arkadaşlar, ankarada ki eyleme katıldım, gözlemlediklerimi sizlerle de paylaşmak istiyorum.
1) engelli kardeşlerimiz arasında koordinasyon tek kelime ile sıfır.
2) malesef toplumun büyük kısmında olan dinlememe, söyleneni anlamama aramızda daha bi yaygın. mesela ankara metrosu ile ineceğimiz durağı (ankara dışından gelenler için) kesinleştiremedik bi türlü. bir grup mta'da indi bi grup milli kütüphanede filan
3) gezi parkı direnişini hemen hemen hepiniz hatırlarsınız. o direniş eylemlerinde ki yegane eksiklik kitlenin kendi liderini çıkaramamasıydı. işte aynı sorun biz engellilerde de fazlasıyla mevcut. isminde engelli kelimesi geçen beki yüzlerce dernek vardır türkiyede, hangi dernek veya vakıf engellilerin hakları konusunda başarılı girişimde bulunabilmiş?
4) hala bir çok engelli platformunda mevcut iktidara yaranarak iş yürütebileceğini, engellilerin sesini duyacağını sananların olması. şunu inkar etmiyorum ki; engellilere sınavla devlet memurluğu kapısını mevcut iktidar açmıştır ancak yine aynı iktidar ve bakanı 24 aralık 2018 tarihinde ki atama törenlerinde söylemiş oldukları sözleri söylememiş gibi yapmaktadır. bir diğer nokta da ülkenin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik tablo sebebi ile iktidar; işçi, memur, çiftçi, emeklilikte yaşa takılanlar, iç ve dış terör faaliyetleri, cari açık, artan işsizlik, durağan ekonomi gibi bir çok sorunla boğuştuğundan sağlıklı vatandaşlarına bile kulak tıkamışken biz engellileri duyacağını ve önemseyeceğini düşünmek sadece saftorikliktir.
5) eylem sırasında aramızdan seçilen 3 temsilci (kim kimi neye göre seçti onu da bilmiyorum ama) ve en önemlisi konfederasyon başkanı açıklama yapmadan ortadan kaybolarak engellilerin haklarını arama konusunda yetkili olan kişiye bile güvenmememiz gerektiği ortaya çıkmıştır.
6) daha önceden bakan ''31 ekime kadar ilgili kurumlardan engelli kontenjanları ile ilgili listeleri göndermelerini istedik'' tarzı bi açıklama gelmişti. bu açıkamaya istinaden; kasım ayı başında (aslında böyle bi liste personel dairesi başkanlığında mevcuttu ama ilgili kurum lağv edildi) listeye göre atama yapıp yapmayacakları belli olacaktır. atama listelerinin kasımın ikinci haftasında yayınlanmasını, üçüncü ve dördünce haftasında tercihlerin alınmasını ve 3 aralık dünya engelliler gününde tercih sonuçlarını açıklayarak ''bakın 2019'da söz verdiğimiz gibi atamaları yaptık'' diyerek şov yapmalarını bekliyorum.
7) şu an da bir tür ''cambaza bak'' oyunu oynanıyor. çünkü aralık 2018'de ki ortaöğretim, ön lisans ve lisans kadrolarının çoğu diyanet işleri başkanlığına ayrılmıştı ve atama şartı olarak da imam hatip lisesi mezunu olmamız isteniyordu. bu adaletsizliğe karşı hiç bir söylem geliştirilmedi. devlet ''engelli kamu personeli seçme sınavı'' yapmıyor da ''engelli imam-hatip mezunu seçme sınavı'' yapıyor sanki. eğer diyanete ayrılan kadrolar düşürülmezse veya diyanete atanmak için imam hatip mezunu olma zorunluluğu kaldırılmazsa isterse tek seferde 100.000 kişiyi atasınlar, yine açıkta kalma ihtimalimiz var demektir.
8) bana göre en büyük adaletsizliklerden biri de devlet korumasında olanların atamalarında yapılıyor. zira bir çoğumuz farklı eğitim durumlarına sahibiz ama hepimiz engelliyiz ve eğitimi yarıda kalan bir çok engelli var (en başta da ben) eğitim hayatımızı zorlayan fiziksel, ruhsal engellerimize rağmen bir sınava girdik ve atanma hakkı kazandık. ancak devlet korumasında olanlar ve/veya yetiştirme yurdunda büyüyen vatandaşlarımız herhangi bir sınava girmeden kura yöntemiyle devlet kurumlarında işe başlıyorlar. ya devlet korumasında olanlar için ayrı sınav açılmalı ya da devlet korumasında olanlara uygulanan pozitif ayrımcılık engelli vatandaşlardan mahrum edilmemelidir.
fikirlerimi anlatmaya çalıştığım bu yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
sevgiyle kalın.