Sevgili Rekursion Kuyucak kolaycılığa kaçmış deme lütfen;
Çünkü senin baktığın kültür ile benim yaşadığım gerçek yaşam uyuşmamaya başladı kafamda.. Senin oradan tartışmaya kattıkların elbet yapılması gereken, tartışılması gereken , ve de işin belki Avrupa’daki engelli yaşamları için gerekli olanlardır.. Fakat burada başka sorunlar var ..
-Türkiye yada doğu toplumlarına özgü, sorunu görmemek, tartışmamak, saklamak, duyarsız olmak vede yalan söyleme sorunu yok oralarda.. En azından engelliler olabildiğince toplum içinde, sosyal yaşam içindeler.. Devlet yada yerel yönetimler ellerinden geldiğince destek oluyorlar.. Toplum içinde engelli fobisi yok en azından.. Burada engellilerden öcü gibi korkulmakta, uzak durulmakta, ölüm engellilikten daha iyi görülmekte.. Olayın püf noktaları burada yatmakta.. Toplum zaten senin ısrarla vurguladığın noktayı içselleştirmiş.. Ancak her alanda olduğu gibi statik, durağan, gelişimi asırlar önce sekteye uğramış kültürler kendilerini sorgulamazlar, kendilerini tartışmazlar.. O toplumlar kendilerini iyi, doğru ve cennete gidebilmek için gerekli olan duygulara sahip olduklarına inanmak için sürekli yalan içinde yaşarlar.. Yalan içinde yüzerler demek daha doğru bu konuda.. Ama unutmayalım her alanda böyledir bu.. Sürekli geçmişten bahsederler ve bu günkü kötü durumda olmayı bozulma olarak algılarlar.. Geçmişteki şanlı günlere dönmek için bu günkü kültürden kurtulmak gerektiğine inanırlar.. Bizim içinde yaşadığımız kültür de sadaka kültürüdür.. Sadaka kültüründe veren vardır, alan vardır.. Sadaka adı üstünde dilenciye verilir ve alan tarafın ihtiyaçları belirlemez miktarını.. Oysa Batıda Vatandaşlık hakkı vardır.. Vatandaşlık hakkında asgari yaşam koşulları belirlenir ve ister üretime katılsın ister katılmasın, asgari yaşamı sağlamak devletin görevidir.. Toplum bunu ister, devlet yapar.. Gerektiğinde devlet toplumu sorgular, yön verir, gerektiğinde toplum devleti HİZAYA sokar..
-Türkiye’de bu böyle olmuyor.. Toplum engellilere verilenleri HAK olarak algılamıyor.. Devleti yönetenlerin iyi yada daha iyi olduklarının bir kriteri olarak algılıyor.. Onu HAK olarak algılasa belki de isyan eder.. Ne yazık ki doğru duydun ne yaptılar da engellilere böyle kalıcı haklar verdin diye isyan eder toplum devlete..Duyarsız kalarak idare ediliyoruz toplum tarafından bizler.. Birkaç gelişmekte olan kafaya da engelli hakları konusunda durmadan yasalar çıkarılıyor, durumları GEÇMİŞ DÖNEMLERE göre iyileştiriliyor mavalı okundu mu iş bitiyor.. Toplum çok rahat olarak kendini İYİ görüp uyuyabiliyor..
-Türkiye’de hiçbir gelişme toplum dinamiklerine göre olmaz.. Dışarıdan bazı zorlamalar yada telkinler sonucunda değişim ve gelişmeler gerçekleşir ülkemizde..
-Bütün bunların ışığında bakmak lazım Tuğrul Hocanın bu eylemine.. Engelliler lehine var denilen tüm yasaların içi boş.. Ulaşması mümkün değil.. Aksine git gide eriyen, eritilen engelli hakları var.. Ortez protez yardımı kuşa çevrildi.. Emeklilik yasasıyla oynayıp engelliler aleyhine değişiklikler yaptılar.. Raporları AB standartlarına çektik maskaralığı altında işin suyunu çıkardılar.. ÖTV konusunda yaşananları biliyorsunuzdur, nerdeyse oto alımında hiçbir farkımız kalmadı engelsiz insanlarla.. Çok lazım çünkü engelliden alınan KDV ler bir yerlere hortumlanırken.. Bırakın vergilendirmeyi bence büyük oranda destek olması gerekir devletin..
-Tuğrul Hoca burada ezber bozuyor.. Topluma ayna tutuyor.. Devlete ayna tutuyor.. Kendinize bakın diyor.. Avrupa ve dünya üzerinde kültürü ve prestiji sarsılan ülkemiz yöneticileri olayı BİR SAKATIN ÖTENAZİ İSTEMESİ olarak göstermeye çabalıyorlar. Ancak bir
Yandan da ‘’Aman hocam istediğin yasalar çıkacak.. Şu işten vazgeçtiğini açıkla’’ diye de telkinde bulunuyorlar.. Kişisel olarak ona eminim ki çok şey teklif edilmiştir.. Ancak o bunları bireyselleştirirse kendisine saygısı kalmayacaktır..
-Elbet bir eylemişin tek bir sonucu olmaz.. Belki senin korktuğun şeylere de yol açar.. Ancak şimdilik değil Rekursion.. Şimdilik değil.. Biz keşke senin yaşadıklarını yaşayıp, senin taşıdığın endişeleri taşısaydık.. Biz yalan çemberini kırmaya çabalıyoruz şimdilik..
Çünkü senin baktığın kültür ile benim yaşadığım gerçek yaşam uyuşmamaya başladı kafamda.. Senin oradan tartışmaya kattıkların elbet yapılması gereken, tartışılması gereken , ve de işin belki Avrupa’daki engelli yaşamları için gerekli olanlardır.. Fakat burada başka sorunlar var ..
-Türkiye yada doğu toplumlarına özgü, sorunu görmemek, tartışmamak, saklamak, duyarsız olmak vede yalan söyleme sorunu yok oralarda.. En azından engelliler olabildiğince toplum içinde, sosyal yaşam içindeler.. Devlet yada yerel yönetimler ellerinden geldiğince destek oluyorlar.. Toplum içinde engelli fobisi yok en azından.. Burada engellilerden öcü gibi korkulmakta, uzak durulmakta, ölüm engellilikten daha iyi görülmekte.. Olayın püf noktaları burada yatmakta.. Toplum zaten senin ısrarla vurguladığın noktayı içselleştirmiş.. Ancak her alanda olduğu gibi statik, durağan, gelişimi asırlar önce sekteye uğramış kültürler kendilerini sorgulamazlar, kendilerini tartışmazlar.. O toplumlar kendilerini iyi, doğru ve cennete gidebilmek için gerekli olan duygulara sahip olduklarına inanmak için sürekli yalan içinde yaşarlar.. Yalan içinde yüzerler demek daha doğru bu konuda.. Ama unutmayalım her alanda böyledir bu.. Sürekli geçmişten bahsederler ve bu günkü kötü durumda olmayı bozulma olarak algılarlar.. Geçmişteki şanlı günlere dönmek için bu günkü kültürden kurtulmak gerektiğine inanırlar.. Bizim içinde yaşadığımız kültür de sadaka kültürüdür.. Sadaka kültüründe veren vardır, alan vardır.. Sadaka adı üstünde dilenciye verilir ve alan tarafın ihtiyaçları belirlemez miktarını.. Oysa Batıda Vatandaşlık hakkı vardır.. Vatandaşlık hakkında asgari yaşam koşulları belirlenir ve ister üretime katılsın ister katılmasın, asgari yaşamı sağlamak devletin görevidir.. Toplum bunu ister, devlet yapar.. Gerektiğinde devlet toplumu sorgular, yön verir, gerektiğinde toplum devleti HİZAYA sokar..
-Türkiye’de bu böyle olmuyor.. Toplum engellilere verilenleri HAK olarak algılamıyor.. Devleti yönetenlerin iyi yada daha iyi olduklarının bir kriteri olarak algılıyor.. Onu HAK olarak algılasa belki de isyan eder.. Ne yazık ki doğru duydun ne yaptılar da engellilere böyle kalıcı haklar verdin diye isyan eder toplum devlete..Duyarsız kalarak idare ediliyoruz toplum tarafından bizler.. Birkaç gelişmekte olan kafaya da engelli hakları konusunda durmadan yasalar çıkarılıyor, durumları GEÇMİŞ DÖNEMLERE göre iyileştiriliyor mavalı okundu mu iş bitiyor.. Toplum çok rahat olarak kendini İYİ görüp uyuyabiliyor..
-Türkiye’de hiçbir gelişme toplum dinamiklerine göre olmaz.. Dışarıdan bazı zorlamalar yada telkinler sonucunda değişim ve gelişmeler gerçekleşir ülkemizde..
-Bütün bunların ışığında bakmak lazım Tuğrul Hocanın bu eylemine.. Engelliler lehine var denilen tüm yasaların içi boş.. Ulaşması mümkün değil.. Aksine git gide eriyen, eritilen engelli hakları var.. Ortez protez yardımı kuşa çevrildi.. Emeklilik yasasıyla oynayıp engelliler aleyhine değişiklikler yaptılar.. Raporları AB standartlarına çektik maskaralığı altında işin suyunu çıkardılar.. ÖTV konusunda yaşananları biliyorsunuzdur, nerdeyse oto alımında hiçbir farkımız kalmadı engelsiz insanlarla.. Çok lazım çünkü engelliden alınan KDV ler bir yerlere hortumlanırken.. Bırakın vergilendirmeyi bence büyük oranda destek olması gerekir devletin..
-Tuğrul Hoca burada ezber bozuyor.. Topluma ayna tutuyor.. Devlete ayna tutuyor.. Kendinize bakın diyor.. Avrupa ve dünya üzerinde kültürü ve prestiji sarsılan ülkemiz yöneticileri olayı BİR SAKATIN ÖTENAZİ İSTEMESİ olarak göstermeye çabalıyorlar. Ancak bir
Yandan da ‘’Aman hocam istediğin yasalar çıkacak.. Şu işten vazgeçtiğini açıkla’’ diye de telkinde bulunuyorlar.. Kişisel olarak ona eminim ki çok şey teklif edilmiştir.. Ancak o bunları bireyselleştirirse kendisine saygısı kalmayacaktır..
-Elbet bir eylemişin tek bir sonucu olmaz.. Belki senin korktuğun şeylere de yol açar.. Ancak şimdilik değil Rekursion.. Şimdilik değil.. Biz keşke senin yaşadıklarını yaşayıp, senin taşıdığın endişeleri taşısaydık.. Biz yalan çemberini kırmaya çabalıyoruz şimdilik..