Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Psikiyatri ilaçlarının sağlığa zararları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Dedigin olay sadece noronlar arasi iletisimin varligi. Hepsi bu. Baglanti haritasi dedigin durumda bu oncedende bahsettim gibi o dedigin milyarlarca noronun baglanti kurtugunun kaba taslak goruntusu onun icerigi detayi nedir? Bu ölculemiyor. Tipki sunun gibi " biri yardim etmeye calistiginiz 2 kardesin arasinda iletisimi vardir ve tartismalari sonucu ciddi kotudur aralari, bunun farkindasiniz ama bir turlu ne konusuldu, ne yasaniyor, ne tartisildi bilmiyorsunuz. Ama belliki bir iletisimleri var, Ne yapicaksiniz? Kotu oldugu icin , kafasi rahat etmesini icin digerini oldurecekmisiniz yada bir daha gorusmelerine imkan vermicekmisiniz , yardim edeyim derken dahada mi zarar vereceksiniz?
Yani noronlar arasindaki iletisimin varligi bu ilaclarin tedavi ettigine veya bahsedilen tum bu hastaliklarin nasil isledigine dair hic bir kanit degildir. Bu henuz yoktur.

Zaten oyle olsaydi ilac verilen insanlara , suc isleyen adli psikiyatrideki kisilere bu uygulanirdi. Bahsettikleri sozde kanitlar Uygulanmiyor cunku bir dusunsenize nasil bir Kaos olurdu?

Kisi hastami degilmi, ceza ehliyeti varmi sonucuna ulasmak icin Davranislarina, konusmalarina bakmak gozlemlemek yerine
Bunlari gercekten dedikleri sekilde somut bulgulari olctugunu iddia ettikleri cihazlarla olcselerdi Bir suru gercek suclu akli dengesi yerinde degil secilebilir,
bir suru mahsumda suclu secilirdi. Aileleri cevresindeki insanlar ayaklanir suclu adami hasta, hasta adami suclu ettiniz seklinde ciddi KAOS cikardir.
Bu yuzden uygulanmiyor. Anca halki uyutmak icin hollandada veya bilmem nerde yapiliyor noronlar arasi iletisim filan gibi aciklama yapabilirler..

Unutmadan; 10 yilini vermissindir eyvallah ama elestirmeye kesinlikle hakkim vardir. Zira bir insanin hukuk'uda elestirmeye hakki vardir; hayvanlara karsi islenen iskencelerin cezasi bellidir (erzincandaki kamera onunde kesin kanitli olarak kediye yapilan iskence ve cezasi kanunlara uygun olarak 2000 kusur tl para cezasi ve serbest) cocuga yonelik cinsel istismarlarin zaman asimi , bazi cinsel suclarda ceza indirimi, iyi hal falan filan. Simdi insan olarak bunu elestirmeye , bu nasil adalalet? Boyle adalet mi olur demeye hakkim vardir, demiyorsam zaten vicdanimda bir problem ararim. Hakimler, savcilar cinsel istismara ugramis yakinima kanunen verilen bu adaletsizlige karsin hala "adalete guvenin dersede tepkimi koyarim" burda da hem magdur, hem magdur yakini, hemde tanidigim bircok insanin durumundan sonra bu nasil tedavi demeye ve bazi fikirleri belirtmeye hakkim vardir. Yani unvan almadigim, alanim olmayan bi konuyu elestirrbilirim. Kiminin kafasina yatar, kiminin yatmaz..
 
ama elestirmeye kesinlikle hakkim vardir. Zira bir insanin hukuk'uda elestirmeye hakki vardir;

Öyle bir şey yok arkadaşım.

Hukuk dediğin bir toplumsal uzlaşma akdidir. Bunun üstünde yorum yapabilir, beğenebilir, eleştirebilirsin. Meclis, toplumu temsilin hukuk kurallarını belirler. Ama tutup da kalp krizinin nasıl tedavi edileceğine karar vermez. Bilimsel konularda eleştiri yapmak için o bilim dalinda eğitim görmüş olmak, konuyu çok iyi biliyor olman gerekir.

Yoksa Cüppeli Ahmet hocanın Mars'a yolculuğu veya büyük hadron hızlandırıcısını eleştirmesinden bir farkın kalmaz. İnsan sağdan soldan okuduğu bir kaç bilgiyle de uzman olmaz.
 
MeTePe

Bilimi olusturan en onemli unsura dayanmayan birsey bilime baglaniyorsa elestirebilirim her ne kadar aksi soylensede ben bunu yapiyorum isteyen sikayetci olsun. Tipki zamaninda akil hastalarina uygulanan lobotomyi elestiren insanlar,vatandaslar gibi elestiriyorum. Yaptigim seyde bilime dayanmiyorsa (biliyorum sahte bilimide bilim insani elestirmeli denir) iyi bakalim zaten bilim adami degilim, dogru veya yanlis ama yaptigim elestiri bile bilime dayanmiyorsa psikiyatri "bilimin gecerliligine" hic dayanmiyor.. Daha elestirmemi istemiyorsan yazmazsin.

Insanlar elestiriden bu kadar korkmamalidir, elestiremezsin gibi ifadeler kullanmalari sanki elestirmek tehlikeli biseymis gibi algilamalari vs aslinda hersey elestirilmeli, ve tek bir kisinin,toplulugun,bransin veya bir seyin degil, her taraftan gelen, her kisiden gelen elestiriler dikkate alinip degerlendirilmeli. Zaten o zaman dogru mumkun ortaya cikacaktir. Elestiriri malesef dusmanlik olarak algilaniyor. Elestiri olmayan bir yerde hersey curur. Sen elestiremezsin, sen sorgulayamazsin dediginiz zaman (bunun yogun oldugu toplumlara bakin) mahkum bir hayat yasariz. Elestiri herkes tarafindan yapilan elestiriler her zaman iyi birseydir. Onemli olan bunu dikkate almak. Hemen birine inanmak degil. Toptanci bir algiyla sadece o unvani alan gozuyle bakip sadece onu dinlemekte degil.

En buyuk engel ,bariyer elestiriyi yapanlari kotu insan, zararli insan olarak algilayip onyargili yaklasmamiz. Dolayisiyla dikkate alinmamasi. Ben asla benim dedigime inanmak zorundasiniz demiyorum. Benimde, dr.peter breggin gibi isimlerinde bu arkadasinda,oburununde anti depresani, noroleptigi savunan veya savunmayanida digerininde elestirisini dikkate alin degerlendirin. O yuzden bilimde, bilim adamlarida, vatandasida her zaman herkes tarafindan elestiriye acik olmalidir.. aksi takdirde hangi konu olursa olsun vay halimize..
 
Eğer insanlar'' psikiyatri ilaçları bana iyi geliyor, ilaçlar olmadan sorunlarımla baş edemiyorum'' diyorsa bunu eleştiremem. İlaçlar toptan iyidir ya da kötüdür de diyemem. Ama kendi adıma konuşacak olursam, ilaçlar bana hiç bir zaman iyi gelmedi. Açıkçası bu konuda kafam çok çok karışık. Ağır depresyon geçirdiğim dönemlerde ilaçlar bana iyi geldi, ayağa kaldırdı. Ama asıl sorunum olan sosyal fobi konusunda zerre kadar ilerlememi sağlamadı. 25 seneyi aşkın bir süredir bu sorunla mücadele ediyorum. Yıllarca ilaç kullandım. İlaç kullanmadığım dönemlerde anksiyete nöbetleri geçirdiğimde, kendi kendime telkin ederek bunu baskılayabiliyordum, ama ilaç kullanırken baskılayamıyor, anksiyetem doruğa çıkıyor ve kendimi hastanede buluyordum. Bu dikkatimi çekmişti ve durumu doktoruma söylediğimde ''ilaçların sizde olan semptomları daha çok ortaya çıkardığı doğrudur'' demişti!. Tedavi gördüğüm halde fobimde zerre kadar ilerleme kaydedemediğimi görüyor ve her geçen gün daha da kötüye gidiyordum. Sonunda sanrılı, ağır depresyon geçirmeye başlamışım. Psikotik ilaçlar, yeşil reçeteli ilaçlar, diyazemler...Düşünün, bunlar tedavi olurken yaşadıklarım! ''Ee o halde hani nerede iyileşme? nerede ilaçların faydası?'' diye kendime çok sorduğum olur.
En son geçtiğimiz senelerde mide bağırsak spazmı geçirdiğim için yine antidepresan kullanmaya başladım. Hayatımda her şey iyi gidiyordu. Fobimi de yenmek için çok çaba harcıyordum ve başarıyordum. Mutluluktan uçuyordum. Ama gel gör ki bir yandan farklı fobiler, artı panik atak nöbetleri geçirmeye başladım. Daha önce hiç böyle şeyler yaşamamıştım. Daha önce asansöre rahatça binebiliyorken artık binemiyor, ancak bir görevli eşliğinde binebiliyordum. En ufak bir sorunda hemen korku, panik, kalp çarpıntısı yaşamaya başladım. Bir kaç kere de panik atak nöbeti geçirdim. ''Bana ne oluyor böyle, iyileşeceğim yerde sanki yine daha kötüye gidiyor gibiyim demeye başladım kendi kendime. Aklıma birden kullandığım ilaç geldi. ''Yoksa...'' Doktoruma durumu anlattım. İlaçtan şüpheleniyorsam bir müddet bırakmamı ve durumu gözlememizi önerdi, bıraktım. Bir kaç aydır çok daha iyiyim. Geçen günlerde hastaneye gitmiştim. Asansörün önüne gelince daha önceki gibi kalbim çarpmadı.Hafif bir tedirginlik yaşadım ama bu, binmeme engel olmadı. İlaç kullanırken binemiyordum!

Benim ilaçlar konusundaki düşüncelerim bunlar. Daha doğrusu ne düşüneceğimi bilemiyorum :) Yarar- zarar açısından bakacak olursam, bana hep zarar verdi...
 
Benim ilk bahsettiklerim ve sonrasinda burdaki cogu kisinin, kisisel gecmisinden bahsedip yasamadigimi iddia ettikleri tepkilerden sonra dile getirmek zorunda hissettigim, yillardir tanidiklarim,arkadaslarim,onlarin yakinlari veya 7 kez yapilan (bakirkoy,ankara gazi uni.,maresal cakmak askeri has.) Yatislarimdan ordan veya onlarin disinda yuzlerce tanidigim (istisna olmayan) , bunlari bu gozlemleri ve tanik oldugum acilari gecelim, sadece online olmayan derin arastirmalarida bulgularida gecelim.

Herseyden once tamamen bizzat yasadigim acilari,tecrubeyi de gecelim

(cunku bunlarin sonucu 3-5 e , istisnaya, akilsiz olduguma ,bilgisiz olduguma ve bu konuda elestiri yapma hakkim olmadigina getirildi)

O zaman youtube'da iclerinde 50 yili askin suredir bu isin unvanina sahip psikiyatrislerinde oldugu, psikoloji egimleri almis, baska doktorlarinda aciklamalarina bakilabilinir. Ornegin dr.peter breggin turkce yazarsaniz youtubeda bazi videolarina bakabilirsiniz. (Mesleklerinin ilacsirketlerine tamamen nasil satildiginida anlatir)
Yine youtube'da 'Guven kendine ' isimli bir kanal var orda baska doktor ve bu durumla alakasi deneyimleri olmus kisilerin aciklamalarinida gorebilirsiniz. Turkce altyazili olanlar mevcut. Bu kisiler duzmantik deyimiyle bu unvani aldigi icin elestiri yapabilirler. Ben yapamiyormusum.

Bakarsiniz, elestirileri degerlendirirsiniz sadece bu 3-5 doktor degil, Buraya cok daha fazlasinin aciklamasini her birinin bikac cumlesi seklinde sonra paylasicam. Goz atarsiniz.. (bikac cumleyle sinirli degil, kitaplar yazmis insanlar vardir iclerinde,bilimsel verilere dayanan kaynaklar kitaplarinda mevcuttur bazi kitaplarin isimlerinide belirtmeye calisacagim)
 
savunan veya savunmayanida digerininde elestirisini dikkate alin degerlendirin. O yuzden bilimde, bilim adamlarida, vatandasida her zaman herkes tarafindan elestiriye acik olmalidir..

Yanıldığınız nokta şu: Bilim ve bilim adamlarının eleştiriye açık oldukları kadar hiç bir şey açık değildir. Çünkü bilim tezler ve antitezlerin savaşından ibarettir. Ancak "bilimsel eleştirinin" de yöntemleri vardır.

Şu ilaçlar hiç bir işe yaramıyor, adamı bilmem ne ediyor demek eleştiri değildir, kanaattir. Bir ilacın işe yaradığını veya yaramadığını söylemek, yani eleştirmek yine bilimsel teknik ve yöntemlerle yapılır. Bu konuda bilginiz, donanımınız, çalışmanız varsa eleştirirsiniz.

Diğer türlüsü ise bu yöntem ve teknikleri uygulayan insanları yok saymak, küçümsemek, hor görmekten başka bir şey olmaz.

Daha önceki mesajlarınızda yazdığınız çeşitli şeyler eksik ve yanlış. Anladığım kadarıyla beyin nörofizyolojisi konusunda pek bir şey bilmiyorsunuz. Beyinde şu, bu ölçülmüş mü gibi sorular dile getiriyorsunuz. Daha önce örnek veridiğim beyin haritalaması beynin çalışma şekliyle ve dolayısıyla hastalıklarla ilgili çok detaylı bilgi sağlayacak bir çalışma... Bunun için beyindeki kimyasalları ölçmenize gerek de yok. Çünkü bu kimyasallarla ilgili bilgi zaten 70-80 yıldır var. Kaldı ki, sizin söylediğinizin aksine farklı hastalık ve tedavi durumlarında bu kimyasalların nasıl değiştiği üzerine bir sürü çalışma da var.

Şimdi 2 konuyu birbirine karıştırdığınız kesin. Pskiyatri "ruh hastalıkları" dediğimiz bir hastalık grubunun teşhis ve tedavisiyle ilgilenen klinik bir bilimdir. Ancak temel aldığı nokta preklinik bir bilim olan "nörofizyoloji"dir. Bu alandaki çalışmaların çoğu doğrudan psikiyatrinin teşhis ve tedavileri olarak evrilir. Geliştirilen ve kullanılmakta olan ilaçların da mekanizmaları ve etkileri bu temel bilgiler çerçevesinde değerlendirilir.

70-80 yıl önceki tedavilerden bahsediyor olsak dediklerinizde kısmen haklılık payı olurdu. Çünkü kullanılan tedavilerin büyük kısmı emprik, yani deneme yanılma yoluyla bulunmuş tedavilerdi. Örneğin lityum tuzlarının psikozlara iyi geldiği bilinir ama neden iyi geldiği bilinmezdi. Bugün bilimsel çalışmalar bu konuda ciddi sonuçlar veriyor.

Psikiyatri, arabanın motor sesini cep telefonundan dinleyip arızayı tespit etmeye benzer. Hasta bir insanın beynini açıp testler yapma imkanları son derece kısıtlıdır. Dolaylı yapılan testler de her zaman istenilen kesinlikte sonuçlar vermez. İnsan gibi düşünebilen ve duygudurum bozuklukları yaşayan hayvanlarla çalışma imkanı da son derece sınırlı olduğu için teknolojinin imkanları doğrultusunda çalışmalar yapılabilir. Yine de, özellikle son 20-30 yılda yapılan, gerek genetik, gerek gerçek zamanlı beyin görüntüleme, gerekse beyin fizyolojisi çalışmaları korkunç büyüklükte bir veri tabanı oluşturur.

Daha önce de belirttiğim gibi, tedavi uygulanırken YARAR/ZARAR oranı gözetilir. Bir psikiyatrik ilaç bir antibiyotik veya ağrı kesici gibi etki göstermez. Herşeyden önce kan-beyin bariyeri dediğimiz ve ilacın kandan beyne geçmesini büyük ölçüde engelleyen bir mekanizma vardır. Her insanda aynı şekilde çalışmaz. Ayrıca "motor sesi benzer olup, arızası farklı olan araçlar" vardır. Yani aynı bulgu ve belirtileri verip altta yatan hastalık mekanizmasının farklı olduğu kişiler vardır. Adamın basitçe röntgenini çekip veya kan tahlili yapıp bunun kolayca ayırdetmek bugün için mümkün değildir.

Böyle durumlarda yapılabilecek tek şey, hastalıkları belirti ve bulgularını göre sınıflandırıp etkili olduğu düşünülen tedavileri uygulamaktır. Sıklıkla da farklı ilaç kombinasyonları denenerek en etkili tedavi tespit edilmeye çalışılır.

*******

Şimdi gelelim concerta, ritalin gibi amfetamin grubu ilaçlara... Dediğim gibi, küçücük çocuklara psikiyatrik ilaçlar vermek pek de arzu edilir bir şey değil. Ancak günün 24 saatini duvarlara tırmanarak, başkalarını taciz ederek, okulda en basit şeyleri bile öğrenemeyerek, ana-babasına ve aynı evde yaşayanlara hayatı zehir ederek geçiren bir çocuk sadece kendi psikolojisiyle sınırlı kalmaz, çevresindekilerin de psikolojisini bozar. Bu nedenle parçalanan aileler sayılamayacak kadar çoktur.

O zaman ne yapalım? Vay efendim bunlar kokaindir, uyuşturucudur diye kullanmayalım her şeyi oluruna bırakalım. Hem bu çocuklar, hem aileleri hayat boyu mutsuz olsunlar.

İlaç gerektiği yerde, gerektiği kadar kullanılmalıdır. Biz bu durumdaki çocuklarda bir süre ilaç kullanılmasını, çocuğun hızı yavaşlatınıp dikkati arttırıldığı süreçte de özel eğitim ve davranış düzeltme teknikleriyle yaşamını kontrol altına almayı öğrenmesini tercih ederiz. Tamamen kontrolsüz bir çocukta bu süreç hayat boyu sürecekse, ilaç kullanan çocukta 1-2 yıl sürer. Dolayısıyla erişkinlik hayatı boyunca ilaç kullanan veya sosyal yaşamın dışına itilen bir birey olmasındansa bir kaç yıl ilaç kullanmasını tercih ederiz.

********

Laf çok uzadı. İşin özü, bir konuda fikir sahibi olmak için öncelikle o konuyu çok çok iyi bilmek gerekir. Yoksa sahip olduğumuz fikrin yanlış çıkma olasılı fazlasıyla yüksektir.

**********

EK:

Aşağıda da bu görüşleri savunan Dr. Peter Breggin'in psikiyatri alanında Board sertifikası bile olmadığı, yayınlanmış makalelerinin hiç birinin herhangi bir çalışmaya dayanmadığı, sadece çeşitli psikiyatrik konularda kanaatler içerdiğine dair sıkı bir eleştiri var. Eminim biraz zaman harcasam çok daha ağır ve ciddi eleştirilerde bulabilirim.

https://www.quackwatch.org/11Ind/breggin.html
 
Suanki durumun bahsedildigi gibi olculebilinmedigini sadece sonuca dayali oldugunu ve sonuclarinda ne oldugunu az cok belirttim (nereye nasil oluyor olculemeyen olayi olcup zararini ispatla gibiye geliyor konu o yuzden) ama detayini yukarda verdigim kanaldaki isimler sonuclara yonelik , takip arastirmalari ve iddia edilen uzun vade kullaniminin isisten gecince nasil gozle gorulur zararlar beyinde anlasiliyor aciklamalariyla istatistikleri detaylica anlatiyorlar.

Dedigim gibi senin kac yillik egitimin elestiri hakki doguruyor, benim kac yillik cektigim izdirap ve yakinlarimin cektigi durumlar senin deyiminle bilimsel veriye dayanmadigi icin elestiri olmuyor, boyle bir hakkim yok. Iyi bakalim bazi isimleri ve aciklamalari ve kitaplar isimleri veririm bakilir o elestirilere .

Ov ov pardon pardon :) demin o kadar cok yorumla ugrastimki demin bir kelimeyi sahsima zannettim. Kafa karisti. Duzeldildi o yorumum :) uykusuzum ve biryandan birseylede ugrasiyorum o kelimeyi yanlis anladim ks bakmayin, duzelttim o yorumu :)

Dr.Peter breggin hakkindaki durumlar, ilac sektorunu topa tuttugu ve bu sirketlere acilan onlarca davada yer aldigi icin olabilir mi acaba?

Dr david healy,
Dr thomas szasz,
Dr joanna moncrieff
Gibi isimlerede bazi elestirler olunca da pek sasirmam..

Milyarlarca norona,zihin isleyiz iletisim vs gibi bir duruma araba motorlarinin ariza tespiti ornegi guzel olmus.. deney konusunada kismen katiliyorum (su sekilde katiliyorum) dediginizseylerin hic bir cihaz ile uzerimde olcum yapilmadan, bir doktorun koydugu taniyi digerinin tutmamasi misal bakirkoyde yaygin anksiyete bozukluguyla tedavi gorurken, bu taniya sahipken 2 gun sonra ankarada bashekim olan psikiyatrin psikotik belirtili agir depresif nobet tanisi koymasi, baska bir doktorun 1 ay icinde okb demesi, bakirkoydeki tedavi surecimde (birbirine yakin zaman teshisleri uzun vadede daha coktur) birinin bipolar demesi, digerinin panik bozukluk, birinin atipik psikoz demesi. Bana okb diyen doktorun "siz engelli degilsinizki kursat bey, engelli raporu alamazsiniz demesi ve yaklasik 1 ay sonra atipik psikoz + eksen iki bozukluk (%45) engelli raporu almam.. cogu birbirine cok yakin zamanlardaki bu kadar celiski ve bu yakin zamanda olan celiskiler genelde farkli hastanelerde dosyalarim olmadigi icin oluyordu. Genelde bakirkoyde doktor yaziyordu bir diger randevuda diger doktor acip okuyor o yuzden biraz daha az oluyordu. Sanirsam 3 bucuk yil icinde 9 farkli taniyla tedavi gordum. Ve 30 cesit ilac denenmistir uzerimde, aynen deney faresine donduk :)

Bide adli psikiyatride engelli raporum varken yattigimda cezadan yirtayim derken ordaki muameleden ve sartlardan oturu (33.servis) az cok ne yapmam gerektigi bilgisine sahip oldugum icin (dozunda olarak,360 derece donmeden) cogu seyi eksik anlatip (cunku erzincandaydim bir sure orda yasadim, sonra olaydan oturu bakirkoye postaladi mahkeme, o surecte erzincandaki hastaneye ne anlattigimi bilmiyorlardi) numara yapmak zorunda kalip (cezami yatarim daha iyi deyip) 10 gun civari yatistan sonra ceza-i ehliyeti tam raporu aldigim olayda var. Baska bir (ölulerle konusan, seslerden duyum alip arada ona buna zarar vermis arkadas bile bu durumdayken benim gibi dusunup 2 aylik yatis surecinde bunlari asla dile getirmeyip (arkadasim oldugu, takildigim vakit gecirdigim icin sanrilarina bazende paranoyalarina tanik olmustum) sanrilari olup nadiren boyle seyler yapiyordu, isledigi sucta oyleydi zaten ama cok zeki cocuktur uni mezunudur) ceza ehliyeti tam almisti (1 yil once denetim aldi mahkemeden, benim durum sonra olan durum bende denetime benzer bisey aldim ceza olarak yakin zamanda) tespitler cok guzel. (Bu tur insanlar hep senin cevrendemi diyebilirsiniz ama bu bahsettigim olayda sadece o ve ben bu durumdaydik ve farkli zamnlarda oldu bu durum. Bu durumdakilerin cogunu sonradan tanidimyoksa onceden yoktu cevremde o kadar anlatmistim zaten)

Tabi herkes ben ve o arkadas kadar sansli degil. Her adamin yaptigi numara tutmaz
 
Dr.Peter breggin hakkindaki durumlar, ilac sektorunu topa tuttugu ve bu sirketlere acilan onlarca davada yer aldigi icin olabilir mi acaba?

İlaç firmları benim konum değil. Buradaki eleştiriler de ilaç firmalarıyla ilgili değil. Adam lisanslı bir psikiyatr değil ve yaptığı doğru dürüst hiç bir çalışma yok.

Kaldı ki kendisini dava edenler sadece ilaç firmaları değil, hasta yakını aileleri, tıbbi etik kurulları ve buna benzer pek çok kuruluş "sorumsuz davranmakla" suçlamış.

Bizde bir profesör TV'lere çıkıp tavuklara hormon veriyorlar, antibiyotik veriyorlar diye bir iddia attı ortaya... Tavuk üreticileri çıkıp "hormon, antibiyortik ucuz şeyler mi? Biz manyak mıyız durduk yerde tavuklara bunları yedirelim" diye açıklama yaptı. Netekim, üretim tavuklarının düzenli ve sürekli olarak "kalıntı tahlilinden" geçtiği ve ne hormon, ne de antibiyotik içermediğini muhtelif üniversiteler çıkıp açıklamak zorunda kaldı.

Şimdi bu Peter Breggin'in çalışmalarına(!) bakıyorum ve bir sürü kitap ve onlarca yayınladığı makale içinde kendine ait hemen hiç bir bilimsel çalışma yok. Bir kısmı başka çalışmalardan derlenmiş bilgilerin yorumlanması, büyük kısmı ise kanaat belirten yazılar. Bu konuda kendi sitesinde yayınlarının bir listesi var: https://breggin.com/scientific-papers/

Her zaman her bilimdalında karşıt görüşlü kişiler olur. Böyle olması da iyi bir şeydir. Muhakkak ki, doğru diye bilinen pek çok şeyin sorgulanması için kapı açarlar. Ancak binlerce psikiyatri, nöroloji, nörofizyoloji ve patoloji alanında çalışan insanın olduğu bir yerde seçilmiş 3-5 isim güçlü tezlerle ortaya çıkmadıkça bunların kıymeti olmaz. Hele ki bu görüşler güçlü klinik ve laboratuar çalışmalarıyla desteklenmedikçe hiç önemi olmaz.

Her suçu ilaç firmalarına yıkmak işin kolayına kaçmaktan başka bir şey değildir. Doktorun görevi ilaç firmasını zengin etmek değil, hastayı tedavi etmektir. Bunu ilaç kullanarak veya kullanmayarak yapması arasında hekim için bir fark olmaz. Psikiyatrik hastalıkların çığ gibi arttığı günümüzde bir psikiyatristin her hastaya yıllar süren psikanaliz veya psikoterapi uygulaması da pratik olarak mümkün değildir.

Bu durumda hastalar ilaç kullanmasın, laylaylom gezsin demek de büyük bir sorumsuzluktur. Ne bir doktor, ne bir hasta bir tedaviden %100 sonuç bekleyemez. Hiç bir ilaç veya tedavi mükemmel olamaz. Önemli olan buna en yaklaşabilen yöntemi tercih etmektir.

Ne yazık ki aynı zihniyet "aşı kullanımında" da kendisini gösteriyor. Vay aşılar kanser yapıyormuş, ülser yapıyormuş, içinde cıva varmış, çocuklar kısır oluyormuş, şuymuş, buymuş... Bu söylenenlerin ciddi kısmı doğruluk payı da içerir. Ama bunları dile getirenler, aşı olmayan çocuklarda görülen ölüm ve sakatlık oranlarını hiç dile getirmezler. Aşı olmayan bir çocuğun kısır kalma olasılığının aşı olana göre 1000 kat fazla olduğunu söylemezler.
 
Lisansi yok / ama ilac firmalarina karsi acilan bi suru davada tıp uzmani olarak yer aliyor, indiana eyaletinde mahkeme tarafindan bir firmaya acilan 100-150 davaya bilimsel uzman olarak ataniyor. Ilginc.
 
Arkadaşlar, bence konu gereksiz yere uzuyor. birilerimiz olumsuz şeyler yaşıyor/söylüyor diye koskoca bir bilim dalını kötüleyip yok sayamayız. Ben bizzat uzman doktorların kaleme aldığı, psikiyatri ilaçlarını toptan yok sayan bir kitaba rastlayıp incelemiştim. 3 Türk doktoruydu yazarları. Onu bile ''hadi oradan'' diyerek rafa geri attım. Bu konuda en çok yaralı olanlardan birisi benim halbuki. Ağzımı açarsam ilaç tedavileri hakkında pek de iyi şeyler söylemeyeceğim. Ama biliyoruz ki psikiyatri bilimi de diğer tüm bilim dalları gibi gelişmekte olan bir alan.
Buradaki uzman yorumlarına bakınca ortaya çıkan sonuç belli ''şu anda elimizde olanın en iyisi bu. Ya bu deveyi güdersin, ya bu diyardan gidersin'' :)
 
Ustun Ongel'in bazi aciklamalari vardi, paylasmak istedim;

Lobotominin mantığı da aynıydı
Yapılması çok zaman önce yasaklanmış olan (ama deneysel olarak yapılıyor olduğu söylentileri dolaşan) lobotominin de mantığı böyleydi zaten.

Beynin alın lobunun (frontal lob) duygularla ilgili bölge olduğu anlaşıldığında, madem bu “bozukluğa” beynin bu bölgesi “sebep oluyor”, o halde biz bu bölgeye müdahale edelim ve sorunu çözelim dendi, ve cerrahi müdahaleyle lobun iki yarısı birbirinden ayrıldı.
Sorun, evet ortadan kalktı! O kişiler bir daha dönüşü olmayacak şekilde “bitkileştiler”. Yani, duygu dünyaları ortadan kalktı, çünkü duygularını “işleyecek” organları hasar görmüştü artık.
Aynı mantık psikiyatrik ilaçlar için de geçerli aslında.
Birtakım duyguların (ve kısmen düşüncelerin) nörokimyasal “karşılıklarının” görüldüğü yere müdahale edildiğinde, duyguya yol açan yaşantılar, deneyimler buhar olup gitmiyor (gerçi EKT'de bazen dönüşü olmayacak şekilde bunlar da bellekten siliniyor), sadece nöro-biyo-kimyasal süreçleri yavaşlatarak/hızlandırarak (ki verilen bu kimyasal maddelerin ne zaman hangi yönde etki edeceği de bilinmiyor) bu duyguların (ve düşüncelerin) yaşama yansımasının (ifade edilmesinin) önüne geçiliyor, o da geçici olarak.

Duygu, düşünce ve edimleriyle ilgili genetik çalışmalar, henüz emekleme aşamasındadır. Doğrudan insan fizyolojisini ilgilendiren konularda bile henüz çok sınırlı genetik bilgiye ulaşılmışken ve insanın duygu, düşünce ve edim dünyasını ilgilendiren konularda olsun, beyni –sürekli değişkenlik gösteren, kendini deneyimle sürekli yenileyen beyni- ilgilendiren konularda olsun, “etkileşimsel” boyutu inceleyerek gerçekleştirilen hiçbir genetik çalışma ortalıkta görünmezken, “insanın şu davranışının veya şu özelliğinin geni bulundu” diye ortaya çıkmak ve üstelik de bu boş iddialara dayanarak insanlara –çocuklara!-, sözde “ruhsal hastalıkları” nedeniyle, fizyolojik/medikal müdahalede bulunmak, bir bilim ayıbı olmanın ötesinde insanlık suçudur.

Genetik biliminin ve genetik çalışmaların, bu türden asparagas haberlerle ve bu boş iddiaların bilim dışı uygulamalara dönüşmesiyle, zaman içinde büyük yara alacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. İnsanın duygu, düşünce ve edim dünyasına dair yapılacak genetik araştırmaların önemi, halihazırda olgunlaşmamış bu genetik iddiaları çıkarları için kulllananların (psikiyatristlerin) bu çalışmalara atfettiği değerden çok daha büyüktür. Bu yazıda dile getirdiğim eleştiriler ve görüşler de, genetik bilimine karşı değil, eldeki olgunlaşmamış bulguların ve çoğu zaman spekülatif iddiaların, birtakım çıkarlar uğruna pazarlanmasıyla ilgilidir.

HADE ile ilgili varsayıma dayalı bu genetik iddiaların psikiyatristlerce bu kadar öne çıkarılmasına şaşırabilirsiniz. Şaşıracak bir durum yok oysa; bu tavrın çok somut bir sebebi var: Psikiyatristler bu gelişimsel, psiko-sosyal ve duygusal çocuk ve aile sorununu, bir “hastalık” olarak görmekteler (buna “inanmaktalar”) ve medikal müdahaleye başvurmaktalar; bu “inançlarını” ve uygulamalarını “meşru” bir zemine dayandırmak için de HADE’nin (ve diğer tüm psikiyatrik “hastalık” kategorilerinin) nöro-biyo-kimyasal ve genetik bir “etiyolojiye” (nedene) bağlı olarak ortaya çıktığına dair verilere (iddialara) ihtiyaç duyar.

Bilim nosyonu olan herkes de bilir ki, iki şey arasında bir ilişki bulunması, “sebep-sonuç” ilişkisi adına bize bir şey söylemez. Fakat, psikiyatristlerin araştırmalarına baktığımda ve genel metodolojik zaaflar üzerine bir de bu sebep-sonuç ilişkisi adına bir şey ifade etmeyen korelatif ilişkiye dayanarak, “bulduk, şunun sebebi şu gendeki şu bozukluktur” gibi olmayacak iddialarla ortaya çıktıklarını gördüğümde, bu araştırma yığınını nasıl tanımlamak lâzım, bilemiyorum.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın HADE’yle ilgili yürüttüğü tehlikeli projede yer alan sosyal bilimci bir profesörle yaptığım telefon görüşmesinde, psikiyatrik iddiaların kanıtı olmadığını söylediğimde, profesörümüz
"öyle diyorsunuz ama psikiyatrist arkadaşlarım bana beyin görüntülerini gösteriyorlar ve ben onlarainanıyorum” diye cevap vermişti. Bunun üzerine,

“bilimsel literatürü incelediğinizde siz de görebilirsiniz ki, böyle bir kanıt yok; kaldı ki,
o beyin görüntüleri bilimsel değer taşısa ‘teşhisin’ de o görüntülere dayanarak konulması gerekir,
lütfen söylenenlere gözü kapalı inanmayın” dediğimde, muhterem hocamız “sizinle de konuşulmuyor ki canım” diyerek telefonu yüzüme kapamıştı.

(Ek olarak psikolog olan ustun ongel'in 2 psikiyatrist (profesör) ile karsit gorus olarak ciktigi tv programinda kendisine yeterli soz hakki verilmemesine ve esitsizlik olmasina ragmen (bunuda dile getirdi zaten orda) ordaki psikiyatri savunucularinin caresizligi gorebilirsiniz)

youtube
Üstün Öngel-Psikiyatri Tartışması- A HABER- Memleket Meselesi-28 Aralık 2011
izleyebilirsiniz
( ama izlerken görüntü olarakda kaçırmamak lazım, ustun ongel'in arada pskiyatristler konusurken kagıda yazarak kameraya gösterdiği yazılarda efsanedir )
 
Son düzenleme:
kursatgurbuz
Kandaki epinefrin seviyesi ölçülerek dopaminin azlığı veya çokluğu ölçülebiliyor arkadaşım.ölçülemiyor yazmışsın ama ölçülebiliyor.
Ancak şizofreni olsun,psikopatlık olsun,bipolarlık olsun,bir kişinin suç işleme potansiyeli ile beynindeki dopamin veya seretonin hormonunun seviyesi arasında bir bağlantı yok.
İnsanlar sadece psikolojik yönden hasta olunca suç işlemez.ruhu kötüdür suç işler veya menfaatine öyle uygun geliyordur suç işler.
Eleştiri yapman değil de,biraz daha bilgiye dayalı ve mantıklı eleştiri yapman daha iyi olur arkadaşım.
 
Arkadaşlar, psikiyatrik ilaç kullanmayıp da bunalıma girerek intihar edip erken ölmek daha mı zararsız oluyor ?
 
dopamin azlığı veya çokluğu ölçülemiyor gibi birşey söylemedim. çözülemeyen onca şeyin ölçülemediğini ve durumların bu hormonlara psikiyatristlerin dediği şekilde baglanmaması gerektiğini veya dedikleri gibi bu durumların (şizofreni,psikoz vs vs olanların)hepsinde dopamine veya başka diğerine bilmem neye dayalı olmadığınıda belirtmiştim. bağlantı nasıl yok? tanrıdan emir aldığını sandığı için suç işleyen adamın bu psikoz durumundan dolayı ceza ehliyetinin olmadığı söylenebiliyor. veya çivici katilin sizofreni olup manisa akıl hastanesinde yatması bu durumlar hastalığa bağlanır veya hastalıktan ötürü suçsuz olarak bahsi geçen nörokimyasal durumlara bağlanır. yani kimi hastanın işlediği suç ceza ehliyetine bir oran ile bağlanmaz kiminin bağlanır,kimi şizofren işlediği suçta ehliyeti var olur kimi olmaz ama bu hastalıklar dediğim duruma bağlanır.. karar verilirken bunların ölçülemiyor olmasından zaten bahsetmiştim. ölçülme yerine akli dengesi işlediği suçtan ötürü yerinde mi değil mi? davranış, soru sorma, konuşmak.. sonmuca bu şekilde ulaşılır. 1000 defa belirttiğim şeyi hala belirtiyorum neyse aşşagıda bayagı değişik şeyler yazıcam.
hastalıklara teshis koyulurkende sizde, bende veya diğerlerinde kısacası çoğunda diyelim iddia ettikleri beyin görüntüleme yapılmadı veya yapılmıyor. bu beyin görüntüleme olayı sözde psikiyatrinin dahil olduğu bilimde bu konuda geçerliliği olsaydı teşhis için zaten bu uygulanırdı şuanki haliyle açıklamıştım. siz bunu anlayamıyorsanız bişey diyemem. ama
mantıklı açıklama bekliyorsanız üstün öngel'in iki psikiyatri profesör doktoruyla tvye çıktığı videoyu izlerseniz; yukarda paylaştım

gerçeklere dayanan,bilimde yayınlanmış, bilime uygun araştırmalar;

''anti psikotik almayan şizofreniklerin iyileşmesinde etki eden faktörler: 15 yıllık çoklu takip çalışması.''

15 yıl sonunda ''psikotik'' belirtiler göstermeye devam eden şizofreniklerin oranı
ilaç alanlar %64 , almayanlar %28

15 yıl sonra ''şizofreniden'' kurtulma oranı

ilaç alanlar %5 , almayanlar %40

(bunlar tanılar konulup ilaç kullanan veya kullanmayan kişilerin oranı, milyonların önündeki tv progamında 2 dr psikiyatrist profesörün karışında bunlar sunulur)

antidepresanlarla ilgili onay alabilinmesi için plasebo gibi durumlar gösterilebilmiş olmadığı, ama nasıl onay aldığı?
onay almış çünkü o bilgileri saklayarak olumlu bilgileri ileterek diğer bilgileri gizli tutarak yaptılar.

bunu ortaya çıkaranlar kim?
biri david healy (diğerinin ismininin yazılışını bilmiyorum videoda söylüyor zaten)

''bilgi edinme yasasına dayanarak'' yaptılar bunu. (bilimsel verileride ortaya çıkararak) onay veren kuruluş önüne gelene onay veriyor, ilaç firmaları olumsuz bilgileri saklıyor. olumlu bilgileri sunuyor. bunun denetimi var mı? denetimini anca bu yolla, dolaylı yolla david healy gibileri ortaya çıkarıyor.''

bütün araştırmaların ortaya konulduğu değerlendirildiği metaanaliz yöntemi olarak Moncrieff'in ortaya koyduğu açıklamalardan biri

psikoz ya da sizofreninin temelinde biyokimyasal patalojik bir mekanızma var mıdır ?

cevap: yıllardır yapılan araştırmalar şizofreni veya psikozun herhang bir DOPAMİN bozukluğuna bağlı olduğunu gösterememiştir

moncrieff sayfa123

antipsikotik ilaçlardan sonra şizofreni süresi kısalmış veya vaka sayısı azalmış mıdır ?

cevap: izleme çalışmaları bu ilaçlarla birlikte şizofreninin seyrinin iyiye gittiğini gösterememiştir. tam tersine hasar verici etkiler ve bırakma sendromu nedeniyle dahada kötüleştiğini göstermektedir.

sayfa 127

antidepresanlar ile birlikte depresyonun yaygınlığında bir azalma söz konusu mudur?

cevap: antidepresanların depresyona etkili olduğunu gösteren pek az delil vardır; var olan deliller bilakis olumsuz bir etkiye işaret etmektedir. bu ilaçların yeniden hastalanma riskini arttırıyor olması mümkündür.
sayfa 195

finlandiyadan gelen bir örnek;
jaakko seikkula ve ekibi (BİLİM insanlarına Yayınlar ve Makaleler ile duyurulmuş müthiş bir çalışma)

bu çalışmada ''şizofreni'' durumdakilerin 5 yıl sonunda %80 oranda semptomlar ortadan kalkmış çalışıyor,eğitimgörüyor
veya iş arıyorlar.
3 te 2 si hiç ilaç kullanmamış,

tamamen sadece psikolojik yardım yapılmış, ilaç kullanmamış kişiler. akut durumun ortaya çıkmasından bitene kadar bu uygulanmış
şizofreni sayısı yılda 2ye 3 e düşmüş
maliyet %33 düşük
ilaç tedavisi şizofrenide nasıl olduğunu biliyoruz? 5 yıl sonunda bu veri ortaya çıkıyor. 5 yıl sonunda %80inin tüm belirtilerin ortadan kalkması.

''kıyıda köşede bulunan bir çalışma değil. BİLİM dünyasında yayınlanmış bir çalışmadan bahsediyoruz.''




uyarıcı verilen / verilmeyen dikkat,hiparektivite vs çocuklardaki en büyük takip araştırmaları..

20 yıl takip araştırması. harvard öğretim üyelerinin öncü olarak yaptığı çalışma

20 yıl sonra 400 kişi bulunuyor ve ilaç kullananların sonucu; kullanmayanlara kıyasla 2 misli olarak ''madde bağımlısı'' (dolayısıyla kötü durum, madde bağımlılarının durumlarını anlatmaya gerek yok)

buna karşıt olarak yapılan bir diğer çalışma:
tek bir klinikten bir klinikten 68 kişinin ilaç kesiminden kısa sure sonra karşılaştırılması sonuç? bağımlı değiller.. (56-12)
ee daha yeni kestiler ilacı ??
bu sonra yapılan çalışmayı yapan kişiler ise 4.2 milyon dolar adam başı 1.4 milyon ilaç firmalarından açıktan para alma gibi haklarında soruşturma açılmış ve halada sürmektedir. (bu arada bunlar da harvard'lıdır)


bahsettiğim üstün öngelin youtube'daki milyonların önünde 2 psikiyatrist doktor olan profesörün karşısında tek başına çıkıp sunduğu sizin deyiminizle bilime dayanan bazı şeyler bunlar. benzer açıklamalarıda vardır. özellikle dikkat, hiperaktivite sorunu olan çocuklar konusunda açıklamaları. izleyiniz tavsiye ederim 1 bucuk saat boyunca sen psikologsun ne anlarsın diyen o 2 psikiyatristin çaresizliği zaten çok belirgin...
 
kursatgurbuz
Şizofrenide veya diğer psikolojik rahatsızlıklarda,asıl sorun,tam olarak beyindeki ne tür bir bozukluktan kaynaklanıyor,bilinmiyor diyorsun.hastalığın sebebinin tam olarak saptanamamış olması,ilaçların işe yaramaması gibi bir sonuç doğurmaz.
Mesela bir zamanlar cüzzam diye korkunç bir hastalık vardı ama şimdi yok.tıp bilimi belki yıllarca uğraştı ama sonuçta bu hastalığı kökünden kazıdı.
Şu an için psikolojik hastalıkların tam olarak nedeni ve tedavisi bulunamamış olabilir.bu durumu alıpta ilaçlar etkisizdir gibi bir sonuca varman mantıksızlık.
Suç işleme konusuna gelince,suç işleme sebebi tek başına psikolojik hastalıklar değildir dedim.hastalar suç işlemez demedim.insanın suç işleme sebepleri değişir.kimi hasta olduğu için,kimi kötü olduğu için,kimi de bir anlık öfkeyle veya işine öylesi geldiği için suç işler.
İnsan karmaşık bir varlık.elbette kişi hasta olduğu için mi yoksa diğer sebeplerden mi suç işliyor,bunu anlamak zor.bunun zor anlaşılıyor olması hiç anlaşılamadığı anlamına gelmez.
Bazen hastalıklara yanlış tanı koyuluyor olmasının anlamı tıbbın konuyla ilgili katedecek daha yolu olmasındandır.
Dünya nın geoid şeklinde olduğunu,bilim kesin olarak kanıtlamıştır ama hala dünyanın dikdörtgen olduğunu savunan insanlar var.işte senin durumun aynen bu.

ilaç kullanmadan psikolojik hastalıklar iyileşiyor diye iddia ediyorsun.daha önce de yazmıştım ama anlamadığın için yine yazayım.ilaçsız iyileşme diye birşey yok arkadaşım.o iyileşti dediğin kişilere muhtemelen yanlış tanı koyulmuştur ya da hastalık belirtileri ağır üzüntü sonucu ortaya çıkmış geçici belirtilerdir.
Kısacası sen ve senin gibi düşünenlerin,kuru iddiadan başka hiçbir bilimsel kanıtı yok.
 
Ustun Ongel'in bazi aciklamalari vardi, paylasmak istedim;

Bu arkadaş öncelikle psikolog. Hekim değil! Psikologlar işin teorik yönünü bilirler, patoloji ve fizyolojisini bilmezler veya çok sınırlı bilgileri vardır.

Kaldı ki kendisi DEHB'yi hastalık olarak görmüyor, otizmi tedavi ettiğini iddia ediyor.

Ben 25 yıldır DEHB ve otizmli çocuklarla çalışıyorum. Her şeyden önce otizm için ilaç kullanılmaz. Böyle bir tedavi tekniği, yolu yoktur. Şu ana kadar da çok küçük yaşta yani 2-3 yaşlarında teşhis konulup çok ypğun bir özel eğitim verilmedikçe "tedavi olan" otizm vakası görmedim.

Otizmli çocuklara sadece ve sadece aşırı saldırganlık, hiperaktivite vs. gibi durumlar başka türlü kontrol altına alınamıyorsa bu davranışları engellemek için ilaç verilir.

DEHB'ye gelince... hiç bir zaman bunlarda da ilk tercih ilaç değildir. Ancak bu arkadaşın iddia ettiği gibi "böyle bir hastalık yok... salın çayıra, mevlam kayıra" mantığıyla düzelen çocuk da görmedim.
 
@ASUMAN0

Asuman hanim. . Benim ilk bahsettigimden bu yana bazi kisilere yanlis tehis koyulmasindan ziyade Rosanhan gibi adamlarin ressam,doktor veya baska meslekten her yastan 8 kisilik insan secip. -Sen doktorlara sunlari soyleyeceksin, sen bunlari soyliceksin diyerek "dersine iyi calismis" (bu ifadeyi daha oncede kullandim hatirlarsaniz) kisilerin (70 li yillar'dan, simdiki zamana kadarda yapildi bir cok kisi tarafindan) bunun gibi dersine iyi calismis kisilerin isterse doktorlari hic bir sorunu olmamasina ragmen, sizofreni, manik depresif psikoz okb gibi tanilar ile psikiyatristleri, uzun zaman kandirabilmesinden soz etmistim. Ve baska branstan doktorlara bu sekilde dersine iyi calissan bile sende (ornegin karacigerim iflas , veya kalbimde sorun var veya baska cogu seyde)

sende bir sorun yoksa kandiramayacagini (kandirsanda sonuclardan 2 gun sonra ortaya cikacagini. (Cunku iddia edilen genetlik,fiziksel faktorlerin sonuclarina bakilir ortaya cikar) Ama psikiyatride ise sadece 1 hafta boyunca dusunup ne soyleyecegi konusunda dersine iyi calisan, az cokta psikolojik rahatsizliklari, davranissal belirtileri bilen bir kisinin (hic bir sorunu olmamasina ragmen) isterse 4 farkli psikiyatriste gidip, birinden psikoz gibi , digerinden okb , digerinden panik bozukluk gibi teshisleri alabilecegini, uzun zaman bu psikiyatristleri hastayim diyerek kandirabilecegini ve uzun zaman ilac yazdirabilecegini bu nedenle soyluyorum (bu sadece iddia degil, benzer deney ne zaman yapilsa ayni sonuc cikiyor). Ve bu nedenle diyorumki tamam konusarak, davranislara bakilarak biri hasta mi degil mi karar veriliyor onada eyvallah. Ama o zaman psikiyatristlerin soyledigi gibi (bipolarin beyindeki fiziksel durumu bu, sizofrenin bu , major depresyonun bu diyerek) medikal tedavi, ilac tedavisi uygulamasi ama bu fiziksel nedenleri bu kiside ölcmemesi. (hikayeden beyin goruntuleme degilde, baska testlerle yapsa bile hala uzunca kandirilabilmesi) bu bir aile hekimini gribim diyerek kandirmak degil, ciddi rahatsizlik teshisleriyle uzun vade kandirmak.

Bunlar gercek mi ? Gercek. Misal bir psikiyatrist denemek istese baska psikiyatristlere gidip rahatsiz olmamasina ragmen hasta numarasi yaparak hepsini rahatlikla (agirindan hafifine onlarca cesit teshisten hangilerini istiyorsa yapabiliyor) hasta oldugu konusunda kandirabiliyor. (Bunu psikologun, ressamin, ev haniminin bile yaptigini gorduk)

Ama bir kardiyolog, dermatolog veya digeri bunu yapabilir mi? Yapamaz. bu isin icinde olmasina ragmen yapamaz Cunku bunlar (1-2 teshis degil) bu branslar iddia ettikleri cogu teshislerin fiziksel nedenlerini bilip sonuclara bakip o doktora derler sende bir rahatsizlik yok.
(Istisna olarak su sekilde yapabilir, cikan sonuclari hirsizlik yontemiyle degistirir, buda psikiyatrideki duruma tersdir cunku yillarca o bulguyu sonucu psikiyatristlerin kendisinin yazmasindan bahsediyorum. Yani mulayim sert, mulayim ters olayida degil)

Psikiyatri'de durum boyle mi? Hayir cunku soyledikleri "genetik,fiziksel nedeni bu, bu ilaclarda oraya etki ederek faydali" dedikleri olay bir yalan olmasa durum bu olmaz. O nedenlere bakilir, ve o kisiye medikal olarak uzun vade tedavi uygulanmaz.

(O yuzden bu ilac oraya etki edip tedavi yontemi demesinler bu sacmalik olur)

Şu soylenseydi daha mantikli olurdu;

sizofreni,bipolar,panik atak,depresif nobet vs vs vs bunlarin fiziksel nedenini bilmiyoruz, zaten gelen hastalarin cogunda bu konuda hic bir ölcumde yapamiyoruz. (Dolayisiyla rosenhan gibi psikologlarda bizi kandirabiliyor, hala kandirabilir) Ama bu ilaclar uretildi ve sadece veriyoruz medikal tedavi yapiyoruz ilerdeki durumuna bakiyoruz.. bu aciklama daha mantikli bir aciklama olurdu.. (ama sonuca baktiginda ise beni ve cevremi bosver, metaanaliz yontemiyle bilimde yayinlanmasi uygun olan ilac alan,almayan ilaci birakmis olanlarin butun coklu takip arastirmalarinin birlestirilip olusturulan sonuclarina bakiyorsun sonuc dedigime cikiyor) dedigim gibi iddia edilen fiziksel durumlarin soylenmemesi sadece gelis ve sonucu olarak gorulseydi yine bir nebze daha mantikli olurdu, ama oyle mi? Beyin haritasini cikardik bu hastalikta o hormon falan filan bu hormon falan filan bu ilacta beyindeki su sisteme iyi geliyo onu yapiyo bunu yapiyo.
Ama o kiside bu bulguyu yapmiyor (yapsa zaten dedigim gibi deneyler ile binlerce psikiyatrist, yuzlerce hastane rahatsizligi olmamasina ragmen rahatsizim diyerek kandirilamazdi)

Mesela bende cevremdeki cogu kisiden (bakirkoy gibi tam tesekkullu akil hastaneside dahil) hastaneye yatis yapana kadar kan veya baska hic bir test yapilmadan teshis konulup, uzun zaman ilac verildi (bazi hastane veya klinikler dumenden biz beyin , kan bilmem ne testi yapiyoruz diyerek, bu durumu hic bilmeyen kisilere sanki gelen hastalara bu hastaliklara sahip olduguna dair nedeni bulup oyle tedavi ediyoruz gibi bir imaj sergilemeye calisiyorlar (her ne kadar soylemeselerde) zaten oyle olsa dedigim hastanede de bu olurdu.

Oyle olsa zaten tedavi icin gelen bi dunya insanda (panik ataktan, sizofreniye, lsikoz gibi ciddi durumlara kadar) somut bulgular degerlendirilir, ve somut bulgularin nedeninden dolayi yillarca ilac tedavisi uygulanirdi. Durum boyle mi degil? Psikiyatristlerin israrla savundugu tum rahatsizliklar icin gelen hastalara teshis ve sonucun tumuyle konusarak veya davranis,dusunce dayali konuldugu tedavinin sonucununda bu sekilde anlasildigi belli bir brans. Ama buna ragmen medikal , ilac, ekt tedavisi.. (iddia edilen durum ile uygulama bu nedenle tamamiyle celisir boyle bir bilimsel kanita boyle bir uygulama yuzunden ustun ongel gibileri bu duruma "bilimin ayibi" der. Cunku bu bilime ters)

Ayrica digerleri icin olabilir ama pskytri icin isnista bazi demek hafif kacar. Cunku bazi yanlis tehis denilen ve bu teshise dayali uzun vade ilac kullanma durumuda asiri fazla, cok fazla, cok ama cok fazla.
 
kursatgurbuz arkadaşım,
Psikolojik hastalıklara neden olan fiziksel bulgular keşke bulunmuş olsaydı ve doktorlar o bulgulara göre ilaç verseydi,çok daha başarılı sonuçlar elde edilirdi elbet.
Benim anlatmaya çalıştığım şu,evet hastalığa neden olan fiziksel bulgu bulunamadı henüz ancak psikiyatri hastalarının beynindeki dopamin ve seretonin hormonlarının dengesizliği kanıtlanmış durumda.sadece bu dengesizliğe sebep olan gen veya gen grubu ne ise bulunamayan şey bu.
Ha Sen diyorsun ki,madem hormonal dengesizlik tespit ediliyor,o halde niçin gerekli tespitler yapılıpta ilaç verilmiyor.bunun sebebi pek çok şey olabilir.örneğin maliyeti olabilir.nedenini ben de bilmiyorum ama sebep senin dediğin gibi gerçekte bu tür testlerin yapılamıyor veya doktorların yalan söylüyor olması değil.
Psikiyatrik hastalıkların fiziksel nedenine gelirsek,bugün nedenin bulunamanış olması,ileride bulunamayacağı anlamına gelmez.
Bilim her alanda olmak üzere,sürekli olarak ilerliyor ve hastalıkların tedavisi konusunda,her geçen gün hızlı ilerleme kaydediliyor.
Ama sen tüm bu bulgulara inanmam dersen.bu senin tercihindir.diyecek birşey yok.
Hastalıkların tedavisi,pek çok deney ve gözlem yapılarak bulunuyor ve bu araştırmalar yıllar alabiliyor.elbette arada hatalar ve yanlışlıklar olabiliyor.bu doğal bir durum zaten.
Neyse yazdığım gibi sen neye istersen ona inan.senin tercihin,diyecek birşey yok.
 
ASUMAN0

Dediğiniz sekilde olsaydi , her hastada bu dengesizlik olculup teshis konulup, tedavi surecindede bu dengesizliklere bakilir, sonuc oluncada ona bakilir di. Digerler branslar genelde oyle yapiyor psikiyatri Oyle mi degil. Tam tesekkulu akil hastaneleri bile bunu cogu kiside yapmiyor, yatis yapinca kan idrar aliniyor ama, yatmazsan 2-3 yil hic bi test dengsizlik olcumu yapilmadan kullanicaksin ilaci (Ciddi rahatsizliklarida katarak soyluyorum) yapsan bile ne degisecek?

Bunlardan kaynakli olsa zaten bu dengesizliklere bakilip numara yapanlar bu kadar kandiramazdi. O yuzden diyorumya icerigi detayi bilinmeden hala emekleme asamasinda olan bi durumu bu derece bunlara dediklere seye bagladilar. (Yani psikoz durumlarin dopamin vb bozukluguna baglanmasina bazi psikiyatristlerde inanmiyor zaten.ben de inanmiyorum , cok arastirmadada bunun olmadigi goruluyor cunku henuz ortada degil. Yani durum tarafli aslinda.. Ama denildigi gibi dopamin vs bozuklugu oyle diyelim) Yasaklanan Lobotomyde de mantik buydu, ordaki dengesizlige baglayip binlerce hastanin orasina mudahale edildi (bu yuzden bir cesit kimyasal lobotomy diyoruz zaten bu ilaclara) yani o dengesizligi bilmen yetmiyor zihinsel,duygusal durumlar bunlar oraya bu sekilde baglayip hatta abartip (abarttiklarin aktivite gibi seylerinde olculemesi, bu aktivitelerin beyinde kanita dayali olarak vs.. )

neyse konuyu uzatmanin anlami yok sanirim , ve umarim hakkinda hersey iyi olur, bu arada biraz birbirimize kizdik arada ama kusura bakma demek isterim, insaniz oluyor :) iyi aksamlar
 
kursatgurbuz
Herkes,hakaret veya küfür içermedikçe,her türlü fikrini beyan etmekte özgürdür.ben benim görüşümün,tam zıddı olsa bile herkesin görüşüne saygı duyan birisiyim.
Dilerim ki senin açından da herşeyin hayırlısı olur.
Kırdıysam,üzdüysem,sen de kusura bakma.niyetim asla bu değildi.iyi akşamlar.
 
Kürşat arkadaşın tezinin en önemli dayanağı, psikiyatrik hastalıkların teşhisinde doğrudan tanı yöntemlerinin olmayışı, tüm teşhislerin dolaylı çıkarsamaya dayanması ve bunun doğruluk payının düşük olması...

Her ne kadar haklı bir görüş gibi görünse de bu çok doğru değil.

Bilgisayarlı tomografi 80'li yıllarda tıp dünyasına girdi. Daha öncesinde bir nörolog veya bir beyin cerrahının beynin içini görerek teşhis koyması mümkün değildir. Sinir hastalıklarının (ruh değil!) pek çoğu konvansiyonel tanı teknikleriyle tespit edilemez. Yani röntgen veya kan tahlillerinden bulunamaz. Ne zaman ki Bilgisayarlı tomografi icat oldu, sonrasında doğrudan teşhis koyma imkanı hasıl oldu.

E peki bu tıp alanları tomografi yokken hastalıkları kafadan mı savuruyordu? Hayır! Dolaylı gözlem ile teşhis konuluyordu. Yani felç geçiren bir hastanın etkilenen kol, bacak vs. his ve kuvvet kaybı haritasına bakarak beyinde nerede sorun olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Çoğunlukla da doğru teşhise ulaşıyorlardı.

Şimdi psikiyatri için bir bilgisayarlı tomografi cihazı HENÜZ yok! O yüzden teşhislerin dolaylı gözlemlere dayanması gerekiyor. Böyle olması bunların yanlış olduğunu göstermiyor. Beyin vücuttaki en karmaşık organdır. Buna mukabil, herhangi bir sinir hücresi gibi belli durumlarda ne tür tepkiler verdiği de bellidir. Dolaylı gözlem ile, yani hastanın bulgu ve şikayetleri değerlendirilerek sorunun ne olduğu anlaşılabilir.

Burada pek çok kişi "tanının ne olduğuna" takılıyor.Özellikle DSM ile tanılar aslında hekimler için bir sınıflandırma aracı haline gelmiştir. Tanının ne olduğundan çok hastanın hangi tedavilere hangi ölçüde yanıt verdiği ön plana çıkmıştır. Psikiyatrik ilaçlar zaten çok dar bir bant aralığına sahiptir. Yani, tanı ne olursa olsun bulgu ve belirtileri önlemek için kullanılabilecek ilaçlar zaten son derece sınırlıdır.

Elbette gönül ister ki; elimizde psikiyatrik hastalıkların teşhisini koyabilmek için doğrudan tanı araçları olsun. Yani bir kan testi yapıp şizofreni, bir film çekip OKB diyebilelim. Bu konuda çok çalışma olmakla birlikte henüz yaygın kullanıma sokulmuş bu tür teknikler yoktur. O yüzden bir psikiyatrist dolaylı gözlemlerle karar vermek zorundadır.

Bu iş göründüğü kadar da kolay değildir. Örneğin ailesel geçişin çok net bir şekilde bilindiği şizofreniyi belirleyen tek bir gen yoktur. Mesela ikizlerde (tek yumurta) şizofreni görülme olasılığı %60 civarıyken, kardeşlerde sadece %8 dir. Tamamen aynı genetik yapıya sahip tek yumurta ikizlerinde niye %90'larda olmadığı da ayrı bir soru işaretidir.

Şimdi biz bundan sorumlu gen(leri) bilmiyoruz diye bunların yol açtığı beyindeki organik ve kimyasal bozukluğu da yok sayamayız. Bu mantıkla "ilacın faydası yok, hastanın içini göremiyoruz ki" de diyemeyiz.

İlaçlar kısmen emprik (yani tesadüfen işe yaradığı tespit edilmiş) kısmen de beyin fizyolojisinde belli etkileri olduğu bilinen kimyasallardır. Şu anda oldukça kaba bir mekanizmaya sahip olan bu ilaçlar son yıllarda hastalık mekanizmalarının daha iyi anlaşılmasıyla gittikçe daha spesifik ve seçilmiş etkiler göstermektedir. Hiç kimse artık 30 yıl önce kullanılan ilaçları kullanmıyor. Önümüzdeki yıllarda da şimdiki ilaçları değil, daha hastalığa özel ilaçları kullanacak.

Başa dönecek olursak; Kürşat arkadaş diğer tıp dallarından örnek verirken de ciddi şekilde yanılıyor. Örneğin, hipertansiyok hastalarının %90'ında hastalığın nedeni belli değildir. Ancak bu durum hastalığı tedavi etmek için ilaç kullanmamızı engellemez. Bu ilaçlar da farklı etki mekanizmalarına sahip olmasına rağmen aynı sonucu verir, yani hepsi tansiyonu düşürürler. Niye birinin düşürüp, diğerinin bazen yetersiz kaldığını bilmeyiz. Çünkü aslında hipertansiyonu yaratan nedeni bilmeyiz.

Nedenini bilmiyoruz diye "hipertansiyon diye bir hastalık yoktur" demek de ahmaklıktır, bunu tedavisiz bırakmak da... Her ikisi de kısa sürede ölüme yol açar.
 
Degerli arkadaslar
Bu kadar uzun yaziyi nasil yaziyorsunuz ya da nereden bulup kopyala yapistir yapiyorsunuz bilmem ama yazinin uzunluguna sasiriyorum ve emin olun bu konuyu tartisan kisiler haricinde bu uzun yazilari okuyan yok.biz insanoglu herseyin kolayini severiz ve konununda kisasini ozetini tercih ederiz.nacizane istegim ispatlariniz dahi kisa yazilardan olussa ne guzel olur.zira cok nitelikli konulari dahi bu uzun yazilar nedeniyle okuyamiyorum
 
Size katılıyorum Zeynep hanım. Yazı okumaktan nevrim dönüyor ve sonunda bırakıyorum :) Kendi tecrübe ve gözlemlerime bakarak şunu açık ve net bir şekilde söyleyebilirim ki, psikiyatri bilimi, henüz, çok yüzeysel tedaviler uygulamakta. Ben henüz kendimde dahil olmak üzere herhangi bir psikiyatrik hastalığın ilaç tedavisi ile tamamen düzeldiğini duymadım ve görmedim. Asıl sorunum düzelmediği gibi bir de ilaçların yan etkileri ile cebelleşip durdum. Geçmişte doktoruma ilaçların tedaviye ne kadar etkisi olduğunu sorduğumda ' yüzde elli ilaç, yüzde elli sizin çabanız'' demişti. Yüzde 50 lafını duyunca sevinmiş'' tamam oran bu kadar yüksekse gerisini ben halledebilirim'' diye düşünmüştüm. O cahil kafamla bu oranın çok yüksek olduğunu sezebilmişim :) Sonradan düşündüm de sanırım doktorum beni hayal kırıklığına uğratmamak için rakamı bayağı yüksek tutmuştu :)
Yukarıda uzman görüşlerinde de belirtildiği gibi insan beyni çok karmaşık bir yapı. Bİzler de insanlık olarak bu karmaşık yapıyı çözmek için bence henüz çok acemiyiz. İlerleyen zamanda elbette çok daha etkili tedaviler olacaktır ancak bu pek yakın bir zamanda olmayacak bana göre
 
Tek bir yorumum kopyaydi sanirim, onun disindaki bi suru uzun yaziyi yazdim ama onemi yok daha kisa ve daha oz olarak;

Hani agir durumdakilerin durumu dopamine bu derece baglaniyorya ve oraya mudahale ediliyorya;

(araba motoru ariza tespiti gibi bir ornek degilde)

Yasli adamin saclari beyaz olmasi, saclari beyaz oldugu icin yasli oldugu anlamina gelmez. Yasliliktan bunamis bir adama sacini koyulastirinca bunamayi mi duzeltiyorsun? Veya diger yaslilik durumlarini? Cunku adam yasli oldugu icin saci beyaz.


Oncedende soyledim psikoz gibi durum yasayan insanlarin
(yasam sekli veya beyindeki cozulmemis anormal isleyisler veya her ne ise)
psikolojik sorunlari dopamine etki edebilir. (Cozulemeyen seyler buna baglaniyorya hani, bende boyle bagladim, Ki zaten bundan farkli)
Yasli adamin sacini koyulastirip civi gibi gence cevirmek duzeltmek gibi bu duruma da bunun gibi, bir de buna beyinde nasil isledigi bilinmeyen ilaclarla ( milyarlarca hucrelik organa etki edip) hormonlara bu ilaclar ile ayar cekmeye calisirlarsa sonuclarin cok vahim olmasina sasirilmamali

@zeynep82
bu düşüncenin yoğun olması nedeniyle araştırmaya,okumaya uzak ve detayları umursamayıp düz mantık düşünen bir toplum olduk.

@seker kiz
ve bu yüzden sorgulamayan,hadi ordan deyip araştırmayan, sadece bir açıdan bakan dolayısıyla eleştiriye,eleştirmeye ve eleştirilmeye kapalı bir toplum olduk.
 
SERAFİM

Yaklaşık 20 yıldır psikotrop ilaç kullanıyorum 3 üniversite mezunuyum, lisans, yüksek lisans ve doktora şeklinde, eğer zeka geriliği yapsaydı bana yapardı ama bu ilaçları kullanmasaydım 3 üniversite değil 1 lise bile bitiremezdim.
 
bülent sevinci dinlerseniz tımarhaneyi boylarsınız gözünüzü tımarhanede açarsınız
 
Neredeyse 20 yıldır bipolar ile mücadele ediyorum. çok şey gördüm çok şey yaşadım. Bu iş ilaçsız olur diyene gülün geçin tek diyeceğim bu.
 
ya kardeşlerim ben bi kötü oldum peygamberi mehdiyi görüyorum kendimi mehdi askeri zannediyorum
 
Sefarim lustral 100 mg agir geliyorsa 50 mg kullan ayrica uyku beynin dinlenmesini ve kaslarin rahatlamasini saglar uyku vermedinden bu kadar korkma ama yinede 50 mg kullanirsan uyumazsin sinirde yapmaz dozu fazla almissin bence

Sefarim bulent sevinc kimmis yaa hepsi söhret olmak icin birseyleri öne sürüyorlar aslında onlarda hasta. Etrafima öfke saçan korkulup nefret edilen vicdansizca allahin kullarını inciten biri olmaktansa hayatimi bu ilacla gecirmeyi tercih ederim ayrıca ilac dozu önemlidir
 
Üst Alt