sgurkan
Selam,
Benzer durumları yaşamışız. Karşınıza birisinin çıkmaması ile ilgili de bir deneyimim var
Bu yukarıda bahsettiğim hanımdan ayrıldıktan sonra, mesleğimde terfi aldım ve Orta Karadeniz Bölgeye Yönetici olmuştum. Sonra sağlığım çok bozuldu istifa ettim. Neyse, konu bu değil. İstifa ettikten sonra, tekrar İzmir'e dönmek istemedim.
İstanbul'a geldim. Gelir gelmez, 2 hafta içinde iş buldum. Özel bir Bankada Müdür Yardımcısı olarak çalışmaya başladım. Beşiktaş'ta oturup, 4. Levent'e metro ile gidip geliyordum.
Sizin dediğiniz gibi, kimse çıkmadı karşıma. Dedim ki, bir şeyler yapmalıyım. Yabancı bir şehir, yabancı bir iş ortamı, yabancı insanlar...
Evim Hacıosman'da 1+1 eşyalı sevimli bir evdi. Özellikle hafta sonları Beşiktaş'da takılırdım. Ama dediğim gibi yalnızsınız.
Tam o sırada, Şirket kartvizitleri teslim etti. Ve bir maceraya atıldım. Metro'da kartvizit dağıtma!
Bildiğiniz elimde kartvizitlerle metroda, dönerken(Sabah çok kalabalık olurdu) hanımefendilerin öncü yüzükleri var mı yok mu diye bakıp, özellikle tek başına olanlara(Yanında birisi olduğunda utanma durumunda çok konuşamıyorsunuz
) kartvizitimi uzatıp, niyetimin ciddi olduğunu, bankada çalıştığımı ve evlenmek istediğimi söylüyordum. Kartvizitin arkasında özel numaram da vardı.
İlk başta, garip gelebilir, sapık gibi gözükebilme durumu olabilir diye düşünebilirsiniz. Ama takım elbise ile, kartvizit ve ciddi bir üslüpla inanın sapık diyen hiç çıkmadı.
Ve inanılmayacak birşey olabilir, kartviziti atanı da görmedim. En kötü sessiz kalınıp ceplerine koyarlardı. Genelde kart verdiğim hanımların yarısı akşamına geri dönerdi. Sosyal medya paylaşımından sonra, genelde hafta sonu buluşmalar olurdu. Kimi Annesi ile gelirdi, kimi arkadaşı ile ama karşı tarafta endişe yaratmamak için Cevahir'de buluşmayı tercih ederdim.
Eşimle böyle tanışmadım. Çok kız arkadaşım oldu bu şekilde 1 yılda. Hatta bir ara hanımların isimlerini karıştırmaya başlamıştım. Belki çok kart vermiştim bilmiyorum
Sonra engellilikle ilgili değilde, hayata bakışla ilgili anlaşmazlıklar olunca ayrılmıştım. Sonra, İzmir'de eski bir arkadaşım, Bayram ziyareti için geldiğimde beni eşimle tanıştırdı ve 1,5 yıl sonra da evlendik.
Bu geçmişimi şu yüzden anlattım: Bazen çok kötülük yaşarsınız. Bıkmaz, cabalamaya devam eder, inanılmaz şeyler yaparsınız. Yine olmaz. Sonra hiç olmadık bir yerden öyle birşey olur ki, işte o sizin kaderiniz olur.
Bu benim için büyük bir sınavdı ve Allah'ın cabama karşılık çok beklemeden bana hayat arkadaşımı verdiğini düşündüm.
Helsinki
Dedikelrinize genel olarak katılıyorum. Ama bunları aslında çok bilinçli yapmıyoruz. Mesela, eğitimsiz bir insanla konuşurken ben zevk almıyorum. Kendisini geliştirmiştir illaki Yüksek Lisanslar, Lisanslar yapmasına gerek yok. Okumuştur, okuyordur yine sıkıntı olmaz. Ama hiç kitap okumamış, okul okumamış, kendisini geliştirmemiş birisiyle oturup bir kahve içtiğimde, sonunda teşekkür edip masadan kalkardım.
Yani bilinç altında zaten değerlendirmeleri yapıyorsunuz. Mesela hanım için kendisine bakması, oturmasına dikkat etmesi, konuşamaları zaten birçok şeyi söylüyor. Bankada çalışırken, hiç unutmam bir müşterimle 5 dakika konuştuk. Sonra bana, siz çok okuyorsunuz, eminim babanız anneniz memur, ve mütevazi bir hayatınız var. Kabalık görmemişsiniz, duymamışsınız demişti. 5 dakika da düşünün herşeyi anlamış.
Bu bizler içinde böyle, birçoğumuz özellikle evlilik için flört ettiğimizde her şeye bakmıyor muyuz?