Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Dün Şevket Çavdar’ın bir Hayatı Vardı; Bugün Yok. NEDEN? [Tartışma]

Bülent, haklısın, özellikle meselenin medyada ele alınış şekliyle avını öldürmeden yiyen sırtlanların gözlerindeki ifade neredeyse tıpatıp aynı. Onların meseleyi ele alış şeklinde etik bir boyut olmadığı gibi meselenin gerçekleştiği sosyolojk çerçeveyide hastanın, donor ailesinin psikolojilerinde pek umursamadıkları açık.

Doktorlar uzun zamandır içinde yaşadığımız sistemin temel kodlarını benimsemiş görünüyorlardı. Hastaları yardımcı olunacak özneler olarak değil de kendilerini ekonomik sosyal alanda belirli statülere yükseltecek nesneler olarak görüyorlar. haklısın içinde yaşadığımız ekonomik kültürün yıkıcı kodları onların da davranışlarını, mesleklerine bakışlarını şekillendiriyor.

Ve yine haklısın, postmodern toplumun yegane tapınılan putu artık "bedendir". Postmodern toplumun "post-putperestliği" de denilebilecek bu "güzel-genç-beyaz-sağlıklı-zayıf- bedene tapınma hali bu kalıplara uymayanların üzerinde bir baskı olduğu kadar kendilerine yabancılaşmalarının da en önemli sebebi. Artık her yanda gördüğümüz bedenlere benzemek için arzularımız kışkırtılıyor. Ve kendimize, ne kadar normal olduğumuza dair algılarımız da bu standartlar üzerinden belirleniyor. Bu standartlara uymak için herşeyi yapacak hale geliyoruz. Tıpkı bu haberdeki arkadaşımız gibi...

Bunlar büyük oranda doğru. Doğru ama kardeşim, sanki biz bir şeyleri yine de es geçiyoruz. Şevket Çavdar bir insandı. Özlmleri hayalleri vardı. Onun kendi bedenine yaklaşımını sadece içinde yaşadığımız bu kültürel kodlar mı şekillendirdi? Bunun cevabını verirken kendimizden bence bu kadar emin olmamalıyız. Onun hayalleri özlemleri onu bir risk almaya itmiş olabilir. İçinde yaşadığımız sistemin bizim kendimize bakışımızı şekillendirmek istediği standartlardan bağımsız olarak, bu arkadaşımız insanın doğasında var olan yürümek, oynamak, kucaklamak gbi onlarca eylemi hayatında bir kez olsun yaşamak için karşı konulmaz bir arzu duymuş olamaz mı?

Doktorların ve medyanın onun bu arzusunu nasıl kullandığı, manipüle ettiği sorunu ayrı bir mesele. Ama her sakatlığından kurtulmak isteyeni içinde yaşadığı sosyal yapıyla şekillenen bir kukla gibi görmek fazla determinist, katı yapısalcı bir yaklaşım değil mi? Tekerlekli sandalyede yaşamını sürdürenve içinde yaşadığımız sosyo kültürel kodların gayet de bilincinde bir arkadaşın olarak sırf özgürce dağlarda dolaşabileyim diye (evet en büyük hayalim dağlarda, ormanlarda, derin vadilerde kaybolmak Ortaköyde sağlıklı bedenimle piyasa yapmak değil...)ciddi risk içeren bir operasyonu kabul etsem beni de aynı şekilde sistemce kandırılmış bir mağdur olarak mı sunacaksın? Bence bu konuda alınan riskleri değerlendirirken doktorların ve medyanın meseleye bakışından bağımsız olarak sakatlığın bedendeki yansımaları üzerine her bireyin ayrı şeyler tecrübe ettiği gerçeğini de bir kenara not etmeliyiz...Çünkü her iyileşmek isteyen sakatı yönlendirilmiş bir isteğe boyun eğmekle suçlamamız gerekebilir. Bana göre eksik bir yaklaşım bu da..
 
Allah rahmet etsin. bence söylenecek tek kelime kardeşimizi kobay olarak kullandılar.
 
hastanin donor ailesinin psikolojilerini umursanmadigi iste bu tamda sosyal bilimerde soylenecek deyim:eek: dogru ya dogru
ayrica hastane deneyimi olanlar bilir hasta kabul etti imzaladi falan filan iyide okutmaya bile bekleyemeyen sabirsiz mustahdem calisanlari ne dersiniz
hic hic sanmam ilkokul mezunu koyde yasayan sevkete sen olebilirsin deyipte soyleyeni
allah universite hastanelerine bilhassa egosu tavan yapan bu hastaneye dusurmesin kimseyi ordaki ameliyat hasta muayene tedavi tedrisatini iyi bilwen olarak diyorum
 
ya arkadaşlar nasıl olsun engellerin umutları yeşemiyor diye yazmışsınız bu arkadaşımızında iki kolu yok allah yardıımcısı olsun
 
[FONT=Verdana]PEGASUS doğru söylemişssin. sakatlığından kurtulmak isteyen herkesi toplumsal yapının kuklası diye yaftalayamayız. benim yazdığım yorumda özellikle belirtmiştim. kimsenin duygu zabıtası olamayız. sakatlık kişiyi sınırlar ve hatta sakatlık acı verir.bu acı hem kişinin yitirdiklerinin ve yaşadıklarının psikolojik sıkıntısı hem de somut, fiziksel bir acıdır. sakatlık bir yönüyle bireyseldir. sosyal model bakış açısıyla sakatlığın bu yönü pek örtüşmese de sakatlık kişiyi yorar,zorlar, baskılar ve bağımlı kılar. içinde bulunduğu koşullar nedeni ile hayallerini yerine getiremeyen kimse risk alıp, hatta hayatını bile riske atıp hayalleri peşinde gidebilir. şevket hayallerinin peşine mi düşmüştü yoksa sakatlığın yarattığı acıdan kaçmak mı istemişti bilemeyiz. şevket'in yakınların gazetelere yansıyan beyanlarında okuyoruz; şevket sağlam olursa askere gitmek ve kamyon şoförü olmak istiyormuş. şevket hakkında yorum yapmak benim harcım değil. şevket özelinde konuşmayı da olayın hususiyeti nedeni ile etik olarak doğru bulmuyorum.

ama bu mantıkla devam edeceksek herkesin hayalleri, arzuları olduğu gerçeğinden hareket ederek kendi bedenine zarar verebileceğini, dönüştürebileceğini bu yönde hayatını riske atmasının doğal karşılanması gerektiğini söyleyebiliriz.bedenimizden memnun olup olmamak. eğer bu beğeni içten geliyor ve toplumun-bilinçli veya gayri iradi- baskısıyla belirlenmiyorsa... ki böyle bir ön kabul toplumsal bir canlı açısından mümkün değil. [/FONT]
[FONT=Verdana]kişinin -bueğilim nereden gelirse gelsin- bedeni üzerinde tasarruf etme hakkı olduğunu kabul ediyorum. kişinin bedeni üzerindeki tasarruf hakkını yok saymanın seçkinci olduğunu düşünüyorum. (buradaki kişi ergin ve akli melekeleri yerinde) bununla birlikte kişilerin hayallerinin arzularının nasıl şekillendiği de tartışılmalı.[/FONT][FONT=Verdana]toplumsal algı-kültürümüz- nasıl düşündüğümüzü, nasıl hayal kurmamız gerektiğini şekillendiriyor. sakatlığın yarattığı algı, toplumun baskın kısmı tarafından belirleniyor. toplumda baskın olan, egemen olan erkek egemen kültür. bu bakış açısı ile güzelleşmek için bıçak altına yatanlar, kaslı vücuda kavuşmak için,içinde ne olduğunu kimsenin bilmediği ilaçlar alanlar mevcut. biz sakatlar arasında da hayata karışmak yerine dışarıda kalmayı tercih eden, rehabilitasyon merkezlerinden çıkmayanlar ve ölümü bile göze alanlar var. bunun başlıca nedeni bu halde -insanın sakat haliyle- yaşamanın mümkün olmadığı, mümkün olsa bile değersiz, ya da yarım, hasbelkader, sürüklenerek olduğu değer yargısı. eğer sakat birey insanca bir yaşama kavuşur, sosyal güvenlik sistemi içinde sosyal yardım ve sosyal hizmetlerden gerektiğince yararlandırılır, ayrıca sakatlığın üzerine çullanmış sağlamcı toplum baskısı yıkıldığında sakat birey de özgür olacak ve işte o zaman pegasus hayallerin peşinde ölümü göze almak bu denli yargılanmadan yadırganmadan cesaret adıaltında görülebilir derim ben.

son olarak devlet destekli -sgk ödemeli- bu çeşti operasyonlar ile büyük meblağların tıp sektörüne akıtılması yerine sosyal devletin sakat bireyin yaşam koşullarına dönük iyileştirici hizmet sunması gerektiği görüşümü tekrar etmeliyim. [/FONT]
 
Başkalarına muhtaç olmamak ,Kendi yaşamını kendisi idame ettirebilmek..Özgülük böylesine önemli bir olgudur..Ölümü bile göze alacak kadar..
 
bu olay sadece bir kumandan ibarettir bunlar insan hayatı üzerine bir kumar oynadılar ve bunu kaybettiler işin içinde rekabet ve reklam da var tabi biz yapalım eğer başanınsak adımızdan söz ettiririz herkes bizi konuşur bizim ülkemizde birşeylerin yolunda gidebilmesi için dişiplin şart Allah yardımcımız olsun
 
hepimiz bazen hüzünlenip bu halden kurtulmak için herşeyi göz önüne almayı düşünmedikmi ? ölümü halimizden aşşağı koyup küçümsedik o sonsuz karanlığı küçümsemek bence en büyük hatamız bu hatamızı düşünmemiz lazım eminim bu kardeşimizede olası riskler söylenmiştir bu yönden düşündüğümüzde suçlayacağımız kişi yok başka yönden düşündüğümüzde bu düşüncedeki insanlar kobay yapılmak için biçilmiş kaftan bu kardeşimize sırasıyla iki kol nakledilebilirmiş sonrada zamana yayılarak belki 1 sene sonra bacak naklide yapılabilirmiş sadece dünya rekoru kırmak için bu kardeşimizi harcadılar burda biz özürlüler içinde bir ibret var tıp dünyası içinde bu olaydan ders alınması lazım bu olay biz özürlüler için acı bir ibrettir
 
Son Söz : Kolları Bacakları Yoktu belki ama Yaşıyordu İnsandı,Kol ve Bacakları oldu yada olmadı ama şuan YOK ve TOPRAK oldu..
 
ben burada bir kabahat varsa bunun sadece doktorlara ait olduğunu düşünmüyorum. belli ki şevket çavdar tüm riskleri göze almış. şevket çavdar olayında anlamadığım, doktorlar hayati tehlikesi olmayan birinin önüne, bu kadar büyük bir riski nasıl koydular ve bu riski kendi üzerilerine nasıl aldılar inanılır gibi değil.

fakat bu olaydan sonra bile aynı riski göze alırım diyen insanlar var Pazar Şevkete en çok onlar üzüldü ZAMAN

Şevket Çavdar'ın kalbi, çift kol ve bacak naklini kaldıramadı. Ölüm haberi, en çok da engellileri üzdü, hayal kırıklığına uğrattı. Bu üzücü olay, meslekî rekabet tartışmalarını da beraberinde getirdi. Peki, organ nakli hakkında engelliler ne düşünüyor? Yeni bir kol ve bacak için ölüm riskini göze alabileceklerini söyleyenler de var, reklama alet edildiklerini düşünerek "Halimizden memnunuz!" diyen de.
İki kolu ve bacağı olmadığı halde hayat dolu biriydi. Arkadaşları, onu hiç suratı asık görmemişti. Hep gülüyordu. Belki de bu ruh halinden cesaret alarak Hacettepe Üniversitesi Hastanesi'nden gelen organ nakli teklifini kabul etmiş, ameliyat sırasında doğabilecek risklerin yazılı olduğu sözleşmeyi tereddütsüz imzalamıştı. Ameliyat masasına uzanıp narkozu almaya başlayınca, yürüyüp koşabileceği günleri düşünüp mutlu oldu. Acı haber ise her zamanki gibi gecikmemişti. Nakil sonrasında kalbine yenik düşmüştü Şevket Çavdar. Hepimiz üzüldük ama engelliler ve aileleri derinden sarsıldı. Aileler, günlerdir yüz ve kol nakillerini konuşuyor, oğulları ya da kızları için de bir umut ışığının doğması için dua ediyorlardı. Başarısız gerçekleşen bu operasyon sonrasında ise hayalleri yıkıldı ve kafalarındaki soru işaretleri biraz daha arttı.

Şevket Çavdar'ın ölümü, mesleki rekabet tartışmalarını da beraberinde getirdi. Hacettepe, Akdeniz Üniversitesi'nden gelen başarılı çift kol nakli haberlerinden hemen sonra harekete geçmiş, yeni bir ilke imza atmak için kolları sıvamıştı. Ama beklenen olmadı. Bunun üzerine Sağlık Bakanlığı ve savcılık harekete geçti. Şimdi bir hata ya da ihmalin olup olmadığı araştırılacak. Gelişmeleri yakından takip eden engelliler arasında ölüm riskine rağmen organ nakline sıcak bakan da var, "Ben böyle yaşamaya alıştım. Yeni kol ve bacağa adapte olamam." diyerek karşı çıkan da. Hepsi de hayatlarının bir döneminde isyan etmiş, "Neden ben?" diyerek kaderi sorgulamış. Daha sonra ise tevekkül ederek şükretmeyi öğrenmiş. Kendilerinden daha kötü örnekleri görünce hayata daha sıkı bağlanmışlar.

"Doktorlar kobay arıyor"

Kadir Erdoğdu, hayvanları otlatmak için gittiği meraya iki kolunu da bırakarak dönmüş. Yaşı çok küçük olduğu için oynadığı plastik kutunun mayın olabileceğinin farkına varmamış. Sadece elleri kopmamış, yüzü ve gözleri de büyük zarar görmüş. Memleketi olan Kars'tan ayrılmak zorunda kalmış. İstanbul'a gelerek işportacılık yapmış. Bir taraftan da futbol oynuyormuş. İyi bir oyuncu olduğu için hızla yükselmiş. Manisa ve Kocaelispor'da top koşturmuş. İstanbul'a döndüğünde Beşiktaş Engelliler Spor Kulübü çatısı altında futbol hayatına devam etmiş. Şimdi kulüpte yöneticilik yapan Kadir Erdoğdu, farklı hastanelerden organ nakli teklifleri almış. Organ nakillerinin hastaneler arasında bir rekabete alet edildiğini söyleyen Erdoğdu, "Şevket Çavdar, benim uzun bir süredir dostumdu. Hayat dolu bir insandı. Hacettepe Üniversitesi Hastanesi'nden 7 ay önce bana da teklif geldi ama ben kabul etmedim; çünkü bazı doktorlar kendilerine tabiri yerindeyse 'fare' arıyor. Bazı özel hastaneler uçak paranızı karşılıyor, size para teklif ediyor, üzerine bir de ücretsiz ameliyat ediyor. Ben ameliyat sonrasında kollarını sağlıklı bir şekilde kullanan bir hasta görmezsem böyle nakillere evet diyemem." diyor.

"Ucunda ölüm bile olsa ben hazırım"

Ayşe Işık, 5 yaşındayken iki kolunu da memleketleri olan Mardin'de biçerdövere kaptırmış. Bu elim kaza, ruhunu derinden sarsmış, aylarca kendini odaya kapatmış. Gece yatmadan hep, "Allah'ım yarın sabah uyandığımda kollarım olsun." diye dua edermiş. Biraz daha büyüyüp aklı ermeye başlayınca hayatı sorgulamaya başlamış. "Benim başıma neden böyle bir kaza geldi?" sorusu uzun bir süre zihnini meşgul etmiş. Annesi, elleri yerine ayaklarını kullanmayı öğretmiş. Daha da ileriye giderek ayaklarıyla resim yapmaya bile başlamış Ayşe. Bugüne karar 20'ye yakın sergi açmış. Avrupa'daki organ nakli ameliyatlarını yakından takip eden Işık, Fransa ve İngiltere'den başarılı ve başarısız ameliyat örnekleri veriyor. Tek hayalinin organ nakli olduğunu, ölüm riskini de göze alarak böyle bir ameliyata girebileceğini söylüyor.

"Protezime çok alıştım, ölümü göze alamam"

Coşkun Turan, 1991 yılında bacağını kaybetmiş. Kardeşiyle trene binmiş o gün. Kapıların açılmasıyla birlikte trenden inmeye çalışmış. Tam bu esnada bacağı trenle peronun arasına sıkışarak kopmuş. Gözlerini hastanede açmış. Futbolla yatıp futbolla kalkan daha 16 yaşındaki bu gencin de ağzından diğerleri gibi isyan cümleleri dökülmüş ilkin. Daha sonra bu kazanın bir imtihan olduğunu düşünmüş ve sabretmeyi öğrenmiş. Ailesinin de desteğiyle futbola devam etmiş. Engellilerin katıldığı turnuvalarda birden fazla birincilik kazanan Turan, "Protezimin gerçeğinden hiçbir farkı yok; çünkü 20 yıldır kullanıyorum. Bu yüzden organ nakline de pek sıcak bakmıyorum. Ben spor yaptığım için sosyal hayattan hiç kopmadım. Her halime şükretmeyi de öğrendim; çünkü tren kazasında iki bacağım da kopabilirdi..." diyor.

"Yaşım genç, nakil tekliflerine açığım"

Halil Atalan, geçtiğimiz yıl bacağını kestirmek zorunda kalmış. 2007 yılında liseye giderken bir gün sol dizi ağrımaya başlamış. "Birkaç gün sonra geçer" diyerek önemsememiş. Beklediği gibi de olmuş, ağrısı sızısı kalmamış. Ağrıları birkaç ay sonra tekrar nüksedince bu kez doktora gitmiş. Diz kapağının filmini doktora gösteren Atalan, acı gerçekle yüzleşmiş. Bacağında kemik tümörü olduğu için hemen kemoterapi tedavisi alıp gecikmeden de ameliyat olması gerekmiş. Ameliyat olduktan sonra bacağı güçsüz kalmış. 4 yıl boyunca çok sayıda operasyon geçirmiş. Bacağı enfeksiyon kaptığı için aylarca hastanede yatmak zorunda kalmış. Protez kullanıp spor bile yapanları görünce radikal bir karar alarak bacağını kestirmiş. Atalan, yaşı genç olduğu için organ nakline sıcak bakıyor.

"Tevekkülü öğrendik, halimizden memnunuz"

Canan Kılıç, Mürsel Aktaş ve Tevfik Alakazlı'nın hikâyeleri farklı olsa da yaşadıkları sıkıntılar aynı. Lise öğrencisi Mürsel Aktaş, çocukken bir kamyonun altında kalarak iki bacağını da kaybetmiş. O günden bu yana iki ayağında da protez var. Ama bu durum, onu hayattan koparmamış. Şimdi üniversiteye girebilmek için yoğun bir şekilde ders çalışıyor. Canan Kılıç, 6 yaşındayken kolunu kırmış. Yanlış bir şekilde alçıya alınan kol, aynı gece kangrene çevirmiş. Ve ertesi gün kolu kesilmek zorunda kalmış... Tiyatro oyuncusu Tevfik Alakazlı ise 10 yaşında kolunu yüksek gerilim hattına kaptırmış. 10 ameliyat geçirmiş. Ertesi yıl da protez kullanmaya başlamış. Yaşananlar onlara belki de en çok 'tevekkül' etmeyi öğretmiş. Hepsi de hallerine şükrederek, "Bizden daha zor durumda olan insanlara bakıp hayata pozitif bakmayı öğrendik." diyorlar.

Kol ve bacak naklinde ölüm riski varsa caiz değil

Prof. dr. Faruk Beşer (ilahiyatçı): "Doktorlar ölüm riski yüksek ameliyatlardan kaçınmalı. Böyle bir risk varsa hasta da buna sıcak bakmamalı; çünkü insan eksik uzvuyla hayatını devam ettirebilir. Ama işin içine ölüm riski girerse durum fıkhen tehlikeli bir noktaya gelir. Bu durum bir karaciğer ya da böbrek nakline benzemiyor. Bir insanın kalbi ya da böbreklerinde bazı rahatsızlıklar varsa hasta ölebilir. Ameliyat bu ölüm riskini ortadan kaldırmak içindir. Kol ve bacak nakli ise tamamen farklı. Hasta, bile bile ölüm riski taşıyan bir ameliyata girerse ihmalkâr davanmış olur. Bu durum caiz değildir. Gelişmiş ülkelerdeki örneklere bakılıp farklı doktorlarla istişare yapılarak ölüm riskinin göz önünde bulundurulması gerekir."

şu da var tabi, bu nakiller kime yapılmalı kime yapılmamalı? iki kolu iki bacağı olmayanlara mı? sadece kol nakli mi yapılmalı? bir kolu varken öbür kola nakil yapılmalı mı? aynı anda çift kol çift bacak nakli yapılmalı mı?
 
blake;


Prof. Hoca da yapanların katil olduğunu teyit ediyor. Buna izin veren sağlık bakanı da katildir.
İşte delil!!! Zanlı manlı değil katillerr
 
islam hukukuna göre organ nakli de tartışmalı. organları alınan kişinin "beyin ölümü" gerçekleşmiş ama kalp atışı varsa o kişi ölmüş kabul edilmez. bir kişinin ölmüş kabul edilebilmesi için tüm vücut fonksiyonlarının durmuş olması gerekir. eğer kişinin "beyin ölümü" gerçekleşmiş fakat kalp atışı varsa ve bu durumdayken organları alınıyorsa o kişinin organlarını almak caiz değildir.

geçen gün prof. dr. münci kalayoğlu kalp naklinin bu şekilde yapıldığını - yani kalbin atarken kişiden alındığını - söyledi.
diğerleri de sanırım bu şekilde. tabi tıp uzmanı değilim hangi organ kişiden nasıl ve hangi safhada alınıyor bilmiyorum.
şayet kalbi attığı halde alınıyor ise şahsen organ naklini onaylamıyorum. bir insanı yaşatacağız diye başka birinden yaşarken organlarını almak kabul edilemez.
 
Hımm iyice suistimale açık hale gelmeye başladı bu konu:(
Bu dr. lar nakil yapmak için komadaki yaşama umudu olan hastalara beyni öldü demiycekleri ne malum?
İşin içinde para varsa dr. babana bile güvenme:)
Ölü öldüdür. Tıppın kesin öldü dediğine islam ölmedi demez.
İslamda tedavi si olmayan hastalık olmadığıda biliniyor. Arayınız bilim adamları...
Ama günümüzdeki gelişmiş batılılar. Ölümcül hastalıklara çare bulamadılar.
Aya çıkmak marifet değil. İnsan hastalıklarına aşı merhem bulmak buluştur.:)
 
Şafak Pavey,Engelli arkadaşımızın olaya bakış açısı; ''Aceba kolsuz ve bacaksız değersiz olduğunu mu düşündü''

Olayın doktor ihmali olup olmadığı konusu ayrı tartışılır , Bir insanın kendi tercihi ile Özgürlüğü seçmiş olması ayrı.İnsanları bedenlerinden utanıyormuş gibi görmek,göstermek ise daha da ayrı ..
 
Evet, herşeyi göze alarak ameliyata girmiş olması, ölümü iki kol ve bacağı olmadan yaşamaya göre daha tercih edilebilir bulmasından kaynaklanıyor. Sistemin bencilliği böyle düşünmek zorunda bırakıyor insanı. Başka bir seçenek sunmuyor adeta "ayıklanması, feda edilmesi gereken bedenler" gözüyle bakıyor. Ölüm bir özgürlük, tercih falan değildir. doğumun tercih ve özgürlük olmaması gibi. Maruz kalınan bir durumdur sadece. Özgür olma imkanını yaşarken bulabilirsin çünkü
Ahmet Turan Alkan son zamanlarda patlak veren bu ameliyatlar hakkında bir yazı yazmış, durumu gayet güzel özetliyor aslında.


"Türkiye’de ilk yüz nakli gerçekleştirildiğinde, şüphesiz cerrahlarımız adına gurur duymuştum.

Hastanın yeni yüzüyle basına dağıtılan görüntüleriyle operasyon arasında pek kısa bir süre geçmiş olması beni tedirgin etti. “Biraz acele edilmedi mi?” diye düşünmeye kalmadı, ardından kol ve bacak nakilleri gündeme geldi. Bu işleri kimden sorup öğrenmeli diye bizim Çekirge’yi çağırdım. “Nedir bu olup bitenler, ne oluyoruz Çekirge” demeye kalmadı, “Bir dokun bin âh dinle bu kâse-i fağfûrdan” denildiği üzre başladı anlatmaya.

*
-Nooluyor Çekirge, birdenbire organ nakillerinde beklenmeyen bir yoğunlukla karşılaştık, nedir mesele?
-Kabağın neticede benim başıma patlayacağını kestirdiğim için biraz ön araştırma yaptım hocam; arz edeyim. Efendim plastik cerrahi camiası tanıtıma biraz da gösterişe önem verirmiş; hastanın iyiliği ve haklarını ön planda tutsalar da ara sıra bazı ihmaller de duyulurmuş bu camiada. Meselâ şartlar zorlanır, daha basit tekniklerle hastaya faydalı olunulabilecekken teknik geliştirme, uluslararası yayın yapma, belirli bir teknikle ilgili yeterli sayıda seri oluşturma gibi nedenlerle daha komplike ve riskli prosedürler uygulanır, işin ilginç tarafı da bunlar zaman zaman başarılı da olurmuş ama bu arada hastalar da epey bir cereme çekerlermiş, öyle diyorlar…
-Vay canına, nereden biliyorsun bunca ayrıntıyı bakayım sen?
-Ee, ömür boyu stajyer Çekirge kalacak değiliz herhalde; bizim kendimize göre çevremiz, haber kaynaklarımız var. Neyse sözümü tamamlayım: Akdeniz ekibi geçen yıl yaptıkları çift önkol ve rahim nakli ile de gündeme gelmişlerdi hani. Rahim nakli dünyada ilk idi ama bunun hayati gereklilik taşımayan bir yöntem olduğunu söylemeye gerek görmüyorum. Bu şekilde gebe kalıp çocuk sahibi olan kimse henüz görülmemiş. Konunun asıl püf noktası şu: İnsandan insana bütün nakillerde vücut dokuyu neredeyse % 100 reddedermiş. İki istisnası var ama: İlki tek yumurta ikizleri, bir de kornea nakli. Bunun haricinde nakledilen tüm dokular istisnasız reddedilirmiş. Son 40 yılda bağışıklığı baskı altında tutan ilaçların gelişmesi ile bazı organların nakli konusunda başarılar elde edilmiş. Bu operasyonların ardındaki asıl aktör, aslında bu ilaçlar. Karaciğer ve böbrek gibi hayati organların nakli belli merkezlerde rutin uygulamalar arasına girdi; ancak bu hastalara ömür boyu bağışıklık sistemi baskılayıcı ilaç kullanmak gerekiyordu. Hastaların zaten böbrek veya karaciğer yetmezliği nedeniyle hayatları tehdit altında olduğu için bağışıklı baskılayıcı ilaç kullanımı göze alınabiliyormuş… Bu arada rahim nakli geçiren hastanın alacağı bağışıklık baskılayıcı ilaçların bebekte sakatlık oluşturma riskini unutmamak lazım. O ilaçların hepsi bebek üzerinde sakatlık oluşturma riski olan ilaçlar.
-Baksana sen, boş zamanlarında çaktırmadan tıp fakültesine filan mı gidiyorsun sen; nereden öğrendin bakayım bu lâfları?
-Aman hocam, iltifat ediyorsunuz, müsaadenizle devam edeyim: Son yıllarda bazı ülkelerde iki kolu olmayan insanlara ve yüzünün büyük bölümünü kaybeden insanlara bu tür nakiller yapıldı. Bunların sayısı fazla değil, çünkü bu ameliyatlarla elde edilenler, hayat kalitesi açısından önemli olsa da hayati önem taşımayan kazançlardı ama buna mukabil ömür boyu bağışıklık baskılayıcı ilaç kullanmak gerekecekti. Bu yüzden nakiller yurtdışında çok tartışılıyormuş hocam… İlaçlar çok ciddi problemler doğurabiliyormuş. Diğer insanları çok fazla etkilemeyen basit enfeksiyonların bu hastalarda ciddi sorunlara yol açması, kullanılan ilaçların karaciğer ve böbreklere zararlı etkilerden bahsediyorum. Hatta bu ilaçları genç yaşta kullanmaya başlayanlarda ortalama ömür beklentisinin göreceli azalarak azalacağı bile söylenebilir.
-Vay canına, peki Türkiye’ye gelirsek…
-Geliyoruz hocam; işte böyle bir ortamda geçen sene çift önkol nakli yapıldı. Teknik olarak başarılı geçen bu nakilden bir yıl sonra hasta basın toplantısına çıkarıldı hatırlarsanız. Tabii öncelikle hastada iki adet el gören gazeteciler ve hatta hekimler etkilendiler. Halbuki burada asıl önemli olan nokta, nakil kolun iyi planlanmış bir proteze kıyasla üstünlüğü olup olmamasıdır. Toplantıda el fonksiyonları sergilenmedi, sadece hasta bardak tuttu, imza attı. Bunlar başarı olarak gösterildi. Hastanın etkili bir tutma hareketi yapıp yapmadığı, ince el hareketlerini başarıp başaramadığı, bırakın bunu elini yumruk yapıp yapamadığı, el bileğini hareket ettirip ettiremediği bile gösterilmedi ama bu bir başarı olarak sunuldu. Hastaya 40-50 bin liralık kaliteli bir protezi çok gören devlet, bu ameliyata 100 bin liranın üzerinde harcama yaptı ve hastanın ömür boyu bağışıklık baskılayıcı ilaçlarını ödeyecek; ayrıca hastanın muhtemelen ağır geçecek bundan sonraki enfeksiyonları nedeniyle yoğun bakım tedavilerini karşılayacak.
[h=3]Dokunaklı iş teklifi[/h]-Ee, kol nakli yapılmasın mı demek oluyor bu anlattıkların?..
-Değil tabii, ön kol nakli yapılmaması gereken bir ameliyat değildir, ancak risklerin çok açık bir şekilde, sadece bu ameliyatı uygulayacak cerrah tarafından da değil, hatta belki tam tersine bu tür ameliyatlara muhalif biri tarafından da hastanın bilgilendirilmesi lazımdır diyorlar. Ayrıca hastaya kaliteli bir protezle bir süre yaşadıktan sonra bu ameliyatı yine de istiyor musun diye sormak gerekir diyorlar. İyi de hastaların çoğu kaliteli bir protezi görmemişlerdir bile, yine de açık konuşalım; iyi bir protez uygulaması Tv seyircisi açısından câzip haber değildir.
-Yüz nakli konusunda ne diyor Tıp camiası Çekirge?
-Yüz nakli dünyada daha önce sınırlı sayıda denenmiş ve genellikle gerçekten çok ciddi doku kayıplarının olduğu durumlarda başvurulmuş. ABD’de yapılan ilk nakil esnasında sıradışı gizlilik tedbirleri alınmış olduğunu duydum. Basına ilk açıklamayı da operasyondan epey bir süre sonra yapmış adamlar. Nakil yapılan bayanın ağız ve burnu köpeği tarafından tamamen parçalanmış. Yani hasarla iş riski arasında mâkul bir denge söz konusu. Bizdeki hastaların ikisinde de bu kadar ağır bir bozukluk yok bildiğim kadarıyla: Yüzleri var, dudakları var, mimik kasları hareket ediyor. Dokunma duyuları var. Daha ilginci benzer ârızalara sahip o kadar çok hasta var ki… Bunların hepsine yüz naklini karşılayabilir mi devlet ?
-Hatırlıyorum Çekirge; nakil yapılan hastanın basına ameliyattan önce ameliyat gerekçesini açıklarken söylediği sözler çok dokunaklıydı. Dedi ki, “Çocuklar benden korkuyordu, bir de iş bulamadım, kimse iş vermiyordu”. Gerçekten ağır yük.
-İyi ama üstadım, basit bir rehabilitasyon ve rehberlik hizmeti ile hayata kazandırılabilecek bu delikanlı, şimdi dediğiniz gibi ağır bir yük daha üstlendi. Nakledilen yüzün bedeli, ömür boyu bağışıklık baskılayıcı ilaç ve muhtemelen buna bağlı problemler. Yüzün dokunma duyusu asla eskisi gibi olmayacak. Eskisi derken yanık öncesi halini değil, nakilden hemen önceki halini kastediyorum. Ameliyatı yapan hekim basına dokunma duyusunun geri geleceğini söylüyor gerçi ama… bu tür hasta sayısı çok az diyorlar; biz de inşallah diyelim.
-Zamanla düzelir mi acaba?
-Bu biraz izafi bir mesele galiba hocam. Normalde hassas olan yüzde kaba dokunma ve basınç duyusunu, aaa hissediyor, diye başarı gibi sunmamak gerek görüşü hakim iyi haber kaynaklarda. Bu yüzlerde dokunma duyusunun daha kötü olacağı çok aşikar, zira üst tarafı yanık olsa da altı sağlam olan tüm dokuları çıkarılmış. Hastanın çalışan dudakları, dudak kasları da çıkarılmış, yerine çalışmayan sarkan dudaklar konulmuş. Zamanla düzelir mi? İnternette yüz nakli geçiren hastaların ameliyattan uzun dönem sonraki videoları var; hemen hiç birinde dudaklar oynamıyor, sadece çene hareketleri var. Mesela yüz sinirinin korunmasından bahsediliyor. Güzel ama dudakları çıkarıldı, yerine sinir olmayan dudaklar konuldu. Zaten dikkat edilirse hastanın son basın toplantısında alt dudağı sarkıyordu ve eli ile düzeltti. Kibarca sıkıntısını da söyledi.
Yeri gelmişken şunu da ilave edeyim hocam; hastaya üniversite tarafından iş teklif edilmesi bana çok dokunaklı geldi. Hasta, ‘hele bir iyileşeyim düşünürüm’ dedi ya, “Bu imkânı ameliyattan önce sağlasalar, bu kadar zahmete gerek kalmayabilirdi.” Diye düşünmeden edemedim.
-Aferin Çekirge, yakında araştırmacı gazeteci dünyasına bir isim daha katılacak gibi görünüyor bu gidişle; aferin!
-Aman hocam; hık-mık!.."
 
shebnem;

Tamamen şov...
Tamamen duygusal...

Bul kansere tedavi yöntemi geç tarihe...

Yediden yetmişe üçkağıtçı yetiştirme mantığında bir eğitim sistemi.
 
Eğer birey yaşadığının farkındaysa o engelli değildir.
Hadi bunu bir adım ileri götürelim kendi temel ihtiyaçlarını kimseye muhtaç olmadan görebiliyorsa burada engelden bahsetmeyiz bile..
Bu olay bizleri çok üzdü..Belki de Şevket Çavdar' a hayat ağır geldi , bu durumda yaşamak istemedi ,ya ölürüm ya da kolum bacağım olarak yaşarım seçeneklerini kullandı bilemeyiz..
Kolu bacağı olmayan , bütün yaşamını başkalarına bağımlı olarak yaşayan bir hastaya deseler ki sana 2 sağlam bacak ve 2 sağlam kol takacağız kim istemez ki bütün bir vücuda sahip olmayı ..
Ama bu ameliyata karar verecek Şevket Çavdar değil yıllarını bu işe vermiş, alanlarında uzman olduklarını söyleyen ameliyatı yapan doktorlardı.
Yılarca küçük bir vücut alanına kan pompalamaya alışmış bir kalbin , 2 katına çıkan vücut genişliğine kan pompalamada çok yetersiz kalacağını hesaplamaları gerekiyordu..Bunun için doktor olmaya bile gerek yok :)
Ki bunun benzeri örneği Akdeniz Üniversitesinde yaşandı ,1 kol ve bacak takılan hastadan takılan bacak geri alınmak zorunda kaldı..
Eğer gerçekten reklamı değil de,bir insan hayatını düşünselerdi , Şevket Çavdarın hayatında kendine yetmesini sağlayacak , tek bir kol ve tek bir bacağı takmaları yeterli olacaktı.
Ama birazda işin içine hırs girdi koca bütün bir insan yapma işgüzarlığına girdiler..Bir insan hayatını kendi egoları için feda ettiler ..Yazık..Çok yazık..
Türkiye bilimsel çalışmalardan yoksun ve tembel bir ülke..
Yurt dışında öyle güzel protezler var ki beyinden sinyal alıp hareket edebilen uzuvlar üzerine yoğun çalışmalar yapılıyor..
Bu kadar emek ve parayı bu çalışmalarda harcasak ne insan hayatı tehlikeye girer , ne de biri ölsünde diğerini yaşatalım diye beklenmez..
Hoş o kadar çok trafik kazalarının , iş kazalarının yaşandığı bir ülkede koldan bacaktan çok ne olabilir ki ucuz sermaye :)

Tabiki böyle çalışmaların yapılması güzel ama hırs , rekabet ve reklam yapma düşüncelerini bir kenara bırakmak gerektiğinin altını çizerim..
 
Hacettepe Üniversitesi'nin Kompozit doku nakli ruhsatı iptal
edildi.


18 yaşından küçüklere Kompozit doku nakli yapılmayacak. Yüz nakilleri SGK
kapsamına alınacak.
Dünyada ilk kez çift kol ve çift bacak naklini yapan Hacettepe
Üniversitesi’nde 27 Şubat'ta ameliyattan sonraki gün sol bacağı, diğer bacak ve
iki kolu alınmak zorunda kalınan Şevket Çavdar hayatını kaybetmişti.
 
hacettepenin egosu cok sismisti iyi oldu
yillardir koklear implant ameliyatlarini basariyla yapan hastane diye bilinirdi bi LEVENT SENNAROGLU gibisi olsaydi iyiydi tamgun yasasi diye doktorumus ayrilinca onuda yuzlerine gozlerine bulastirmaya baslamislar duydum kadari yazik o kucuk bebeklere
akdeniz universiteside ayak nakli icin uyari almis galiba
 
selam ile.. maalesef RANT herşeyin üstünde.... saygılar
 
ölen arkadaşımıza allahtan rahmet yakınlarınada sabır diliyorum sonuçta bu ameliyat türkiyede ilk defa gerçekleştirmeye çalışılan bir operasyondu bunun o arakadışında vede ailesininde her şeyin bilincindeydi çünkü bende aynı olayı yaşadım bir ameliyat öncesi bilgi verilmiştir muhakkak gönül isterdi arkadaşımızın hayalleri gerçek olurdu ama olmadı bunu tıpın büyüklerine suç bulmak yanlış olur bence yakınlarının acılarını anlıyorum arkadışımızında mekanı cennet olsun
 
Şu da gözden kaçmamalı arkadaşlar: Burada eleştirilen şey iki kolu da bulunmayan birine gündelik yaşamda büyük bir kolaylık sağlayacak tek bir kol nakli değil. Başarı olasılığı değerlendirilip ameliyat göze alınabilir tabii. Ama burada sözü edilen şey o değil! Aynı anda iki kol ve/veya iki bacak nakledilmesi neredeyse sonu belli bir kabus! "Bişey olmaz" diye Şevket arkadaşımızı gaza getirenler bence cinayetle suçlanıp yargılanmalılar. Her ne kadar "valla ben istedim" anlamında Şevket'İn imzası olsa da, bence savcılar bunu yok sayıp kamu davası açmalılar...
 
bir de, "Kalkabilirsem neyim var, kalkamazsam neyim var. Kaybedecek hiçbir şeyim yok. Her şeyi göze aldım" gibi bishi demish - okuduklarima göre... böyle bishi diyen bi insanin psikolojik durumunu cok cok coook dikkatli degerlendirmek gerekir diye düshünüorum, "elimde kapi gibi imzasi var!" diyebilmek icin...

intihara yeltenmek gibi bishi bu bana göre... aradaki en büyük fark, intihar etmek isteyenlerin, "aman, ölmem de sakat kalirim (ya da daha cok sakatlanirim)" korkusuyla tereddüt etmeleri... shevket'in ise "ya shimdiki halimden daha iyi olurum ya da ölürüm" der gibi kaybedicek bisheyi olmadigini söylemesi :confused:...
 
intihar meselesi genelde pes etme, zayif düshme, korkaklik vs. gibi ifadelerle yargilandigindan, belirtme geregi duydum shimdi;

dünkü mesajimla ne intihar edenleri/etmek isteyenleri vs. yargilamak istedim ne de shevket'in kararini - haddime düshtügünü düshünmüyorum... "kalkamasam da kaybedicek hicbisheyim yok" diyen birinin ruhsal hali, intihar etmek isteyen birinin ruhsal halinden cok uzak olMayabilecegine isharet etmek istedim sadece... öyle ruhsal sancilar icinde olan birinin ise, bashari olasiligi düshük, ölme riski kolay kolay gözardi edilemicek kadar yüksek, dünya capinda zorlamaya pek cesaret edilemeyen bi alandaki - özellikle de öyle bir boyuttaki - ameliatla ilgili almish oldugu kararin ne kadar saglikli olabileceginin sorgulanmasi gerektigini düshünüorum sadece...

ama konuya pek hakim olmayan biri olarak tamamen yanilior olabilirim tabe... hersheyin en ince noktasina kadar incelenmish ve en dogru shekilde degerlendirilmish olabilecegi ihtimalini gözardi edemem tabe... shevket cok saglikli bi ruh halindeyken, hayallerine kavushmak ugruna almish olabilir bu karari tabe... ayrica herkesin kendisiyle ilgili bi miktar risk alma özgürlügünün olmasi gerektigine de inaniorum...

yine de yapilan bunca tantanaya hangi anlami verecegimi shashiriorum... saglamiyla, sakatiyla, saglikcisiyla, medyasiyla, izleyicisiyle koca bi ülke tempo tutmush adeta... herkes shevket'i cok iyi anlar olmush birdenbire... kimi ölümü göze alan, her yigidin harci olmayan cesaretini alkishlior, kimisi de hayallerine olan sadakatini kutluyor... hayalleri ugruna ölen herkese ayni anlayish gösterilmedigine göre, bu "anlama" kabiliyetini körükleyen sheyin, "sakatliktan kurtulmak" oldugunu düshünmeden edemiorum...
 
Selamlar bence bu olay Üniversiteler arası rekabet sonucu olan bir olay bu ne kişilere bırakılmalı nede üniversitedeki Profesörlerin kişisel becerilerine sonuçta buna karar veren organ nakil kuruludur. Anlaşılan bu kurulda işini tam yapmıyor, sonuçta bir insan canından daha önemli hiçbir şey yoktur.
 
"Bu b.ktan yaşamından kurtulman için sana fırsat veriyoruz" diye diye on günde adamı "kesin benii" kıvamına getirmek mümkün! Ben Şevket'İn böylesi bir baskıya maruz bırakıldığını düşünüyorum. Elbette kendisinin her türlü riski almaya hakkı vardı, ama ben böylesi bir bilinçle hareket ettiğine ihtimal vermiyorum. Çocuğu gaza getirdiler, aklını çeldiler, ve şükür, b-ktan yaşamıdan kurtardılar!

Tüm ülke olarak da "kurtuldu garibim"e geldik içten içe...
 
Merhaba.Evet Bülent bey,söyledilerinizin hepsine istisnasız katılıyorum.Ameliyatı yapanlar ve karar verenler büyük bir ihtimalle (kesin bellide işte böyle demek gerekir) ceza almayacaklar..Ama buradaki kul adaeletinden kaçış vardır.Fakat mahşer gününde nereye kaçar,nereye saklanırlar bilemeyiz.Doktorlukla hiç ilişkisi olmayan insanlar biliyor fakat bizim dokunulmazlığı olan muhteşem hocalarımız,profösörlerimiz bilmiyor.Ne diyelim.İnşallah birisi öğretmeden,kendiliklerinden öğrenirler inşallah
 
ACI HABER: Çift kol nakli yapılan Atilla Kavdır hayatını kaybetti.

Antalya'da 21 Ocak'ta çift kol nakli yapılan Atilla Kavdır saat 16:00'da kalp ve böbrek yetmezliği sebebiyle hayatını kaybetti.
Cihan Topal'dan sonra Türkiye'nin ikinci çift kol nakli yapılan Atilla Kavdır, iyileşip hastaneden taburcu olduktan sonra, aşırı ilgiden rahatsız olduğunu söyleyerek bir ay önce hastaneye dönmüştü. Fizik tedavi gören Kavdır, çift kol naklinden 101 gün sonra bugün saat 16.00'da, böbrek ve kalp yetmezliğinden hayatını kaybetti.



Kaynak : Kol naklinden acı haber
 
:( Allah rahmet eylesin....
 
Üst Alt