Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

[Haftanın Konusu] Sakatlar da 'Hrant'

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Sevgili oya tekin demişki;

( Ülkücülere anlamında söylüyorum bunu zira şu an anlaşılan anlamı da bu). Ne komiktir ki her zaman ki gibi bu kaosu yaratmak isteyenlerin hesapları tuttu Ülkücülerde hemen atladı buna

Sevgili pegasus demişki;

Burada bir ayrım yapmak istiyorum. Bence milliyetçilik vatanını ya da milletini sevmek işi değildir. Milliyetçilik daha doğrusu bizim benimsediğimiz şekliyle ulusalcılık vatanın ve ulusun sizi seveceği kişiler olabilmektir. bunu şöyle açayım. Benim tanıdığım bir kaç milliyetçi arkadaş var. Bunları tanıdım tanıyalı çok acaip vatan severler. Başka bir işleri yoktur. Kendilerini donatmak, ülkeye, ulusa katkıda bulunmak gibi dertleri yoktur. Mümkündür ki bunlara da birileri çıkıp "Vatan elden gidiyor aslanlar!" dese kuşanıp sokaklara dalacaklardır.

Aslında her iki anlatımdada ülkücülükle sokak ülkücülüğünü, milliyetciliklede sokak milliyetciliğini bir birinden ayırt etmek gerekir diye düşünüyorum.
Benim düşüncemdeki milliyetcilik vatanını ülkesini bayrağını milletini seven her insan milliyetcıdır diye düşünüyorum.Bu hanki düşüncede olursa olsun farketmez gibime geliyor.
Ulusalcılık ise yaşadığı ülkede, vatan ,bayrak ve topraklarda yaşayan tüm insanları kapsar diye düşünüyorum
 
BÜLENT MESAJ LARI VE YAZILARI SİLEBİLİRSİN SANA TERS GELDİĞİ İÇİN SİLEREK EN BÜYÜK AYRIMCILIGI YAPIYORSUN SİLDİGİN YAZİDA NE VARDI HAZEDEMEDİN AMA DÜŞÜNCEMİ VE SENİN DÜŞÜNMÜYENLERİN YAZILARINI SİLEBİLİRSİN VE SİLİYORSUNDA SİLEBİLİRMİSİN. BUMUDUR SENİN ANLAYIŞIN YAZIDA SLOGANMI VARDI HAKARETMİ VARDİ TŞK EDERİM


ABALI
 
pegasus demiş ki:

"Son olarak türban konusunun açılmaması bu konunun tartışılacak bir yönü olmaması nedeniyledir. Türbanı savunan arkadaşlarımız bunu dini gerekçelerle temellendirmektedir. Din ise bir dogmadır tartışmasız kabul eder ya da kabul etmezsiniz. Bu kadar tartışılacak bir yönü yok."
...

burda türbanı tartışalım diyen de yok zaten. tartışacak bir yonu yok bu açıdan. burda haklısın.
ama türbandan dolayı ayrımcılıga ugrayanların durumu tartışılır! türbanlı olduğu için işe giremeyen birinin ugradığı durum ayrımcılıktır. kafa yapısı hiç önemli de degildir.kafa yapısına bakılmıyor bile. deneyebilirsiniz. gazetelerdeki ilanları arayın. ve sonunda türbanlı olduğunuzu soyleyin. sonuca siz bakın....

...
bana bakmayın siz! benim ki içte kalan bir hüznün ifadesidir sadece. düşüncesi ne olursa olsun ayrımcılık yapmayan, insana saygı duyan, insanın peşinden koşan biri olarak bunu bir iç dökme olarak görün. farzedin gözlerim bulutlanmıştır. bundan dolayı sözüm arada kaynayan boş (bana göre değil) bir lakırtıdır.
hrant başlığı adı altında bu gereksiz konuyu ayrımcılık zemininde dile getirdim ama. inanın bundan hrant şikayet etmeyecektir. çünkü o ayrımcııgın her türlüsüne karşı biriydi.
beni bir ermeni anlar da sen anlamazsın ey dost!
ki o ermeniye selam olsun. allahın rahmeti üzerine olsun!
aklıma bir zamanlar çokça dinlediğim türkü geldi...
KARDEŞİM DUYMAZ EL OĞLU DUYAR
...

ben türbanım olmadan da HRANTIM...
ha hrant farzedelim ki türbana karşı çıktı. ve yine aynı kişi... yine ayrımcılıga ugradı...
o zaman da ben HRANTIM....
çünkü mazlumun benim gibi düşünmesi gerekmiyor...
 
TRABZON'DAKİ PAPAZI VE HRANT DİNK' İ BENDE GİDİP VURABİLİRDİM..

''Eğer: 1915 Tehciri, 1934 Trakya Musevi olayları, 1942 Varlık Vergisi, 20 Kura Askerlik uygulaması, 6-7 Eylül 1955 pogromu, Yunanistan vatandaşı Rumların mallarını donduran 1964 Kararnamesi gibi yasa, olgu ve olaylar memleketi bu gâvurlardan arıtmak gerektiğini bana öğretmişse…
Eğer: Doğduğum ülkede, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 8.5.1974 tarihli kararında İstanbullu Rum vatandaşlara “yabancı”, İstanbul 2 Numaralı İdare Mahkemesi de 17.04.1966 tarihli kararında (Danıştay 12. Dairesince oybirliğiyle onanmıştır) “Yabancı Uyruklu TC Vatandaşı” diyerek bu insanların içimizde bir ur olduğunu bana telkin etmişse…
Eğer: 1971 yılından sonra gayrimüslim vakıf mallarına 1936 Beyannamesi uygulamasıyla teker teker ve bilâbedel el konulması… Çıkarılan üç ayrı AB uyum yasasına rağmen bu sorunun hâlâ devam etmesi… Yasa çıktığı halde bu malların ancak yüzde 27,6’sının (Milliyet, 2.8.2005) tapuya tesciline izin verilmiş olması… bu memlekette gayrimüslimlere asla mal edindirilmemesi gerektiğini bana anlatmışsa…
Eğer: Anayasa Mahkemesi, yabancılara taşınmaz mal satışına izin veren Tapu Kanunu değişik md. 35’i anayasaya aykırı ilan ederken, bu kararını (anayasa maddesi bulamayıp) 12 Eylül zihniyetini en iyi yansıtan “Başlangıç” bölümündeki “Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğü” ibaresine dayandırmak zorunda kalmışsa ve böylece yabancıların bizi bölmek istediğini bana öğretmişse…
Eğer: 28.12.1988 tarihli “Sabotajlara Karşı Koruma Yönetmeliği” md. 5/j potansiyel suçluları sayarken “yerli yabancılar (Türk tebalı)” diyerek beni milli bilinç sahibi yaptıysa… Şu anda uygulanmakta olan 625 s. kanunun 24/2 maddesi, yabancı ve azınlık okullarına atanacak müdür başyardımcısının “Türk asıllı ve TC uyruklu” olması gerektiğini belirterek bu okulların birer fesat yuvası olduğunu bana aşılamışsa…

Eğer: Misyonerler konusunda Rahşan Ecevit bile “Dinimiz elden gidiyor” demişse… 160 vatandaşa misyonerlikten soruşturma açılan (Birgün, 15.1.2005) bir ülkede yaşıyorsam… İçişleri Bakanlığı “Son 7 yılda 344 kişi başka dinlere geçti” (Sabah, 22.3.2005) diye misyonerleri adım adım izliyorsa... Öldürülen papazın misyonerlikle itham edildiğini de valinin ağzından öğrenmişsem…
Eğer: Dinsel düşünce ve kanaatlerin yayılmasını engellemeyi suç sayan TCK 115 hakkında bizzat Yargıtay Başkan Vekili Osman Şirin’in “Bu madde değiştirilmelidir. [Yoksa] Yüzde 98’i Müslüman olan bu ülkede dinî inancını yayma hürriyetinden ancak ve sadece diğer dinlerin misyonerleri yararlanacak ve bunlara sağlanacak kolaylık ülke düzeninin bozulmasına neden olacaktır” dediği bir ülkede yaşıyorsam… (Milliyet, 10.2.2005)
Eğer: Can Dündar (Milliyet, 5.2.2005) gittiği Rize’deki yerel bir gazetede “Deniz Caddesi’nde bir papaz görüldü. Yaylaya doğru kaçtı. Gençler peşinde… Yakalamaya çalışıyorlar” diye haber okuduysa… Rize müftüsü o günlerde “İlimizi ziyaret eden Hıristiyan din adamlarının sayısı her gün artıyor. Amaçları farklı. Onlara karşı milli birliğimizi korumalıyız” diye demeç verdiyse… Ve her iki olayda da savcılık “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama”dan yani TCK md.216’dan dava açmayarak bana gereken mesajı verdiyse…
Eğer: Son haraç çetesi olayına sahne olan Trabzon, basın açıklaması yapmak isteyen TAYAD’lılara 6 ve 10 Nisan 2005’te iki defa linç sahnesi olmuşsa… İkisinde de linççiler yerine TAYAD’lılar tutuklanmışsa… İkincisinde bir şahıs “Saldırın bunlara, saldırana servetimi bağışlarım” (Hürriyet, 7.2.2006) diye bağırdığı halde takibata uğramadıysa…
Çünkü yabancılar içimize sızmış, yurdumuzu parçalıyorlar, bunu şanlı geçmişimizden ve kanunlarımızdan ve mahkemelerimizden ve büyüklerimizden biliyorum. Yurdumun havasından kokluyorum. Ben bu memleketin ekmeğini yedim.
Zaten bu yabancı uşaklarını linç ettiğimiz zaman geçmişte de cezası olmamış, şimdi de yok.''
 
Öncelikle şunu belirteyim ki, ulusal ve uluslararası bütün yasa ve metinlerde “ayrımcılık” kavramı benzer şekilde tanımlanır ve yine bütün metinlerde ayrımcılığa uğraması muhtemel kesimler “cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasî veya başka görüşler, ulusal ya da sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensubiyet, servet, doğum veya başka bir statüden kaynaklanan herhangi bir nedenle” diye belirtilir (halen TC’de bu tanımın içinde eşcinseller yoktur, ama BM ve AB gereği eklenmesi kaçınılmazdır).
Yani ayrımcılık sözkonusu olduğunda sakatlarla diğerleri aynı mekanizma içindedir.
Bunu özellikle belirtiyorum, çünkü “bu konu sakatlarla ilgili değil, neden soykırım iddialarıyla ilgili yasa için Fransa’yı kınayan mesajımızı siliyorsunuz, neden şehit mektuplarını siliyorsunuz” mealinde sözler söyleyen arkadaşlarımız durumu anlasın istiyorum.
Yani sakat diye dışlanan biri ile, başörtülü diye, eşcinsel diye, Ermeni diye (ya da başka bir ülkede Türk diye), kadın diye, Hıristiyan diye (ya da başka ülkede Müslüman diye) vs.vs.vs dışlanan kişiler, ayrımcılık sözkonusu olduğunda aynı düzlemdedirler. Ve bu forumda esas amaç ayrımcılığın kendisini konuşmaktır zaten.
Yani başörtüsünün ne olup olmadığı değil, başörtüsünden dolayı engellenmek/ayrımcılığa uğramak konuşulabilir burada. Ermenilerle olan tarihi husumetimiz değil, Ermeni diye bürokrat olamamaları konuşulabilir burada. Eşcinselliğin ne olduğu değil, eşcinsel diye dışlanmak konuşulabilir burada... Sonuçta hepsi “bişey olduğunuz için” dışlanmak ve ayrımcılığa maruz kalmaktır.
Hasılı elmayla (sakatlık) armut (Ermenilik) farklı olsa dahi, içlerine giren kurt (ayrımcılık) aynı. Onun için elmayla armudu değil, kurdu konuşalım diye açtım bu başlığı :)

Sözün kısası, “Hrant üniversiteye gitmiş” deyip, “o halde ayrımcılığa uğramamıştır” demek, yanlıştır. Her grup farklı alanlarda ve farklı şeklerde ayrımcılığa uğrayabilir. Ama hepsi ayrımcılıktır.
Nerede ve kim ayrımcılıkla karşılaşıyorsa ben orda O’yum! Üniversite kapısında başörtülü kadın, kaldırımda yatan Hrant, kocasından dayak yiyen kadın, Ermenistan’da Türk, Amerika’da Müslüman, cenazede Cansu!
Çünkü ben bütün dışlamalara, haksızlıklara ve ayrımcılıklara KARŞIYIM; Hrant Dink gibi. :)


Şimdi Türkiye’de Ermenilerin ayrımcılığa uğrayıp uğramadığıyla ilgili olarak birkaç şey söyleyeceğim. Ama küçük bi istek: ben Türkiye’de Ermeni olmak diye yazayım; siz Ermenistan’da yaşayan bir Türk olduğunuzu ve orada Türk olarak sizlere bunların yapıldığını varsayarak anlayın (empati yani!)

Ama öncesinde siz beğenmesiniz de benim için önemli ortak noktaları yinelemekle başlayayım.

(...) ‘O’ askerde hak ettiği halde çavuş olamamış mesela, ‘biz’ de ne asker ne polis olabiliyoruz. ‘O’ kaymakam ya da üst düzey bir bürokrat olamıyor mesela, ‘biz’ de olamıyoruz. ‘O’nun nüfus cüzdanına “Ermeni” diye yazılıyor mesela, ‘biz’imkine “sakat”. ‘O’ndan Ermeni diye uzak duruyorlar mesela, ‘biz’den sakatız diye. ‘O’nu ders kitaplarında aşağılıyorlar mesela, ‘biz’i okullara almıyorlar. ‘O’na Ermeni diye kız vermiyorlar mesela, ‘biz’e sakatız diye. ‘O’na rahatça yaşayabilmek için göze batmaması öğretilmiş mesela, ‘biz’e sakatız diye evde oturup verilenle yetinmemiz. ‘O’nu Ermeni diye ötekileştirdiler mesela, ‘biz’i sakatız diye. ‘O’ Ermeni diye ikinci sınıf vatandaşlığa itiliyor mesela, ‘biz’ sakatız diye...

Okul yıllarında solcu olduğu için, “aman başıma bir şey gelirse cemaati de sorumlu tutmasınlar” korkusuyla adını Fırat olarak değiştirmiştir.
Bilir misiniz kaç kişi göze batmamak için Ermenice adını değiştirip Türk ad kullanıyor bu ülkede! Sizce neden?

Çocukluğunda yetimhanede kalan diğer arkadaşlarıyla birlikte yaptığı (harç karmaktan taş döşemeye kadar), daha sonra da yöneticisi olduğu Tuzla yetimhane kampı 1983 yılında devlet tarafından ellerinden alınıyor.

25 yıl pasaport alamamıştır. Türkiye’de pasaport yasağı (o da Saadettin Tantan’ın özel dostluğu ve çabasıyla) en son kaldırılan kişidir.

301. maddeden yargılanan ve/fakat ceza alan tek kişidir.

Türkiye’de tek bir gayrimüslim polis-asker-kaymakam-bürokrat yoktur. Bu meslekler için varolan tüm kriterlere sahip olunsa dahi bazı TC vatandaşları “Ermeni” diye o mesleklere alınmamaktadır.

1994 yılında Beyoğlu Belediyesi’ne ait evlendirme dairelerinde gayrimüslimlerin nikahı kıyılmıyordu! (16 Haziran 1994 – Cumhuriyet Gazetesi)

Türkiye’de zorunlu askerlik yapan gayrimüslimler çavuş bile olamaz.

Türkiye’de (bırakıyorum halkı) birçok Bakan, milletvekili ve siyasetçi “Ermeni” sözünü küfür olarak kullanmaktadır: “Ermeni dölü!”, “Ermeni gibi!”... Abdullah Öcal’ı aşağılamak için bile “Ermeni” deme gereği hissedildi bir zamanlar bu topraklarda!
Ve kalleşçe bir ölüm sonucunda “Hepimiz Ermeni’yiz” ağıdına ortak olduğunda milyonlar, bundan tüyleri diken diken olanları düşünün. O derece aşağılık bir şey ki Ermenilik, kimse üzerine almıyor, alanı da “sen şehitlere ağladın mı” “sen asala’yı ne çabuk unuttun” gibi ajitasyonlarla boğmaya çalışıyorlar. Halbuki bilmiyorlar insan olan hepsine ağlar!..

Varolan bütün okul kitaplarında “Ermeni=aşağılık-düşman” kompozisyonu vardır. Hala 80 yıl önceki davanın kinini ders kitaplarında çocuklarımıza aşılıyoruz. Düşünün, Ermeni olmak o kadar kötü ki, bilmem hangi şehrimizin (sanırım Erzurum’du) Ermenilerden kurtuluşu törenlerinde Ermeni rolü oynayacak figüran bile bulunamamaktadır! O kadar aşağılık bir millet yani Ermeniler! Ve siz bu düşüncelere sahip toplumda Türkiyeli Ermeni olduğunuzu düşünün... (tabi aynı haltı Ermenistan’da Türkler için yaptıklarından eminim! Nitekim onun için Hrant Dink Ermenistan ve Diaspora tarafından sevilmiyordu ya! O bütün saçmalıklara karşıydı. Şöyle diyordu Diaspora’nın yüzüne karşı her yerde: “Siz sadece soykırımı gündeme getirerek Türkiye ile Ermenistan arasındaki sorunları 1915 metre derinliğinde bir kuyuya gömüyorsunuz. Yanlış yapıyorsunuz. Bu iki milletin geleceğe bakabilmesi için, önünü açıp ufkunu genişletebilmesi için bu derin kuyudan çıkmamız gerekiyor. Geçmişe gömülerek geleceği yok ediyorsunuz. Yapmayın, geleceğimizi karartmayın.” İşte “hastalıklı kan” dediği de, Türk düşmanlığıyla kafayı bozmuş Ermenilerin içindeki o hastalıklı kandı. Yani hastalıklı olan Türkler değil, Türklerle kafayı bozmuş Ermenilerdi! Neyse...
Sizlere Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşı'mızda boğaz-boğaza savaştığı Yunanlılarla savaş sonrasında ne kadar yakın ve dostane ilişkiler kurduğunu okumanızı tavsiye ederim. Mustafa Kemal zamanında Türkiye ve Yunanistan dünya üzerindeki en yakın müttefiklerdi! Hatta o kadar ki, bir toplantı ya da ortamda biri olmadığında, diğeri o ülke adına konuşma ve imza koyma yetkisine sahipti. Bunun uluslararası ilişkilerde bir adı var ya, şimdi hatırlamıyorum. Siz kanka ülkeler olarak anlayın! :)

“Yunanlılar Selanik’te Atatürk’ün evini yaktı” diye bir provokasyonla (ki yalan olduğu artık belgelidir) galeyana getirilen halk, onun intikamı için aynı saatlerde ülkede bulunan TC vatandaşı (hatta yedi ceddinden beri bu topraklarda doğmuş) gayrimüslimleri linç etti! Rehinler ya!
Bunların güncellerinden birkaç örnek vermemiz gerekirse: birkaç yıl önce AGOS’un taşlanması; kiliselerin taşlanması, duvarlarına ırkçı sözler yazılması; rahip cinayeti; yüzyıllardır gelenek olan Haliç’e Haç atma ayinlerinin provoke edilmesi, Başbakanlık ve ilgili tüm kurumların, “1923’ten beri o bölgede Rumlar tarafından satın alınan mülk sadece 17 adet evdir” açıklamalarına rağmen, ve dahası sanki TC vatandaşlarının mülk edinmesi ırka bağlıymışçasına, “Rumlar İstanbul’u Vatikan yapacak” paranoyasının yayılması; Ruhban okullarının kapatılması ve hala açılmaması; onca devlet gücüne rağmen “misyonerler ülkeyi ele geçirmeye başladı” gibi söylemlerin yayılması ve ama una karşın nedense adli hiçbir soruşturmanın yapılmaması; 1994’de bir milletvekilimizin “TÜRKSAT uydumuzun düşmesinden Patrikhane sorumludur” diyebilmesi... dünya kadar!
Bunların bizimle alakalı kısmı ne, derseniz, şu: Bu tür zehirler aramızda oluşabilecek dostluğu ve kardeşliği ebediyete dek yok eder, ve her Türk bu sunulan durumdan kendine vazife çıkararak gayrimüslimleri dışlar/ayrımcılık yapar! Sonra çıkar biri “abi Hrant yok birkaç Ermeni öldüriim mi? diye sorar abilerine, ama azimlidir ya, bekler ve müjde verir: “öldürdüm Ermeni’yi!”... (Sosyal Grupların ve Ayrımcılığın Kökeni)

Gayrimüslimlerin Lozan Antlaşması’yla belirlenen birçok hakları vardır. Burada sıralamak yersiz olur, sadece temel olarak şu söylenebilir, gayrimüslimlerin vatanlarında (!) kendi dil-din ve kültürlerini özgürce yaşamaları %100 uluslararası güvenceler altındadır. Lozan’ın ülkemizin kurucu anlaşması olduğunu hatırlatmama gerek yok sanırım.
Bir de anayasamızdaki Türk tanımını vereyim: “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.”
Eğer siz temel insan haklarını (hem de Lozan’a rağmen) vermezseniz, dışardan kafamızı şişirirler, sonra, “AB dedi de yaptınız” olur!

Ermeni yurttaşlarımızın kendi öz mallarını (çoğu zaman öldüklerinde) bağışladıkları vakıfların mallarına el koyulması sözkonusu. Ve bunun gerekçesi olarak da onların “YABANCI” oldukları söyleniyor.
Kim mi söylüyor? Cumhurbaşkanı (ve kendisine bağlı bulunan kurul), bazı siyasiler, yargı kararları...
E hani hepimiz Türk’tük!? O halde neden Sünni Müslüman-Türk olmayanlara “Türk olmayan vatandaşlar” deniliyor, neden onlarla ilgili yasal düzenlemeler “Yabancı” başlığı altında işleniyor? Bu insanlar yüzlerce yıldır bu topraklardalar, hala mı Türk sayılmıyorlar?

Bilmem toplumsal belleğimizin nasıl düşmanlıkla bezendiği ve sonucunda nasıl ayrımcılıklar olduğunu anlatabiliyor muyum?


Not: Bu tartışmanın karşısına şehit mektubu yazmak, o cenazede yürüyen 100 binden fazla kişiyle onları destekleyen milyonlarca kişiyi bir tarafa, şehit cenazelerini öbür tarafa koymak demektir. O yüzden böylesi ajitasyon (şimdi brileri çıkıp "şehitler ajitasyon mu" demesin ne olur! :)) içerikli mesajları siliyorum/sileceğim. Türk’ün Türk’e propagandası komik olmuyor mu?!

Flaş Flaş Flaş!
Öğrendim ki bazı arkadaşlar benim Ermeni olduğum dedikodusunu yapıyorlarmış! :):):):)
Bi Ermeni olmamıştım zaten! Berdevam...
 
İlayda buyur tartış o zaman kardeşim. Tartış ve buğulanmasın gözlerin. Kukuletalı, yada kippalı bir yahudi nin neden universitemize giremeyeceği ya da bir işveren tarafından işe alınmayacağına da değin lütfen.

Boğazında kocaman bir haçla gezip "beni bu halimle her yere sokacaksınız" diyen birini de savun ama.

Aynı zamanda "inancım gereği çarşaf giyiyiorum" diyen birinin de üniversitelere girmesini, iş bulmak konusunda zorluk çekmemesini de savun. Kuran da "tanınmayacak şekilde" giyinmeleri emredilen kadınların bu halde tanınmayarak çalışabilecekleri iş bulamamaları üzerine de gözlerin buğulansın ama.

Her fırsatta Avrupaya öykünürken neden AB mahkemelerinin Türban konusunda bu ülkede gerçekleşen resmi uygulamaların bir ayrımcılık olmadığına karar verdiklerini de düşün lütfen.

Türbanlı bir annenin oğlu olarak konuşuyorum. Sen başına o türbanı taktığın an zaten kendini ötekileştiriyor ve ayrımcılığa çanak tutuyorsun. Ardından insanların senin beyninin içini okuyamadıklarından şikayet etmen ne kadar gerçekçi.

Sen o türbanla insanlara ister istemez belli bir mesaj vermiyor musun? Bu mesajın senin istediğin şekilde gerçekleşmemesi başkalarının suçu mudur? Peki sen bir tercih de bulunup bununla beni kabul edeceksiniz gibi bir dayatma hakkına sahip misin?

BEnim ayrımcılığım senin ayrımcılığın ayrımı yapmak istemiyorum. Ancak birileri kendini ötekileştirip bir de ayrımcılıktan bahsedildi mi bunu kabul etmekte zorlanıyorum.

Bütün bunlara rağmen ben de Türbanı olmasına rağmen birinin üniversite eğitimi alması gerektiğini düşünüyorum. Ama bu bahsedilen kitlenin siyasal bir işlev nedeniyle bunu yapmadığı bir zaman diliminde olur. Nasıl ki eskiden böyle bir yasak yokken sağolsun islamcılarımız sayesinde devlet(Hatta seninde dile getirdiğin gibi toplumun büyük kısmı) bir önlem almak zorunda kaldıysa ayrımcılık yapmadan bunun sebeplerini de konusalım.

Hatta orada durmayalım gencecik bir çocuğa beynini yıkayarak türbansız yaşanılmayacağını şırınga eden ebeveynlerimizin yaptığı ayrımcılıktan da bahsedelim mi? Henüz özgür iradesiyle karar verecek yaşta olmamasına rağmen bizim ülkemizde kahredici bir sıklıkla yaşandığı gibi çocuklarının başını -annemin örneğinde olduğu gibi- daha 10 yaşına gelince zorla örten ve psikolojik olarak kendine onsuz bakmasını da engelleyecek her türlü mekanizmayı kuran "çok inançlı ebeveynlerimizin" yaptığı ayrımcılıktan da bahsedelim mi?

Kendilerine "sadece erkeklerin cinsel hedefleri gibi bakıldığı" psikolojisiyle bırakın başına türban takmayı insanlardan kaçan kadınlarımızın içine düşürüldükleri psikotik durumu da konuşalım da ayrımcılık olmasın.

Bu ayrımcılık içine istediğinizi doldurun arkadaşlar. Dopğaldır ki dünya görüşlerimizin ufkuncadır görebildiğimiz ayrımcılıklar. Siz bir çocuğun başının örtülmesini değil de neden başörtünüzle üniversiteye girmediğinizi sorgulayın. Bunu yaparken de çarşaflıları es geçin. Tercih meselesidir. Son derece de demokratik bir platformumuz olduğundan gözlerinizin bugulanmasına fırsat vermeden haykırabilirsiniz.

Ama lütfen "saçların cinsel tahrik nesnesi olması" gerekçesiyle erkekleri dışarıda bırakarak ortaya atılmış bu kuralın kadınlarımıza yapılmış en büyük ayrımcılık olduğunu savunmama izin verin. Siz başınızda erkek egemen kültürün en büyük ayrımcılık sembolünü bir özgürlük sembolüne çevirmekte özgürsünüz ben de bunu reddetmekte... Ama lütfen bu fikirlerim inancınıza ters düşüyor diye gözleriniz buğulanmasın lütfen en azından bunu becerin....

Mesela Hrant ın askerlikte çavuş yapılmaması gibi neden erkekler de türban takmak zorunda değil. Eğer saç tahrik nesnesi ise...Devamla senin yola çıktıgın sistemde evlilikten, mal bölüşümüne kadar onlarca ayet vereceğim konuları da değerlendirmek gerek gözler bugulanmadan.

Yani ayrımcılık beşeri olunca suç ilahi olunca eyvallah mı...Hadi buyrun o zaman. Madem her türlü ayrımcılıgı konusacagız o kardeşlik nakaratları düzdüğün Hrantla evlenmene izin vermeyen ilahi pöstülanı da yatıralım masaya ne4 dersin.

Ama yok ayrımcılık dinden gelirse susmak ve kabul etmek gerek diyorsan zaten sana bir daha cevap vermeyeceğim.

Demek ki kılık kiyafet kanunuyla ayrımcılıgın dikalasını Atatürk yapmıştır. Öyle ya o kadınlara mahsus bir ötekileştirmenin tam karşıtı olan bir devrimciydi çünkü. Ayrımcılığa karşı çıkan devrimcilerin bile ayrımcı haline getirildiği bir ayrımcılık sohbetine buyrunuz.
 
21 yaşındayım!Ne Uğur Mumcu'nun ,ne Ahmet Taner Kışlalı'nın,ne sivas katliamının vehametini hisedecek yaşta olmadım ben.Ne nicelerinin...

19 ocak 2007..Saat 15.30 da çalan telefon ve karşıda hüngür hüngür ağlayan bir sesin dedikleriyle yaşadım ben hepsinin acısını.Günlerdir olanların toptan sorgulamasıyla yas tuttum.Sevineneler gördüm,daha öncekilerine de sevinmiş olanları..Pazarlıklı göz yaşlarını akıtanları izledim.Kendim ağlayamadan.

Her ses bir diğerini bastırmak için vardı.Bizler acımızı yaşayamadan pazarlıklar dolaştı gündemde!Dünya basını,siyaseti,hesap,kitap!!!Ne fayda?

Özgürlükçüydüm,insan olmanın getirisini savunmak istedim..Heyecanıma,sakin olamayışımın güvensizliğime,daha genç olmamın toyluğuna gömüldüm..Kendi sesimi kendim bastırdım!..

O gün benim için bir milattı!Hrant'ı öldürdüler!Orhan Pamuk'un kitaplarını yeniden yaktılar.Uğur Mumcu'ya dil uzattılar yine.Güvercin tedirginliğine bulanmış ruhlarımıza korku salmak istediler.Öfkelendik..

An itibariyle gözlerim dolu bunları yazıyorum..Pegasus ve Oturanboğanın yukarıda yazdıklarıyla bir duygu boşalımı yaşadığım için..Hrant'ın ölümüne artık ağlayabildiğim için!.

Hor görülmüş her bir kimse için göz yaşı dökebildiğim için!.

Bir şeyler yapılabileceğine gönülden inandığım için.

Umut edebilmeyi yeniden öğrendiğim için.

İnsan olabilmek için!
 
Hrant ,ölmeseydi de sakat kalsaydı,
gerçekten ayrımcılığa ya da ötekileştirmeye uğrayıp uğramadığının ayırdına varabilseydi.
Türkiye de yaşayan ermenilere veya diğerlerine sorabilsek,
''biz ermeni olarak daha mutluyuz ,siz sakatlar daha çok ötekileştiriliyorsunuz '' derler mi?
Hrant Dink in kalemi başını kesti.
Uyumlu ,çomak sokmayan azınlıklar gerçekten bir sakat gibi ötekileştiriliyorlar ise Türkiye de, hiç affımız yok demek ki;
Bu yazıyı sakatlar forumunda değil de ,toplumdaki sakat olmayanlar okuyup analiz etse amacına ulaşır..
Yani kendi sakatlarımıza da bir ermeniye davrandığımız gibi davranıyoruz diye kritik yaparlar..
belki bizi de öldürürler...
 
türban (ayrımcılık yönü hariç) olayına girmeyecegim. zaten girme amacım farklıydı. yoksa tartışmak istemediğimden değil. yeri burası değil.
bu sayfaya kadar bir tekelleşme aldı başını gidiyordu. hrant adı duyulunca vatan millet sevdası bürüdü herkesi. yüzyılların günahının hesabı soruldu.(ermeni soykırımı)
herkes "türküm" demeye başladı. birileri de kızdı buna. "milliyetcilik kimsenin tekelinde olamaz" gibi çıkışlar yapıldı.
hranta yapılan ayrımcılık sorgulandı. "o iş bulmuş. o gazete bile çıkarmış mış..."
çünkü bir mantık ötekileştirmeye başlayınca mazeret de kılıfda hazırdır hep.
herkesden daha vatansever olabilen birinin vatanseverliği bile sorgulandı sırf ermeni diye... ya da sosyalist diye. ya da aykırı düşündüğü için...
bu mazeretler başka bir yerde isim değiştirdi. başka biri de sayıyor: "türbanlı ebeveynler zorla çocukların başını örtuyor!" "iş ortamında tanınmayacak şekilde giyinenler olur. yani çarşaf giyenler..."
"erkekleri bırakmış bu din sadece kadınları örtmüş. ayrımcılık yapmış..." vs vs...
bana göre bu düşünceleri farklı dile getirseler de her iki taraf da anı kefededir.
sadece soylem farkı var.
sadece empati yaparak bu konu anlaşılabilir bile...
"ayrımcılık" kılıf aramayı çok sever çünkü...
ırkçı anlayışın tarihe takılarak ermeniyi (insanı) anlaması nasıl mumkun değilse ayrımcılıktan devrimcilikten dem vuranların da tarihe ve bugüne takılıp genelleme yapmasıyla türbanlıyı (insanı) anlamaması pekala mumkun...
ermeni milliyetcileri var diye hrant aşagılanmayı hak ediyormu? geçmişte asalanın yaptıklarından hrant sorumlu mu?
türban olayını hrantın sayfasında asla getirmek istemezdim.
ama getirme sebebim ayrımcılıgın bir taraf oluşturdugunu gostermek içindi.
işine gelen bu ulkede "turbanlı kızlara ayrımcılık yapılıyor" derken geçer de hrant için sırf ermeni oldugu için ayrımcılık yapılmıyor der.
bir tarafda ise hranta ayrımcılık yapılmıştır diyen bir anlayış ise türbanlı birine ayrımcılık yapılmıyor der.
üstelik bunu da ötekeliştirmek isteyenler kendileridir diyerek basit bir soylemle yapar.

önyargı boyle bir şeydir.
hrant söz konusu olunca engelli ülkücü birey ermeninin rahat koşullarını gundeme getirir.
türban söz konusu olunca ise engelli birey çevresinde gördüklerinin korkusuna kapılır...
özünde ayrıştıran bir mantık arar arar yine mantıgına uygun kılıfı bulur.
evet din mantıkla olmaz. bu anlamda turban tartışılmaz haklısın.
bu işi bile bile seçtiysem sonuçlarına katlanmalıyım da. sesim çıkmamalı.
...
hrant bilmiyor muydu konuştu yazdı?
bilmiyormuydu ayrımcılıktan konuştu hep. güvercin tedirginliğini duydu. kendi halkı anlamadı. türk halkı anlamadı. bilmiyor muydu sesiyle yazısıyla kendini ötekileştirdiğini...
ben de biliyorum. oyle bir seçim ki bu suçlusu benim.
hatta insan olmayı seçtim.
bu yuzden ötekileştirmenin tam merkezindeyim.
ben burda ayrımcılıgın farklı yonleri çıksın diye türbandan yararlandım.
pegasus beni nasıl anlarsın biliyor musun?
kendini ırkçı gibi düşün. ve bu gözlerle hranta bak bi...
çünkü burda ben türbanlıyım. senin özgurlukçu devrimci anlayışın ancak bana kadar dayanır.
bende parçalanırsın. devrimden özgurlükten bile vazgeçersin..
tıpkı ırkçı anlayışın hrant -melek bile olsa- vazgeçecegi gibi...
ayrımcılıktan şikayet edenler! özgürlük şarkısı soyleyenler! özgurluk ve insanlık asla sizin tekelinizde degil. tıpkı milliyetciliğin ırkçıların tekelinde olmadığı gibi...
bu meydan da sadece sizin tekelinizde degil.
hrant ayrımcılıkların her türlüsüne karşıydı.
bir türbanlının hrantım demesinden utanmayın bu kadar.
ayaklarımızın biri çölde diye bu saha sadece sizin değil...
siz nasıl bu türban için kaygı duyuyorsanız faşist anlayışın da siz hrantız derken arkasında "ülkemiz elden gidecek" korkuları duyması normal.
önyargı böyle bir şeydir.
ırkçı anlayış nasıl "ermeni soykırımını" hatırlarsa bu olayda senin gibi devrimci takılanların kafasına da "sivas katliamları "gelir.
şalvarlı çarşaflı kadınlar gelir.
zorla çocuklarının başını örten ebeveynler gelir.
kitaptaki önyargınla baktıgın ayetler gelir.
ama aklına bu olanlar yuzunden bedel odeyenler gelmez.
tıpkı hrantın başka ırkçı ermenilerin yaptıgı yanlışlar yuzunden hala bedel ödemesi gibi..

siyasetler kuruldu türk ermeni meselsi üstüne..
tıpkı işine gelmeyen yerlerde siyasetler kurulmnası gibi..
sana psikolojinin iki ucunun b.k lu bir degnek oldugunu hatırlatırım...
ayrımcılık zemininde tartışmak ne kadar zor gördük.
mesele önyargı dediğimiz şeydedir.
o yuzden ulkemizin daha çok yol katetmesi gerekir.
bu arada not:
türban benim için asla önemli değil.
fakat biliyorum ki derdimi anlayan bir yiğit çıkmayacaktır.
ben sizden daha fazla ayrımcılıga ugrayan biriyim.
niye mi?
çünkü ben tarihte yapılan tum hataların kurbanıyım. en buyuk zulmu kendi dindar kesiminden yiyen bir guruhuz biz.
elbette ötekileştirmeye son vermek için turbanı açabilirim.
nitekim açtım da...
ama sakat ne yapacak?
ermeni ne yapacak?
diğer tüm farklılıklar nolacak?
bu ötekileştirmeye bir son vermek için?
sihirli degnek olsun saglam olun hade... ermeni ırk degiştirsin oylemi?
mesele ayrımcılıgı tartışmaksa bu zeminden hareketleyse türban sizi yanıltmasın beyler...
ayrımcılık zeminindeyim ben. bakmayın uslubuma. türban zemininde degilim. anlatım zayıflıgım sizleri yanıltmasın.
...
ve hrant...
bakalım kimler hrantmış görelim... o yürek kimde var? ve o aşk?
ayrımcılıgın her türlüsüne savaş açabilen ön yargısız yürek.
ayrıca din ayrımcılıgın sebebi hiç değildir. ayrımcılıgın sebebi sadece insandır. din farklılıgı esas almıştır. ama farklılıklaın birbirini ezmesini değil...
farklılıklar ayrılıklar hep olacaktır.
ama dinin genel ögretisi şudur:
bakalım bu ayrı farklı kimlikler birbirini ezecekmi?
işte din buna bakar sadece. imtihan sahası çıkartır ortaya.
en buyuk güreşçi benim diyenin karşısına ondan daha buyuk güreşçiyi çıkarırtır.
ki insan kendinde olandan dolayı başkasına hava atmasın. buyuklenmesin. ezmesin....
başına türban takmış. aman allah! bu ne demek! bakalım insan katlanacak mı buna ?
tıpkı sizlere katlanamadıkları gibi...
çünkü ayrımcılıgın özünde farklı görmek kabul etmemek kendini buyuk görmek ve kibrinden dolayı aşagılamak vardır.
ve nice toplumlar ise sırf bu yuzden yok edilmiştir. birbirlerine durust olmadıkları için..
ben insan ayırmam ama...
ben insan ayırmam ama..
bakalım bu insanı ayırmamanız nereye kadar?
ırkçılık ermeniye gelene kadar milliyetcidir.
ama ermeniyi görünce ırkçı olur...
devrimcinin dine kadar dayanması gibi tıpkı..
ama hrant ve onun gibiler kurşuna kadar dayandı!
ayrımcılıgın zulmun hiç bir maskesi çevirmedi onu yolundan. boyleleri hala var. hiç bir kılıf onları insanı ayrı görmeye ayrım yapmaya götüremiyor.
o yuzden bu kişilerin dayandıgı sınır hep ölüme kadardır... çünkü ayrımcılıgın her türlüsüyle savaşırlar... ve farklılıklar birleşir tek "kurşun" olur...

not: hrant'a aşık olsaydım evlenirdim! ama geçip de bunu kitabtaki belli bir dayanaga gore baktıgından anlamayacaksın! bunu anlaman için kafandaki her bildiğini kenara koy dine oyle gel!
okumak vardır. bir de okumak vardır!
leyla başkasına sıradan bir kızdır. mecnuna dunyanın en guzel kızı.
hiç olmazsa mecnunun aşkına leylayı kabullen be!
mecnunun gözleri hatırına!
insana ulaşmanın yolu sevgiden geçer pegasus sevgiden...karşılıksız sevgiden...bilgiden değil...
 
İlayda çok kurnazsın.

Üstelik duygusallık pozuna bürünmüş bir kurnazlık bu.

Eminim yazdığın mesajın kalitesi hakkında en küçük bir kuskun yoktur. Tıpkı düşüncelerine yönelik en küçük bir sorgulamadan geçmeye cesaret edemediğin gibi.

O kadar kurnaz indirgemecilikler yapmış, öylesine bir kurnazlıkla olayları birbirine bağlamış ve destek çıkılmak için öylesine inceltilmiş mesajlar yollamışsın ki savunduğumuz doğruların karşısında kimlerin durduğunu bilmemiz açısından son derece öğreticisin.

Ben sana mesaj verirken Sivas yangınından bahsettim mi? Hayır. Kahramanmaraş ya da Çorum olaylarından? Hayır. Dünyadan çok daha korkunç örneklerini de verebilir miydim? Evet.. Verdim mi? Hayır. Bireysel anlamda çevremdeki kişilerden örnek verdim mi? Hayır. Vermedim çünkü bu örnekler her zaman yenilmeye müsaittir. Bunları “münferit olaylar” diyerek reddedebilir işin aslından bağımsız olduğu savıyla güzel bir manevra yapabilirdin. Bu yüzden sana böyle örnekler vermedim. Ve sadece işin mantığını sorgulamanı söyledim.

Çünkü ayrımcılıkla mücadele edeceksek her şeyden önce ‘pradigmalar’ sorgulanmalıydı. Yani olayları değerlendirdiğimiz düşünsel yapılarımız. Ama sen ustaca bana cevap verirken sanki bu bireysel örnekleri sorgulamışım gibi cevap vermişsin. Çünkü ötesine gücün yetmez. Mecburen sana bu şekilde yaklaşanlara verdiğin cevapların limanına sığınmak zorundaydın ve öyle yaptın. Oysa sana ayrımcılık yapmadan savunduğun değerdeki ayrımcılığı sorgulayalım diyorum. Cesaretin varsa buyur yapalım. Baksa bir başlık açalım ve bu savunduğun şeyin ayrımcılığa uğramak mı yoksa insanlık tarihinde kadınlara uygulanmış en korkunç ayrımcılığın sembolü olup olmadığını tartışalım. Demokratsın ya buna hayır demezsin sanırım.

Ayrımcılık sorgulamalarımız sana gelince (Yani türbana) bir duvara çarpmış gibi dağılırmış! Bu ayrımcılık neden Ogün Samast a gelince durmuyor. Çünkü faşizan bir yapısı var diye değil mi. Bu çocuk Hrant ı vurmasa ama fikirlerini burada savunsa müsamaha mı gösterecektik? Hayır ayrımcılık yapmayalım bu faşizan düşüncelerin de dinlenmeye hakkı var mı diyecektik?

Nazi Almanya sında iktidarı destekleyen seksen milyonluk bir halkın da kendine göre inandıkları doğrular vardı. Ne yapalım ayrımcılık yapmadan onlara da yol mu verelim?

Demek ki ayrımcılık dediğimiz şey senin göstermeye çalıştığın gibi soyut, sınırları olmayan bir şey değil. Ayrımcılık bir pradigma evet. Ama salt ayrımcı bir pradigmadan yola çıkıp bana ayrımcılık yapılıyor demenin mantığı nedir?

Sorduğum soruların hiçbirine cevap vermemişsin. Çünkü veremezsin. Buna cesaret edebileceğini sanmıyorum. Başına taktığın o türbanın neden sadece kadınlara emredildiğini sorgulayamaz bu ayrımcılığın üstüne gidemezsin. Mahkemede bir erkeğin sözünün iki kadınınkine eşit olmasını da sorgulayamazsın. Mal bölüşümünde erkeğe kadından çok hak veren yaklaşımı da. Evlenmek konusunda sadece erkeğe yol veren kuralları da. Sorgulasaydın eğer, gördüğün ayrımcılık karşısında bırak buğulanmasını gözlerinin sel olup akması gerekirdi. Ama cesaret edemezsin. Ancak böyle modern medeniyet kurallarına karşı hayalî ayrımcılık çığlıkları atarsın topal edebi tümcelerle. .

Tabi bunlar okumayla ilişkili şeyler olduğundan ben saçmalamış olabilirim. Koskoca Osmanlı âlimleri de mecellede yanlış anladıkları için saçmalamışlardı. İslam ülkelerinde de hep saçmalandığı için ve yanlış anlaşıldığı için hala kadınlar oy versin mi diye tartışılıyor. Bu saçmalamaların neden bu kadar yoğun olduğunu da sakın sorgulama. Bu saçmalamalara neden olan yapıyı da sorgulama. Sen ancak çağdaş hukuk kurallarını sorgula. Ve bunun adını da ayrımcılığa karşı savaş koy.

“Ayrımcılığa karşı savaş sadece sizin değerlerinize uyuluyorsa savaştır değilse o düpedüz baskıcı bir anlayıştır” derken acaba başkalarınınkini sorguladığın gibi kendi pradigmanının bu süzgeçten geçmemesi hakkında ne düşündüğünden bahsetme. Geçirilmeye kalkıldığında çığlığı bas; Ayrımcılık!

"Aşık olsaydım evlenirdim" diyerek bizzat inandığın pradigmaya ters bir çıkışta bulunma cüreti gösterebilirken bunu türban için neden yapmadıgını da sorgula lütfen de ayrımcılık oplmasın. Oraya gelmişken "evlenirdim" dediğin kişinin "şu an neden cehennem de olduğunu" da sorgula. bunu ben demiyorum. kimin dediğini sen benden daha iyi bilirsin.Mesela daha da ileri gidebilirsen "kafirler" hakında inandıgın sistemin neler dediğine de bir bakabilirsin. Ardından ayrımcılık üzerine konusacak takatin kalırsa gel ben buradayım. Ama "sistemi sorgulamayalım, bütün kalsın biz parçayla uğraşalım" dersen bu şark kurnazlığına gelmem baştan söyleyeyim. Çünkü sinek değildir mesele. sen sineğe bakmamızı istiyorsun ben se o sinekleri üreten sisteme...

Bırak, bahsetme yok edilen, ikinci sınıfa itilen üstelik bunu ilahi bir söylemle yapan zihniyetten. Obsesif kompulsif bir duruşla sahip çık dogmalarına. Buna karşı çıkan, doğru olmadığına inananlara da “ayrımcı” de. Nasıl olsa postmodern bir kültürün içindeyiz. Doğrunun yanlışın, ak ile karanın iç içe girdiği, grilerin kral olduğu bir dünyadayız. Sen de bu ortamda çağın derinliklerinde kalması gereken düşüncelerini allayıp pullayıp “ayrımcılık” filtrelerinin ötesine taşıyabilirsin.

Bunları yaparken edebi bir dil kullanmayı da ihmal etme. Nasıl olsa duygusal bir milletiz. Bu duygu bulanıklığında sen de balık avlayabilirsin.

İyi avlar.
 
pegasus pekala o senin bahsettiğin tartışmaya varım. ayrı bir başlık açabilirsin. site yöneticisi olarak sen açarsan ben de tartışmaya varım!
o bahsettiğin olaylara orda cevab verecegim!
sivas olaylarından bahsettiğini soylemedim zaten. bireysel çıkışlara da girecek değilim. sadece bir soruna cevab verecegim.
bir insanı saglam degil de sakat dogduran tanrı beni de erkeklerden ayırıp turban taktırmışsa bu saglamlara sakatları öteki görmek erkeklere de kadını öteki görmek anlamına gelmiyor.
kafirler hakkında soylenen sözlerin sonucundan da kafirleri öldürün yakın ayrıştırın diye bir tanım çıkmıyor.
çünkü kafir ve mümin tanımları gaybtır. bunun için once mümin ve kafir terimleri kulun eline bırakılmamıştır.
bırakılsaydı her zaman gördüğümüz gibi her muslüman hereksi kafir eder her kafir de her muslumanı mümin ederdi.
müslümanım diye mumin yani inanan sıfatı benim tekelimde degil yani.
bunun bilgisini allah kendine bırakmıştır.
tıpkı mümin inanan tanımını kendisine bıraktıgı gibi...
cennete cehennem kim girecek meselsi de boyledir.
bir bakmışsın ben cehennemde sen cennettesindir.
bunun hakkındaki tek karar yetkisi de kula degil allaha aittir.
derdim avlamak değil. bunu bu zamana kadar anlamadıysan pes diyorum sadece!
duygusallık işine gelince... duygusallıgım senin yuregine yönelik değil merak etme.
ben geçip de guneşin yeryızunun ayırmadıgını ayırmam.
bir çocugun geçip de birini vurmasını sorgularım tabi ki. arkasından geçip de ulkucudur oyle düşünmüştür demem. tıpkı sana demediğim gibi.
devrimci yonunden herkes eminse ben de saygı duyarım. ama emniyet gitmişse sorarım!
burda kimse yeryuzunun tek sahibi değil.
türban takmam benim dinimin erkeklerine ayrımcılık imkanı vemiyor. ama kadını ayrımcılıga tabi tutan dinci zihniyeti sorguluyorum merak etme.
türban takmamdan dolayı ayrımcılık yaşamam imkansız benim. tıpkı sakatlar gibi. ama geçip de sakat olması sebebiyle ayrımcılıga ugruyorsa bir sakat bunun suçu tanrı değildir.
insandır insandır.
o türban sadece bir bez parçası. şekildir. dinin de buna ihtiyacı yoktur kadının da.
ama bu bez parçası ne kıdım bir güç ki ayrımcılık konusu olabiliyor.
geçelim kadına...
biz örtüyle hade cazibeyi kapattık diyelim! peki cazibesini açan kadın ne durumda? bunun ezilmesine yol açan sebebplerin de suçlusu tanrı mı?
ya da çirkin bir kızın bedeni cazip olmayan bir kadının durumu?
onun begenilmemsinin de suçlusu tanrı mı?
tanrı sevmiş her kulunu. çirkin guzel yok demiş sıfırlamış.
istese guzel yaratmazmıydı sanki?
bunca guzellik aşkına gonul veren erkek varken?
o güya çirkin sayılan bayanın aklını kim görüyor?
zevkler tartışılmaz de mi?
o zaman tanrı çok suçlu... oyle mi?
,tanrı o zaman farklı olmayan bir dunya yaratsaydı oyle mi?
türbanı örtmeyen bir zihniyeti yaratan tanrı hoş da türbnanı örten bir zihniyeti yaratan tanrı mı hoş degil?
kusura bakma tanrı bu işlerle ilgilenmiyor. butun bunların bilgisi gayb olarak onun katındadır.
ama benim bildiğim bir şey varsa o da şudur:
hiç kimse tanrının bile yok saymadığı kuluna zulmedemez.
başını açan birine zulmedilmeyecegi gibi... başını örten bir kadına da zulmedilemez.
ermeniye ermeni olması sebebiyle zulmedilemediği gibi türk e de zulmedilemez.
hristiyana zulmedilemediği gibi muslümana da zulmedilemez.
ama bunlar sırf bunlardan dolayı biz zulmederiz derlerse halt ederler!
iyi ben muslumanım o yahudi tanrı benim tanrı deyip aşağılayım o yahudiyi..

beni tanrım yok eder başta...
çünkü o bütün kullarının tanrısıdır.
senin de benim de...
sana sakatlıgından dolayı ayrımcılıga izin vermeyen rabb benim de şeklimden dolayı ayrımcılıga ugramama izin vermez.
bırak beni de türbanla farklılaştırsın. bırak da bu otekileştirmek için sebebp olsun.
fakat bu insana tanrı boyle demeseydi diye öteki görmek anlamına gelmiyor.
sen istesen de istemesen de ben buyum.
hem şurası da var. bu bez parçasıyla senle aynı şeyi yaşıyorum.
sen yakışıklısın. ama o bakışını bir kız beş dakkada söndürdü... ne işe yaradı yakışıklılıgın! sadece bir dunya senin yurumediğin iki bacagını görüyor. burdan yola çıkarak seni ayrıştırıyor.
beni de ayrıştıran bir bez parçasıyla geziyorum ben de...bu dunyaya oldukça yabancı... bilimin dışında normalin dışında..
o yuzden sen benim gözümde saglamsın. ve yakışıklısın sadece hepsi bu...
çünkü ben yurumenin salt bacaklarla olmadıgını bilirim.
çünkü ben anlamsız bir bez parçasını kafamda taşıyorsam eger bu yurek ister i,şte!
ama sen isteyerek sakat olmazsın!
sadece yolda bulmuşsun bu sakatlığı!
ve sakatlıkların ayrımcılığa ugramasında savaşan tarafsın.
ama oyle savaşan bir taraf ki tanrı sana saglam seçenegi sunsa atlarsın!
ben atlamam!
sakatsam sakatım hepsi bu. ben buysam buyumdur.
ordan savaşırım.
ötekileşmekten kurtulmak için bez parçası atmam.
yuzlerine sokarım insanların!
beni ötekileştirmek tanrının suçu ha!
yanılıyorsun insanın suçu. ve ben o insanla ugraşırım.
sakatlarlayım.
sakatlara her turlu ayrımcılıkta varım.
gözüm şekle takılmaz.
gözüm farklılıklara takılmaz.
zulm söz konusu olmayıncaya kadar...

not: sakat kadınlar da var ama. hani onlara aşık erkekler! bedenlere guzelliklere hasta zihniyetinizin de mi suçlusu tanrı!
ama aşktan bahsedersiniz. aşkla ilişkilendirirsiniz hemen! kişilere gore degişir de mi sakat bir kadına gelince aşk anlayışınız!
ordaki pradigmaları sorgula önce!
benim bahsettiğin sorunlarla ilgili hiç bir sorunum yok..
çirkini de bezi de sakat bedeni de sorun eden sensin!
yuregin yetiyotrsa sakat kadınla evlen. yık cinsellik anlayışını!
ama cinsellik açısından belli standartta sakatla evlenebilirsin de mi?

saglam olsan evlenir misin peki ?
saglam olsan sakat bir kadına aşık olabailir misin?
işte bir bez parçasının benim yaşamıma kattıklaroı...
ben bunlaı ötekileştirilerek ögrendim.
ve bir aşka ulaştım. "insan" aşkına..
buyrun hodri meydan size...bakalım sizin çagdaşlık biliminiz bunlara çözüm bulmuş mu ey guzellerrrrrrrrrrrrrrrrr
 
Kurtuluş savaşında vatan savunmasında ölenlerin tamamı müslümandır. Bu kişiler bayrak inmesin, Ezan susmasın diye canlarını feda ettiler. Vatan savunmasında ölen bir ermeni varmı? yada gayri müslim herhangi biri?
Hak önce hakedenin olmalıdır.
Bugün insanlık adına çığlıklar atıp çıktığı yumurtayı beğenmeyenlere soruyorum:
Düşmanlar tarafından ülkemiz kuşatılsa vatanı kim kurtaracak: Gayrimüslimlermi yoksa sözde aydınların beğenmediği müslümanlarmı?
Erzurumda Araplar düzü denilen bir yer vardır. Burası tıka basa Türklere yardım için savaçmaya gelen ve neredeyse hepimizin beğenmediği arapların mezarlarıyla doludur?
Müslüman dünyası medeniyeti ve teknolojiyi yeterince yakalayamamış olabilir. Ama bunun sebebi müslümanlar değil, müslümanlar içine fitne sokan gayrimüslimlerdir.
[size=6]Bir kişinin ölümüyle onbinler ayaklanıyor fakat onbinlerin ölümü bir kişiyi ayaklandırmıyorsa[/size] bana insanlıktan bahsetmeyin.
Bana merhametten, iyi niyetten bahsetmeyin.
Medeniyetten bahsetmeyin.
Çünkü hiç samimi gelmiyor bu sözleriniz bana
Onbinler ölürken sesi çıkmayanlar; sizlere söylüyorum.
 
Daha önce de bir yerlerde yazmıştım ama yine yazmakta hiç sakınca görmüyorum.

İçimdeki bir ses bu yaznın uzun olacağını söylüyor. Okumak isteyenler içindir bu yazım;

Enuma Elish, yani Babil in yaratılış mitosu....

Kadın egemenliğinde yani anaerkil dönemde son derece mutlu ve adil bir şekilde yaşayan toplum da erkekler büyük Anneden yönetim gücünü koparmayı akıllarına koyarlar.

O güne kadar kadının doğurganlık gibi yaratıcı bir güce sahip olması onu üstün kılmış ve tanrı sınıfına oturtmuştur. Kuşkusuz erkeğindeki döllemedeki önemi reddedilmemiştir bu dönemlerde bile, ancak hamilelik, doğum gibi kavramlar hep bereketin sembolü sayılmıştır.

Tanrılar aralarında bir ittifak kurarak ana Tanrıça Tiamat ın yok edilmesine karar verirler.Ve kendilerine Marduk u önder olarak seçerler.Büyük bir katliam ve savaş yapılarak ana Tanrıça Tiamat öldürülür.

Tiamatın cesedinden yer gök tanrısı yaratılır. Marduk ise baş Tanrı olarak yeri ve göğü yönetmeye başlar. Ama yönetmeye başlamadan önce bir sınavı başarıyla vermesi gerekmektedir.Kadının elindeki o üsttünlüğün erkeğe geöirilmesi gerekmektedir. Erkek te eğer yaratıcı olabilirse baş Tanrı olabilecektir.

" ve sonra bir kıyafet koydular ortaya;
İlk olarak doğmuş olan Marduk'a şöyle dediler;
Gerçekten efendimiz, bütün Tanrılar arasında
en yüce kadere siz sahipsiniz.

Yok olmayı ve var olmayı emredin ve emriniz gerçekleşsin!
Kelimelerinizle bu kiyafeti yok edin;
Ve bir daha emredin ve kıyafet yine eski haline dönüşsün!

Ve ağzı ile emri verdi.

Kıyafet hemen oracıkta yok oldu.

Ve bir daha emretti

Kıyafet yine eski haline döndü.

Babalar olan Tanrılar onun kelimelerinin gücünü gördüklerinde
Sevindiler, ona saygı gösterdiler ve şöyle dediler;

Marduk artık kralımızdır!

(Enuma Elish, Tablet 4)

Evet bu mitolojik öykünün sonucunda artık bilinen anlamda ana erkil düzenden ataerkil düzene geçişi görüyoruz tarihi süreç içersinde.

Tarih bizi ilgilendirmez diyenlere ithaf olunur.

Tarihimizdeki bilinen en eski ayrımcılık öyküsüdür yukarıda yazdığım öykü. O günden sonra tüm kadın tanrıçalar yeraltına gönderildi.

Kurulan sistem içersinde bugün için de geçerliliğini koruyan yeni bir sistem kuruldu. Ataerkil düzenin özelliklerini anlatacak değilim tabikii ama kadının özellikle yerinin bu anlamda neler olduğunu çok iyi bilmekteyiz.

Özellikle din gerçek anlamda kadınlara en büyük ayrımcılığı yapan bir olgudur neden bunu kabul etmede bu kadar zorlanırız ki anlamıyorum.

Bir konuda bir düşünceyi savunacaksan ona bir bütün olarak bakmak zorunluluğu yokmudur.

Açıkcası ben bir kadın olarak başımı gözümü kapatmayı din adına içime sindiremiyorum. Sindiremem sebebim de bunun alt yapısında kadının aşağılanmasının ve kadının bir tahrik unsuru olarak görülmesinin nedenleri vardır.

Bu bir ayrımcılıktır. Eğer ayrımcılığa karşı olduğumuzu söylüyorsak ve bir de kadınsak bunun üstüne üstlük, türbanı taktığı için ayrımcılığa uğrayan kadınlarımızın yanında olmaktansa o kadınlara önce neden hala kendini bir cinsel obje olarak görüyorsun ve bunu kabulleniyorsun diye sorulmasıyla başlanmalı ayrımcılıkla mücadeleye.

Bu da bu anlamda kendimizi ne kadar bu role layık gördüğümüzün bir sonucunu çıkartıyor açıkcası. Çok önceleri ben kadınlarımız o yeraltında kalmaktan çok memnun, çıkmaya hiç niyetleri yok diye boşuna demedim.

Aydın olduğunu, bilgi sahibi olduğunu söyleyeceksin ama kendini asırlar önce erkeklerin ayrıştırdığı ötekilediği yerde kalmaya devam ederken bu durumu özgürlük kavramıyla mı bağdaştıracaksın.?

Gerçekten de bir başka kadın tamamiyle kendisini kapatmak istiyorsa, pegasus un dediği gibi çarşaf kullanmak istiyorsa o zaman ne ad verilecek buna????

Bende türban meselesini hiç konuşmuyorum açıkcası burda. Sakın bu yazıyı türbanla ilgili bir yazı gibi algılamayın. Ben burada ileydanın ayrımcılık adına bu kadar söz söyleyebildikten sonra taktığı türbanın asıl ayrımcılığı nasıl içinde barındırdığının bir kez daha altını çizmek istiyorum.

Ancak göremediği, hissedemediği bir ayrımcılığı buram buram içinde barındırıyor türban. Onu taktığın sürece evet ben sadece erkekleri tahrik etmeye yarayan bu sebeple mümkün olduğunca oramı buramı göstermemeye çalışan bir kadınım deniliyor farkında olmadan.

Ve inançlar istediğimde takarım istediğimde çıkarırımla nasıl oluyor anlayabilmişte değilim. Var bir gariplik bunda.İlkeli olmayı yaşantımın bir parçası saydığımdan türban takmaya karar verdiğim anda erkeklerin ayrımcılığını kabul edip kendimi bir cinsel obje gibi görüp elimi eteğimi bu dünyadan çekerim ben hiç korkmadan.

İşin yasal kısmıyla hiç ilgilenmiyorum açıkcası. Çünkü bu çok daha farklı bir konu gerçekten. Asıl söylemek istediğimi bir kez daha üstüne basa basa söylemeye çalışıyorum.

Bir konuda ayrımcılığa karşıyım derken, ayrımcılığın ta içinde olmak işte böyle bir şey.İşime gelenleri ayrımcılık sayar işime gelenleri saymam la olmaz bu işte.Pegasus a yaptığın eleştirinin dik alasını bu şekliyle sen yapmıyormusun İleyda?

İlk adımı ayrımcılığa karşıysan erkek egemen bir toplumda dinin öngörüleri gibi gösterilen kadını küçümseme, öteleme ve ayrımcılaştırma simgesi olan türbanla başlaman gerekmez mi?Sadece sonuçlar üzerinde durarak, ki o sunuçları yasalar sağlıyor,bazı insanların türban yüzünden ayrımcılığa uğradığından söz etmek gerçekten bu yönüyle anlamsız oluyor.
 
Sevgili Andante:
Yazını baştan sona okudum.
Şunu bilmeniz gerekirki başörtüsü takmak keyfi bir davranış değil, Allahın emridir.
Başörtüsü takan kişilerin kendini toplumdan ayırarak esas ayrımcılığı körüklediklerini söylüyorsunuz. Bu sözünüzü dini kurallardan detaylı bilginizin olmamasına veriyorum.
Andante herkesin bir hesabı vardır. Allah ında bir hesabı vardır.
Şunu bilmenizi isterim ki ne kadar konuşursanız konuşun hiç bir gerçek müslüman kuranın emirlerini bırakıp sizin sözünüzü dinlemez.
Bunun böyle olduğunu bildiğiniz halde yukarda yazdığınız yazı gerçek ayrımcılıktır.
Tekrar ediyorum: (anlayana, anlamak isteyene)
Bir kişinin ölümü onbinlerin içi yakıyorda, onbinlerin ölümü bir kişiyi yakmıyorsa gerçek ayrımcılık budur işte.
 
zihinsel engellileri akıllılar aptal konumunda görüp dışlarlar! delileri akıldan yoksun oldukları için! sakatları şekilleri sebebiyle çirkin sahip olmadıkları yuzunden aciz gorurler!
engelliler bile kendi içinde ayrımcılıkta taraflar... akıllılar akıllılarla cahiller cahillerle birlikte! bunlarda bile sınıf oluşturan sizlersiniz ben degilim.
iki lafı bir araya getiremeynleri küçümseyen adam yerine almayan zihniyetin sahibi de ben degilim.
ama akıllı olmak guctur. iktidar sahibi olmaktır. o yuzden aklını kullanamaynların hamisidir. ve bilen bilmeyenler adına savaşır. lütfen engelliler korunur guya...
elit tabaka yok mu burda! soyleyin guzellik akıl erdem ugruna insanları ayırmıyor musunuz?
gezilerde birlikte olmak yetmiyor.
her kese kılıf bulup dost seçen kimler? ben miyim? ama dost seçmek kişisel insiyatiftir oyle mi? ama ne garip insiyatif ki mantıgınıza uygun gelmeyen tatlı bir kula bile dayanamzsınız! görüntünüz bozulur de mi?ya da lutuftur!
suçlusu bunların tanrı mı yine!
insanlar farklı oldu diye ayrımcılıgı insan hak ediyor mu?
eşcinselleri ermenileri turbanı kenara koyalım.
gelin bunları konuşalım.
guzellik anlayışınızı sorgulayalım.
bilgi ve akıl anlayışlarınızı..
niye mi önemli bunlar ?
çünkü bu yuzden sakatlar ayrımcılıga ugruyor. bana ayrımcılıga sakatlar ugramıyor hiç demeyin yutmam!
bu dunyada sakatlar çirkinler zevk unsuru olmayan şeylere sahipse bez parçasına katlanamayan yureklerle ugraşırım.
çünkü o bez parçası ayrımcılıgın temelini gosteriyor bana..
bu anlamda turbanı burda konuşurum...
dini anlamda degil.
çünkü burası engelliler sitesi..
oyle polemiklerle işim yok...
bana şu dunta tatlısı güzel kızların ve şu dunya tatlısı güzel erkeklerin sırf şekilleri akılları sahip oldukları şeylerin hepsi yuzunden ayrımcılıga ugramsı ilgilendirir.
aşıklar hepsi hepsi aşık olmakl istiyor. ama bir gzuellik anlayışı bir beden anlayışı yuzunden bedel öduyorlar.
bunların da mı suçlusu tanrı?
eger boyle bir şüpheniz varsa ben şahitlik ederim ki suçlusu tanrı değil insandır...
bundan emin olunuz!
çünkü ben hepinizi seviyorum.
lütfen dini mini bırakın eger konu ayrımcılıksa ve hranttan açıldıysa bu derin konu adam gibi savaşmayı bırakarak tartışalım.
yok eger dinse tartışma ayrı bir başlıkta ona da varım!
 
Konu dışı:

fuzulim: "Onbinler ölürken sesi çıkmayanlar; sizlere söylüyorum."

Hangi onbinler, nerede ölürken, kimlerin sesi çıkmadı, kimler ağlamadı? Yürüyen yüz binden fazla insan ve destekleyen milyonlarca insan vatan haini mi?
Burada tartıştığımız şey Kurtuluş Savaşı mı, Ermeni olayları mı?

Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşı sonrasında Yunanlılar'la olan kişisel ve devlet ilişkilerini bliyor musun? Siz Mustafa Kemal'in savaş sonrasında o savaştığı Batı ile ne kadar yakın ilişkiler kurduğunu, TC'nin yaptığı BÜTÜN (1 tane hariç) anlaşmaların Batı müttefikliği üzerine olduğunu, yani savaştığı herkesle savaş sonrası "dostane" ilişki kurduğunu biliyor musunuz? Siz biliyor musunuz ki TC tüm yasalarını AYNEN (noktasın virgülüne dokunmadan) BATI'dan almıştır. Neden O büyük insanın bu net duruşunu örnek almıyoruz da, içimizi kinle nefretle düşmanlıkla dolduruyoruz? Geleceğimizi nefret üzerine inşa edersek, bir geleceğimiz olabileceğine inanıyor musunuz gerçekten? Türkiye Cumhuriyetini kendi ellerimizle böldüğünüzün farkında değil misiniz? Siz bu topraklarda kaç etnik köken olduğunu biliyor musunuz? Irkçılık yaparak bu etnik kimlikleri ötekileştirdiğinizi bilmiyor musunuz?
 
Sevgili fuzulim,

Dini kuralları tam olarak bilip bilmediğim gerçekten tartışılır, bu konu da tartışmak niyetinde değilim, çünkü ne yeri burası ne de insanlar buna çok fazla hazır değil.

O yazı da anlatmak istediğim çok farklı bir şey var, görülmüyorsa, fazla üstünde durmam.

Sevgili ileyda,

İyi çark ettin bakıyorum. :D Sorulara cevap vermeme deki Oblomow mantığına da ben hayran oldum. Valla harikasın.... :D
 
yoneticiler olarak andante ve pegasus açın o başlıgı orda cevab verecegim buyrun!
not: çünkü verecegim cevaplarla dine direkt girmem gerekecek! ben buna hazırım! varım!
 
Anlaşılan konu haksız yere bazı emellere alet olmak için vurulan kişiden çok iş ermeni yada türban konusu üzerinde yoğunlaşmaya başlamışken bu seferde müslümanlığı kullanarak ne yapmak istedikleri belli olmayan kişilere yönelmiş konu.Peki tam olarak tartışılan konu vurulan gazeteciyse ve ne olduğu kim olduğu değilde insan olarak öldürülmesini ama neye niyet olarak öldürüldüğünü tartışmak varken yada sanki yaydan çıkan ok gibi ortamı germelere hazır insanlar ortalara çıkarak ortamı bulandırmalarını tartışsak daha iyi olmazmıydı?

Bazı konular milliyetçilik-müslümancılık üzerine olmuş.Bazı söylemlerde konuları karıştırıp devletçilik politikasından esintiler oluşturmuş.Son olarakta sitede sizinkiler bizimkiler kavgasına dönüşecek mevzular oluşmaya başlamış.

Tartışılan konuların dışına saparsak eğer artık yandaşlıklarda ortaya çıkar ve guruplaşmalar doğar diye düşünüyorum ister kabul edin ister etmeyin.Her ne düşünürseniz düşünün neye inanırsanız inanın burada ortamı germelere izin vermiyelim bazıları bunu istese bile.saygılar size
 
Ya arkadaşlar bir konu da emin olmalısınız, o da bu konuyu yani ileydaya cevap verirken asla dini işin içine sokmak istemememdir.

Konumuz ayrımcılıksa, ayrımcılığın gerçek anlamda ne olup olmadığının sorgulanmasıdır.

Sorulara cevap verilmesi için ayrı bir başlığın açılması gerektiğini de hiç sanmıyorum bu anlamda çünkü ben dini tartışmak için bunları yazmadım ki.

Türbanı yüzünden ayrımcılığa uğrayan okuyamayan yada iş bulamayan kadınlarımız için oh olsun diyen bir mantık mı çiziyoruz başkalarının gözünde sanki.Kuşkusuz insanın ötekileştirilmesi bu anlamıyla kötüdür.

Benim de bir sürü türbanlı arkadaşım var , her şeyden öte benim annem de türbanlı olmasa da başını örtenlerden. Ama bir fark var.Benim annem başını örterken işin ilk başında bir kadın olarak ayrımcılığa uğramasının kabulünü yaşayan biri. Burada yazılanları ona aktarsam, siz delimisiniz, tabikii kadın eksik etektir, haddini bilmeli ve erkeğine hizmette kusur işlememeli mantığında olacaktır.

Ve doğal olarakta tüm yaşamını ayrımcılıkmış , ötekileştirmekmiş vs. gibi kavramlardan uzak kendine göre son derece mutlu bir yaşam sürdü. Şimdi kalkıp ben ne adına olursa olsun annemin elinden bu mutluluğunu alacak biri değilim kuşkusuz.

Burada ayrımcılığa karşı duruşu sapına kadar destekleyip türbanın bu yöndeki mesajını görmemezlikten gelebilenlere ister istemez bu sorular sorulacaktır.Bu sorulara verilecek dürüst cevaplarla yol alınabilir.

İşte o zaman Hrant ın ölümüyle ilgili olarak duyulan üzüntünün gerçekliğini algılayabilirim.Bir insanın ölümüyle ilgili duyulan üzüntünün dışında tabii. Bunun dışında bu gözyaşları bana zalim timsahım gözyaşları gibi geliyor açıkcası.

Açıkcası benim dini tartışmak falan gibi bir niyetim yok , anlatabiliyormuyum?

Hayır ileyda direk dine girmene gerek yok.Senden bunu isteyen de yok, dini tüm kurallardan ayrılarak,sadece gerçekçi bir gözle söyle bakalım;Son derece basit bir evet yada hayırla son bulacak tartışmayı uzatan değiliz bu anlamda.

Sadece kadının örtünmesi sence ayrımcılıkmıdır değil midir?
 
(Sadece kadının örtünmesi sence ayrımcılıkmıdır değil midir?)

Ne yani bu lafa göre erkeklerdemi örtünmeli?Eğer hayır ise cevap o zaman bu lafın deyişi yada yazılışı yanlış.
Yok evet ise yanıt o zamanda neden demek lazım sebebi nedir demeli ve cevap isterim bu konuda.unutmadan bizlersek eğer kasdedilen zaten bizler hep örtülüyüz yani giyiğiniz değilmi?
 
İlahi ismet!!! :D

Tartışmanın yön değiştirmesinden şikayetçisin ama istemeden gördüğün gibi sende bu konunun içine girdin :D

Sen çok yaşa emi, hemde bir hayret ifadesiyle kabulde zorlandın.

Ne yani bu lafa göre erkeklerdemi örtünmeli?

İşte sana bir ayrımcılık, ötekileştirme örneği... :D :D :D

Bu arada bizde çıplak değiliz , değil mi?
 
sevgili andante..elbetteki sizlerde çıplak değilsiniz konu başka onu anladımda bunları okuyupta işin içine girmemek yada yorum yapmamak imkansız gibi değilmi? :) dilerim sizde hep mutlu yaşayın.saygılarımla.
 
dostlar evet dink olayının kıstas olarak seçilmesi milliyetci duyguları kaşıyor olabilir.
siz de birer dink olmayı reddediyor olabilirsiniz. benim bu olay karşısındaki duruşum da konuya hiç birşey katacak değildir.
şu bilinmelidir ki eğer dink sırf ermeni olduğu yani türk olmadığı için öldürüldüyse (katledildiyse) bu ayrımcılığın daniskasıdır bunun içinde içinizdeki türkün şahlanması oldukça yersizdir. sadece engellilerin de engelsiz olmadıklarından dolayı uğradığı ayrımcılığı betimliyor. hepsi bu... şimdi katılmayanların neden katılmadıklarını yazmalarını istiyorum.
saygılar sevgiler
 
gelelim ayrımcılıkla ilgili kısımlara.
örtünmek kadını ayrıştırmaz. çünkü bu durumda türban örtmeyip kıyafet giyinen kadınların da ayrımcılıgı söz konusu olur.
cinsel cazibe meselesine gelince. din dazdavlak bir kadına da türbanı emreder. çipçirkin kadına da...
yani insanların cazibe diye ayırdıgı noktalara bakarsak aynı anlayışa gore o kadının türban takmasına bile gerek yoktur.
kaldı ki kimse türbanın cazibe odagı olmadıgını soyleyemez.
türban saçların kapanması için emredilmedi.
arada fark var. başınızı örtün emri kel kadınlar için de geçerlidir. burda saç cazibe noktası sayıldıgı için degi,l.
esas cazibe noktası sayılan kısımlar zaten diğer kadınların da kendi uslubunca kapattıgı yerlerdir.
kaldı ki cinsel obje olarak görülmek bunlarla da korunulmaz.
ölü kadınlara,bebeklere yaşlılara cazibe odagı bile olamayacak kadınlara taciz de bunun gostergesidir.
osmanlı doneminde harem agaları olması için erkekler hadım edilirdi.
cinselllik bu noktada sayıldıgından. erkeklik organı yoksa nasılsa erkek olamayacak! bu anlamda kadınlar örtunmuyordu bile onlara. çünkü guya erkekler onlara göre erkek degildi. halbuki onlara da örtünülür.
bu anlayış bugun sakatlarla da devam ettiriliyor.
en utangaç kadın bile erkekliği gittiği düşündüğü erkek yanında oldukça rahat durum sergileyebiliyor mesela.
türbanlı olup da erkeklerin cazibesi olamayacak kadın mumkun değil. bir kadın bakışıyla bile erkeği etkileybilir.
gunumuzde tacize ugrayan kadına suç bulunması da yine aynı cinsel obje gorulmesinin sonucudur.
allah bilir kadın ne yaptı ki erkek ona saldırdı.
ister örtunsun ister ortunmesin suç hemen kadına atılır.
cinsel cazibe için sırf kadın olmak bile yeterlidir.
bırakın kadın olmayı karşı anlayış cinsekl olarak gordukten sonra sakatı bile sakatlıktan dolayı cinsel obje olarak gorebilir. bakınız devoteler..
kadını bırakın erkek erkeğe kadın kadına cinsel begeniler var. bu cinsel begeni meselsi değişken.oyle yerle bir edilmiştir ki..
geçip de kadının türban takmasını cinsel cazibesini yok etmeye baglamak oldukça zorlayıcı bir düşüncedir.
ama endamları cazibeleri gozukmesin diye yurumeyi dikkat çeken anlayış mumkun. var da nitekim.
bedenin yapamadıgını bir gözun bir bakışın endamlı bir yuruyuşun ya da kıvırmaların sagladıgını hepimiz biliyoruz.
çevresine boyle cinsel mesaj yaymak istemeyen kadın kıyafetine degil tavırlarına bakar yani..
bu anlamda namusun gostergesi degildir türban.
nitekim namusu türbanla örtüyle sınırlandırmak türbanlıdan daha dindar insanlara hakaret olur.
gunumuzde başını örtmediği halde türban takandan daha dindar insanlar var.
bu anlamda dini yaşamak türbanlının tekelinde degildir
bu olay başkadır.
dinin en önemli vecibesi de türban degildir.
peki türban niçin var?
işin açıkçası bunun kesin bilgisi elbette yaratıcının katındadır.
ama kadının dogasında guzelliğini sergilemek varken, bunun zıddına örtmeyi de cazibeyi yok etmek anlamında almak yanlıştır.
kadın ne yaparsa yapsın sırf kadın kimliği yuzunden ayrı tutuluyor. türban bunun üstüne sadece tuz biberdir.
türban örtmeyip de toplumla özdeşleşen çoğunluk da ayrımcılıga ugruyor.
çünkü ayrımcılıgın sebebi olarak salt kadın olması yatıyor.
bunu türbandan yola çıkarak degil kadın olması sebebiyle yapıyor dindar kesim de..
ama şunu soyleyebilirim kadın türbanıyla aslında kendi mensuplarıyla ugraşıyor.
dine göre kadınlar ve erkekler din karşısında eşittir.
ve verilen birkaç ornekten yola çıkarak kadını ayrı gorme ihtimali bırakılmamıştır.
fakat dindar kesim de dinin tumunu gozden geçirmek yerine işine gelen kısmıyla kadını ayrıştırıyor ayrı mesele.
din söz konusu oldugunda kadının tanrı dışında takacagı bir merci yok ayrıca...
fakat aynı ekonomik sorunlar bilgi eksikliği gibi tüm kadınlarda görülen zorluklar burda da kadının ikinci plana itilmesine yol açıyor.
kadınları kendi emirleri altına almak isteyen erkek bakışı dini kesimde çokça daha beter olarak kullanılıyor.
örnek vermek gerekirse. ben sayayım:
oyle bir hadis yokken evde kadına başını melek girmez diye açtırmayan dindar erkek açık bir kadınla guzel diye ikinci evliliğe gdiebiliyor.karısını paspal olarak suçlayabiliyor. burda evde başını örten kadının cehaleti erkeğin bunu kullanması sebep oluyor.kadını pazara yollamayan kendi kardeşine gostermeyen profosor olmuş dinci aydın bile açık kadınla rahat sohbet edebiliyor.burda haremlik ona degil kadına yasak çünkü!
ama bunun kaynagı türban degil.
bu o erkegin kendi üstünlükj kriterlerinden kaynaklanıyor.
daha başka örnekler vereyim.
türban yasaklandıktaqn sonra iş başvurusunda bulunan türbanlılara guzelse eger "sen çalışma ben sana bakarım biz neciyiz" deyip evlenme teklifi edenler dindar erkekler. ikinci eş için bu teklif...
ama buna ol açan da dörde kadar izin verme değil...bu anlamda başakşehirin birinci etabı bu ikinci evliliklerle doludur.
türbanlı kızlar en çok bunlarla kavgalı.
kendi kesimimizle.
duygusal takıldıysak sebebi budur.
ama bunların içinde dinci kadınların da suçu yok mudur ? elbette var.
tıpkı türbansız kadınlar içinde kendini ezdiren kadınlar gibi..
kadınlara türban için haykıran erkeklerin gözü inanın diğer kadınlardadır.
evine aldığı arkadaşıyla evlenen kocası karşısında şaşkın kalan yine bu dindar kadındır.
başındaki tehdit o kadar buyuktur ki fatura kendisine çıkar hep.
çünkü erkek burda da elinin kiridir.
kitap bir çok hukumleriyle fetvaya kapatılmıştır.
asırlar öncesinden imamların verdiği fetvalara -kitabtan fazla- dogma gibi sıgınılır.
çünkü bundan en çok nasiplenen kesim yine dindar kesimdir.

anlatsam bizim kesimi, diliniz uçuklar.
o yuzden dedim ya kardeşim duymaz el oglu duyar diye..
ama bu sitem duygusallık bile timsah gözyaşına benzetildi.
ama bunu sizin olayların dışında olmanıza baglıyorum sadece. eger gerçekten ayrımcılıgı tartışacaksak varım derken bunlardan yola ç%F@karak dedim.
türbandan dolayı ayrımcılıga ugradıysa sebebi asla türban değil.
hep kadın olmasından ve dini bilmesinden kaynaklandı.
ve bizim kesimde uni mezunu bilgili dindar kadınla evlenmeye sıcak bakılmaz.
o yuzden türbandan dolayı okutulmayan kadınlar en çok dindar kesime yarar.
fakat bunlar içinde kullanılmayan yok mu?
ya da bagnazca duşunen. aklını kullanmayan... var malesef.
dinin kitabı varken şeyhlere tutunan kadınlar yok mu? var..
aklı varken okuması araştıramsı gerekirken kocasının dedikleriyle yetinen.
ya da bir kaç kitapla dini ögrendik diyen.
her kesimde oldugu gibi burda da var.
ama ayrımcılık nasıl kılıf arıyorsa dindar kesim bu konuda çok şanslı
olay sadece bundan ibaret.
türbanlıya o da vurur. başkası da..
peki türban şart mı?
dini mukemmel yaşamak kimin haddine ki..
din sadece türban demek de degildir zaten.
dini türbansız da yaşayabilir insan.
ama türban takanı da küçümsemek ve ayrıştırmak adil değil.
kusura bakmayın namaz kılıp arkasından kadını en aşağıya getireni görünce bana kafir de guzel geliyorsa bunu da çekmişliklerime verin.
dinle oynamak ne haddime.
ama allah şahit ki bizi müslümanlardan kaçırtacak hale getirten kendi kulları.
ki o kulları bizim bir rabbimiz oldugunu çoktan unutmuş..
artık musluman kafir oyle yer degiştir miş ki..
dışarda namaz kılıp dini nutuk atan kişi iki yuzluluk yapıp gizlice her haltı yapıyorsa insan şunu düşünmeden edemiyor.
acaba kafir biri de müslüman da biz mi bilmiyoruz.
bunları kılıf bulmama degil de artık tüm dogrularımın yerle bir edildiğine verin.
inanın benim ögrendiğim din bunları emretmiyor.
geriye bildiğin bir şey var mı ilayda diye soracaksanız soyleyim.
bildiğim tek doğru allah.
inanın gerisi yalan.
buna şükrediyorum. kendi dinini müslümanlara bırakmamış.. kendine bırakmış.
ve rüşvet iltimas işlemiyor ona..

beni ayakta tutan tek guvence de bu!
not: kavgayla ugraşacak halim yok. burda bir hrantı anlamamız bile garip karşılanıyorsa ne deyim sizlere. buyrun hrant sizlerin olsun! burda ayrımcılıklara karşı duruşumuz anlaşılmıyorsa ne deyim ki... türban belki anlamsız belki oyle bole, ötekileştirdiyse bizi, bu sayede insanı tanıdık ve korunduk. farklılıklara saygıyı ve dini daha iyi anlamayı da belki buna borçluyuz. kim bilir?
ama dürüstlük sorgulanmaya başlanmışsa konuşmak da anlamsızlaşır. benim belimi büken sadece bu oldu.
o zaman tüm sözcükler boşuna harcanır sadece.
verilen usluplara aynı tarz uslubla cevab vermem ise anlaşılır olmalıydı.
ayrıca bu sitede türbandan dolayı ayrımcılıga ugramadım. ayrımcılıga ugrayanlardan bahsettiysek insan onu sorar once...ama ona bile fırsat vermeden "ayrımcılıgın sebebi başta türban" derseniz olayı başta bitirirsiniz.
türbandan bahsetmem şekle takılan kafaların gelecegi sonuçlardı. siz ne kadar türbanı anlamakta zorlanırsanız saglamların da sizi o kadar anlayacaklarını unutmayın! bu sonuca varmak içindi. çünkü ayrımcılıgı anlayan bakış buna musait. şekilcilikten uzak bir dunyaya başta sizler hazır olmalısınız. bunu demek içindi. yoksa okulda başını açan biri olarak benim oyle bir kaygım yok.
benim aşagılamanın hiç bir yerinde kaygım yok. ama sizin standart larınızda oyle bir zemin var. kaygan bir zemindesiniz. kaygan zeminizi tartmak adına tıpkı sizlerin yaptıgı gibi yem atmam da avcılık sayılırsa pes yani!
düşünce tartışılırken yanlış buldugun bir bakışı da sorgularsın tabi ki.
ama geçip de farklı düşününce dinini bile kenara atan biri olarak görüldüysem ne deyim.
türban konusunda ne kadar samimisiniz!
hade ayrımcılık kabul ettim bunu ve türbanı kabul etmedim. bu mu halledecek herşeyi yani...
yine kitapta türban var desem türbanı kabul etmeyen dinini satan biri mi olarak görülecegim.
yani ille kafiri asın kesin demem mi gerekli.
yani ille kadın ikinci sınıftır dinde demem mi gerekli dürüst olduguma inanmanız için.
hrantla asla evlenmem o kafir demem mi rahatlatack sizi...
dinin bana verdiği o geniş kapıyı siz mi kapatacaksınız yani..
o bildik uslubun dışında uslup görünce demokratlıgım mı sorgulanacak yani?
peki gelelim şu soruya siz cevab verin?
burda peki işim ne?
 
O ŞEHİTLERE AĞLAMAYN KİMSE VAR MI BURADA?????????????????
 
........

İslam dininimi eleştiriyosunuz siz. yoksa gözünüze hoş gelmeyen inançlı görüp yaşantısını beğenmediğiniz insanlarımı?
Bidefa şunu ayırmanız lazım İslamiyet ve İslamın kuralları,
Buna inanan her müslüman iman ediyorsa şartlarına uyacaktır.
Uyan insanı yargılamak hiç kimseye düşmez... Fakat sizin anlattığınız örnekler kişiseldirler... O dindar insanlar=İslam değildir... Bize sizin anlattığınız insanlar din adına örnek değildir. Bizim Örneğimiz K.Kerim ve Hz.Peygamber ve sünnetidir.
Yani anlattığınız örnekler osmanlı daki harem ağları İslamın kurallarından asla değildir. Olaya dar pencereden bakmayın lütfen...HIRAND DİNK olayı ile dinin türbanın ne alakası var.... Siz istediğiniz gibi giyinin açılın ama lütfen inancından dolayı örtünenede Kendi inancından dolayı açılanada dil uzatmayın (herkes için söylüyorum)...
Ben sizin verdiğiniz örnekleride asla tasvip etmem.... eğer inanıyorsanız lütfen kendi değerlerinizi aşağılacak davranışlardan kaçının.... Lütfen ianancından ötürü düşüncesinden ötürü kimse kimseyi aşağılamasın...buna hakkımızda yoktur... saygılar...
 
Evet ya konu farklı yönlere çekilmeye çalışılıyor bu birilerinin işine yaryacak ve Hırant Dink konusu unutulacak gibi.

Biz evimizin önünden geçen telefon tellerinin fincanlarını kırarak büyümedik mi?
Biz evimizin bahçesinde öten bülbülü elimizdeki sapanla vurmadık mı?
Biz güvercinlerin kanadını uçmasınlar diye yolmadıkmı?
Biz bizi aydınlatan elektiriğin ampulünü hedef almadık mı?
Biz böyle büyüdük
Bizden daha fazla ne beklenir?
Biz eğlenirken bile kendini jiletleyen bir toplumun ürünü değimliyiz?
Biz sevinirken silaha el atarak birilerinin canınına kasteden toplum değimliyiz?
Biz parktaki açmış güle karanfile çiçeklere tahammül edemeyen toplumun ürünü değimliyiz?
Biz tribünlerde kendi taraftarı olduğumuz takımımıza küfür edenler değilmiyiz?

Nice kayalara, nice demirlere şekil veririz ama… bizde öyleleri var ki kaya
gibi…
İşte onları asla düzeltemeyiz…
Yani bu içinde bulunduğumuz toplumdanda daha fazlasını beklememiz haksızlık olur.

Ortaçağda suçlular ya da politik düşmanlar teşhir direğine bağlanır ve halkın hakaretlerine uğramaya bırakılırlarmış. İşte Hırant Dink’in durumu da böyle oldu. Hırant Dink teşhir direğine bağlandı. Kişisel sorumluluk duymayan, gücünü kalabalıklar ve ardında devlet güçlerinin açık kışkırtmalarını görenler, yasaya ve düşünce özgürlüğü hakkını hiçe sayarak, saldırılarını sürdürdüler. Cenazesine katılan onbinlerin o sıralarda sesi çıktığı söylenemez. Kendi ülkesinde yabancı uyruklu olmanın, demokrat olmanın faturasını hayatıyla ödedi. Açıktan ırkçılık yapanlarla, yüzyıllardır şuur altına yerleştirilen, Ermeni düşmanlığı, yabancı düşmanlığı içselleşmesi ile, amansendeci davranışların, yapılan ırkçı propagandaların sessizlikle geçiştirilmesi ve sessizliğin kabullenme anlamına geldiği, böylece, ırkçılığın daha bir açık şekilde yayılmasına ve sonuçta bu boyuta gelmesine sebep olundu.

Küçük bir dip not:
Artık bazı söyleyecek sözü kalmayanlar yada demokratik hak ve özgürlüklere tahammül edemeyenler lümpence tavırla, karşıt görüşte olanlara, toplumumuzda en kutsal olan en değer verdiğimiz “annelerimize” küfür edecek kadar cüretkar olabiliyorlar (anlayan anlar) Birde şu vardır kötü söz sahibine aittir.
 
gokhan_: "Ne yazık ki ağlamaya o kadar çok alışmışız ki Hepimiz şehitiz diyemiyoruzda hepimiz ermeniyiz diyoruz şehitlerimiz için ağlayıp yaygarayı bir ermeni için koparıyoruz"


Sen askerlik yaptın mı? Ben yaptım, onun için soruyorum!
Peki sivil olduktan sonra ne yapmamı önerirsin? Mesela gidip sokakta düşüncelerini beğenmediğim kişileri öldüreyim mi? O zaman tesciller misin benim vatan sevip-sevmediğimi?
Sence-vatansever-olmayanlara ya da düşünceleri senden-benden farklı olanlara vatan-haini deyip, bazılarını Rusyaya, bazılarını İran'a, bazılarını Irak'a, bazılarını Bosna'ya, bazılarını Kafkaslar'a, bazılarını Bulgaristan'a, bazılarını Yunanistan'a, bazılarını Almanya'ya... mı gönderelim?
Peki bana bölücülüğün tanımını yapar mısın bi zahmet? Şunlar-şuraya, bunlar-buraya diyerek sınıflandırdığın ve ötekileştirip ayrımcılık yaptığın zaman bu ülkeyi bölmüş olmuyorsun di mi?
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt