorum insanlık adına yararlı bir mücadele ama bu yöntemle yani amaca ulaşmak için ölümü araç olarak kullanmak yanlış geliyor bana ve sırf bu yüzden tuğrul hocayı desteklemek açıkcası içime sinmiyor! kararsız kaldım..:rolleyes:
 
Oku oku bitiremedim. Konuya vakıfda olamadım. Programıda izleyemedim.

Anlayabildiğim kadarıyla;
Hocamız insanca yaşama hakkı istiyor. Yoksa ölmek istiyorum diyor.

Yani.
Bende ithal cihaz kullanma hakkımı geri istiyorum. Vermezlerse kendimi öldürcem.
Bir arkadaşım tekerlekli sandalye istiyor. Vermezlerse söyleyim bu yöntem işe yarıyor. Oda kendini öldürmek istediğini söylesin.
Eşim özürlü maaşını babası aldığı için kamu hizmetinden men cezası ile cezalandırılabilir. Oysa bu affedildi ve biz bu borcu ödedik. Medyaya haber verelim cezasını ödediğimiz bu suçun bedelini işsiz kalmakla bir kez daha ödeyebiliriz. Eşimde intihar edeceğini söylesin o zaman devlet yaptığı yanlışı belki anlayabilir.

Komşumun arabası çalındı oysa ekmek kapısıydı bu araba onların. Polis ilgisiz onlarda ötanazi hakkı istesin. Belki polis arabalarını bulur.

Sorununu çözemeyen devletten hatta birbirinden beklentisi olan herkes ötanazi hakkı istesin. Üstelik 15 milyon vererek canına kıyacağını söylesin.
O zaman devlet medya ve herkes onları ciddiye alır durum onu gösteriyor.

Dedim ya konuya tam vakıf olamadım. Tuğrul Hocam özür diliyorum sizden sizi yargılamak, sizi konuya tam vakıf olmadan suçlamakda istemiyorum. Elbette taleplerinizde isteklerinizde insanca yaşama arzunuzda sonuna kadar haklısınız. Ama bunu kendimi öldüreceğim tehdidiyle yapmış olmanız topluma sanki kötü örnek olacak gibi.
 
Ancak, gözden kaçırdığınız bir nokta var. Basın ve medya dördüncü kuvvettir. Medyanın ve basının öyle bir gücü vardır ki, kamuoyu oluşturarak kitleleri peşinden sürükler. Basının ve medyanın görevi, "halkın zevkini" okşamak ya da bilinen ezberleri perçinlemek değildir. Televizyon bir oyuncak olmamalıdır. Televizyon bir kitle iletişim aracıdır. Görevi de toplumu aydınlatmak ve o toplumu daha ileriye taşıyarak çıtayı yükseltmektir.

Şimdi toplumda kimi ezberler var diyerek kötüyü eleştirmemek ve popülizmi görmezden gelmek yalnızca alkışlamak olur.
 
Çok işim var çokk:):)

Ancak, bir iki şey söylemeden geçemeyeceğim. Televizyon programlarının birçok işlevi vardır. Bunlardan birisi, eğitme işlevidir. Bu işlev, herşeyden önce diğer program biçimlerinin içinde gizli ve dolaysız biçimde yer alır. Dolaysız yayınlar, eğitime yönelik olarak direkt yayınlardır. Diğeri ise, tamamlayıcı bir işlev görür. Bir programcının öznel düşünceleri beni ilgilendirmiyor. Ancak, profesyonellik, öznel olan ile nesnel olanı ayırt etmektir.

Şimdi, toplumda kimi ezberler var diye medya o ezberleri bilincimize kazımaya çalışıyorsa, eğitme işlevini göz ardı ediyorsa, bile bile popülizm yapıyorsa böyle gelmiş böyle gider mi diyelim? Neyi savunduğunu anlayamadım.

Bireyler çok mu bilinçli ki, medyanın ya da sistemin bilinçlerimizi dumura uğrattığını görsün de kendi kendine yolunu bulabilsin! Öyleyse, eğitim ne işe yarıyor?

Siz, sunum derken herhalde haber verme işlevini kastediyorsunuz. Nesnel olması gereken haberlerin bile ne kadar ideolojik ve popülizm koktuğunu kim yadsıyabilir ki...
 
Türkiye nasıl bir ülke ve nasıl bir kafa yapısı olduğunu çözemediğim bir yer..
Ama şu varki eğer bu ülkede yaşamak konusunda güçlük çekiyorsan ölemessinde ölmeye bile hakkın yoktur..
Her konuda olduğu gibi bence bu konudada marjinal taraftan bakmak lazım olaya..Yaşammı ölümü diye bir soru soruyorum kendime..
Türkiye gibi bir ülkedeyseniz hayırlı olanı ölüm bence.. Ki gözüktüğü üzere ölme hakkınız bile yok bu ülkede... Bu ülkede sürünmektense ölümü tercih olarak kullanan bir insanın maddi açıdan kuvveti olmalı ne acı.. Manasız... Bırakın yaşayalım desek kabahat.. Bırakın ölelim desek onuda yapamassın...
Mesaj açık bence..
Bu ülke uyduruk bir ülke...
Buyrun şekil 1/a...
Yaşamak içinde ölmek içinde bu ülke yanlış bir mekan..
Türkiyede yaşamaktansa NAMEKAN olmak en hayırlısı sanırım..
Burada yaşanılan uyduruk olayları gördükçe ağlıyorum..
Yazık ya hakkaten yazık..
İnsan değeri : 0
Eğer hasta olan yada gerçekten acı çeken bir hayvan olsa her şey emrine amade...

LA Bİ GİT YAAAAA......
 
Bu ülke uyduruk bir ülke değil ama uyduruk olduğunu düşünenler ve o kafadakiler sayesinde malesef yaşaması zor bir ülke.

Benim ülkeme uyduruk diyene söyleyecek öyle çok lafım varki.
Ama değmez.
Yorlduğuma değmez.
 
Bazı sağır sultanlar duymaya başladı. Hürriyet gazetesinden bir habe:

Çalışma Bakanlığı yetkilileri, İsviçre’deki bir kliniğin ötanazi istemini kabul ettiği felçli Tuğrul Cankurt’u arayıp özürlülerin yaşamını kolaylaştırmak için çalışma başlatıldığını söyleyerek, Cankurt’u ötanaziden vazgeçirmeye çalıştı.

4 BUÇUK yıl önce trafik kazası geçirdiğini, o günden bu yana insani hiçbir şey yapamadığını söyleyen resim öğretmeni Tuğrul Cankurt, 29 Mart’ta oy kullanmak için çuval gibi taşındığını söyledi. Durumunu basından takip eden Bakanlık yetkililerinin kendisini aradığını anlatan Cankurt, "Engellilerin yaşamını kolaylaştıracak bir çalışma başlattıklarını söylediler. Bu beni az da olsa sevindirdi. Çünkü ötanaziye gitmeden önce en azından, bu ülkedeki engellilere faydam dokunsun istiyorum" dedi. Cankurt, şunları söyledi: "Bu hafta engelliler haftası. Ben de 2004’ten bu yana boynumun altını kullanamayan bir engelliyim. Tam 1714 gündür bu haldeyim. Kazadan, kurtulduktan sonra 17 bin bardak su içmişim. Düşünün, bunları hep bir başkasından istemişim. Şu anda hayatımı anlatan bir film hazırlanıydr. Filmi görmem önemli değil. Önemli olan engellilerin neler yaşadığının anlatılması ve çareler bulunması."​
 
Sevgili Kalem,

Ben engelli değilim ama boynundan aşağısını kullanamayan bir arkadaşım var ve onun yaşamını az da olsa biliyorum ve bu yüzden boyundan aşağısı felçli olan bir kişinin yaşamak istememesini anlayabiliyorum. Yaşamını tümüyle başkalarına bağımlı olarak sürdürmek bir yandan, yaşanan diğer sağlık sorunları bir yandan, yaşamı çekilmez hale getirebiliyor. Ama şunu da biliyorum ki bu durumda bile insan 'bir halta' yarayabilir, yaratıcı, üretici olabilir. Hiçbir zaman hiç kimse için yaşasa ne olacak diye, bir halta yaramaz diye düşünmemek gerekir. Her insan gibi, boyundan aşağısı felçli bir insanın da yaşamasının bir anlamı vardır, her yaşam bir fark yaratır. Sevgilerimle.
 
Sevgili Kalem,

Boyundan aşağısı felçli bir hayat çok zor ve çekilmezdir ama insani hiçbir şey yapamadığını düşünmek öyle düşünen kişinin, bu yaşamı acınası bulmak ise sizin kendi takdirinizdir. Sevgilerimle
 
[SIZE=2]sevgili chucky's girl, kalem ironiyle söylüo onlari, öle düshündügünden degil, tugrul cankurt'un meselesinin insanlara en cok o mesaji vermeye yaradigi icin ;)...[/SIZE]

***

[SIZE=2]hmmm... daha önce yazdiklarinizdan tugrul cankurt'un asil istegi ölmek degil, ölümü silah olarak kullanip bishileri düzeltmek oldugunu cikartip cok cok sevinmishtim ölmek istemedigine... ama son habere göre ölmek istio galiba... artik bizim iyiligimiz icin kendini feda mi etmek istio, yoksa bikti hayatindan da giderayak bize bi jest mi yapmak istio, orasini bilemicem... her ne olursa olsun kendi ölümüne biz engellileri bulashtirmaya calisharak hic de iyilik yaptigini düshünmüorum bize, tam aksine...[/SIZE]

[SIZE=2]benim baktigim yerden tugrul cankurt'un ölmek icin mi yoksa ölümü silah olarak kullanmak icin mi ötenazi istedigi o kadar da "önemli degil"... beni asil tedirgin eden, "aclik grevine" girdigi düshünülen bu insana "keshke biraz daha kalsaydin, karpuz kesicektik ama gitmeye kararliysan bi bildigin vardir, ugurlar olsun be abi, anlayishim ve saygim sonsuzdur" mealinde karshiliklar verilmesi... o kadar cok insan hazir ki onu göndermeye; ishte bu beni korkutuyor... "madem onurdan uzak yashamak zorunda birakiliosun, gel seni onurluca öldürüverelim" diyen, DIYEBILEN kurulushlarin bulunmasi bu korkumu daha da artiriyor... [/SIZE]


Ölmeyi isteyecek noktaya gelmiş birisi bize yaşamın değerli olduğunu anımsatır. Ölüm karşısında yeniden yeniden yaşamı sorgularız. İşte bundandır açlık grevleri… İşte bundandır ölüm oruçları… Sorgulamak ise, yaşama anlam vermektir. Onu yeniden düzenlemektir.
[SIZE=2][FONT=Verdana]aclik grevleri, bisheyleri sorgula(t)mak ve yeniden düzenlemek adina sisteme ve topluma karshi yapilan bi bashkaldirishsa bunun etkili olabilmesinin tek bi nedeni var, o da yashamin hersheyden üstün, her her hersheyden degerli tutulmasi - hic bir ayrim yapmadan, hic bi shekilde kategorize etmeden herkesin, tek tek her insanin yashamindan bahsediom burda; kishi ister sakat olsun ister saglam, bi sheyleri degishtirmek icin elindeki en en en degerli kozu kullanior, biricik yashamini ortaya koyuyor, onu sonlandirmakla etrafini tehdit edio... bilior ki yashami hersheyden üstün tutan cevre buna izin veremicek, öylesine degerli birsheyin yok olmasindan/edilmesinden kendini sorumlu tutucak ve bu yükü kaldiramicak cevre...[/FONT][/SIZE]

[FONT=Verdana][SIZE=2][SIZE=2]bana kalirsa tugrul cankurt'un durumunda olan sakatlar "unutularak", gözardi edilerek kendilerine insanca yashama olanaklari sunulmuyosa, bunun en büyük nedeni, onlarin "kolsuz bacaksiz" berbat mi berbat bedenleriyle sürdürdükleri rezil mi rezil yashamlarinin da degerli olabileceginin bi türlü akillara getirilememesidir zaten... shimdi, zavalli sakatlarin moktan sakatliklariyla sürdürdükleri yashamlari gayet tabii moktandir, degersizdir; ölüm onlar icin bi iyiliktir, kurtulushtur; dolayisiyla - intihar asla olumlu olarak gösterilmemelidir, kutsanmamalidir ama - moktan yashami olan sakatlar icin aktif ötenazi (öldürülme hakki), yashama hakki kadar kutsanabilicek bi insan hakkidir denildigi zaman hem bu degersizligin alti iyice oyulmush olup hem de o insanlarin elindeki en önemli koz alinarak, onlari cevresine ve topluma yük olarak görenlerin eline verilen kocaman bi koza dönüshtürülmüsh olmaz mi; degersizlige" baglanan öldürülme hakki/firsati, "ishe yaramayan yashamlariyla" yük olarak algilanan kesimin üzerinde uygulanabilicek cok ciddi bi baski aracina dönüshmez mi...[/SIZE][/SIZE][/FONT]

[FONT=Verdana][SIZE=2][FONT=Verdana][FONT=Verdana][SIZE=2]shimdi eger bazilarinizin aklindan "bi insan fiziksel durumu yüzünden kendi intihariyla cevresini tehdit edemiosa koz bunun neresinde?" gibi bi soru gectiyse bilin ki beni yanlish anladiniz :)... o insanin yashimina verilen degerdir en önemli koz dedigim, yoksa diledigi an yashamina son verme imkani degil... yashamina atfedilen deger ne kadar yüksekse elindeki koz da o kadar önem kazanir... resmii ötenazi/intihar hakki ise daha en bashtan o degeri sifira dogru hareket ettirir, kozun da pek bi önemi kalmaz... anlatabilio muyum?...[/SIZE][/FONT][/FONT][/SIZE]

[SIZE=2][FONT=Arial][FONT=Verdana][SIZE=2]ve bu yüzdendir ki "bana insanca yashama olanaklari tanimiorsunuz, (bi moka yaramayan) onursuz yashamimi sona erdiricek onurlu ölümü bile cok görüosunuz; küstüm size, 'hümanist' isvicre'den ötenaziyi (daha doorusu; yardimla intihari) talep edip cekilicem aranizdan" diye bi cikish yapmakla "insanca yashama olanaklari tanimiosunuz, hayvan gibi 'sürünerek' aci cekmeme sebep oluosunuz, bir de aci ceken hayvanlari geberttiginiz gibi gebertin beni de tamamina erdirin shu ishinizi" diye bi cikish yapmanin arasinda oldukca büük bi fark oldugunu düshünüom... biraz olsun anlatabilio muyum derdimi?...[/SIZE][/FONT]
[/FONT][/SIZE][/FONT]


Tuğrul Öğretmen’in dışına çıkarak ötenazinin çirkin yönünü temellendirirsen seni anlayabilirim belki.
anlama istegi konusunda samimiysen (bi dost tarafindan ;) "armagan" aldigim ve) ashagiya ufak bi alintisini ekledigim yazinin tümünü (burdan tiklayip) okumani tavsiye ederim... benim yapabilicemden cok daha güzel bi dille ifade edilmish orda düshüncelerimin (hepsi olmasa da) büük bi kismi...

'Tuğrul'un kullanılma biçimleri ve kendisinin kullanmak istediği yöntemin sorunları üstüne düşünmek gerekir. (ötenazi hak mıdır, değil midir, sorusunu "diğerleri" nezdinde feylosof olarak tartışan yatırım yapılmış engelsiz-bedenler perspektifiyle vakit geçirmek yerine, ötenazi sorusunu somut olarak dikkate almak gerekir: "Modern" ötenazici Kuzey Avrupa'da, sakatların istekleri dışında, ötenaziyle katli, belgelenmiştir.) İntihar yerine, İsviçre'de devlet kontrolüyle ötenazi istemek, evet, bu anlamda küresel sakat hareketine ihanet olurdu --eğer bir şeyin ihanet olarak adlandırılması için önce o şeyi desteklemek, farkında olmak ve en başta o şeyin mekanımızda var olması gerekmeseydi.

ama eger bütün "tugrul'lardan" uzak "insanlara ötenazi hakkının verilip verilmemesinin doğru/yanlış" olup olmamasini konushmak istiosan ona da varim tabe... yeter ki "ne desem bosh, nasi olsa duvara toslicak" temeli üstünde durarark vakit ve enerji harcamayalim burda :)... tugrul cankurt'tan yola cikarak tümevarim yapmadigimi, onun varligindan haberim bile yokken, bu konuda bi düshüncemin oldugunu ama onun cikish yönteminin cevreye olan etkisine ve aldigi feedback'lere bakinca, o düshüncemin iice temellendigini gördügüm icin suskun kalamadigimi da daha iyi görürsün belki...


sevgiler :)...
 
Üst Alt