Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Biz, neyiz? Tanrı ve engelliler..? [Tartışma]

Sayın living06,

Oldukça modernist ama dindar bir yaklaşım sergilemişsiniz. :) Güzel bir yorum olmuş. Ama sizin bu yaklaşımınızı buradaki pek çok arkadaş beğenmeyecektir. Katılmadığım yerler olsa da ben beğendim. :)

Neresine katılmayıp kılçıklık yapıyorsun derseniz, onu da ayrıca tartışırız. :cool:

Ayrıca, övgünüz için de teşekkürler.
 
Sayın ergun32
kardeş ben ALLAH'a inanırım onun için diyorum bu konulara fazla inme
ben sonradan özürlü oldum ben kendimce halk arasında (ALLAH konrol edemeyecegi kuluna sakat edermiş) derler bende bu şekilde düşünüyorum yada
cennet ve cehendeme inanıyormusun bilmem ama bence biz sakatlar cehendemi bu dünyada yaşıyoruz
en sonunda biz aceleye gelmişiz kardeşim başka diyecek birşey bulamıyorum

 
livin06 yorumun için teşekkür ederim.Nüktelerim oldu evet ama asla etmem.Eğer öyle anlaşıldıysam özür dilerim.
 
Berfin ateizme inanç demedim inançmıdır her ne karın ağrısıysa beni hiç ilgilendirmiyor. Öyle bir şeyde yazmadım nerden uydurdun anlamadım.
Öncelikle burada mesaj yazarken karşındakini baskı almak için bi daha oku anlamamışsın gibi küçümseyici mesajlardan ve laf sokma telaşından uzak durman gerekiyor. Forumun kirlenmemesi açısından buda bir gereklilik bence. Yoksa herkes aynı bu şekilde hareket ederse
yazsamda anlamazsın, boğuluverirsin, öğrende gel gibi imaların sonu gelmez. Ayrıca gerçek hayatta nasıl birisin bilememde bu başlıktaki yazılarında küçük dağları ben yarattım havası var.
Cehenneme girme konusundaki cesaretini nasıl nitelendirmeli bilemedim. Çünkü Allahın yokluğunu kanıtlayamam demişsin bir mesajında. Senin olduğun yerden bakınca milyonda bir ihtimal bile Allahın varlığına delil varsa cehenneme girme ısrarın cesaret ötesi olmalı.
Kafa karıştırma konusunda boşuna sevinme kimsenin kafası falan karışmaz. Sadece nasıl bir haz aldığını merak ettim. Yoksa sen buradaki herkesin sorgulamadan kocakarı imanınamı sahip olduğunu sanıyorsun.
Bu forum tabiki herkesin ben aksini yazmadım bir sürü mesajın var cevap bile yazmadım. Aslı olmayan iddiaları yanına birkaç alakasız isim ekleyip gerçekmiş gibi yazmanı eleştirdim. Eleştirilmek hoşuna gitmiyorsa senin problemin.
Foruma dilediğin gibi yorum yazmak senin hakkınsa seni eleştirmekte herkesin hakkıdır.
 
demirc
ben ilk yazdığım yazıdaki hadisler için kudsi hadis dedim sen olmasaydın alemleri yaratmazdım sözü Allahın peygamber efendimize söylediği bir söz ayrıca hz. İsa da hz.Mehti de gelecek bu kıyamet alameti onlar geldiğinde kıyamet kopmayacak islam belli bir süre hakim olacak eğer daha da inanmayan varsa enbiya suresi 30. ayete baksın
 
rabbimin varlıgına inanan,Kuran ı elinden düşürmeyen herfırsatta okuyup manalarını derin derin düşünen,herkez elini kalbinin üstüne koydugunda ne der bilirmisiniz .ŞÜKÜRLER OLSUN.onu o bilir ve anlar.ve anlatmak icinde mücadele etmez.laf kalabalıgı yapmaz.sizinki size benimki bana der gecer.biz onların kalplerini mühürlemişiz siz ne derseniz deyin onlar bildigi yolda giderler....işte bu sonuc bu....
 
Recep birtek ayet söyle mesih ve hz İsa'nın geleceğine dair bu denli önemli olan bir şeyin kıyametle ilgili onca ayet varken hiçbirinde geçmemesi tuhaf değilmi islam alimlerine göre İsa'dan sonra tüm insanlar iman edecek aradan 300 yıl geçecek sonra güneş batıdan doğacak 120 yıl sonrada kıyamet kopacak yani mehdiyi gördünmü bilki 420yıl sonra kıyamet kopacak hani ansızın gelecekti neyse bu konu hakkında bir birimizi ikna etmemiz imkansız o nedenle bu konuyu kapatalım
 
Herkesin bir imtihanı var ve seninde imtihanın bu. Normal insan demişsin sence dünyada normal insan var mı. Hiç sanmıyorum dört dörtlük bir insan olsun. İçinde bulunduğun durumdan dolayı bu düşüncelere vesveselerle itiliyorsun. Şu kısacık dünya hayatında sağlıklı olsan kaç yılını sağlıklı yaşayacaksın. Yaşlılık her an yaklaşıyor. İsyanla ebedi hayatını helak etmeye değer mi ?

Bu linke gözat. İnş faydasını bulursun. Peygamberimiz (asm) zamanında engelli sahabeler var mıydı? Efendimiz (sav) onlara nasıl davranırdı? | Sorularla İslamiyet
 
Ben olmasam da buralarda birilerinin beni savunması yüzümü güldürdü. Teşekkürler MeTePe bey
 
uzun bir paylaşım ara ara tartışmaya dönüşmüş. Bu akıp giden hayattır. Ve bir hikaye yaşanmışlığınında şahidi olunan , ve kelime olan bir mektup.
Belki alakasız belki hepten alakalı.
Bazı bölümlerini çıkarıp paylaşıyorum..
_________

Anneler gününde bir mektup..

Yine anneler günü. Bir yıl ne çabuk geçti. ..mi ?
Bu günkü yazım size olsa bu yıl annelik sevüvenimiz hakkında çok konuştuk , Ü,,,,, ün okulunda ki annelerle birlikte. . Arkadaş çevrem onlardı bu sene.
Bugün bu anne onları yazsın.
Ben bir dönem kendi hayatımı yaşamadım diyerek başlasam mı ? Bana dayatıldığını düşündüğüm , böyle yaşarsam iyi olacağımı zannettikleri hayata adım attığı günleri hatırlayıp anlatsam mı ?.
Anlamsızlık ve boşluk hakim oldu hayatımın o bölümünde..
Sıkıntı duygum yaygınlaşmayıpta ne yapacaktı ya.
Hayallerim vardı, oysa beklentilerim . Gençlik işte.
Bana dayatıldığını düşündüğüm bu hayattan çıkmanın yollarını ararken yirmili yaşların başlarında Ü...le kapana kısıldım. Hissettiğim duygu bu tam da işte. Kader hükmünü vermişken benim hissettiğim duyguya da bak. Anne olarak tüm üstüme düşen görevleri yerine getirmek. Yapmam gereken çok şey vardı ..
Eksik yaparsam bana geriye suçluluk duygusu kalırdı. İsteyip istemediğimi sorgulamadım , ben yoktu ki. Yoktum. Varlığımı hiç düşünmedim. Yanlışımız bu anneler olarak bizim.
Sağlıklı çocuğu sevmek çok kolay . .Ü...yü kucaklamaktan , öpmekten tat alamadım dersem..Bunu fark ettiğimide düşünün bir de. Fark etmeyene bir sorun yok ki. Fark etmesem daha mı iyiydi.
İnsanın bunu kendine itiraf edememesi.. İnsanın sevdiğini hissedebilmesi , fark edebilmesi nadiren acı yönleri olsa da çoğunlukla iç ısıtan harika bir şeey. Sevmek ve fark etmek çok güzel şey..
E... i seviyordum ama Ü.. ü. yapmam gerekenleri yapıyordum, bana öğretilen görevlerimi..
Ama ya sevgi. hissedemediğim. Hissedememek içinde ki sevgiyi. Bitiren bir eksiklik bu.
...
Bir anne , baba , kardeş ..ya da biri çıksın. Duyguların normal desin istiyordum. kendime vakit ayıramıyordum ki, gece gündüz , insan kendiyle kalamayınca , bu kadar yorgunken içinde bir sevgiyi, nasıl yeşertebilirdin ki. Ve nasıl hissetsin ki.
İnsanlar çok hızlı yaşıyorlar ya şimdi bu devirde, sevgileri çabucak tüketiyorlar o nedenle. Bende ise tecrübelerim nedeniyle çok kıymetli .
Geriye çekilme imkanım olsaydı o vakit biraz , içimi duyardım , sesleri içerden duyardım.
Yorucu bir hayattı, iş , ev , ü...ün hastalıkları , fiziği, beslenmesi..Çevre faktörü. Felaket tellalı bir kayınvalide...
Zanların , kuruntuların kurgulandığı bir çevrede gerçekler bazen çok yoruyor .benim kırsalım böyleydi. Sevenlerim vardı , sevdiklerim de vardı , ama benim gibi onlarda bilmiyorlardı. benle öğreneceklerdi. Öğretecektim. Siz de öğrenir misiniz , anneniz bazen bir yakınınız , ya da herhangi biri işte. Ama genellemeye gitme yanlışlığına kapılıyorsunuz ya da doktorlAR özellikle , tek tek her yüreğe ayrı ayrı dokunur sevinç ya da hüzün, , ya da başka türlü sevdiğimize inanırız ya herbirimiz. sanatla iç içe geçmiş bir işimiz olsaydı gönül vermenin eşitliğinin mümkünü olmadığını kendimiz şahidi olurduk. Bir resim yapardınız ya da bir mimari eser mesela ve her bakıştan farklı tepki ya da eleştiri ve de farklı bir algının geri dönüşünü görürdünüz. Tüm bakışların sizin istediğiniz algıda olmadığını görmek , böyle bir çeşitlilik ve böyle bir zenginlik barındırıyor dünya. Cüzi irade. Allah öyle istemiş çünkü. Böyle bir güzellik taşıyor şu dünya. Allah ın sanatı her yerde cümbüşte.
Ben kaldığım yerden devam edeyim , yorgunluğumdan .Bunca yorgunken çocuğumu nasıl sevmediğim hükmüne kapılmıştım , yaptıklarımı birinin takdir etmesi, gözüme sokması gerekiyordu. Biraz dur, nefes al demesi gerekiyordu , dinlenmeye ihtiyacım vardı.
Ama hayatımda o insan yoktu , olmadı.
Sevdiğimi hissedemedikçe suçluluk hissediyordum , kendime karşı çok kıyıcıydım. kendime çok hoyrattım.
Eksrta dışardan bana kimsenin kızmasına , eleştirmesine gerek yoktu , ben kendimi öldürüyordum.
yaşamıyordum ki .
hep en iyisini yapmaya proğramlı yetişmiştim ben.
iyi bir anne nasıl olur , ne beklenir ondan. Yaptığım bu öğretiinin peşinde gitme değil miydi ? . .
Müşfik , sevecen , ve beni bağrına basacak birine muhtaçtım .beni cezalandıran değil , beni teselli edecek , beklentisiz sevecek , teşvik edecek , cesaretlendirecek .
----
..
Güç , kuvvet ve çare Allah ta diyen bir iç ses vardı , ama ben Rabbe de küsmüşmüydüm.
Altı yıl dua etmedim açmadım ellerimi göğe. namazı bitirip kaçtım seccadeden. Konuşmadan beni anlayacağını ve kızmayacağını ve kırılmayacağını biliyordum. İkimizin arasında sessiz bir sesleniş . Nazlanış belki. O Allah tı, yaratandı , beni yaratmıştı bu varlığıma değer vermesi demek değilmiydi. Yarat mayabilirdi. Beni sevecek bağrına her daim basacak O ndan başka kim vardı. elle tutulur bir varlık arıyordum ama. Görmek istiyordum . Yanımda istiyordum. Görmediğini sevmenin üstüne kurguluydu bu dünya.
Allah ı görmeden seviyordum.
Peygamberi görmeden seviyorum.
Cenneti, melekleri...
Ama birini istiyorum. Aslında kaderi hükmedenin acımı dindirmesini istiyorum. Var. O var. İnanıyorum ama dayanamıyorum. Vermişti de bu kaderi sebebi neydi , bir güzellik vardı, ama neden göremiyordum. Beklemek ne zordu. Sabır ve inanmak. Sabır..Hikmet..İlla hikmet. Ya ne zaman görecektim. İçimde volkanlar patlıyordu , O ndan başka kim biliyordu
iyi ki inanıyordum. iyi ki dua etmesemde her daim gözetlediğine inanıyordum ya, şükür. Elimden düşecekken tutacağına inancım tamdı. ben kuldum O vardı . O varsa kaybetmezdim . İnanıyorsam kaybetmezdim. .
Mükemmelliğin üstüne kurgulanıp yaşatılan bir hayattan kaçıyordum. artık kaçıyordum. . .
Ne çok eksiktim.
Eksiğim.
Değişen benim . Farkındalıklarımız artıı. Bu çok şey.Kendimizdeki değişiklikleri fark etmek şükür değil de nedir. Güllerin açtığını fark etmek , kalbimizden geçen duyguları fark etmek . fark etme duygusu ve idrak için şükür. Büyük bir nimet gibi geliyor bana ne bileyim. Bizi Ü.. varlığıyla , sevgisiyle hayatımıza kattıklarıyla değiştirdi . Öğretmenimizdir
Bazen mutsuzum , bazen mutluyum, bazen içim içime sığmıyor , taşıyor akıyor.. İnsanlar fırsat bulamıyorken herbiri kalbimden geçiş yapıyor . Bazen de bazı şeyler kurcalıyor beni üzülüyorum. .
Eskiden cennetlik insanlar kimlerdir acaba , neye benzerler diye bakardım insanlara , incelerdim, iyi , kötü..Şu mu , bu mu. Ben , siz , o ...Hangi insan cennetlik acaba ?
Şimdi biliyorum . O gerçek bir insan. Tüm insani vasıfları taşıyan . Kimseyi kırmayan, neşe saçan ve gönülden Rabbine inanan. Bu görünmezlikte bu yoklukta benden daha çok kuldu . Şanslıyım . O nu tanıdım. Şanlıydım o beklediğim insanı Allah bana vermişti. Göremediğimi görüyorum artık. Şükür..Çok çok şükür. Onunla daha çok vakit geçirmek isteğindeyim. Yapmacık tavırlardan , içtenlikten uzak davranışlardan , sahte tebessümlerden kaçmak ve hayallerimin yalınlığında kalbimdekilere yakınlaşmak.Böyle bir projem var , onu gerçekleştirme çabamın bir göstergesi şu yazı..kelimelerle devam edersem..
.....
.....
Bu dünyaya ait olmadığımızın da idrağine vardım şimdi. Geçici bir dünyada beklentilerim olsa ne olur , olmasa sevinmesem , üzülsem ne eksik kalır. . İnsan olmak ve idrak etmek insanlığının.....Şükründeyim
Doğduğu andan itibaren onu sevdim ama kendimi yaşamadığım için fark edemedim. Çok emek verdim ve karşılığını alıyorum , dünyayı kurtarmış kadar kendimi işe yaramış hissediyorum. Nasıl sevilmek istiyorsam biri tarafından o tüm boşlukları dolduruyor , öyle kuşattı ki hayatımı .
iyileştirdi beni. başka çok faktörler olsada iyileşmem de ve bende emeği en büyük.
.............İnsanlar çok üzüyor bazen. Hatıralar acımasız oluyor o nedenle bazen. Yaşanmışlıkların verdiği keder..Vefasızlık mı bunun adı , kabalık mı ya da . Böyle küçük kara lekeler olarak hatıralarımda varlar. hayatın içinde geçip giderken günler , incitiyoruz bilerek ya da bilmezden birilerini . Kimilerini bilerek kimilerini bilmeden gücendirdik ?
Kimlerde nasıl hayal kırıklıkları bırakıyoruz . Kederli hatıralarımın kapağını birilerinin yüzünüze vurmak için kaldırmıyorum sadece hayatımızda duyarlı insanların çok olmasını isterdim . .
Bu hatıralar üzüyor sadece zaman zaman beni. Zaman zaman çok üzülüyorum. Başkaları için önemi olmasa da inanıyorum ki Rab için var. O duyuyor nasılsa . Eksikliklerin tamamlanacağı bir dünya . Burası da değildir..
Sevmeyi öğrendim Ü...den ,affetmeyi , hoşgörmeyi , beklemeyi , umudu , mücadeleyi
O benim yaralarımı sarmak için doğmuş en ihtiyacım olan zamanda tüm eksikliklerimi eksiklikleriyle tamamladı.
Hayat eksiklikler getirsin bu sorun değilmiş , her şey insanın içindeymiş. İçimde.....
Her zaman mutlu olmak zorunda değiliz hem değil mi. Muhteşem olmak gibi bir derdim yok.
Olmayacağım.
Muhteşem bir anne değilim doğrusu, ama iyi bir anneyim ve ona anne olmak değerli kılıyor hayatta ki varlığımı.
Şükür bu idraği verene.
Ona layık olmaya çabalıyorum.
Tek bunun için yaratmış olsan beni Rabbim teşekkür ederim sana. Varlığım anlam kazandı.
Bugün anneler günü bende öğretmenimden bahsettim . Şurayı kazandı , şunu başardı diye övünebileceğim , başarılarıyla gurur duyacağım bir kız olmayacak o. Her şeyin 'piyasa ' haline getirildiği bu günde pazarlanabilecek bir insan sayılmıyor ya. Kariyer yapamıyacak , aile kuramayacak , çevresine bir faydası dokunamayacak , zevki şu , kişiliği bu , karakteri , toplum içinde kimliği.......uzmanların, danışmanların , piyasa tacirlerinin uğraşmayacağı var saymadığı biri. Düşünsenize hangi çocuğunuz için bunlardan mahrum kalacak olsanız daha az canınız yanar. Oysa ne kadar gurur duyuyor ve övünüyorsunuz değil mi ?
Sanırım benim gibi anneler toplumsal bu içeriğin ağırlığını ve de gönlümde bıraktığı yükü anlardı .
 
Hüseyin bey güzel mektup için teşekkür ederim ancak yerinin burası olmadığı kanaatindeyim. Ayrı bir konu olarak yayınlarsanız daha çok ilgi çekeceğine inanıyorum.
 
Mert arkadaşım bu yayınlanmış ve okuduğum bir mektuptan alıntıdır zaten. yeri tam da burası aslında. Siz öğrenmek için sordu iseniz yaşanmış bir hayatın kesitinde size ait cevaplarda buldum ki , ilgi çeksin diye de değil..Sanırım gençsin, gençlikte ilgi çekmek istenen bir şeydir, ama belli bir yaştan sonra faydalı olmak daha değerli diye bakmaya başlıyoruz.
Eni konu bir ömür Mert arkadaşım üzerinde bunca konuştuğumuz , içinde aranıp durduğumuz . Eni konu bir ömür .Hayatın öyle keşfedilecek büyük merak uyandıracak bir şeyi de yok. Hayat işte. Görünmezleri görüp, fark etme noktasında kendini geliştirirsen..Keyifli gider
Bu kadar yani.
İnsanlık serüveninde Allah insanlığının idrakine ulaşmanı nasip etsin.
İnsanın serüveni
Ahirete gittiğimizde defterini uzatacaklar
İşte sen busun !!!
 
Biz, insaniz. Daha iyisini istemek temel gayemizdir, bu nedenle kendimizde eksik ya da yanlis gordugumuz her "zenginligin" - ki bu ev/araba/saglik gibi -daha iyisi icin ugrasir, elde edemeyince de uzuntuye dusebiliriz. Mutlak mukemmeligi ve "iyiyi" amaclayan anlayislarin sonu, mutsuzluk ve tatminsizliktir. Bu - buyuk bir BENCE yazarak - yanlistir. Var olanla yetinme, sahip olunanlarla mutluluk ve daha sonra mukafatlandirilma dusuncesi, genel olarak dinlerin (Isevilik, Islamiyet gibi) ve din olmayan ruhsal ogretilerin (Budizm gibi) ortak noktalaridir. Bu nedenle inanclar; insani her zaman daha fazlasini amaclayan bir yasam yerine "eldekiyle idare, ölümden sonra mukafatlandirilma" gibi basliklara odaklanmis yasamlara yoneltmeyi tercih etmislerdir.

"Tanri vardir, yoktur" gibi bir kavram celiskisine dustugunuzde somut olarak Tanri'nin varligini bir deneyle ispatlayamazsiniz. Ama basit bir matematik kullanarak dogru yolu bulursunuz

Tanri varsa ve kurallarina uyarsaniz, bu dunyada huzurlu yasarsiniz sonrasinda da mukafatlandirilirsiniz, 1 + 1 = 2
Tanri varsa ve kurallarina uymazsaniz, bu dunyada huzurlu olamazsiniz sonrasinda da mukafatiniz yoktur. 0 + 0 = 0
Tanri yoksa ve siz bir dinin kurallarina uyarsaniz, dunyada huzurlu olursunuz ama sonrasi yoktur, 1 + 0 = 1
Tanri yoksa ve siz herhangi bir dinin kurallarina uymazsaniz, bu dunyada huzurlu olamazsiniz sonrasi da yoktur, 0+0 = 0

Sonuc olarak Tanri'nin var olduguna inanarak bir dine bagli olmaniz her durumda kazanctir. Ve herhangi bir inanc ise, inancsizliktan iyidir.

Tanri ve inanc konulari insanlari kimi zaman sonu gelmeyen tartismalara surukler, her zaman karsilikli fikir savunmalari alevlerenek saygisizliga donusebilir bu nedenle, bu konudan uzak durarak kendinize arada su iki soruyu sormanizi oneririm:
- Sahip olduklarinizdan (Size verilenlerden), sizi mutlu eden hic bir sey yok mu?
- Sahip olacaklarinizin (Size verileceklerin), hangilerinden haberdarsiniz?

Esenlikle.
 
Sn. Christian,

Yazınız güzel ancak şu matematiksel yönteminize doğrusu gülümsemeden edemedim. :) Tamamen yanlış önermelerle yanlış sonuçlara ulaşmışsınız. Bu şekilde bir ispat doğru olmadığı gibi, yoruma açık olduğu için farklı şekillerde de sonuçlanabilir.

Örnek:
Tanrı yoksa hiç bir şeyden endişe etmeden dilediğiniz gibi yaşarsınız, sonrasında da cezalandırılmazsınız, 1 + 1 = 2
Tanrı yoksa bütün hayatınız anlamsız kurallara uymakla geçer, sonrasında hiç bir şey yoktur, -1 + 0 = -1

gibi...

Bu tür yaklaşımlar, yani ikna yöntemleri demagojik yöntemlerdir. İnanmayan bir kişiyi ikna etmekten uzak olduğu gibi, inanan kişileri de zor duruma düşürebilir.
İnançlar (ve bunun şekilleri) kişisel şeylerdir. Ayrıca sizin tasnifinize göre din olmayan ruhsal öğretiler (Budizm gibi) bu ruhsal öğretiye inananlar için bir dindir.

Diğer taraftan, sizin din kategorisine aldığınız islamiyet, İsevilik gibi dinlerin ortak noktası tek bir tanrı olmasına dayansa da, biri diğerinin öğretisini kabul etmediğine göre sizin formülünüzde hangisine inanan bir (+) kazanacak, hangisine inanmayan kazanmayacaktır.

Sonuç olarak bu tür matematik (!) çelişkili sonuçlar doğurur.

Herkesin kendi kabul ettiği gibi, ve kendini rahat hissettiği şekilde davranması daha doğru. İnançların ispatı olmaz. :)
 
sevgili merdoli arkadasımız bu tarz sorular icin en dogru cevabı müftülük verebilir size .
bence onlara mail atın.
yada istanbul ilahiyat fakultesinin dekanına mail atarsanız sizi aytınlatacaklardir..dekan bey boyle sorulara
oldukca duyarli bir insandır..sizi cevapsız bırakmıcana inanıyorum..
 
Sn. MeTePe,

Gulumsemenize cok sevindim, eger biraz olsun gununuzu aydinlik gecirtebildiysem ne mutlu. ")

Bahsi gecen matematiksel onerimi aldigim kisi, bizzat Blaise Pascal idi.

Wiki'den alinti:

[FONT=sans-serif]‘Allah ya vardır, ya yoktur.’ Acaba hangi görüşe meyledeceğiz? Akıl bu bu hususta karar mercii olamaz. Sonsuz kaos bizi Allah’tan ayırmaktadır. Bu sonsuz mesafenin sonunda bir talih oyunu oynanıyor, neticesi ya yazı, ya tura olacak. Siz hangi taraf için bahse gireceksiniz? Aklın aracılığına başvurunca ne bir tarafı, ne de Ötekini tercih edemiyorsunuz. Akıl ne tercihte bulunmayı sağlıyor, ne de hangi şıkkın yanlış olduğunu isbata güç yetiriyor. O halde iki şıktan birini seçmiş kimseleri hata işlemiş olmakla suçlamayın; çünkü bu seçim hakkında siz de hiçbir şey bilmiyorsunuz. ‘—Hayır, fakat ben onları bu şıkkı seçtiklerinden dolayı değil, bir seçim yaptıklarından dolayı suçluyorum; zira biri yazıyı, biri turayı seçmiş olsa da, ikisi aynı derecede hataya düşmüştür. En iyisi hiç bahse girmemektir.’ Doğru, fakat bahse girmek zorundasınız. Bu hal bizim irademize bırakılmış değil. Bahse girip girmeme gibi bir şık yok önünüzde. Bir kere yola çıkmışsınız; yaşıyorsunuz. Acaba hangi tarafı seçeceksiniz? Beraberce görelim: Madem ki, bir şıkkı seçme zorunluluğu var, öncelikle menfaatimize en uygun olan şıkkı arayalım. Sizin için kaybedilecek iki şey var: hakikat ve hayır, iki şey ortaya koyuyorsunuz: aklınız ve iradeniz, bilginiz ve mutluluğunuz. Ve fıtratınız gereği iki şeyden de kaçınıyorsunuz: hata ve acziyet. Bir kere, mademki seçme zorunluluğu var, iki taraftan birini tercih etmiş olmak insanı küçük düşûrmez. Bu apaçık ortada olan bir mesele. Peki mutluluğunuz ne olacak? Allah’ın varlığı şıkkını seçtiğiniz takdirde ne kazanıp ne kaybedeceğinizi tartalım. Bu şıkkı seçerek bahsi kazanmış olursanız, her şeyi kazanmış olacaksınız. Kaybetmiş olursanız, hiçbir şey kaybetmiş olmayacaksınız. O halde hiç tereddüt etmeyin; Allah’ın varlığı lehine bahse girin. ‘Bu muhakemeniz harika. Evet bahse girmeliyim, fakat belki de kazancım bana haddinden fazla pahalıya mal oluyor.’ Görelim: Kazanma ve kaybetme şansı eşit olduğundan, yalnızca bire iki hayat kazanmaya talip olduğunuzda, hâlâ bahse girebilirsiniz. Peki ya bire üç kazanmaya talip olduğunuz takdirde? isler istemez bahse girmek zorundasınız. Ve, bir kere oynamaya yükümlü olduktan sonra, içinde eşit kaybetme ve kazanma şansı olan bir oyunda bir hayata karşılık üç hayat kazanmak için riske girmemek sizin için hikmetsiz bir tercih olacaktır. Üstelik karşınızda sonsuz bir hayat ve sonsuz bir mutluluk var. Öyle olunca, yalnızca biri sizin lehinize olan sonsuz sayıda şans var olsaydı bile, iki kazanmak için bir bahse girmek hâlâ doğru olacaktı; ve eğer kazanılacak olan şey sonsuz derecede mutlu bir hayatın sonsuzluğu idiyse, oynamaya mecbur olduğunuz ve sonsuz sayıdaki ihtimalden yalnızca bir ihtimalin sizin lehinize olduğu bir oyunda üçe karşı bir hayatı bahse koymayı reddederek yanlış bir şekilde davranıyor olacaktınız. Fakat burada sonsuz derecede mutlu bir hayatın sonsuzluğu var; sonlu sayıda bir kaybetme şansına karşı bir sonsuzu kazanma şansı, ve bahse koyduğunuz şey de sonlu. Bu durum bir tercihe mahal bırakmıyor; ortada bir sonsuzluk var olduğundan, ve kazanma şansına karşı kaybetme şansı sonsuz olmadığından, şüpheye hiç gerek yok, her şeyi vermelisiniz, işte bu bakımdan, oynamaya yükümlü olduğunuz bu hayat oyununda, şu sonlu hayatınızı sonsuz bir hayatı kazanmak için riske atmak yerine so¬nu hiçliğe varan diğer şıkkı tercih ediyorsanız, akıldan istifa etmeniz gerekir. Buna karşılık, kazancın şüpheli olduğunu, her şeyin talih ve tesadüfe bırakıldığını söylemenin; göze alınan sefaletlerin belirli oluşuyla kazancın belirsizliği arasındaki sonsuz mesafeyi mütalâaa edince, kesin olarak tehlikeye attığımız şu sonlu hayatın şüpheli olan bir sonsuzlukla aynı tutulmuş olduğunu ileri sürmenin iler tutar bir tarafı yoktur. Durum bu değildir. Bir talih oyununa giren herkes ortaya kesin bîrşey koyarak talihini denediği halde, kazanacağı her zaman için şüphelidir. Onun, böyle yapmakla, aklı rencide etmeksizin sınırlı ve cüzi bir şeyi tehlikeye koyduğu aşikârdır.Bu bahsimizde ise belirli bir risk ile belirsiz bir kazanç arasında sonsuz bir uzaklık yoktur: bu doğru değildir. Gerçekte, kazanmanın kesinliği ile kaybetmenin kesinliği arasında sonsuz bir uzaklık vardır, fakat kazanmanın belirsizliği ile riske atılan şeyin belirliliği arasındaki oran, kazanma veya kaybetme şanslanyla uyum içindedir. Ve bu yüzden, eğer bir tarafta diğeri kadar çok şans varsa, siz teke karşı çift oynuyorsunuz. Ve bu durumdaf riske attığınız şeyin belirliliği, kazanabileceğiniz şeyin belirsizliğine eşittir; o hiçbir surette ondan sonsuz derecede uzak değildir. Bu yüzden argümanımız, kazanma ve kaybetme şansının eşit olduğu ve kazanılacak olan sonsuz bir ödülün var olduğu bir oyunda bahisler sonlu olduğunda, sonsuz bir ağırlık taşır, Bu kesin ve inandırıcı bir isbat yoludur ve eğer insanlar Allah’ın varlığını kabul edip ona göre yaşama gereğini, ancak bu şekilde anlayabilirler.[SUP][1][/SUP][/FONT]
  • ^ Düşünceler, Blaise Pascal, Çev: Metin Karabaşoğu. Kaknüs Yayınları 1996

Ayrica, Pascal adresinde de, Olasiliksiz (Improbable) kitabindaki mantiksal onermeyi daha detayli ele almislar. Eh, Pascal'in matematik bilgisini herhalde oturup tartismaya acacak degiliz, zannimca. Tabii ki, sizin matematiginiz ve mantiginiz; kendisinin matematiksel ve mantiksal onermelerinden daha dogru olabilir, el elden ustundur ne de olsa, buna da saygi duyarim.

Budizm konusunda ise, "Ayrıca sizin tasnifinize göre din olmayan ruhsal öğretiler (Budizm gibi) bu ruhsal öğretiye inananlar için bir dindir." demissiniz, benim tasnifime gore degil, Budizm zaten -wiki'ye gore- besyuz milyon inanani olan bir "din" dir. Yine, Din - Vikipedi adresinden "Din" kavramini ogrenmenizi oneririm.

Gulumsemelerinizin daimi olmasi dileklerimle, esenlikler.
 
Sn. Christian,

Elbette Pascal'ın matematikçiliğini tartışmaya açacak değiliz. Ancak felsefeciliği rahatlıkla eleştirilebilir ve eleştirilmiştir de... Hatta ilk eleştirenlerden biri de ünlü yazar/felsefeci Voltaire... Bunun için "yersiz ve çocukca" ifadesini kullanmış. :) :)

Madem wiki'den gidiyoruz:
There are many problems with the reasoning in Pascal's Wager, as well as the unsavoury theological assumptions it makes. Like most arguments for the existence of God, it seems more about reassuring existing believers than converting non-believers. This is because in order to convince a non-believer, a theological argument must both prove that the god it argues for is the One True God and disprove all other possibilities. People lacking a belief can see the potential for multiple gods existing, in fact an infinite number, but believers are constrained by their existing view that there is their god or no god. Only in this latter case does the reasoning behind Pascal's Wager make any sense.

In Bayesian terms, this can be stated as saying non-believers attribute uniform prior probabilities to the existence of any particular god; all equal, and all infinitesimal. Pascal's Wager alone cannot update these probabilities as the reasoning applies only to the One True God out of an infinite number of possible gods. Without any further information to whittle this down, the odds of inadvertently worshiping the wrong god is a practical certainty. Only when the probability of a particular god existing increases does Pascal's Wager become useful. For instance, if you could assign one god even a mere 1% chance of being the One True God then it would make sense. Hence for anyone constrained by a bias towards a particular god, the Wager is far more clear cut and supportive of their belief.
Pascal's wager - RationalWiki


Diğer taraftan, Pascal'ın açıklaması "farklı dinlerin tanrıları" soruma da yanıt vermiş olmuyor. :)
Çeşitli dinler arasında zaman zaman büyük çelişkiler olduğuna göre hangi dinin tanrısı için yukarıdaki önermeler geçerli olacaktır? Sınırlı bir grup için geçerli olan olasılık genele uyarlanamaz.

Budizm'e "din olmayan ruhsal öğreti" ifadesini siz kullanmıştınız. Ben de bunu eleştirmiştim. Daha sonra "500 milyon inananı olan dindir" diyerek wikipediadan din konusunu okumamı tavsiye etmişsiniz. Bir imada mı bulundunuz tam anlayamadım. Ama bu söylediğinizle kendi ifadenizi çürütmüş olmuyor musunuz?

Gülümsemeler için teşekkür ederim. Dilerim ben de sizi bir nebze neşelendirebilmişimdir.
 
Tanrı, Allahütela ya da yaradan bence aynı anlamda, ve merdoli rumuzlu arkadaş güzel bir tartışma konusu açmış. Ancak aslında tartışılmaz bir konu bu. Bu dünya bir sınav yeri. Bizler de Allahü Tealanın kullarıyız. Her kulun sınavı var, bizim de sınavımız bu. Bu dünyada yoktur vefa gelen çeker cevrü cefa. Allah kimseye göstermesin evladını kaybeden ne kadar çok insan var onlara sorsan tüm organlarını kollarını bacaklarını verirlerdi evlatları uğruna. Fakirlikle boğuşan var, kanser olup acı çekerek ölen var. Yani var da var... Herkes acılardan payına düşeni alıyor bu yalan dünyada, bu sınav dünyasında. Elbet ahirette mükafat var. Bir dikenin batmasıyla oluşan acının bile karşılığı var ahirette ya da bu dünyada. O yüzden elde olan malzemeyle hayatın hakkını vermekten başka çare yok :)
 
Bizi engelli kılanın yine bizler oldugunu dusunursek tanrının yarattığı dunyaya mudahalesı yoktur
ki tanrının bu dunyadaki insanların yaşam şekillerini iyi yada kkötü şekilde belirlemesi bir yandan insanoğlunu bu dunyada ödüllendirmek yada cezalandırmak olalrak göörülebilir
buda ahiret kavramını yok ederek cennetde cehennemde bu dunyadadır demek olur

tanrı engelli yada fenerbahçeli insan yaratgmaz
tanrı ilk insanı yarattı ve her kutsal kitabın belirttiği üzere diğer canlıları dusunerek yasayın dedi
her canlı bir biri üzerinde kelebek etkisi denilen bir etkiye sahipken
akraba evliliğiniden
trafik kazasından
psikoljk sorunlardan
veya diğer insanların bilinçsizliği sebebi ile etkileler sonucu
bilinçsiz annelerin
vs vs vs
engelli bir yaşam surmek zorunda kalan bizleri tanrı yaratmadı :)
 
Engellektüel rumuzlu arkadaşımın fikri de güzel bence :)
 
kaybolan yılllar;

:mad:bunası yorum ALLAH ıntıkam almaz ıntıkam almak acızlıktır. !!!!!! haşa
 
must sen öle bil kardeşim ama kesin olduğunu bildiğim için yazdım yinede yazarım intikam alanların en hayırlısı ALLAH'tır
 
Beyza Entellektüel
Değerli arkadaşlarım ben tüm kalbimle Yüce Allah,a inanan bir insanım yanlız 12 yaşına kadar çok sağlıklı sonrasında bazı arkadaşların mantığına ters düşen gözle görünmeyen tadı kokusu varlığı hisedilmeyen bir garip mikropla tanıştım milyonda bir rastlanan polinevrit ve çocuk felcinin bir çeşidini yaşadım ve yaşıyorum.
Bu şu değildir herşeyde elimizde değil mantıksal hatalar düşmemek gerekir.
Gerçi bazı ateist arkadaşlarımızın sığındığı düşünülrerin fikirleri bu gün için mantıklı sayılsada hergün eriyen ve bir süre sonra darvin misali çöp olcak bilgilerden ibaret diye bakyorum
inanmak inanamak arasında kalmaktansa inanmanın huzurunu yaşamayı tercih ediyorum yazı tura kadar baside indirgemek var yok olur olmaz gibi zayıf fikirlerlede zaman kaybetmemenin en doğru yol olacağına inanıyorum .
 
Konu epey önce açılmış ve 211 tane mesaj yazılmış.Diğer yazılanları okumadım çünkü benim sadece takıldığım nokta "Tanrı" diye yazılmış olması...
Profilini inceledim.Resmine bakarsak genç bir delikanlısın ve öğrencisin (o da sanırım üniversite) e be güzel kardeşim;Annen baban deden ninen veya seni okutan öğretmenler,büyüklerin...Hiç kimse sana Kuran-ı Kerim'de "Tanrı" diye bir kavram olmadığını,bizim kitabımızda sadece "Allah (cc)" olduğunu anlatmadı mı öğretmedi mi??? Tanrı yazısını görünce sorularını okumadım bile -ki- sen sorduğun soruların cevabını arayacağına bence ilk önce Allah'ı (cc) bil öğren.Bizi yaratan Allah'dır Tanrı diye bir şey yoktur!!!
 
Vakko konu Tanrı ile sınırlı değil ismin bendede çağrıştırıdğı duruma farklı bakıyorum he anlayına geliyor.
Şu kendini farklı hisetme veya öğle görünme çabası ne gelenek ne görenek ne mantık arama ihtiyacı bıraktı çok üzücü ben ben sadece ben öle düşünüyorum öle bakıyorum şunu okudum bundan gördüm olay bu kadar basitmiş gibi yazık ediliyor gençlerimiz
Allah demekten aciz ve korkmakta olan zayıf iradelerin tuhaf düşüncelerin bir takım farklı arayışların içinde bulunmanın doğal bir arayış sonucunda mirvana ya ulaşmak olduğunu sanarak yaşama tercihindeler.
Yinede Allah doğru yolu görmelirine yardımcı olmasını isterim
 
Öyle yada böyle yaşıyoruz, yaşamaya devam ediyoruz. Bu soruların cevaplarını bulmaya çalışmak daima yormuştur ve aldığı cevaplar tam olarak yetmemiştir. Herşeyin farkında olmak insanı mutsuz hissettirmiştir kendisine.. Konunun özü benim için 'kimse dört dörtlük değildir'. Ben böyle olmasaydım dört dörtlük olurdum mesela:) Bi zamanımda bunu araştırmakla geçmişti, normal insanlar hangi sebeplerden dört dörtlük olmazlar?
Normal bir çocuk için..
Normal bir genç için..
Normal bir öğrenci için..
Normal anne/baba için..
Bebek oluyorlar, çocuk oluyorlar, öğrenci oluyorlar, genç oluyorlar, anne oluyorlar, baba oluyorlar, öğretmen,şef,garson,yönetici,evinin kadını,erkeği oluyorlar.. Herşey dışarıdan normal görünüyor ama 'kim aslında ne olmak isterdi?' Tüm bunları olurken illaki ders alsınlar, ibret olsun yada sınanmak için 'engelli olmuyorlar yada hayatlarında engelli birisi doğmuyor'.. Herşey BİZ İNSANLAR için..
 
Kelebek aynen sadece yaşamanın tadına varmak etik kurallar herkes için geçerli sana yapılmasını istemediğin kimseye sende yapma benim özgürlüğüm senle sınırlıysa sende benle sınırlısın bunu bilmek bunu uygulamak diğer alanlarda sınırsızlığı yaşamak nereye neye varacaksa veya varamayacaksa hayat tanınmış şans kişiye özel ,milyonlarca spermden en şanslıydın ki oluştun ve sonrası bence değer bilmekten geçer hiç bir şey tesadüf değilse ,olsa dahi yaşamak güzel sorgulamakla geçen zamanını hayatına ailene harcamak kadar güzel birşey yoktur benim fikrim,
 
septiik
inançlı birinin bu benim kaderim tanrı beni böyle yarattım demesi bana her daim ilginç gelmiştir
ocam tanrı insanı yarattı ve pek tabi güzel kadınları :)
ama sınıfları değil

eğer sakat engelli eşcinsel çiftcinsel köse şaşı gibi aburd gelebilir ama :)
bu kavramları tanrıya maletmek
töbe haşa ey tanrı sen ayrım yapıyorsun demektir
bak onun 2 ayaklı yaratmışsın beni tek ayaklı gibi bir absurd bir düşünce ortaya çıkar
kaldıki o nadir dediğin virüsler bakteriler insanların birlikte yaşama sevinci hadi şu dunyaya zarar verelim misyonlarının sonucu ortaya çıkmıştır

senin belirttiğin şekilde inanmanında artıları var elbet
öğrenilmiş çaresizlik veya çaresiz kabullenme yada kader adı verilen kavramlar ile ulen gorursunuz diğer dunyada karşlığını alcam dercesine yalın bir bakış acısıdır
isyanı söndürür, kişisel gelişimi öldürür, şeklinde en zengininden kafiyeli cümleler ilede süsledim yazımı :)

velhasıl konu inanıp inanmamak değil
konu bu dunyadaki insan çeşitliliğinin fiziki durumu sağlık durumuna bir yaratıcı tarafından mudahale ediliyormu?
işte bu sorunun cevabı evet ise neden ben sorusu peşi sıra izleyecektir
ve bir kara tren gibi hemen arkasından başka bir soru gelir neden ahmet mehmet değilde ben ?

ahmet mehmet :) kafiye yapmışım yine
burdan edebiyat hocacığıma saygılar
bir sabah uyandım ve kafiye adlı konunuzu cumlelerimin arasına yerleştirdim hocam :))
 
Üst Alt