PERŞEMBE HIRSIZI
Kadıköy ‘den Karaköy’ e yol alan vapurun güverte kısmını bu sefer sadece sigara tiryakileri doldurmamıştı. Belki de içmeyenler daha çoktu içenlerden.
Çoğunlukla birbirlerini tanımayan insanların yan yana ya da karşı karşıya sıralanışlarında uzun süren bir kışın ardından güneşle yapılan dansın sessiz müziği dolaşıyordu.
Bir de gazete okuyanlar vardı aralarında. Doğal olarak sayfa değişiminde ya da rüzgarın yaladığı andaki hışırtıların dışında pek ses yoktu.
Vapurla yarışan martıların çığlıklarını hesaba katmazsak…..
Bu anı bir adam bozdu !
“ Oh be nihayet ! “ diyordu dudaklarından dökülen sözcükler…..
Uzun zamandan beri beklenen bir olay esnasında hissedilen bir coşkuyla, farkında olmadan dudaklarından dökülen bu sözlerle yetinmedi. Elindeki gazete de okuduğu bölümü işaret eden parmağı inip kalkarken, tanırmışcasına konuşuyordu yanındakilerle.
“ Ben söylemiştim böyle olacağını. Yakalarlar demiştim!”
Bir anlık anlamsız bakışların üstünde olduğunun bile farkına varmadan ceketinden çıkardığı sigara paketinden bir sigarayı ağzına alıp yaktıktan sonra, tüm dumanı içine çekme anında “ oh be nihayet ! “ cümlesi yine döküldü dudaklarından.
Meraklıyızdır, bilirsiniz…..Bu sebeple yaşlı bir kadının “ ne olmuş ki oğlum ?” sorusuna şaşıramazsınız.
“ Perşembe Hırsızını bulmuşlar teyze !!!”
Bir konu hakkında en ufak bir bilgimiz olmasa dahi bilmemenin ayıplığı kulağımıza hep fısıldandığı için, biliyor gibi gözükmek te adetimizdir, bilirsiniz……Öyleyse yine şaşırmayın.
“ Sahi mi evladım ! yakalamışlar mı o perşembe hırsızını ?” deyiverdi yaşlı kadın da.
Durum bu kadar açık ve netken, siz halâ olayın içinde değilseniz, olup bitenlerden halâ bir şey anlamıyorsanız, anlıyor gibi davranmamız için dalıvermeliyiz konunun içine. Şaşırmayacağınızı bildiğim için yazıyorum.
“ Asacaksın böyle gavatları ! Taksim’ de kuracaksın bir darağacı, sallandırıvereceksin ! “ dedi bıçkın bir delikanlı.Ve martıların çığlıkları bir kahkaha şeklinde yankılanıverdi etrafta.
Yine bilirsiniz, durum böylesine bir aydınlığa kavuştuysa; mutlu, kararlı ve kendinden emin bir tavırla “ doğru, çok doğru! “ demelisiniz.
Diyemeyenlerdenmisiniz yoksa?!!!....
Öyleyse asıl öykü bundan sonra başlar. Yazılacaktır merak etmeyin ama siz şimdilik bununla idare edin.
Perşembeler mi kayboldu?
Kim neden çaldı perşembeleri?
Çarşambalar da sevgiler saklıydı
Salı da salıverdik umutları
Pazartesileri hep unuttuk
Cumartesilerde yeniden doğduk
Pazarları öldük yine öldük…
Sahi,
Perşembelere ne yaptık?
Kadıköy ‘den Karaköy’ e yol alan vapurun güverte kısmını bu sefer sadece sigara tiryakileri doldurmamıştı. Belki de içmeyenler daha çoktu içenlerden.
Çoğunlukla birbirlerini tanımayan insanların yan yana ya da karşı karşıya sıralanışlarında uzun süren bir kışın ardından güneşle yapılan dansın sessiz müziği dolaşıyordu.
Bir de gazete okuyanlar vardı aralarında. Doğal olarak sayfa değişiminde ya da rüzgarın yaladığı andaki hışırtıların dışında pek ses yoktu.
Vapurla yarışan martıların çığlıklarını hesaba katmazsak…..
Bu anı bir adam bozdu !
“ Oh be nihayet ! “ diyordu dudaklarından dökülen sözcükler…..
Uzun zamandan beri beklenen bir olay esnasında hissedilen bir coşkuyla, farkında olmadan dudaklarından dökülen bu sözlerle yetinmedi. Elindeki gazete de okuduğu bölümü işaret eden parmağı inip kalkarken, tanırmışcasına konuşuyordu yanındakilerle.
“ Ben söylemiştim böyle olacağını. Yakalarlar demiştim!”
Bir anlık anlamsız bakışların üstünde olduğunun bile farkına varmadan ceketinden çıkardığı sigara paketinden bir sigarayı ağzına alıp yaktıktan sonra, tüm dumanı içine çekme anında “ oh be nihayet ! “ cümlesi yine döküldü dudaklarından.
Meraklıyızdır, bilirsiniz…..Bu sebeple yaşlı bir kadının “ ne olmuş ki oğlum ?” sorusuna şaşıramazsınız.
“ Perşembe Hırsızını bulmuşlar teyze !!!”
Bir konu hakkında en ufak bir bilgimiz olmasa dahi bilmemenin ayıplığı kulağımıza hep fısıldandığı için, biliyor gibi gözükmek te adetimizdir, bilirsiniz……Öyleyse yine şaşırmayın.
“ Sahi mi evladım ! yakalamışlar mı o perşembe hırsızını ?” deyiverdi yaşlı kadın da.
Durum bu kadar açık ve netken, siz halâ olayın içinde değilseniz, olup bitenlerden halâ bir şey anlamıyorsanız, anlıyor gibi davranmamız için dalıvermeliyiz konunun içine. Şaşırmayacağınızı bildiğim için yazıyorum.
“ Asacaksın böyle gavatları ! Taksim’ de kuracaksın bir darağacı, sallandırıvereceksin ! “ dedi bıçkın bir delikanlı.Ve martıların çığlıkları bir kahkaha şeklinde yankılanıverdi etrafta.
Yine bilirsiniz, durum böylesine bir aydınlığa kavuştuysa; mutlu, kararlı ve kendinden emin bir tavırla “ doğru, çok doğru! “ demelisiniz.
Diyemeyenlerdenmisiniz yoksa?!!!....
Öyleyse asıl öykü bundan sonra başlar. Yazılacaktır merak etmeyin ama siz şimdilik bununla idare edin.
Perşembeler mi kayboldu?
Kim neden çaldı perşembeleri?
Çarşambalar da sevgiler saklıydı
Salı da salıverdik umutları
Pazartesileri hep unuttuk
Cumartesilerde yeniden doğduk
Pazarları öldük yine öldük…
Sahi,
Perşembelere ne yaptık?