bu olgunun da adı: pasif ötenazidir
Neden bilmiyorum Cengiz Çavdar’ın ölümü öyle bir ok gibi saplandı ki yüreğim kanıyor, olmasaydı sonu böyle: gençliğine yakışmadı ve belki de en cok bu koydu içime. Ama hayır umudun ölümü içimi asıl yakan, umudun bir yalana bile bile kurbanı… Elbette ki konu çok katmanlı ve derin. Öncelikle bu olumsuz olgu bilimin cesaretini kırmamalı ki Cengiz Çavdar’ın ölümündeki misyon amacına ulaşsın. Organ bağışçıları insanlara ölümüne umut olduklarını görerek, organ bekleyenlere son bir sevinç bağışlamaktan geri durmasınlar demeliyim.
Fakat asıl değinmek istediğim “ne olmalıydı” sorusu? Netten resmini buldum ve gözlerine bakarak adeta onun düşüncelerini algılamaya, yüreğine dokunmaya çalışıyorum! Biliyorum bunu yasarken yapabilmekti aslolan, birkez olsun hüznüne, beklenti ve acılarına ortak olmak; neye yarar… Yüreğinin boğulasıya boğazında düğüm söylenemeyenlerine yankı olmak, onu hayatta tutabilmek isterdim.
Sizce ölüm yaşamın gerçeğiyken vicdanımız neden bunca kanıyor dersiniz? Bir engelli olarak hep derim “ben engellenenim” yada “benim engelim toplum” vs, bir ömür engellemeyi yaşamak, ironiktir bir de utanmadan size mahkum olarak bakılması (ki mahkum eden aslında mimari vs erişilmezlikleriyle yine içinde bulunduğumuz toplumumuzdur) çekilir dert değildir bilirler. Bu yüzdendir ki bizlere hem acırlar hem de korkuyla uzak dururlar; kendi çelişik vicdansızlıklarıyla yüzleşecek cesaretleri olmadığı için, kolaya kaçarak bizleri esarete mahkum etmek daha kolay olduğu için. Bilmezler ki oysa c/esaretle, cesaret arasında yalnızca tek harflik bir adım farkı vardır.
Aslında bu olgunun da adı: pasif ötenazidir. Evet ister Cengiz Çavdar, ister ötekileştiren tutumuyla toplum ve isterse doktorlarımız olsun; bu üçlü saç ayağı pasif ötenaziyi (pasifcede olsa…) onaylamıştır. Cengiz Çavdar ölümüyle bize bir seyleri sorgulatmalı: 1. Neden bir insan neden hayatıyla kumar oynar? Çünkü toplum tek tip insan sevdasında. Oysa bizim kendimizle değil, kulaklarımıza böyle yasamaktansa öl diye haykıran, bunu bilinç altımıza kazıyan toplumla sorunumuz! Kol bacak, böbrek kalp vs gibi hayati organlar değil. Yeter ki yasamda fırsat eşitliği hak görülerek gereği yapılsın. Kendilerine layık gördükleri güzeli/ değeri bizlere de layık görebilsinler. Bu açıdan ilan ediyorum ki, işte asıl katil, katillerimiz bizleri öteleyerek ölmeden mezara koyan toplumumuzdur. Engelli olmak zenci vs olmak gibi doğal bir durumdur iyileştirilmesi gereken bir hastalık değil. Bizlerde hasta değiliz. Neden hep onlar gibi olmaya itiliriz? İşte sonucu aynada yüzlerinize bakarak ben masumum diyebilir misiniz? 2. Eşit yaşam koşuları içinde yasamak size haktır da, bizlere bunca engel müstahak mıdır? Sizler cansınızda bizler patlıcan mıyız? Neden aranızda değiliz? Aynı otobüse binemeyiz? Aynı kentte bağımsızca bizleri bakışlarınızla vs tenkit etmeden gezemeyiz…
Neden sevip sevilmek gibi en temel ihtiyaç bile bize gelince çok görülür… daima biryanımız aç, yoksun ve yorgun duvarlarımızın ardına itiliriz? Neden engelimiz asıl işkencemiz, engelimiz siz toplumun bireylerisiniz? 3. Bir can bilimin hırslarına alet edilmemeli idi. Bence bu sonuç yüzde 80 öngörümüştü. Ha şunu deyim, biri bana bu umudu verse, bende ölüme yatarım ki bunu doktorlar da biliyordu . Somut bir olayda tavır çok önemli. 85 yaşındaki dedem bile “yavru bunlar fidan mı aşılıyor, yoksa yama mı yapıyor? Fidana bile dört aşı yapınca ikisi, üçü tutmaz demişti. (bilim etiği bu mu ben tıp fakültesi calısanıyım doktorlar yerine göre soğuk kanlı ve eğitimli katillerdir: görünmeyen yüzü de aralayın bi bakalım derim) Yani diyorum ki etikte, aslolan hayattır ve tıp/ toplum engeli hastalık değil de yasamın renkleri olarak görerek, normal kucaklaşmasını artık öğrenmelidir. Yani ben neden yürümek yada güzel vs olmak zorundayım, bunu asla anlamam?
Neden kategorize edilir insan, neden tek bir forma sokulmaya çalışılır? Hani genlerine bakılsın yararsızsa öldürülsün söylemi var ya: işte aslında bu söylemin yaklaşık benzeşimleri toplumumuzun bilinç altında hep var ki bu da onlardan biri...
Özetle bu umudun sömürüsünde de son nokta, çarpıcı bir örnek. Bu gün tv haber türkde konu bi doktora soruldu: “Ölümle sonuçlansa da dünyada bir ilktir, buna değer dedi.”
Yani bilim üretmeyen biz, bilimi ... da ilkiz öyle mi? Yorumsuz deyim artık neyleyim.
Organ naklinde üniversiteler arası rekabet mi Şevket Çavdar