İstanbul sevinçli bu günlerde… Bayram yapıyor. Ayın on dördünü çekiyor iple…
Bu şehri iyi tanırım. Yerinde duramıyor. Yüzyıllardır barışlara, savaşlara, en büyük kalabalıklara tanık bu şehir, çocuk gibi yerinde duramıyor. Zıplarsa deprem olur diye korkuyorum
Bugün çok konuştuk onla. Ben sevinçli, o sevinçli… Yüzyıllardır beklediğim müzik çalıyor üstelik. Coşmuşuz o biçim. Deliriyoruz…
Ama bizi kimse anlamaz bile biliyoruz da bunu… İstanbul nazlı gelin gibi o gün nasıl güzel görüneceğinin telaşına girmiş. “Bu gelecekler başka, bambaşka” diyor.
Katılıyorum bu şehre ben!
Bunları nasıl anlatsam, nasıl söylesem? Anlaşılacak mı bilmiyorum. Yüreğin dili biraz zordur bilirim. Ama yüreğim de yerinde durmuyor ki…
Kuduruyor.
“Bu sadece bir gezi, ne olacak, ne bu heyecan?” diyorlar bana.
Yollar düşüyor gözlerime… Yolcular… Ve yürekler… Nasıl anlatsam bunu ben?
Hepsi, gelenlerin hepsi özel insanlar… Hepsi beklenmeye değer… Hepsi tanışmaya değer… Birbirlerini tanımıyorlar. Birileri “geçerken beni biri alır mı” diyor…
Biri diyor ki “ben araba kullanırım gerekirse”… Biri diyor ki gelmek istiyorum ama beni kimler taşır?”
“ Güven” ölmemiş Allahım! Kardeşlik ölmemiş şükür!
Ana değil, baba değil, kardeşi değil aslında, ama o “birilerine” güveniliyor!
“Yoldan geçerken alsınlar… yolda taşısınlar” dedirtecek kadar anlamlı bir güven bu…
Bir açlık… Tanışmaya ve tanınmaya açlık.
Çıkarlardan bağımsız, hiçbir çıkarın olmadığı bir yere gitme sevdası bu…
Arada “çıkar” olması uzak “birilerine” tutunma sevdası bu…
Karanlıklara adım bu! Karanlıklara korkmadan yürüyüş bu…
Tanımadığın bir yer güya… tanımadığın birileri var ya güya…
Ama yürek tanıyor. Ruh tanıyor.
Yürekten gelenin gücü bu!
Yollar hayran… Zaman hayran… Ben hayran buna… İstanbul hayran buna…
O yüreklere tanık şehirler hayran buna…
Pencerelerden gökyüzüne bakanlar yollara çıkıyor. Akrabalarına bağımlılar, yabancılara koşuyor.
Eyvallah yok! Eyvallah yok kimseye!
İstanbul bunun için seviniyor. “Onların kimseye eyvallahı yok” diyor.
“Biz onlardan yanayız. Yollar onlardan yana… Güvensinler kendilerine… tek tek gelsinler…
Yollar onların yanında, biz yanında olacağız” diyor…
“Onların hepsi özel insan… Tıpkı her insanın özel olduğu gibi” diyor. “İnsana değer” diyor..
Onlar mahzundu…
Kardeşim, seni bir yabancı İzmit’ten alacak! Onu hiç görmedin sen! Ve senin bir yakının da değildi!
Seni biri kucağında sevgiyle taşıyacak kardeşim! Sen onu tanımıyordun. O seni tanımıyordu.
Kardeşim birlikte oynayacaksınız. Birbirinizi tanımıyordunuz. üstelik aranızda bir bağ da yok!
Ne dininiz aynı, ne cinsiniz… Ne hemşerisiniz, ne aynı düşüncedensiniz…
Ne politik görüşünüz aynı, ne de akrabanız sizin!
Ama sizi bir arada tutan bir damar var!
Siz aynı ruhu taşıyorsunuz.
Aynı yüreğe sahipsiniz…
İnsan olmanın ayrıcalığı bu!
İnsan olmak fark yaratır!
İstanbul bunu biliyor.
Ben biliyorum.
İlkinde ordaydım. Çevremdeki gözlere bakamadım bile. Yüreklerde olanı hissediyordum. Sarhoşlara döndüm. Bu nasıl “bir yürek buluşması” bilirim ben.
Ve yeni bir kervan yolda…
Asırlardır unutulan yeni bir kervan bu!
İnanın zamanın, yeryüzünün böyle bir molaya ihtiyacı vardı!
İstanbul kendi payına düşen onurdan oldukça memnun!
“Hayatımda ilk defa” tanık olmaktan” onurluyum” diyor.
“Ve bu birileri de gidecek elbette. Ve ben yine kendi başıma kalacağım” diyor.
“Ama bu anlamlı günü yazacağım defterime” diyor bana.
“Nesillere aktaracağım” diyor.
“Tıpkı size aktardığım gibi” diyor.
Kuduruyor, kuduruyor sevinçten.
Ben bile böyle görmedim bu şehri…
Beni de kudurtuyor. Güzel dostum benim
"Onların hepsine iyi bakacağım” diyor.
“İstanbul’un farkını yaşayacaklar” diyor.
…
Bu geziyi hazırlayan arkadaşların hepsine, bu işte katkısı olan sponsorların hepsine, gelenlere, gelemeyenlere, katkısı olan herkese yürekten teşekkür ediyorum.
Şehirler, İstanbul ve çocuklar adına…
…
Selam olsun kendi yüreğine tutunanlara…
Kaybolmayan “güven”e…
Ve sonunda galip gelecek dürüstlüğe…
Ve “asr”a…