Gönül dili bir başkadır, riyasız ve edebe tavdır!
Ruhun
Dinginliğini anlamak için
Bu manada suya bakmak idrakte yetecektir
Duru,
Sessiz ve sukut eden
Fırtınayı bekleyen nasibinin olgusuyla sabreden
Vakit gelince
Kabaracak, coşacak, dalgalanacak
Sevinçlerin ya da hüzünlerin habercisi olacak
Biraz sonra beklenen
Damlalar düşüveriyor üzerlere
Değişik rehavetlerden artan hazzı umutlarla
Birkaç gün öncesinde
Yollarda ciddiye alınmadan
Üzerine basılan ve çiğnenen çok halis topraklar
Hasretine ne özlem duyar
Buram buram yanıklarıyla çatlarlar
Şimdi suyun yüzeyinde başlayacaktırgezmeler
Her bir zerresinde
Var oluşun hükmü sebebiyle
Sineleri açılır aşkla ve kapanır halinde secdeye
Hesapsızdır düşen damlalar
Tayin edildiğine kadar atanın attığıylakalır
Ne kadar genişleyebiliyorsa o kadardır arzda yeri
Bazen sakin bazen çılgın
Her bir kelime bir tarzı ya da
Şairin ruh halini yansıtır aslında yazılan mısralarla
Ve bu gayretlerden sona
Gidilen yolda atılan birer başlangıç adımıdır
Ve her ne niyetle yapıyorsa haz kendiyle kalacaktır
Ardından çok farklı konularda
Birbirinden değişik vurgularla işlenir şiirlerle
Ne renkler ne çeşitli fikirler yeşerir hoşgörü ikliminde
Durmadan geliyor akın yürek
Her çeşit şiirin bir hikâyesi ve bir ad vereni var
Ömürlerini vererek adlarını bırakmışlar silinmezleriyle
Ruhunun aynası var
Olmaz mı çünkü her şairin kendince âlemi var
İnsanların ruh hallerinden zira sadece bir tane bahar
Değişir mutluluğumuz
Hangi hüznümüzün tekrarı ne kadar var ki
Her şey aynı bile olsa ya mekân ya da gün değişmiştir
Değişmeyen
Şiirlerdir aslında her hüzün ya da
Her sevinç bir defalıktır işte ne kadar farkına varılırsa
Mustafa CİLASUN
Hangi anıdan söz etsem, bilincimi tazelesem!
Yıllardır çok geç farkettiğim
bir gerçeği sizinle paylaşmak umudunu yaşamaktayım.
Sizin şimdiki mevcut halinizden hiç haberdar değilim.
Satırlarımı okumaya ne kadar müsaitsiniz asla bilemiyorum
Lakin derinliğimde teneffüs ettiğim
hislerin adeta beni bu eylemi yapmaya zorluyor.
Kendi kendime yeterli olmaktır asıl maksadım…
Duygularımı bir nizam içinde ahenge erdirince…
Heveslerimin izleri ardınca gidersem nedameti öncelerim…
“Ritmin” hayatımın en önemli göstergesi olduğunu
bilmeme rağmen, idrakin tezahürügalebe çalmayınca
ne kadar işe yarıyor ki birşeyleri bilmek!
Düşünüyorum, yoksa
zorunda mı kalıyorum, birdesize sorayım istedim.
Bilmeden düşünmeyi becermek,
ön yargılarımla aydınlığaermek ne kadar mümkün?
Her bir büyüğüm veya kemale
ermiş değerim bir şeyleröğretmek diliyor.
Lakin öğretmenin, sevgiden yoksun başarılamayacağını hiç düşünemiyor.
Beklentileri doğrultusunda veriler
elde edemeyince nelersöylemiyorlar ki!
İşte o zamanlar kimi kime şikâyet edeceğimi bilememenin
sancısıyla çekiliyorum, herzaman teklifsiz başvurduğum yalnızlığıma!
Bir gün olsun babamın kollarını açarak,
şefkatiyle kuşatacağıbenliğimi, oğlum diyerek
payelendirmesine hasretimartık mazi sayfalarının,
ahir inkişafıyla bir vuzuhaereceğini ummaktan başka.
Annemin her vakit geçim gailesinden
hiç gülmeyen yüz hatlarınıresmedecek olursan,
çocukluğumda hafızana nakşettiğini, sarıkamışta seferdeyken
kışın ayazında donanaskerlerin yüz hatları aklıma gelmiyor değil.
Ablalarım… Zavallı canlarım… Kar damlalarım…
Onlardan küçük olmama rağmen onlar için sinemde
duyduğum sızı o kadarşiddetli ki hatırladıkça hala gözlerim dolar.
Neydi bu hayatımızda
olumsuzluklara kapı aralayannedenler?
Bu kişiliğin devam edecek nesillerine vereceği nasibi hakikatler!
Çocuklarına öğretecekleri bilgiler…
Onların gönüllerine ekeceği sevgiler…
Verecekleri güven ve serdedeceği himmetler…
Bir çocuğun nazarıyla bakarken…
Babanın hazin durumu çocuğun şefkatine muhtaçsa…
Annenin meşakkat gayretiyle ihmal ettiği değerler bulunmuyorsa…
Emanet olarak tevdi edilen can ne olacak…
Akranlarından farkı zaman içinde nasıl kapanacak…
Melal içinde gizlenen ince yaralar nasıl deva bulacak soruluyor işte…
Yalnızlığı kimi çevreler çok farklı telakki ederler!
Oysaki o kadar sadık bir dosttur ki asla ondan bir endişe duymazsın.
Senden hiçbir zaman bir talebi olmaz…
Her vakit senin hizmetinde amadedir…
Sırlarının bekçisi, ruhunun nöbetçisidir…
Seni seninle yüzleştirmeyi başaran bir değerdir…
O bir anne misali her zaman seni kendine tercih eder…
Bir baba kudretiyle seni dehlizlerden koruyarak eminliğe salar…
Sorarım bazen dirliğimde kendime…
Ovalarda döşenen yeşiller içinde çiçekler ne arar!
Yeşil çimenlerde gizlenen bir ayran olduğu çok aşikâr…
Peki, öyleyse rengârenk çiçeklerde ne var?
Yalnızlığımdan yükselen bir nida hasret kaldığın sevgi var…
Güzellikler içinde gizlenen asudeliği, naifliği ruhun asliyetini haykırıyor…
Sizinle her ne kadar bir tanış olmasak bile…
Satırlarınızla aksettirdiğiniz manayı zarafet mefkûresi…
Hissediyorum ki yalnızlığımı deşifre eden engin bir güzellikti…
Bakınız bu zikredilen meyanlar da…
Zahirin izleri hiç yok, soyut terennümler çok…
Heveslerin bir amaca müteallik zihniyet açılımı hiç yok…
Edebin bir erkân içtenliğiyle paylaşımı esastır…
Zafiyetler müşahhaslıktan uzak olan zannı galiplerdir…
Bunlara rağbet edenler, yalnızlığı efkârında nefes almayanlardır…
Kâinatın öznesi durumunda bulunan aşk…
Yaratılışın yegâne gayesi olan bu manada verilen aşk…
Heva ve hevesler heba edilecek olursa şayet, ruhun hıçkırıkları duyulur…
Vicdan sukutuhayal ile sızıya gark olur…
Ahengin bulunmadığı, mananın uzaklaştığı her şey heder olur…
Maksat insan olmaksa, adamlıkta kalmaksa, geçicilik niye reva bulsun…
Seni andığım baharın çiçekleriyle var olan…
Gönlümüzde zikrettiğin güzelliklerle gülü açtıran…
Tefekkürü kaçınılamaz kılarak ati ve mazi senfonisi sunan payesin…
Yıllarca iç içe yaşadığım yalnızlığımı seni anınca…
Ne kadar çok zenginleştiğini fark ederek bazen gülüyorum…
Unuttuğum hislerimde letafetler sunarak âlemlere kapı aralıyorsun…
Artık sadık dostum olan yalnızlık…
Zaman zaman müsaade talep ediyor halimden…
Sabrediyorum, düşündükçe bir korku sarmıyor değil yeniden…
Çiçekler nezaketin baharında, edebin kollarında kokusunu salarlar…
Ben ise bu hasletlerden yoksun olduğum için naçarlığım nüksetmiyor değil…
Biliyorum ki sen, yaratılışın gereği zarifsin…
Sen hoş görünle, hataları örtüşünle sanki bir nakkaşsın…
Toprağa kök salan, yağmur damlalarını anlamlaştıran ne hoş baharsın…
Mustafa CİLASUN