@OturanBoğa, Geçmişe yürümez,sen de biliyorsun
Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.
Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.
Ötv muafiyetinden birisi. 2026 ocakta dolacaktı. şuan aracın değeri 1.5 M , arabayı yatırıyor kullanmıyor. 25k dolara aldığı araç şuan 40k dolar nerdeyse, seneyede bu rakamlara olsa 5 yılda hem aracı kullan hemde üstüne kar et dolar bazında . Bence bu amacına çok uygun oldu 10 yıl kullanım yönünden...
KANUN |
DEVLET MEMURLARI KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN |
MADDE 30- Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
Engelli vatandaşların ÖTV Muafiyetli araç alımlarında yapılan güncel değişiklik ile suiistimalin önüne geçilmesi ve bu hakkın pozitif ayrımcılık uhdesinde amacına uygun kullandırılması amaçlanmıştır. Fakat yapılan bu kanun değişikliği ile önceki yasadaki açıkların oluşturduğu suiistimallerin hedeflendiği şekilde önlenmesi mümkün olmadığı gibi belli bir engel gurubunda da ciddi bir mağduriyete sebebiyet vermiştir.
Yasada engelliler iki grup halinde bu haktan yararlanmaktadır.
1 - Bizzat kullanma amacıyla engelliliğine uygun hareket ettirici özel tertibat yaptırmak kaidesi ile bu haktan yararlanan malûl ve engelliler. (Ortopedik engelliler)
2 - Bizzat aracı kullanamayan, %90 ve üzeri iş gücü kaybına uğramış olup kanunlar çerçevesinde vekil/vasi tayin ettiği kişilerin şoförlüğü marifeti ile bu haktan yararlanan engelliler. (Yaşlılık sebep engellilik raporu alanlar, zihinsel engelliler, süreğen hastalıklar vb.)
4760 Sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun “Diğer istisnalar” başlığında detayları belirtilmek kaidesi ile bu haktan yararlanmak için konulan belirleyici ana kısıtlar/şartlar şunlardır.
- Üretimde En Az %40 Yerlilik Oranı.
- 10 Yıl Satamama.
- Araç Fiyatında 2.247.114 TL Üst Limit (Vergiler Dahil)
Yukarıda belirttiğimiz ilk grupta yer alan Ortopedik Engellilerin önceki yasada oluşan mağduriyetleri bu düzenleme ile daha da artmıştır. Araç fiyatındaki üst limit zaten araca ulaşmada başlı başına bir mağduriyete sebep iken 2025’te gelecek olan “Üretimde En Az %40 Yerlilik Oranı” artık teknolojik donanıma sahip araca ulaşmayı imkansız hale getirecektir.
Sadece üst eksrtemiteye has (eller) özel tertibat ile otomobilini kullanan ortopedik engellilerde, otomobildeki sürüşü destekleyen teknolojik donanım arttıkça, engellinin hem kullanım kolaylığı sağlanmakta hem de daha önemli olan sürüş/can güvenliği azami derecede artmaktadır. Düşünülenin aksine otomobildeki bu teknolojik donanımların olması engelli için hayati anlamda önemli olup bir lüks veya konfordan ziyade zarurettir.
Örneğin seyir esnasında bir eli ile direksiyonu, bir eliyle de fren/gaz tertibatını idare eden bir engelli için en basit bir hız sabitleme özelliği bile diğer elini boşa çıkarıp o esnada başka bir ihtiyacını karşılama anlamında çok kıymetli bir katkı yapmaktadır. (su içmek, oturuş pozisyonunu rahatlatmak, ekstreme araç içi durumlara müdahale etmek vb.)
Konuyu daha iyi ifade etmek adına bir örnek daha vermek gerekirse, çarpışma öneyici gibi teknolojik bir desteğin fren gibi kaba kuvvet gerektiren bir noktada bunu yapabilmek için anatomik anlamda daha güçsüz olan sadece ellerini kullanan bir ortopedik engelli için ne derece güvenliği arttırdığı aşikardır.
Hatta aracın segment olarak üst seviyede bir kasaya sahip olması da yol tutuş ve aerodinamik açıdan trafikte seyir esnasında oluşabilecek engelli sürücü kaynaklı potansiyel kazaların da önüne geçecektir.
Sadece kısıtlı bir kısmına değindiğimiz bu teknolojik sürüş desteklerinin bile ortopedik bir engelli için ve dolayısı ile içinde bulunduğu diğer trafik paydaşlarının da seyir güvenliği için çok büyük bir önem arz ettiği aşikardır.
Güvenlik arttırıcı sürüş destekli bu teknolojik donanımlar otomobillerde standart olmayıp her bir paket maliyet oluşturmaktadır. Bu maliyet ile oluşan otomobil fiyatları mevcut vergiler dahil otomobil bedeli üst limitini aşmaktadır. Dolayısıyla sadece üst ekstremiteyi (eller) kullanan ortopedik engelliler için zaruret olan bu otomobillere ulaşmak “Bedel Üst Limiti” ve “Üretimde En Az %40 Yerlilik Oranı” ile maalesef imkansız hale gelmektedir.
Bizzat kendi kullanmayan, %90 ve üzeri Engellilik Raporu ile alınan ÖTV muafiyetli araçlarda vekil/vasi tayin ile ile aracı kullanan şoförler için araçtaki teknolojik donanımın ve aracın kasa segmentinin sürüş güvenliğine etkisi, aracı sadece üst ekstremite yani elleri ile kullanabilen ortopedik engellinin sürüş güvenliğine etkisi ile kıyaslanamayacak kadar azdır.
Yasal temsilci/vasi olarak belirlenen şoförün bedensel bir engeli olmadığı için araca hakimdir. Herhangi bir teknolojik ve yapısal ekstra donanıma ihtiyacı yoktur. Bu kişinin gayesi sadece bu grupta debelendirilen engellinin mobilitesini sağlamaktır.
Lakin, sadece ellerini kullanarak özel tertibatla aracı hareket ettirebilen bir ortopedik engelli araca ancak ve ancak teknolojik donanım ile hakimdir. Bu donanıma erişmek de bir konfordan ziyade zarurettir.
Görüldüğü üzere haktan yararlanma bazında kategorize edilen bu 2 engel grubunun aynı hükümlere tabi tutularak kanundan eşit yararlanması mümkün olmayacağı aşikardır. Aynı zamanda hem büyük bir mağduriyete sebep olacağı gibi hem de devletimizin vergi kaybına uğramasına yol açan bir dizi suiistimalin devamına da sebebiyet verecektir.
Kanunun amacına en uygun şekilde hizmet etmesi için alınacak bazı tedbirler ve düzenlemelerin yapılması elzemdir.
Bizzat kullanma amacıyla engelliliğine uygun hareket ettirici özel tertibat yaptıran Ortopedik Engelliler için yapılması fayda sağlayacak düzenlemeler şöyle olabilir:
- Üretimde En Az %40 Yerlilik Oranı şartının kaldırılması.
- Araç fiyatında Üst Limitin kaldırılması veya 150 Asgari Ücret vb. endeks oluşturularak güncel konjonktürde ihtiyacı karşılayacak bir seviyeye çekilmesi.
- 10 Yıl olan Satılmaz Süresinin 5 Yıla indirilmesi.
Bizzat aracı kullanamayan, %90 ve üzeri iş gücü kaybına uğramış olup kanunlar çerçevesinde vekil/vasi tayin ettiği kişilerin şoförlüğü marifeti ile bu haktan yararlanan engelliler için:
- Üretimde En Az %40 Yerlilik Oranı şartının devam etmesi.
- 10 Yıl olan Satılamaz Süresinin devam etmesi.
- Araç fiyatında Üst Limitin 60 Asgari Ücret vb. gibi bir endeks ile belirlenip ihtiyaç olmayan yüksek bir bedel ile Devletimizin vergi kaybının önüne geçilmesi.
ÖTV Muafiyetli araç alımında bayi ve alıcılar açısından da devlet vergi kaybına uğratılmaktadır.
Bazı bayiler üst limiti aşan araçları limit fiyatına indirgeyerek farkı elden almaktadırlar. Böylece aradaki fark ya aksesuar olarak ya da elden nakit belgesiz alınarak bir vergi kaybı oluşmaktadır.
Sık karşılaşılan suiistimallerden bir tanesi de şudur. Vasi/vekil şoför tayin edilerek alınan araçlarda bizzat kendi aracı kullanamadığı için üzerine araç alınıp engellinin ikameti dışındaki başka illerde kullanılmaktadır. Böylece engellinin hizmetine kullanılmak yerine farklı illerde ikamet eden kanuni vekilinin şahsi işlerine hizmet etmek sureti ile usulsüz kullanım oluşmaktadır.
Bunun da önüne geçilmesi sonucunda kişi ikametini engellinin olduğu yere ya da engellinin ikametini kendi yanına alarak yasadaki açığı kullanmaya tevessül etmektedir. Fiili olarak engelli ve vasi/vekil şoför farklı illerde ikamet etse de resmiyette aynı adreste bulunmaktadır.
Dolayısı ile hem etkin trafik kontrolü hem de yılın tespit edilen farklı zamanlarında bu kullanımların teftiş edilmesi devletimizin vergi kaybının önüne geçip muafiyetin amacına uygun şekilde kullanılması sağlanmış olacaktır.
ÖTV Muafiyetli Araç Alımı kişilerin haksız zenginleşmesi için tanınmış bir hak değildir. Aksine engelli bireyin bedensel engelinden dolayı hayata entegrasyonunda yaşadığı dezavantajı ortadan kaldırmak adına Devletimizin sosyallik İlkesinin bir tezahürüdür.
Topluma entegre olmayan bir engelli, Devletimiz üzerine bir yük olacağı gibi sosyokültürel açıdan da toplumun müreffeh bir noktaya ulaşmasında zaaf olacaktır. Karşıt olarak topluma entegre olan ve akabinde toplumun yapı taşlarından olan bir aile kurması durumunda da hem ülke adına bir katma değer hem de engellilik noktasında olumlu bir örnek olarak farkındalığa sebep olacaktır.
Siyasi açıdan hizmetin lokomotifi olan halkın teveccühü yani oy zaviyesinde de üzerinden basitçe geçilecek bir konu değildir. Basit gibi görünen ÖTV Muafiyeti düzenlemesinin negatif etkisi de göz ardı edilmemelidir. Bu noktada oluşturulacak bir mağduriyetin oy anlamında kayıp oluşturması kuvvetle muhtemeldir.