Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Yaşam kavgadır, kavga ile güzeldir [Tartışma]

yaşam zaten başlı başına bır kavga mucadelesıdır onun ıcın yaşarken fızıkı kavgaya gerekmı var
hayatın hersafası bır yaşama kavgası deyılmı
cocukken emeklemek ıcın mucadele etmek hayata karşı verılen kavaga deyılmı
öğrencıyken sınıf gecme mucadelesı
genclık veya buluğ cağında kışılıyını bulma veya oturtma mucadelesı yaşam kavgası deyılmı
evlendıkten sonra eşının dırdırına katlanmak bır mucadele deyılmı
coluk cocuğa karıştıktan sonra cocuklara bır gelecek sağlamak bır yaşam tarzı deyılmı
listeyı uzatıp gıder
benım ıcın en önemlı kavgam ekmek gavgası .hayata tutunma kavgası .duşerken başkasına basamak olmama kavgası
oldum olalı fızıkı kavgalardan mecbur kalmadıkca sakınırım
yaşam bır başkasının mağduruyetın uzerınden bır başkasının mutluluğu ınşaa etmememe.kavgası olmalı dır
ben öyle bakarım .
 
tekecig;

Peki ya peygamberler kendi dusuncelerini empoze etmiyorlarsa dusundugumuz ve gordugumuz dunyanın farklı bir boyutu varsa? insan gibi bir varlıgın kendi kendine topraktan olustugunu akıllı bir insan nasıl dusunebilir ki(Aynı durum Dunya gibi sistemli bir yapı icinde gecerlidir)
 
Sayfalar dolusu alıntı yapan arkadaşıma cevabımdır.. Okumuştum kaldırılmadan önce.. Keşke kaldırılmasaydı derim.. Ama ne yapalım kural kuraldır.. O yazıyı iletişimsizliğin abidesi ilan etmiştim aslında .. Levent’ti sanırım, yanlış hatırlarsam bağışlasın beni..

O bakış açısını kimlerin yazdığını ikimizde biliyoruz.. Tek amacı da Marksizmin hala çağımıza ışık tuttuğu , şartların değişmediği, sınıfsal mücadelenin geçerli olduğu savını anlatmaktı sanırım.. Buna bi şey demem.. Haklı da olabilirler.. İnançtır bu.. Nesnelliği algılama işi.. Fakat Marksizmden sonraki gelişen düşünsel Dünyayı toptan ve hiç düşünmeden kapitalizmin, emperyalizmin savunuculuğunu yapmakla suçlamak ayıptır..
Bu iletişimin bittiği yerdir.. Hatta işbirliği imaları bile var..

Önce kendi düşüncelerimi anlatayım.. Aydınlanma dönemini (Modernizmi) bitiren üç düşünür vardır.. Ekonomik, felsefi , siyasi ve sosyal yaşam açısından modernizmin insanı sömüren , burjuvaziye hizmet amaçlı yönünü Marks bitirmiştir.. İnsanların bireysel gelişimini bitirdiğini, köle bir zihniyet yarattığını ve onun oluşturduğu toplumsal kişiliğin insan doğasına zıt olduğunu özelde Freud, genelde Nietzche bitirmişdir.. Modernizmin ölümünü ilan edip daha başka düşünsel akımlara yol açan üç dev isim bunlardır.. Sonrası oluşan her akım bir şekilde bu üç isim üzerinde yada karşıtında gelişmiştir.. Biri hariç; Marksizim:
Marksizm hem modernizmi bitirmiş hem de öngörülerini, sosyalizm denilen ara bir rejimle, (tarihin akışını hızlandırmak adına) kapitalizm sonrası düşündüğü komünizmi, insan iradesi ile yaratmayı teklif etmiş ve denemiştir.. Hatta Dünyanın yarısında iradi olmasına rağmen
başarılı olamamıştır.. Neyse nedenlerine girmek istemiyorum şimdi.. Fakat hala eski inananları onu mutlak olarak görmektedirler.. Aslında Kominizm evrimsel bir öngörüdür, hatta insanın kendi cennetini kendisinin kuracağı ütopyasıdır.. Ama kapitalizm sonrası evrimle gelineceğine inanılan olmazsa da devrimlerle olunacağına inanılan bir cennettir..
Fakat dediğim gibi siyasallaşınca, köylüleşince, o ruhu kaybolmuştur.. Tarihte normal seyrine dönmüştür.. Gelelim başa, modernizm sonrası anlamına gelen postmodernizmi kuran zaten Marksizm değilmi dir bu durumda?.. Fakat Marksist tutucular da, diğer tüm ideolojilerde olduğu gibi, tek doğrunun kendileri olduğu inancıyla, doğrularının mutlak olduğunu anlatmaya çalışırlar.. Haklı olup olmadıkları beni ilgilendirmiyor.. Herkes gibi onlarında hakları düşüncelerini savunmak.. Fakat doğru terminoloji kullanmaya davet etmek de bizim hakkımız.. Son tahlilde lafları var ya onların, son tahlilde emperyalizme hizmet etmiyor kimse.. Modernizmi öldüren Marks’tır.. Kendileri de postmodern bir üründür.. Kendilerini Aydınlanmanın devamı diyerek modrnizmin içinde tutmaları çok anlamsızdır bana göre..
En saçma olanı ise 1946 sonrasından günümüze kadar gelen her düşünce akımına postmodernist diye küfür etmeleri.. Yozlaşma demeleri.. Oysa her gelişen adımda Marks’ın ayak izleri vardır.. Sanki Vatikan’ın bir benzerini yaratmışlardır..

Levent gelelim saadete; O yazıyı yazan o yazı için aylarını vermiştir.. Fakat bakış açısı Postmodernizmi tek bir felsefe olarak gösterip, top yekün çim makinesı ile onları biçmektir..
Oysa orası daha çiçek tarlası.. Tek ve bütün hale gelmedi.. Ayıklanmadı ve insanlara aynı bir Marksizm gibi sunulmadı.. O yüzden top yekün yok edilemez..
Ayrıca o yazıyı okuyup anlayabilmek için aylarca uğraşmak lazımdır.. Ona cevap vermek içinde yine aylarca çalışmak lazımdır.. Amaç ne peki; Senin yada onu yazan kişi olarak yazarın diyelim; Kafa karıştırmak diyorum buna..
Anlaşılmayı ilke edinip, iletişim kurmak yerine, çok bilgili görünüp insanların gözünü korkutmak diyorum.. Yani Marksistlerin cehennemi de insanların cahil yönünü sergilemek galiba.. Şöyle bir anket yapsak; O yazıyı assak buraya tekrar ve sorsak; Bu yazı sizde ne uyandırıyor diye? İletişimi iletişimsizlik mi? Yoksa nefret mi diye? Sen bana şunu dersin o zaman , halk dalkavuğu.. İşte ben oyum Levent.. İletişim diye kavga ediyorum.. Fakat sen öyle bir şey yapıyorsun ki, Marksizmle tüm herkesin iletişimini koparıyorsun.. Amacın ise Kuyucak sussun.. Buyur kavgaya..
Keşke senden olanlarla kavgaya tutuşmayı öğrensen , sevsen..
 
peygamber gibi algılanıyor ya da itibar goruyorlar mı dedim tekecig:)

sorumu tekrar okur musun?
yani o insanların takipçileri açısından sordum.
yoksa onların kafa yorduklarını biliorum:)

bilirsin peygamberin ummeti de peygamberin sözlerini taşırlar hep. ve onun her düşüncesini savunurlar.
ve bu bir bagnazlık olarak gorulur.
uyuşturucu gibi yani.
ideolojileri taklit edenler açısından fark nerede?

----------

Soruya cevap verdimi zannediyordum. Yain filozofların görüşlerine itibar edenler onları peygambermiş gibi görmezler.
Çünkü akıl taşıyan herkes analatılmak istenen düşünceleri düşünmek ve geliştirmek özgürlüğünede sahip olduğunu bilir.

Bu peygamberler ümmet olmak bilincinden farklı bir şeydir.
 
Peygaberlerin sözleirinin hikmetinden sual olunmaz.

Felsefecilerin sözleri eleştiriye açıktır.
 
Ayrıca kuyucak,a katılmıyorum.

Batıda sınıf mücelesi bitmiş olabilir.Zaten doğuda yoktu.Ama Karl Marksı sadece sınıf mücadelesini yazan bir kişi olarak değerlendirmek yanlış.

Karl Marks insan davranışlarının tek odağının çıkar kaygısı olduğunu söylemiştir.Ve bu halen böyledir.

Batı işçi sınıfları dünya sömürüsünden paylarını aldıkları için rahattırlar.

Yani çıkar kaygıları giderilmektedir.

----------

Kalem niye eleştiriye kapatmak olsun ki...

İstediğin kadar düşünüp eleştirebilirsin.Bunda bir engel yok. ama düşüncenin bulabileceği her eleştiri zaten zamanında o felsefeye karşı başkaları tarafındanda dile getirilmiş olacaktır.

Yani aklın yolu birdir.
 
Bu arada şunuda belirteyim. Ben her türlü dinin ,mezhebin ,ideolojinin ,veya siyesetin karşısında tarafsızım.
Bir insanın onlar karşısında varabileceği en son nokta budur.Hiçbirinin kulu kölesi değilim.

Yazılarımı düşünce yapımın bu olduğunu bilerek algılayın.
 
Bence soylenecek bir cumle var gorunen seyler bir vakte kadar aslında gorundukleri gibi olmaya bilirler vakit geldigindede herkese oldukları gibi gorunmeye bilirler! ama Kamil insanlar gorurler cunku gordukleri objenin (objeden kasıt gorunen nesne veya durumdur) aslını biliirler! yani olay kamil insan olmakta bitiyor.Fakat gunumuzde insan bulabilmek bile zor :)!(biraz uzadı galiba)
 
Olayın kamil insan olmakta bittiğini hepimiz biliyoruz da, kamil insan olma yolunda yaşamımıza anlamlar yüklemeye çalışıyoruz Engelsizbiz.

Eğer sizin bildiğiniz bir kamil insan varsa söyleyin de eteğine yüz sürelim. Belki ucundan bucağından bize de bulaşır alamet-i farikası:)
 
sabah armutlu mahallesi yıkımlarına karşı etkinlikler var yetişemiyom cevap yazacağım sonra

Amacın ise Kuyucak sussun.. abi böyle bir niyetim yok bunu yapmaya hakkkımda yok

kafası karışan arkadaşlarımız varsa kafamı karışdırdın diyebilecek kadar kişidir arkadaşlar

eleştiren ve karşı olan metne tahammül olmalımı ?

yazıda posmodernizme küfür yoktu?

biz sosyalistlerin iletişim kuramamak gibi bi sorunu yok

zor yazıyom son diyeceğim sağ sağlıklı olmamız temennisi
 
Siteye girmediğimden beri ortalık toz duman olmuş! Oldukça hararetli tartışmalar yaşanmış… İletişim iletişim deyip diyoruz. İletişimin kendisi zaten bir etki tepkidir. Bir etkileşimdir.

Biz bu süreçte, karşıdan gelen mesajı ya yeniden çözümleriz. Ya yorumlarız. Sonunda da kabul ederiz ya da etmeyiz. Salt anlamda düşünce farklılıklarının iletişimsizliği oluşturmadığını düşünüyorum.

Çünkü, bir iletişim sürecinde her zaman bir bozulma olabilir. Bunun da çeşitli nedenleri olabilir. Ya kendimiz ya da karşımızdaki konuşmalarında yeterli bilgiye sahip değildir. Konuşmalarını yeterince aktaramaz. Ya da kendi düşünceleri henüz oturmamıştır. Ya da karşıdaki kişinin düşüncelerini temelsiz bulduğundan dolayı kabul etmemektedir. Ya da kimi kişisel özellikler iletişimin kopmasına neden olabilir. Burada dil bir kodlama değil, bizim davranış ve tutumlarımız bir kodlamadır.

İletişimin kendisi zaten belli bir noktada başlayan bir süreçtir. Sonra da biten bir süreçtir. Bu anlamda iletişimi sonsuz bir süreç olarak algılayamayız. Hem tüm insanlarla anlaşmak zorunda da değiliz. Bunlar benim seçimlerimle ilgilidir. Bir insanla yalnızca merhabalaşırım. Ötekiyle arkadaş olurum. Bir diğeriyle dost…

Benim için erdem, haksızlığın, adaletsizliğin olduğu yerde adaleti savunmak için konuşmaktır. Ama bir yerde konu kişiselleşiyorsa, benim söylediklerimi tam tersi yöne çekilip konu kilitleniyorsa, o yerde susmak da bir erdemdir. Yalnızca bir cümlemi alarak onu lastik gibi çekip istediği biçimde yorumlayanlara bu nedenle bir yanıt vermeyeceğim. Ben başka bir şey demek isterken, bir sözümün ete kemiğe bürünüp silah olacağını düşünen zihniyeti de kınıyorum. Yazık! Demek diğer mesajlarımda ben kendimi anlatamamışım. Bu sorumluluğu da üzerime alıyorum.

Aslında söylemek istediğim birçok şey varken, hem de arkadaşım Hasan’a birçok itirazım olmasına karşın, tartışmaların yanlış yerlere çekilmesi ve kişiselleştirilmesi nedeniyle söz söylemenin de bir yararı olmadığını düşünüyorum. Demek ki, ben de dahil hiçbirimiz tartışmayı henüz öğrenememişiz.

Tek tesellim, gerçek yaşamda bunu kırmaya çalışmam olmam… Biz kimi akşamlarda arkadaşlarla hep bir araya geldiğimizde, birbirimizle aynı düşünmesek de, birbirimizi eleştirsek de, aynı akşam yine kol kola girip dertlerimizi, acılarımızı paylaşıyoruz. İşte o akşamlarda gökyüzüne bakıp yaşamak bu diyorum yeniden… yeniden…
 
Bu sevgi kirlenmesi ile yazdığım yazı burada içime sinmedi..
O yazıyı virgülünü değiştirmeden gecetarısı düşüncelerine alıyorum..
 
hasan abi ve diğer arkadaşlar bahsi geçen pomodernizm yazısının linki buyrun
http://www.sosyalistzemin.org/archive/index.php?t-8081.html


işte kavgam

emperyalizm şöyle buyuruyor yeni dünya düzeni posmodern dünya
ezen ve ezilen çok yoksul ve çok zengin yok artık herkes orta sınıf
küreselleşiyor dünya sınırlar kalkıyor sınıf çelişkisi yok artık diryor ezen ezilen yok çok yoksul ve çok zengin yok diyor sizce varmı yokmu ?

ülkemizi ele alırsak


milyonlarca işçinin emekcinin iş gücülerini emeklerini ucuza satın alarak emeğinin karşılığını vermeyen sabancılar koçlar vs. yokmu türkiyede ?


türkiye halkının hepsinin düzenli bir işi kendi evi arabası kendine yetecek kadar geliri
sağlıksal sosyal yaşamsal kültürel ihtiyaçlarını karşılayacak geliri varmı ?

hani herkes orta sınıftı posmodern yaşıyordu

birde öyküsel edebi ele alayım

köyünde bir çocuk düşmüş sakatlanmış babası yok
annesiyle yaşıyor orda çok uzakda o köyde
davulun sesi hoş geliyor beş gidiyor uzaktan
annesi tarlada ırgatlık ediyor
tekerlekli sandalye alamamış daha yetişmiyormuş aldığı yeymiye ihtiyacaçlarına bile
annesi karar vermiş köyden göçmeye sakat çocuğuyle
şimdi yaşıyorlarmış posmodern tokatın zile kazasında kaldırım kenarında dilencilik yaparak 4 adır .

neyse uzatmıyayım çok öykü var köyde şehirde okulda fabrikada mahallede

halkına uzaksan yadsıyorsan gerçeği kafanı kuma gömüyorsan insanken at gözlüğü takmaya çalışıyorsan göremezsin zaten bu gerçeği ehline helaldir

düşünsel yaşıyorsan
karışmamışsa gölgen halkının arasına
halkının senin için koşağını inanmıyorsan
kaçırıyorsan insan sıcaklığını halkından
ötekileştiriyorsan kendini
sonra kuramıyorsan iletişimini
ben ne diyem

hasan abim melek ablam
 
kendi kafamıza göre bir konu üzerine öğrenim gerçekleşdirmeden aslını anlamadan mantık yürtmek sonrada fikir belirtmek doğru deil.

konuyu kavramı öğrenmek için bilimsel akademik yazına mutlaka ulaşmak zorunda kalıyorsun .

bazen bu yazını örnek ve kanıt olarak kullanabiliyorsun tabi altına alıntı ibaresini koyarak.

bu çok büyük sorun teşkil etmez melek ablam ama senin özel isteğinse düşünürüz.
 
Sevgili Levent..

Bu başlık buraya nasıl geldi? İstersen baştan sona okuma ama şöyle bir göz gezdir..

-Benim amacım insanları kavga etmeye davet etmekti..
-Miskin, kaderci ve tembel olmanın ayrıca yaşama kattığı bir şey yok dedim..
-Kavga yaşamdır ve kavga edilerek yaşanan her gün güzeldir dedim..
-Kavgayı en başta kendinizle edin dedim.. Kendini aşması lazım insanın dedim..
-Kavga en çok engellilere lazım dedim.. Kafalarındaki yaşamın önünde en çok engel onlar için konmuş dedim.. Ne kadar çok ihtiyacımız var kavgaya dedim..
-Sonrada bu duygularımı doğru ve gerçekçi olarak anlatabilmek için her kelimenin, her kavramın içini doldurmaya çalıştım..Bana göre çünkü asıl kavga iletişim için yapılmalı.. Kafamızda olanı karşı tarafa aktaramıyoruz.. Konuşmayı bilmediğimizden değil, kavramlar yada duygu aktaran kelimeler her kesin kafasında ayrı kodlanmış.. Herkes kendi istediğini anlıyor ve her akım yada ideoloji kendini anlatmaya çalışırken aslında tam tersi bir iş yapmış oluyor.. Düşman yaratıyor..
-Sonrada Sevgili Monalisa tartışmaya yeni bir renk getirerek benim sorun gördüğüm her şeyin çözümünün aslında var olduğunu, sosyalist bakış açısının bu sorunlara çözüm bulduğunu anlatmaya başladı ve beni postmodernizmi savunmakla itham etti.. Oysa diğerlerinden sadece birisi benim için sosyalizm, anlatmak istediğim sorunlar yumağında.. Aynı diğerleri gibi..
Ne masum nede tek suçlu.. Oda bir aktör sadece..
-Bende ısrarla hala asıl sorunun iletişim olduğunu söylüyorum.. İletişimi kavramların bitirdiğini söylüyorum..Her öğretinin, her akımın hatta her kişinin kendi terminolojini yaratması, kavramların içini kendince doldurması insanların iletişimini bitirmiştir diyorum..
-Artık insanlar yada guruplar aralarında iletişim kurabilmek için aynı yabancı dil kursuna gider gibi kavram kurslarına gitmelidir diyorum.. Her kelimenin nasıl yüzlerce dilde karşılığı varsa her kavramında binlerce karşılığı var çünkü insanların inançlarında..
-En vahim olansa bunu bilmiyorlar.. Hiç olmazsa bilmediğin yabancı dil karşısında susarsın.. Oysa kavramadığın kavramlarla duyguları, eylemleri ve planları aktarmaya kalkarsan iletişim değil, düşmanlık , yalnızlık ve kopukluk yayarsın çevrene.. Aynı dili konuşan insanlar ise öbek öbek toplanır bir takım izbelerde, hadi meydanlarda diyelim.. Ötekiler ise seyreder..

Şimdi soruyorum Levent kardeş sana; Senin sorduğun tek sorunun muhataba mıyım ben?
Tek laf ettim mi sınıf mücadelesi ile ilgili lehinde yada aleyhinde?
Sadece diyorum ki sınıf mücadelesi için bile iletişim şart!
Kavramlarla kodlanmış beyinler özgür kalırsa, düşünmeyi yeniden öğrenecek insanoğlu..
Düşünmeyi öğrenen beyinler iletişim kurabilecek kolayca.. Ve doğrular çok değil iletişim olursa.. Bana bunlarla ilgili itirazın yada eklemen varsa konuşalım.. Yoksa benim Sosyalizmle olan kavgam diğer düşüncelerden daha az.. Ayrıca düşünsel anlamda kim arkamda duruyor ki benim? Kim hangi akım anlamında destekliyor ki beni? Herkes karşı bi şekilde, çoğu bir yere bağımlı yada kulağı oralarda.. Bu temelde kavga olacaksa varım.. Yoksa ret ettiğim kavgalara girmeyeceğim ben..
Herkese saygılar..
 
neyse uzatmıyayım çok öykü var köyde şehirde okulda fabrikada mahallede

halkına uzaksan yadsıyorsan gerçeği kafanı kuma gömüyorsan insanken at gözlüğü takmaya çalışıyorsan göremezsin zaten bu gerçeği ehline helaldir

Bu sözde kolay bir mevzuda ,gerçek hayatta pratiği olmayan bir şey.

Halk gerçeğin kendisiyle yüzleşmek istemiyor.O yüzden aydın söylem helkın tamamı tarafından destek görmediği gibi hatta menfi tepkide alıyorsunuz..

Yani halkın seviyesi o kadar aşağıdaki aydın insanın söylediği ve halkın menfaatine olan şeyleri kendisine zararlı görüyor.
 
İki görüş o kadar net ve açıkça ortaya çıktıki, galiba evrensel kavga burada;
-Bir yanda iletişim kurmak ehil işidir.. Gerektiğinde kurulabilir..
-Öte yanda halkın seviyesi çok aşağıda.. Ona bulaşmak bile onun düşmanı olmaktır..

Fakat halk adına karar vermek bize kimin buyruğu? Aydın olmanın temel şartımı acaba?

Oysa beraber evrilsek, beraber olsak, iletişim içinde olsak beraber deviremezmiyiz ortak
kavga ettiklerimizi?
Kavga yaşamdır.. Kavga güzeldir.. Fakat kimle kavga ettiğimiz ve niye kavga ettiğimiz en can alıcı nokta galiba.. Bir çoğu kendiyle kavga ediyor, fakat aynadaki kendisiyle..
Olmak istediği kendisi olsa ve olduğu kendisinini dövse onada amenna.. Fakat aynadaki kendisi ile kavga geri adım attırıyor insana.. Mutlaka ben, ego çıkıyor ortaya.. Başkası yok ortada..
 
nGeçenlerde Oktay Akbal'ın kitaplarını okurken sevdiğim bir yazarın sözünden alıntı yaptığını gördüm.

Nedense birdenbire kendimi onun bir özelliğiyle özdeşleştirdim. Hani kendime çok fazla bir anlam yükleme değil bu... Ya da onun bu sözleri kendimi anlamama ışık tuttu diyelim.

Evet, benim de kimileyin çok saf bir yanım var... İnsanların düşüncelerini sağlam kanıtlarla değiştirebileceğimi sanıyorum. Onun için sürekli temelllendirme temellendirme diyorum. Hani kendine neden böyle bir misyon yükledin diyenler olabilir. Çünkü, ben bana ayna tutanlardan çok şey öğrendim. Ben de bana ayna tutanlara borcumu ödemek istiyorum. Bu anlamda kendime dev aynasından bakmıyorum. Ancak, bilginin paylaşıldıkça çoğalacağına inanıyorum.

Belki de yöntem olarak yapmam gereken yalnızca düşüncemi söyleyerek geri çekilmek... Çünkü, yaptığım bir saptama bile yanlış anlaşabiliyor. Yoksa bir insanı neden suçlayayım ki! Öyle değil mi Kuyucak!

Belki de çok sert bir dil kullanıyorum... Bu dilden dolayı yanlış anlaşılıyorum. Öyleyse, kullandığım bu dili değiştirmem gerekiyor. Galiba bunu dengelemeyi başaramıyorum. Kibar ve nazik nasıl tartışılması gerektiğini bilmiyorum sanıyorum.

Öyleyse kitaplar ve yazarlar yol göstersin bana... Bunu yalnızca paylaşmak istedim.

Anlaşamadığımız konu önemli değildir. Önemli olan o konuyu sağlıklı tartışıp tartışmadığımızdır diyor Markus.

Ve... Montei... Yüzyıllarca yıl tartışmasını bilmeyen insanın analizini yapmış... Evet, bu analizin içinde insan egosu da var... Diğerlerine girmeyeceğim.

Kuyucak'ın bu analizi doğru... Yalnızca egomuzun ön plana çıkması bile birbirimizi anlamamaya itiyor.

Yine Platon tartışmayla ilgili şunları diyor.

"Doğru dürüst adım atıp yürümesini bilmeyen insanla gerçeği aramaya kalkmanın anlamı var mı? "

Yok, tabii... Ama sorun acaba ben öyle bir insan mıyım sorunu...

Yine aynalara bakıp yüzleşmek en temel olan galiba...

Ben bu tartışmalarda eğer bir hata yapıp haddimi aştıysam, affola diyorum.

Herkesi saygıyla selamlıyorum...
 
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Sevgili Monalisa..[/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Elbet amaç karşındakini kırmak, hakaret etmek ya da bilinçli olarak köşeye sıkıştırmak olmaz.. Tartışılan insanın bilgisini ölçmek ve bilmediği yerlerden, zayıf noktalarından vurmak bi şey kazandırmaz bunu yapan insana.. Ancak yukarıdaki yazdıklarım gerçek anlamda iletişim içindir. Fikir alışverişi içindir.. Yeni düşüncelere aç insanlar içindir.. Oysa artık bu tür insanların kelaynaklara döndüğünü görmek de çok üzücü.. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Yani artık çoğunlukla insanlar taraf olarak katılıyor tartışmalara.. Önyargılı ve taraf.. Taraflık kötü değil elbet.. Ancak körü körüne ve bilerek doğruyu yadsımak kendisine ihanettir bence insanın.. Kazandırmaz kişiye, aksine kaybettirir..[/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[SIZE=3][FONT=Times New Roman]Bana göre tartışırken ilk temel kural konu, kişilerden bağımsız olmalı, kişiliklerden bağımsız olmalı.. Kişiler tartışma platformuna kendi kişiliklerini koymamalı.. O konuyla kişilikleri arasına bir sınır koyabilmeli.. Hangi taraftan bakılırsa, karşı tarafın bakışı incitmemeli kişiyi.. Bildiklerini ve hissettiklerini, kendi potasında eriterek koymak her zaman daha uygundur bana göre.. Alıntılar dipnotlar elbet olabilir.. Ancak karşı sorular karşısında paniğe neden olabilir bu bakış açısı.. Ve kişiliğe saldırı olarak algılanır bu panik anında.. [/FONT][/SIZE]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Ayrıca herkes düşündüğünü ve düşünmediğini hatta bu konuyla ilgilenmediğini ve nedenini söyleyebilmeli.. Katılımın çokluğu önemlidir bence.. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Sana özel söyleyeceğim bir şey yok.. Genel bütün bunlar.. Kendime, sana ve herkese..[/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Temel hata herkesin elinde anahtar var.. O anahtarla açmaya koşullanmış herkes tüm kapıları..[/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Uymayınca kilide elindeki anahtar, başlıyor kapıları yumruklamaya, tekmelemeye.. Çünkü eline o anahtar tutuşturulmuş .. Her anahtarın üstünde yüce, ulu yada bilimsel süsler, işaretler var.. İçeri girebilse anlaşacak oysa herkesle.. Bundan kuşkum yok..[/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]İşte benim kavgam bu.. İçerdekiler açsınlar kapıları.. [/SIZE][/FONT]
 
Keşke engellilerin yaşam kavgası engelsiz olarak ötekileştirdiğiniz ötekilerden farklı olmasaydı.
Keşke Türkiye’de yaşamasaydınız demeye dilim varmıyor ama keşke engellilerin yaşamı ülkemizde de Amerika’daki ya da bir Avrupa ülkesindesindeki kadar kolay olsaydı.
Benim hiç gitmediğim Amerika’dan yeni dönen kızımın engellilerle ilgili gözlemlerine ve pek çok Avrupa ülkesindeki intibalarıma dayanarak yazıyorum bu serzenişi.
İyi ki varsınız muhalif arkadaşlar. İyi ki varsınız sesinizi yükseltenler. İyi ki varsınız hayata dahilim, müdahilim diyenler. İyi ki varsınız öteki olmak istemeyenler.
Engelli değilim ama yanınızdayım. Kavganıza dahilim. Haksızlığa ve ötekileştirmeye müdahilim. Laf aramızda sizin adınıza pozitif ayrımcılıktan yanayım.
Fiziksel anlamda negatif olan her koşulun pozitif anlamda desteklenmesi gerektiğini savunuyorum ve bir gün bu kavganın bizim ülkemizde de kazanılacağına inanıyorum.
En azından inanmak istiyorum ve ben de muhalif dostlar gibi inançlarım uğruna çaba sarf ediyorum. Bu çabanın forumlara yazmakla sınırlı kalamayacağını biliyorum.
“Bu böyle olmaz” dediğim koşulları elimden geldiğince düzeltmeye çalışıyorum. Çabalarımın sonuçlarını gördükçe mutlu oluyorum.
Siz varsınız. İyi ki varsınız. İyi ki kavganızdan vazgeçmiyorsunuz ve asla öteki değilsiniz. Ve bir gün bu kavganızı, kavgamızı kazanacaksınız, kazanacağız.
Kavgaya devam;)
 
İki görüş o kadar net ve açıkça ortaya çıktıki, galiba evrensel kavga burada;
-Bir yanda iletişim kurmak ehil işidir.. Gerektiğinde kurulabilir..
-Öte yanda halkın seviyesi çok aşağıda.. Ona bulaşmak bile onun düşmanı olmaktır..

Fakat halk adına karar vermek bize kimin buyruğu? Aydın olmanın temel şartımı acaba?

Kuyucak duygusallığınıı anlıyorum.Ancak sizde biliyorsunuz ki, alt seviyede bir yapıyla üst seviyede bir yapı ileyişim kuramaz.

Eğer kurabilseydi bunun doğada pratiği çok fazla görülebilirdi. lakin böyle, bir örnek dahi yoktur.

Her durumda üst seviyenin alt seviyeyi yönlendirip yönettiği görülür.

Buda alt ve üst arasında çekişme ve kavganın her daim devamını sağlar.

Ama bu zevk veren bir kavga değildir. Dönem dönem her iki tarafıda yaralayan ,acı veren bir kavgadır. Eğer kazanan taraftaysanız güzel olduğunu düşünürsünüz.
Kaybeden taraftakinin neler düşüneceği malum...
 
merhaba

hasan abi önceki yazında posmodernizim alıntı yazısına tahammül edemeyip bana şu suçlamalarla geliyorsun
( benim amacımın seni susturmak olduğunu yazıyorsun. bu suçlama hiç ilkeli deil iletişim kurmak isteyen birinin bakış açısıyla bakarsak

2. suçlaman ise bu gerçekten hiç kabuledilir deyil şunları yazıyorsun ( halk dalkavuğu.. İşte ben oyum Levent. beni halka dalkavuk demekle suçluyorsun ve o yazıyı okuyanların yanılsamasına neden oluyorsun
seni abim olarak daha tutarlı dikkatli olmaya çağırıyorum ileşim adına.

bu forumda sizinle birlite oluşum kendi sağlıksal gurubum içinde olmak ( beni mutlu ediyor )
ben foruma katılalı 1 ay oldu ve biz engellilerin türkiyede örgütlenemeyen hak aramasını bilmeyen anayasal haklarını vatandaşlık haklarını bilmeyen türkiye sistemi kapitalist sistemin istetediği gibi dayattığı gibi kurumların kapısında hak dilenen dilencigibi

aiylesine çevresine bağımlı olan onlardan bağımsız yardımları olmadan hiçbirşey yapamayan tekellerin ( patronların ) sanatcıların nemalarıyla varlığını sürdüren derneklerin peşinde bir oyanı bir buyanı devlet yardımı olmadan sürünen sürünemeyen
içinde yaşıyor olduğumuz sınıflı toplumun bizi dilenciler gibi görmesinden
içinde yaşıyor olduğumuz sınıflı toplumun üst zengin sınıfının ve devletin bazı arkadaşlarımızı dilenci olmak zorunda bıraktığından

bizlere layık olacak sistemin sosyalist sistemin olduğunu bilerek
insanı dilencileştirmeyen temel hak ve özgürlüklerini veren
bizli ötekileştirmeyen barınma beslenme sağlık eğitim kültür sanat vs.
bunlar gibi haklarımızı dilenmemize gerek kalmadan veren sosyalist sistemin ışığında
bizim örgütlenenme ve mücadele etmemiz gerektini bilerek konu başlıkları aşdım forumda rahatsız olan arkadaşlarda vardır başlıklardan rahatsız olsunlar

yani hasan abi benim amacım bu yazdıklarım seni susturmak deil niyetimi çekinmeden ortaya koyuyorum
bizim kavgamızın kapitalist sistemle olması gerektiğini söylüyorum
kişinin kendiyle kavga etmesi için bizi ötekileştirenleri tanıması gerek

yoruldum ekran kılavyesiyle yazıyorum keşke sohbet odamız olsa orda sesli konuşarak ifade etsem kendimi
 
Tekecig.. Kuyucak duygusallığınıı anlıyorum diyerek başlamışsın söze.. Çok güzel, teşekkür ederim..
Fakat sen gerçekçi ve katı olmanın gereklerini sıralamışsın .. Hatta doğal olduğu için zorunluluğunu ve kaçınılmazlığını.. Sonuçlarının acıtıcı olabileceğini de eklemişsin .. Üst seviyenin alt seviyeyi yönlendirdiğini anlatmışsın..
Hatta her daim kavganın alt ve üst seviye arasında olduğunu belirtmişsin..

Şimdi ben ne diyeceğimi şaşırdım inan.. Konumuz Aydın ve entelektüellerle halk arasındaki iletişim sorunu idi.. İletişim kopukluğu idi .. Hatta kavram kargaşası yüzünden iletişim sorunu öyle boyutlara varmıştır ki yapılan çalışmalar düşmanlığa yardım eder diye iddiada bulunmuştum ..

Şimdi seninle nasıl iletişim kurabileceğiz? Senin anlatmak istediğin alt ve üst seviye arasındaki kavga sınıfsal bir şey midir? Yoksa Aydın yani üst seviye bilince ulaşan insanlar ile halk yani alt seviye insanlar arasındaki kavgamıdır?
Yada ben bi şeyleri kaçırdım mı? Yada sen üst seviyeye saflarındasın da kaderinize razı olun mu diyorsun?

Ben kendimi alt üst yada başka bir yerlere koymuyorum .. Burası engellilerin olduğu yani bilincin minumum seviyede olduğu kabul edilmiş bir yer.. Başka yerlerden buraya bi şeyler taşıma gayreti içinde değilim.. Benim gayretim buradaki insanlara kavga etme duygusunu anlatmak.. Onları buna ikna etmek..
Diğer insanlarla iletişime geçmek gerektiğini anlatmak.. Kendi kapılarımızı açmamız yada kırmamız gerektiğine inanmalarını tartışmak.. Ben kendimi bu insanların içinde görüyorum.. Hissen yada duygularımızla, istersen telepati diyebilirsin, onlarla daha iyi iletişim kuruyorum .. On beş kitap okudum diye kendimi üst seviye bilinç içinde olanlar içinde saymıyorum.. Onları engellilik temelinde red etmiyorum.. Üst seviye bilinçlerinden kaçıyorum onların.. Onlar dediğim tüm inanç ve ideoloji gurupları.. Militanlar ve her derde deva ilaç reçeteleri gibi düşünceleri cebinde taşıyanlar.. Tek bir insan kalmadı onların ulaşabildiği.. insanlar onları aramakta bulmakta . Onlar geleni bile kaçırır.. Biz engellilere gelince, bizde bulacağız birilerini .. Bize yakın olanı ..
Fakat bi şartla; Kendinden utanmadan, ezilmeden .. Eşit olduğumuzu inanmaları şartıyla .. Aramızdaki fark sen bilinç taşıyorsun .. Ben kapılarımızı açmamız gerektiğinden bahsediyorum .. Sence var mı aramızda iletişim? Ya da fark ne?

Levent sanırım sana da seslenmiş oldum bu arada.. Kendinden olanla tartışalım diye arada bir üzerine gelirsem darılmaca yok.. Hiçbir insan tek bir kerede anlatamaz zaten içindekileri .. Bu uzun soluklu bir mücadele olacak.. İstediğin kadar kısa yada uzun yazabilirsin.. Ama bir kerede değil..
 
Sayın leventsarıtaş
Kavgaya yanlış yerden bakıyorsunuz ya da siz hala aynı yerde misiniz demeyeceğim ama niye sisteme takılıp kalıyorsunuz.?
Sistem her ne olursa olsun o sistemin içinde örgütlenme ve mücadele de mümkündür ve mevcut olan sistem her ne olursa olsun, hak verilmez alınır.
Sosyalist sistem denendi, olmadı, yürütülemedi ya da ütopik anlamda hiç var olmadı bile.
Ben artık insana layık olacak sistemin sosyalist sistem olduğunu düşünmüyorum.
Her ferdin olmasa bile çoğunluğun refah içinde yaşadığı, hak ve özgürlüklerin korunduğu sistem, adı ne olursa olsun iyi bir sistem. Bunun sadece sosyalist bir düzende mümkün olacağını söylemeyeceksiniz herhalde. Sorun o güzel sistemin bizde bir türlü olamaması, oturtulamaması.
Söylemek istediklerimi bu kadar kısa bir yazıyla anlatabileceğimi sanmıyorum ama uzun uzun yazmayacağım. Hatta tek bir cümleyle: ben artık sistem masallarına inanmıyorum.
 
kuyucak ,

Ben toplumu bir piramit gibi kabul ederim.Piramitin zirvesinden aşağıya doğru her basamak bir toplumsal sınıfı temsil eder.

Aynı basamakta olmayan kişiler birbirlerinin ne demek istediğini anlamazlar. O yüzden sınıflar kendi arasında iletişir. Bir üst basamaktakilerin sevk ve iradeleriyle hareket ederler.Bir alt basamaktakileri ise yönlendirirler.

Şimdi bu görüşlerim bazı kimselere faşizm gibi gelebilir.Fakat ilgisi yok bu doğal gerçeklerle alakalı.

Sosyalizm ve kapitalizmin çatışması bu piramitin şekliyle alakalıdır.

Sosyalistlere göre piramit çok yüksek olmamalı ,basamak sayısı mümkün olan en alt seviyede tutulmalıdır.

Kapitalizm ise piramitin inşasında mümkün olan en yükseğe kadar çıkılmasını ister. Böylece çok büyük bir kitle zirvenin güdümünde kalacaktır.

Senle ben birbirimizi anlıyoruz demekki seviye sorunumuz yok.

ama birbirimizi anlayamacak olsaydık nasıl iletişebilirdik?
 
Bak şimdi daha iyi anlaştık tekecig senle..
Seni anlamaya başladım.. Ancak düşüncelerini kabul ettim anlamına gelmesin..
İlginç geldi.. Orijinal geldi.. Geliştir bence bu düşünceyi..
- Piramitlerde benim bildiğim yüzlerce basamak var.. Toplumu epey dilimlemek gerekecek ince ince sınıflara ayırmak için..
-Engellilerin yeri sanırım en altta.. Varmı bizden altta olan?
Onların bir üstünde olan kim olabilir diye düşünüyorum ama bulamadım.. Yani engelliler bir üst merdiven için kimlerle savaşacak?
-Birde benim durumum var.. Ben bu modele uymuyorum.. Ne kabul edersem edeyim kendimi, bir altımla yada üstümle girişmem mücadeleye.. İlla karar verici ile kavga ederim.. Onun gücünü paylaşmaya çalışırım..
Fakat genede düşüncelerin ilginç ve orijinal.. Sanki Doğal seleksiyonun felsefi versiyonu.. Faşist demem ben o yüzden.. Sana kolay gelsin çalışmalarında..
 
Sevgili Tekecig,
Sizin son yazınızı okuyunca, bir zamanlar birebir (tek öğrencisi olarak) “siyasal iletişim” dersi alma şansı bulduğum değerli bir hocam vasıtasıyla öğrendiğim klasik elitizmin temsilcilerinden “Vilfredo Pareto” geldi aklıma.
Adam 1848 – 1923 yılları arasında yaşamış İtalyan bir iktisatçı ve sosyolog. Faşizm konusunda hiçbir günahı olmadığı halde Faşizmin babası olarak anılıyor. Aşağı yukarı sizin söylediklerinizi söylemiş. İlgilenirseniz, Doğu Batı Yayınlarından Türkçe’ye çevrilmiş: “Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü- Kuramsal Bir Sosyoloji Uygulaması" adlı bir kitabı var.
Sosyalistler ve komünistler duymasınlar ama laf aramızda ben de sizin gibi (ve elitizm teorisyenleri gibi) çok büyük bir kitlenin zirvenin güdümünde kalmaya mahkum olduğunu düşünüyorum. İstediğimiz kadar kıçımızı yırtalım, bu gerçekten kaçış yok.:(
Eski komünist ve sosyalist ülkeler de komünist elitler tarafından yönetiliyordu. Aksini iddia edenin alnını karışlarım.:D
Pareto’nun analizinde en çok hoşuma giden nokta; şans ya da yetenek yoluyla piramidin üst basamaklarına tırmanabilenleri göz ardı etmemesi olmuştu. Amiyane bir tabirle mealen: Yürü oğlum tekecig, (ya da X şahıs) kim tutar seni:)
 
Sevgili empatizan,yazını çok bilimsel yazmışsın,:)okurken büyük bir keyif aldığımı söylemeden geçemeyeceğim:):)
Yaşamdaki kavgayı senin kadar güzel özetleyebilecek kimseyi tanımıyorum şu gezenimizde;)
 
Uzuuun zamandır hiç kimseden hiçbir konuda iltifat almamıştım sevgili Şehribanu.
En kısa zamanda görüşelim, size dört başı mamur bir sofra donatayım. Bu konuyu daha detaylı konuşalım. :)
Sefgiler (sevinçten dilim dolaştı:))
 
Üst Alt