Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Önemsediğim içerikleri burada paylaşıyorum

---

BAKARA suresi 218. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

------

Eûzubillâhimineşşeytânirracîym - Bismillâhirrahmânirrahîym

--------------

[SIZE=5]اِنَّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَالَّذٖينَ هَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ اُولٰـئِكَ يَرْجُونَ رَحْمَتَ اللّٰهِ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَحٖيمٌ[/SIZE]

------------------------

Okunuş - İnnellezine amenu vellezine haceru ve cahedu fi sebilillahi ulaike yercune rahmetellah, vallahu ğafurur rahîm.

--------------------------------------

TefhimulKuran - Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

Elmalılı Orj. - şübhesiz iman ederler ve Allah yolunda muhacir olub da mücahede edenler muhakkak bunlar Allahın rahmetini umarlar, Allah gafur, rahîmdir

Elmalılı S1 - Şüphesiz inananlar ve Allah yolunda hicret edip savaşanlar; kesinlikle bunlar, Allah'ın rahmetini umarlar. Allah, gerçekten bağışlayıcı ve merhamet sahibidir.

Elmalılı S2 - Şüphesiz ki iman edenlere, Allah yolunda hicret edip, cihad edenlere gelince, işte onlar, Allah'ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Diyanet - İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; şüphesiz bunlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

F. Kuran - Onlar ki, iman ettiler, yurtlarından göç ettiler ve Allah yolunda savaştılar. İşte onlar Allah'ın rahmetini umarlar. Hiç şüphesiz Allah günahları bağışlar ve O merhametlidir.

M. Esed - Şüphe yok ki, imana ermiş olanlar, zulüm ve kötülük diyarından uzaklaşanlar ve Allah yolunda üstün gayret gösterenler, işte (ancak) onlar Allah'ın rahmetini umabilirler: Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır.

--------------------------------------------------------------
 
--

CİHAD VE MÜCAHİDLERİN FAZİLETİ

-------

962 - Hz. Osman (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı dinledim şöyle diyordu:

"Allah yolunda bir günlük ribât, diğer menzillerde (Allah yolunda geçirilen) bir günden daha hayırlıdır."

-----------------

Tirmizî, Fedâilu'l-Cihâd 26; ( 1667, 1664, 1665)
Buharî, Cihâd 73
Müslim, İmaret 163
İbnu Mâce, Cihâd 7
Nesaî, Cihâd 39, 6, 39)
 
---

963 - Fadâle İbnu Ubeyd (radıyalahu anh) anlatıyor:

"Her ölenin ameline son verilir, ancak Allah yolunda ölen murâbıt müstesna. Çünkü onun ameli kıyamet gününe kadar artırılır. Ayrıca o, kabir azabına da uğratılmaz."

---------


Tirmizî, Fedâilu'1-Cihad 2,(1621)
Ebu Dâvud, Cihâd 16, (2500)
 
---

(FURKÂN suresi 52. ayet) (Resmi: 25/İniş:42/Alfabetik:29)

---------

[SIZE=5]فَلَا تُطِعِ الْكَافِرٖينَ وَجَاهِدْهُمْ بِهٖ جِهَادًا كَبٖيرًا[/SIZE]

------------------------


Kelime kelime anlamı


1. fe : artık
2. lâ tutıı : itaat etme
3. el kâfirîne : kâfirler
4. ve câhid-hum : ve onlarla cihad et, savaş
5. bihî : onunla
6. cihâden : cihad
7. kebîren : büyük


---------------------------------------------------
 
----

965 - Hz. Enes (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Öğleden evvel veya öğleden sonra bir kerecik Allah yolunda yola çıkış, dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır."

---------------

Buharî, Cihad 5, 6, 73, Rikak 2, 51
Müslim, İmâret 112- 115, (1880)
Tirmizî, Fedâilu'l-Cihâd 17, (1648, 1649, 1651)
Nesâî, Cihâd 11, 12,(6,15)
İbnu Mâce, Cihad 2,(2755-2757)
 
---

(ANKEBÛT suresi 6. ayet) (Resmi: 29/İniş:85/Alfabetik:8)

------------

[SIZE=5]وَمَنْ جَاهَدَ فَاِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِهٖ اِنَّ اللّٰهَ لَغَنِىٌّ عَنِ الْعَالَمٖينَ [/SIZE]

-----------------------

Kelime kelime anlamı

1. ve men : ve kim
2. câhede : cihad etti
3. fe : o zaman, o taktirde
4. innemâ : sadece
5. yucâhidu : cihad eder
6. li nefsi-hi : onun (kendi) nefsi için
7. inne allâhe : muhakkak ki Allah
8. le : mutlaka, muhakkak
9. ganiyyun : ganîdir, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur
10. anil âlemîne (an el âlemîne) : âlemlerden

------------------------------------------------------------------
 
[FONT=Arial][SIZE=4] [SIZE=3]MELEKLERİN HOCALARI

[/SIZE]
[/SIZE][/FONT]
[SIZE=3]
[FONT=Arial] - Onlar “Meleklerin hocaları.” Eşref-i mahlukât rütbelilerinin en üstünleri.[/FONT]

[FONT=Arial]- İlhami Abi dedim. İnsan meleğe nasıl hocalık yapabilir?[/FONT]

[FONT=Arial] Tepedeki sis zaman zaman dağılıyor, zaman zaman yoğunlaşıyordu. Öyle bir an oldu ki zirveyi daha net görebilmeye başlamıştık. O bölgede, insan olması muhtemel bir grup beyaz elbiseli varlık, koro halinde devamlı şu cümleyi sarf ediyordu: [/FONT]
[FONT=Arial]
- Gel... Gel... Gel… [/FONT]

[FONT=Arial]
- Bunlar kimdir Latif Baba diye sordum. Beyazlara bürünmüş bu insanlar kim? [/FONT]

[FONT=Arial]
- Onlar mürşidlerdir evlat. Daha önce zirvelere çıkanlar. Oradan bütün insanlığı oraya davet eden tebliğciler. [/FONT]

[FONT=Arial]
“Gel. Ne olursan gel.” Bu gel’ler Hz. Mevlâna’nın; aynı zamanda Şirâzi’ye de atfedilen hitabını anımsatmıştı bana. Bununla ilgili bir hatıra canlandı gözlerimin önünde: [/FONT]

[FONT=Arial]
Eyüp’teyiz. İlhami Abi, Latif Baba ve ben Eyüp Sultan’dayız. Sohbet var. Konu mürşidler merkezliydi. Hz. Mevlâna’dan söz ediliyordu.

Yine aynı davetten konuşuluyordu: [/FONT]

[FONT=Arial]
Gel. Ne olursan gel. [/FONT]

[FONT=Arial]
Bir adam da tevafuk olarak bulunduğumuz mekana gelmiş ve ortama katılmıştı. Sonradan öğrendiğime göre ilahiyatçıydı. Aniden söze karışmış ve İlhami Abi’ye dönerek şunları demişti: [/FONT]

[FONT=Arial]
- Ne demek “Gel. Ne olursan gel. İster kafir, ister putperest”? Olur mu böyle bütün insanlığa? Bu kapının bir kuralı yok mu? Müslüman olursun gelirsin. Yoksa bu rahmet kapısına ne olursan ol nasıl gelirsin? [/FONT]

[FONT=Arial]
İlhami Abi’nin cevabı kısa, öz ve netti: [/FONT]

[FONT=Arial]
- Gel hitabı tüm insanlığa -ne olursa olsun- yapılan bir hitaptır. Aynı hitabı bizzat Allah yapmış: [/FONT]

[FONT=Arial]
YA EYYÜHENNAS! “EY İNSANLAR!” [/FONT]

[FONT=Arial]
Hiçbir veli, hele ki Mevlâna kendinden bir çağrıda bulunmaz, böyle hitap etmez. Onlar Allah’ın hitabıyla çağırırlar: [/FONT]

[FONT=Arial]
“Ey insanlar!”
tabiri “ne olursan ol” tabirini de içerir. Tüm insanları kuşatan bir tabirdir, bir çağrıdır. [/FONT]

[FONT=Arial]
İşte sizin üzerinde durduğunuz söz, Allah’ın hitabının tefsiridir Hocam. [/FONT]

[FONT=Arial]
Adam bu izah karşısında susmuştu. Daha sonra konu tarikat usullerine geldi. Adam aynı muhalif tarzda şöyle dedi: [/FONT]

[FONT=Arial]
- Bu tarikat zikirleri de caiz mi? Ayakta, folklorik şekilde veya oturarak, ritimle, toplu hâlde? [/FONT]

[FONT=Arial]
İlhami Abi Latif Baba’ya “Sen cevapla dercesine” baktı: [/FONT]

[FONT=Arial]
Latif Baba yine aynı latifeli sesiyle ve tonton tavrıyla döndü: [/FONT]

[FONT=Arial]
- Sen şu ayeti duymadın mı? [/FONT]

[FONT=Arial]
“ONLAR AYAKTA DURURKEN, OTURURKEN, YANLARI ÜZERİNE YATARKEN ALLAH’I ZİKİR EDERLER.” Al-i İmran / 191
[/FONT]

[FONT=Arial]
Ne var bunda Kadirîler, Nakşîler, Mevlevîler vs.... kimi ayakta, kimi dönen döne, kimi oturarak zikir yapıyorsa? Sen dua et, daha yatarak yapanı çıkmadı. Allah’ın ruhsatına ters değil ki Hocam. Kur’an’a, Sünnet’e uyan Allah için yapılan bütün ritüeller caizdir.

Efendimiz Hz. Muhammed (sav) kimi sahabelerde bazı âdetler, hâller görmüş ve onlara şöyle buyurmuş: [/FONT]

[FONT=Arial]
- Bu yaptığınız Kur’an’a uyuyor, devam edin. [/FONT]

[FONT=Arial]
Uymayanı uyarmış. Tasavvuf da aynı şekilde İslam’ın emirlerine, Kur’an’ın beyanına uyuyorsa, niye “bu ritüel Kur’an’da yok.” diye inkar edilir ki?.. Asıl olan, yaptığın şeyin Allah’ın buyruğuna uyup uymadığı. [/FONT]


[FONT=Arial]Yoksa, yaptığın şey tam mânâsıyla Kur’an’da yok diye Allah’a giden yolların önünü niye kesiyorsun ki? Önemli olan; ritüeller, prensipler Kur’an’a uyuyorsa, helalse Allah’a giden bir yoldur. Sen gitmiyorsan gideni engelleme Hocam. [/FONT]
[FONT=Arial]
Bir gün bu konuyla ilgili bir soru sormuştum İlhami Abi’ye. [/FONT]

[FONT=Arial]
- Mevlâna ve diğer bazı tasavvuf velileri bazı metotlar, ritüeller, yollar uygulamışlar. Bunu hangi ölçüye göre yapmışlardır? Örneğin

Mevlevîlik’teki semâ ve bazı daha başka ritüeller…
[/FONT]

[FONT=Arial]İlhami Abi de şöyle cevap vermişti: [/FONT]
[FONT=Arial]
- Allah kuluna yollar yaratmış Âdem. Beyan etmiş: [/FONT]

[FONT=Arial]
“Hadi kulum! Bu yollardan gel.” Bir de kullar bu yolları geçtikten sonra, kendileri Sevgiliye giden yollar aramış ve gitmişler. Yani o kul şöyle demiş: [/FONT]

[FONT=Arial]
- Sevgilim bana Kendine varayım diye yolları göstermiş. Ama bir de ben sevgiliye giden yollar bulmalıyım ki, O’na giden yollarım çok olsun. Belki bu yollardan da geçenler, varanlar olur. Allah’a giden yollar mahlukâtın nefesleri sayısıncadır. Aslında benim bulduğum yollar da bunlardan biri. [/FONT]

[FONT=Arial]
Bu işin ehli, [/FONT]

[FONT=Arial]
“Sevgili görsün ki ben O’na ulaşmak için sadece O’nun gösterdiği yollardan gelerek kolaya kaçmıyorum. O’nun için, O’na ulaşmak için cefayla, kendim de meşakkat çekerek yollar arıyorum. Zira O’nun için çekilen her cefa ne güzeldir... Çünkü buna layıktır O sevgili.” der. Allah bir yol vermiş, göstermiş. Sen de Ona gitmek için bir yol bul. Nerdeyse, istiyoruz ki Sevgili ayağımıza gelsin. [/FONT]

[FONT=Arial]
O gün İlhami Abi’nin söylediklerinden şunları anlayabilmiştim:
[/FONT]

[FONT=Arial]Allah’ın nizamına ters olmadıkça, helal olan her ritüel uygulanabilir ve helal olan her yoldan da gidilebilir. Gitmek isteyen gitsin. Hatta kendi bu çerçeve içersinde yiğitse ve Sevgiliye düşkünse yol bulsun. [/FONT]
[FONT=Arial]
Bundan başka çok önemli bir bilgi de edinmiştim o gün İlhami Abi’den. [/FONT]

[FONT=Arial]
- Şeytan’ın bir doktrini de ahir zamanda şudur demişti: [/FONT]

[FONT=Arial]
İslam’ı akademikleştirmek. [/FONT]

[FONT=Arial]
Bakmış ki Allah’ın ayetleriyle baş edemiyor, o zaman onları akademikleştirerek belli bir metot ve yönteme sokarak belli kitlenin eline geçmesini sağlayacak ve böylelikle diğer bütün metotların; yani Allah’a giden yolların önünü kesecek.
[/FONT]

[FONT=Arial]İstisnalar hariç, bazı ilahiyatçı profesörler akademikleşen İslamî bilgileri tek yol ve tek metot kabul ediyor; diğer yollara giden insanları kınıyor, yalanlıyor ve yollarını da inkar ediyordu. Tabii burada, “hiç mi doğruları yok?” diyenler olabilir. Tabii ki İslam İslam’dır.

Akademik olarak da bilinse doğruları vardır tabii ki. Ama ekseri bu doğrular diğer doğruları inkar için kullanılıyordu. Sanki din sadece ilahiyatçı falanlara gelmişti de, otorite bu diplomalı akademisyenlerdi. Onlar medyalarda boy gösteriyordu. [/FONT]

[FONT=Arial]
Ya diplomayı Allah’tan alanlar?[/FONT]

[FONT=Arial]
Şeytan bu yolların nasıl da üzerine oturuyordu?
[/FONT]

[FONT=Arial] “İBLİS DEDİ: AND İÇERİM Kİ, BEN DE ONLARI SAPTIRMAK İÇİN SENİN DOĞRU YOLUNUN ÜSTÜNE OTURACAĞIM.” Araf / 16[/FONT]
[FONT=Arial]
Düşündüm de İblis yine Allah’ın malzemesiyle iş görüyordu. O’nun doğrusuyla yanıltmak, diğer doğruları yok etmek. İblis’in sevdiği şeydi,
[/FONT]

[FONT=Arial] “Doğru ile doğruyu savaştırmak.”
[/FONT]

[FONT=Arial]İnsanın burada aklına şu gelebilir: “Ya herkes kendine yol zannederek bir şey çıkarırsa?” Anlattığımız o değil ki anlayan kişiye.[/FONT]
[FONT=Arial]
Kaide belli:
[/FONT]

[FONT=Arial] Allah’ın nizamına ters olmadıkça, helal olan her ritüel uygulanabilir, helal olan her yoldan da gidilebilir.
[/FONT]

[FONT=Arial] Gönül tepesine yürüyüşümüz devam ediyordu. Şimdi ise bulunduğumuz yerden bakış zaviyemize göre başka görüntüleri fark etmeye başlamıştım. O beyaz kıyafetli, “gel” hitabını yankılatan mürşidlerin üzerinde, nur ve ışık saçan başka insanlar görünüyordu. Ancak bu görüntü net değildi. Saçılan nur ve ışık hem kendilerini kamufle etmiş, hem de etrafı çepeçevre sarmıştı. Sesleri o kadar tatlıydı ki izah edemem, misal getiremem. [/FONT]
[FONT=Arial]
İlhami Abi’ye sordum kim olduklarını. [/FONT]

[FONT=Arial]
- Onlar “Meleklerin hocaları.” Eşref-i mahlukât rütbelilerinin en üstünleri. [/FONT]

[FONT=Arial]
- İlhami Abi dedim. İnsan meleğe nasıl hocalık yapabilir?[/FONT]

[FONT=Arial]
“ALLAH ÂDEM’E BÜTÜN İSİMLERİNİ ÖĞRETTİ. SONRA ONLARI ÖNCE MELEKLERE ARZ EDİP, EĞER SİZ SÖZÜNÜZDE SADIK İSENİZ ŞUNLARIN İSİMLERİNİ BANA BİLDİRİN DEDİ.” Bakara / 31 [/FONT]

[FONT=Arial]
“MELEKLER, YA RAB! SENİ NOKSAN SIFATLARDAN TENZİH EDERİZ. SENİN BİZE ÖĞRETTİKLERİNDEN BAŞKA BİZİM BİLGİMİZ YOKTUR. ŞÜPHESİZ ALÎM VE HAKÎM OLAN ANCAK SENSİN DEDİLER.” Bakara / 32[/FONT]

[FONT=Arial]
“BUNUN ÜZERİNE, EY ÂDEM EŞYANIN İSİMLERİNİ MELEKLERE ANLAT DEDİ.ÂDEM ONLARA İSİMLERİNİ ANLATTI.” Bakara/ 33
[/FONT]


[FONT=Arial]İlhami Abi bu ayetleri sıraladıktan sonra şöyle devam etti:[/FONT]
[FONT=Arial]
- Demek ki öyle insanlar, bu ayetlerden anlaşılacağı gibi, meleklere ta Âdem (as)’dan beri hocalık yaparlar. [/FONT]

[FONT=Arial]
Meleklerin bilgisi şuydu yalnızca: [/FONT]

[FONT=Arial]
Allah’ın noksan sıfatlarının olmayacağını Allah’ın verdiği müşahede izni ile biliyorlardı. [/FONT]

[FONT=Arial]
Fakat detayı bilmiyorlardı. İşte bazı melekler sadece bu bilgi çerçevesinde insanlara hocalık yapar. Ancak Âdem’in hocası bizzat, tabiri caizse, Allah’tır. “Âdem’e isimlerini öğretti.” gereğince meleklere hocalık yaparak diplomayı alabilir.[/FONT]

[FONT=Arial]
Ne mutlu bu diplomayı alma şerefine ulaşanlara dedim içimden. Bir ilahiyatçı profesör girdiği münakaşada, muhatabına kibirli bir tavırla şöyle diyordu:[/FONT]

[FONT=Arial]
- İlk meali ben yaptım. Sen kimsin...[/FONT]

[FONT=Arial]
İzlediğim kanaldaki bu hitaba şimdi de ben cevap veriyorum:[/FONT]

[FONT=Arial]
- İlk meali sen yaptıysan ne olmuş? Mealini yapacak olduğun şu ilk ayeti de Allah indirdi. Senin hocan kim?[/FONT]

[FONT=Arial]
“OKU! YARADAN RABBİNİN ADIYLA...”
[/FONT]



[FONT=Arial]Oktan Keleş
[/FONT]

[/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3]Melekler Ağlarken (sh [/SIZE][SIZE=4][SIZE=3]341-346)


Meleklerin Hocaları / ON ALTI YILDIZ[/SIZE]
[/SIZE]
[/FONT]
 
---

(HAC suresi 78. ayet) (Resmi: 22/İniş:88/Alfabetik:32)

-----------

[SIZE=5]وَجَاهِدُوا فِى اللّٰهِ حَقَّ جِهَادِهٖ هُوَ اجْتَبٰیكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِى الدّٖينِ مِنْ حَرَجٍ مِلَّةَ اَبٖيكُمْ اِبْرٰهٖيمَ هُوَ سَمّٰیكُمُ الْمُسْلِمٖينَ مِنْ قَبْلُ وَفٖى هٰـذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهٖيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ فَاَقٖيمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللّٰهِ هُوَ مَوْلٰیكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّصٖيرُ [/SIZE]

-------------------------

Okunuş - Ve cahidu fillahi hakka cihadih, huvectebukum ve ma ceale aleykum fid dini min harac, millete ebikum ibrahim, huve semmakumul muslimine min kablu ve fi haza li yekuner rasulu şehiden aleykum ve tekunu şuhedae alen nas, fe ekîmus salate ve atuz zekate va'tesimu billah, huve mevlakum, fe ni'mel mevla ve ni'men nesîr.

------------------------------------------

TefhimulKuran - Allah adına gerektiği gibi cihad edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur'an'da) da sizi 'müslümanlar' olarak isimlendirdi; peygamber sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın, sizin Mevlanız O'dur. İşte ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı.

Elmalılı Orj. - Ve Allah uğruna hak cihâdiyle mücahede eyleyin, sizi o seçti, üzerinize dinde bir harec de yükletmedi, haydin babanız İbrahimin milletine, bundan evvel ve bunda size müsliman ismini o (Allah) taktı, ki Peygamber size karşı şâhid olsun, siz de bütün insanlara karşı şâhidler olasınız, haydin namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sıkı tutunun ki mevlânız odur, artık ne güzel mevlâ, ne güzel nasîr!

Elmalılı S1 - Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin! Sizi O seçti, üzerinize dinde hiçbir zorluk da yükletmedi. Haydi babanız İbrahim'in milletine! Bundan önce ve bunda (Kur'an'da) size müslüman adını o Allah verdi ki peygamber size şahid olsun, siz de bütün insanlara şahidler olasınız. Şu halde namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a sıkı tutunun ki, sahibiniz O'dur. Artık O ne güzel bir sahip, ne güzel bir yardımcıdır.

Elmalılı S2 - Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin. Sizi o seçmiş, babanız İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kur'ân'da, Peygamberin size şahid olması, sizin de insanlara şahid olmanız için, size müslüman adını veren O'dur. Artık namaz kılın, zekat verin, Allah'a sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!

Diyanet - Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!

F. Kuran - Allah'ın rızası uğrunda gerektiği gibi cihad ediniz. O sizi bu görevi yapmak üzere seçti. Din konusunda size hiçbir zorluk yüklemedi. Atanız İbrahim'in dinidir bu. Allah sizi gerek daha önceki kutsal kitaplarda gerekse elinizdeki Kur'anda «müslüman» olarak adlandırdı. Amaç, Peygamberin size tanık ve canlı örnek olması, sizin de diğer insanlara tanık ve canlı örnek olmanızdır. Öyleyse namazı kılınız, zekâtı veriniz ve Allah'a sımsıkı bağlanınız. Sizin efendiniz, koruyucunuz O'dur. O ne güzel efendi ve ne güzel destekleyicidir!

M. Esed - Ve Allah'ın davası için, O'nun yolunda gösterilmesi gereken en zorlu, en üstün çabalara girişin; (mesajına muhatap ve taşıyıcı olarak) sizi seçen ve din konusunda üzerinize bir zorluk, bir güçlük yüklemeyen O'dur: (ve size) atanız İbrahim'in inancını (izlemeyi öneren de O). Elçi'nin sizin önünüzde ve sizin de tüm insanlığın önünde gerçeğe tanık olmanız için geçmiş çağlarda da, bu ilahi mesajda da, sizi "kendilerini yürekten Allaha teslim edenler" diye isimlendiren O'dur. Öyleyse, salatta devamlı ve duyarlı olun, arınmak için verilmesi gerekeni verin ve sımsıkı Allah'a bağlanın. Sizin gerçek Efendiniz O'dur; ne üstün, ne yüce Efendi; ne üstün, ne yüce Yardımcı!

------------------------------------------------------------------------------------​
 
-------

Herkes susar biz söyleriz

Herkes söyler biz yaparız

Herkes yapar biz ölürüz

Herkes ölür biz yaşarız

--------------------------
 
----

966 - Ebu Hüreyre (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"(Müslüman erkeklerden) kim, Allah yolunda, ilâ-yı kelimetullah için, devenin iki sağımı arasında geçen müddet kadar savaşacak olsa cennet kendisine vacib olur."

---------------

Tirmizî, Fedâilu'l-Cihâd 21, (1657)
Ebu Dâvud, Cihâd 42, (2541)
Nesâî,Cihâd 25, (6, 26)
İbnu Mace, Cihâd 15, (2792)
 
---

''Kalk ve uyar!''

Son Nebi'ye gelen bu ilahi emrin açılımı şudur: Kalk ve kaldır. Aktif ol ve aktifleştir. Harekete geç ve harekete geçir.

Bu emir, dünyanın en iddiasız insanını, dünyanın en iddialı insanı yaptı. Bu emrin muhatabı eliyle başlayan hareket, yeryüzünün gördüğü en kapsamlı iman hamlesi oldu. Bu hamlenin rehberi, bu emri aldıktan sonra, bir daha hiç pasif olmadı.

-----------------------

Kur'an neslinin İnşası için Pasif İyiden Aktif İyiye - Mustafa İSLAMOĞLU

https://www.facebook.com/pages/Kuran...ocation=stream
 
---

Rasulullah “Besmelesiz başlayan her iş akamete uğrar” buyurmuştur. Zira bir işe besmeleyle başlamak, şu beş şeyi söylemektir:

1. Allah’ım! Senin varlığının ve hayata müdahil oluşunun bilincindeyim.
2. Allah’ım! Bu işi, verdiğin akıl, irade ve imkan sayesinde yapıyorum.
3. Allah’ım! Desteğin olmasaydı ben bu işi yapamazdım.
4. Allah’ım! Senden bağımsız bir varlık alanı olduğunu düşünmüyorum.
5. Allah’ım! Beni desteğinden mahrum etme!

----------------------

- Mustafa İSLAMOĞLU -

https://www.facebook.com/?ref=tn_tnm...ocation=stream
 
---

967 - Muâz İbnu Cebel (radıyalahu anh) anlatıyor:

"İçinden samimi şekilde Allah yolunda cihâd yapmayı temenni eden bir kimse, bilâhare ölse de, öldürülse de şehid sevabı kazanır. Kim de Allah yolunda yara alsa veya Allah yolunda -düşmanın sebep olmadığı- bir musibetle bile yaralansa bu yara, kıyamet günü, en büyük hâli içinde rengi zaferân renginde, kokusu da misk kokusunda olarak gelir. Kimin vücudunda, Allah yolunda iken çıkan, iltihab gibi bir yara açılacak olsa bu da onun için Şehidlik mührü olur."

--------------------

Tirmizî, Fedâilu'l-Cihâd 21, (1657)
Ebu Dâvud, Cihâd 42, (2541)
Nesâi, Cihâd 25, (6, 26)
 
---

Ey yolcu, kurumuş yaprak gibi her soruda farklı bir yöne savrulacağına Kur an oku her cevapta aynı yöne yol al...

-----------
 
---

968 - Ebu Hüreyre (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Allah yolunda yaralanan hiçbir yaralı yoktur ki, kıyâmet günü, yarası kanıyor olarak gelmiş olmasın, bu kanın rengi kan renginde, kokusu da misk kokusundadır."

------------------

Buharî, Cihâd 10, Zebâih 31
Müslim, İmâret 103; Tirmizî
Fedâilu'l-Cihâd 21, (1656)
Nesâî, Cenâiz 82, (4, 78), Cihâd 27, (6,28)
Muvatta, Cihâd 29, (2, 461).
 
----


[SIZE=6]اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ اللّٰهُ الَّذٖينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَيَعْلَمَ الصَّابِرٖينَ [/SIZE]


-------------------
 
---

(AHZÂB suresi 21. ayet) (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)

-------------

[SIZE=5]لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فٖى رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَثٖيرًا [/SIZE]

------------------------

Okunuş - Le kad kane lekum fi rasulillahi usvetun hasenetul li men kane yercullahe vel yevmel ahira ve zekerallahe kesira.

---------------------------------------

TefhimulKuran - Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resulünde güzel bir örnek vardır.

Elmalılı Orj. - Şanım hakkı için muhakkak ki size Resulullahda pek güzel bir örnek vardır: Allaha ve son güne ümid besler olup da Allahı çok zikreyleyen kimseler için

Elmalılı S1 - Yemin ederim ki, muhakkak ki size, Allah'a ve son güne ümit besleyip de Allah'ı çokça ananlar için Allah'ın Resulünde pek güzel bir örnek vardır!

Elmalılı S2 - Şanım hakkı için muhakkak ki size Resullulah'da pek güzel bir örnek vardır. Allah'a ve son güne ümit besler olup da Allah'ı çok zikreden kimseler için.

Diyanet - Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.

F. Kuran - Andolsun ki, Allah'ın elçisinde sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmaya inanan ve Allah'ı çok anan kimseler için en güzel bir örnek vardır.

M. Esed - Gerçek şu ki, Allah'ı ve Ahiret Günü'nü (korku ve umutla bekleyen) ve O'nu her daim anan kimseler için Allah'ın Elçisi güzel bir örnek teşkil eder.

------------------------------------------------------------------
 
---

Arapça bilmiyorum, okuyamadım demezsiniz değil mi?
Okudum ama anlayamadım demezsiniz değil mi?

Mesele okumak, anlamak değildir kardeş mesele emek vermektir. Ne kadar... elinden geldiği kadar... Sen emek ver gerisini Emeği Yaratan a bırak işte o zaman okumuş ve anlamış olursun...

Anlatabildim mi kardeş...

------------------------
 
ÜSVE-İ HASENE

"Üsve-i Hasene..."


Bu iki kelimeyi iyi bellemek ve onun bizim hayatımıza tealluk eden boyutunu kişiliğimize taşımakla yükümlüyüz.

Çünkü bu, Rabbimizin kelam-ı kadiminde Rasulü müctebasını bize takdim ettiği muazzez vasfın terkibidir.

"Güzel örnek" buyuruyor Allah Teala. Bu terkibin içinde Rabbimiz var, muazzez elçisi var ve biz varız. İnsanoğlu var.

Yaratan, bütün zamanların önüne, insan için ulaşılması, aynileşilmesi, bütünleşilmesi gerekli örneği sunuyor.

Bakınız bu konudaki ayet-i kerime nasıldır:

"Kesin olan şu ki, sizin için, Allah'ın huzuruna çıkmayı umanlar, ahiret gününe inananlar ve Allah'ı çok çok zikredenler için Allah'ın Rasulü güzel bir örnektir." (Ahzab, 21)


Allah'ın huzuruna çıkacağımızı her an bir kalb atışı halinde içimizde hissediyorsak, ahiret gününe imanın, amentü çerçevemizin temel umdelerinden biri olduğunun idrakinde isek ve Allah'la birliktelik idraki damarlarımızdaki akış halinde ise, o zaman Allah Rasulü (sallalahü aleyhi ve sellem)'nün elinden tutmalıyız. Çünkü o yolculuk, O'nunla birlikte yürünür.

Ama O'nu hecelemeye devam etmek, bizim hiç sona ermeyecek ana davamızdır.

Eğer Rabbimiz "Güzel örnek" olarak tavsif buyurmuşsa, o "örnek" liği, hece hece çözmeye, anlamaya çalışacağız demektir. Hayatımız onunla mana kazanacak demektir. Onu harf harf taşıdıkça dimağımıza, kalbimize, tek tek her uzvumuza... hayatımız diriliğe kavuşacak demektir.

..::Usve-i Hasene::..

---

Hz. Muhammed sav. Efendimizle ilgili kıymetli bilgiler içeren ..::Usve-i Hasene::.. sitesini herkese tavsiye ediyorum.

Emek verenlerden Allah razı olsun...amin...
 
KURBAN

Oktan Keleş cevabı verilmeyen soruları cevaplıyor...



Oktan Keleş ANT Kitabı'nın bir bölümünde ANT Kitabı-1 / ON ALTI YILDIZ bahsini anlatmıştı.

"Domuz niçin haramdır?" sorusunun cevabı. Oktan Keleş, "domuz eti niçin haramdır?" sorusunu ayetlerle açıklıyor.

"Kurban niçin vaciptir?" sorusu da ANT kitabında cevaplanıyordu.

Yaklaşan Kurban Bayramı nedeni ile kurban ile ilgili bölümü aşağıda veriyoruz.



KURBAN


İki kardeşin öyküsü bitmez. Büyümüşlerdi de, Allah onlardan ilk kurbanı istemişti. Hiç düşündün mü ki ey ahmak, “ilk” derken belki seni kandırdım. İlk insan Âdem ve eşi olduğuna göre, Allah, Âdem ve eşinden kurban istememiş miydi? İki kardeşten; Âdem’in iki oğlundan istenen kurban, Yüce kelamda şöyle ifade edilir:

“Onlara, Âdem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, “Yemin olsun seni mutlaka öldüreceğim.” demişti. Öteki, “Allah, ancak kendine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder.” demişti.” Maide / 27

Bak kelam ne diyor, düşün! İkisi kurban sunmuş. Allah birinin sunduğunu kabul etmiş, diğerinin sunduğunu kabul etmemiş. Allah rızası için kurban sunanlar bu ayeti düşünmezler mi? Allah, ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder. Acaba bugün ne kadar kurban ediliyor, var sen düşün.

Ve yine düşün… “Hani ikisi birer kurban sunmuşlardı da” ibaresini düşün. Demek ki, kendiliklerinden sundukları bir kurban. Allah, “Bana kurban sunun!” dememiş. Ama hoş karşılamış ki, birininkini kabul etmiş. Bunun için vacip olmuş. Şimdi anladın mı, kurban neden vacip olmuş? Kendiliklerinden sunuş nafile başlangıcı olmuş. Allah’ın birini kabul etmesi, bu nafileyi vacip hale çevirmiş. Tıpkı bu ayetteki gibi:

“…(Kendiliklerinden) icat ettikleri ruhbanlığa gelince; biz onu onlara farz kılmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için onu kendileri icat etmişlerdi. Fakat ona da gereği gibi uymadılar…” Hadid / 27

Demek ki kullar, Allah rızasını kazanmak için bazen kendilerinden bir şeyler icat edip Allah’a sunuyorlar. Allah bazısını kabul ediyor, bazısını kabul etmiyor.

Peki bilir misin sen, neden birinden kabul edilmiş de, diğerinden kabul edilmemiş? Alim ve Zalim, bu hadise gerçekleştiğinde çoluk çocuğa karışmışlardı. Ak sakallı, ak saçlı olmuştu Alim. Nasıl çocuk çoluğa karıştı, anlatacağız; hele dur, sabırsızlanma. Alim, Yaradan’ına sunacağı kurbanı, küçük bir kuzu iken yetiştirdi, besledi, büyüttü; emek verdi. Kuzu büyüdüğünde koç olmuştu. Süsledi. Çok seviyordu onu. Çok sevdiği dostunu, Allah’a kurban için ayırdı. Sabaha kadar kurbanına sarılarak öylece durdu.



Onu sevdi. Çünkü sabahleyin, Yaradan’ına, Yaradan’ının rızası için verecekti. Alim’in kurban için beslediği koç, biliyor musun hangi koç? Hani, İbrahim (as)’e Cebrail getirmişti ya… Tanıdık geldi mi? Şimdi düşün… Allah, Alim’in koçunu kabul etmişti, ama kestirmemişti. Bir nişane olsun diye aynı koç, İbrahim’e inmişti. Bunun arasında nice sırlar var ama, sen hazır değilsin. Şimdi koç ne kadar zaman durmuş deme. Mağarada Kıtmir 300 sene durdu da, Allah koçunu bilmem nerede tutamaz mı?

Zalim ne yapmıştı? Sabaha kadar horul horul uyumuştu. Sabah sunacağı kurban ne umurundaydı ne de aklındaydı. Sırf Alim’e denk düşsün diye sunacaktı. Ama neyi?

Sabah olmuştu. Kurban sunma vaktine saatler kalmıştı. Baktı ki Alim koçunu kurban edecek, o da canlı bir şey kurban etmeliydi.



Ama elinde öyle bir şey yoktu. Olanları ise, kendince ziyan etmek istemiyordu. Birden aklına bir şey geldi. Ve aklına geleni de gerçekleştirdi. Bir yaban domuzu avladı ve bunu Allah’a kurban olarak, kurban sunma saatinde getirdi. Emeksiz, lakayt… Sadece, sunmaksa sunmaktı gayesi. Bu sunuş Allah için değildi. Nefsi içindi. Şimdi anladın mı, neden domuz eti haramdır?

“Allah size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı.” Bakara / 173

“Allah size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı.” Nahl / 115

“De ki: “Bana vahyolunan Kur’an’da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya da Allah’tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum.” Enam / 145


Tıpkı, Zalim’in domuzu avlayıp, kanını akıtıp, leş şeklinde; Allah adına değil de nefsi adına sunduğu gibi.

“Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı.” Maide / 3

Domuz aynı zamanda et yiyen bir hayvandır. Her şeyi yer. Bağırsak sistemi geç çalıştığından yedikleri hormon olarak kendi etine eklenir. Dolayısı ile domuz vücudunda bir çok hayvanı barındırır.

Zalim, kabul edilmeyen bu necis kurbanını nerede sunmuştu bilir misin? Hani, Şeytan yeryüzüne indiğinde iki heykel yapmıştı ya… Onların dibinde kurbanını sundu. Hani, ideal kadın heykeli vardı ya… Hani bir de ideal erkek heykeli vardı ya…

“Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile “DİKİLİTAŞLAR” üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı.” Maide / 3

Oktan Keleş'in ANT Kitabı'ndan alınmıştır.

ANT - Bir Meczubun Rüyası 6


Resimler için: Kurban / ON ALTI YILDIZ
 
---

Kurbanlarınızın sizi Allah a yaklaştırmasını diler bayramınızı kutlarım...

------------
 
-----

AHZÂB suresi 40. ayet (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)

-------------

[SIZE=5]مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰـكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّٖنَ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمًا [/SIZE]

-------------------------

Okunuş - Ma kane muhammedun eba ehadim mir ricalikum ve lakir rasulellahi ve hatemen nebiyyin, ve kanellahu bi kulli şey'in alima.

-----------------------------------------

TefhimulKuran - Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak o, Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.

Elmalılı Orj. - Muhammed sizin ricalınızdan hiçbirinin babası değil ve lâkin Allahın Resulü ve Peygamberin hatemidir, Allah, her şeye alîm bulunuyor

Elmalılı S1 - Muhammed, sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir; fakat Allah'ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, herşeyi hakkıyla bilendir.

Elmalılı S2 - Muhammed, sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir. Ama Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkiyle bilendir.

Diyanet - Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve nebîlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

F. Kuran - Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değil, fakat O Allah’ın Resulü ve Peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

M. Esed - (Ve bilin ki, ey müminler,) Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir, fakat o, Allah'ın Elçisi ve bütün peygamberler'in sonuncusu'dur. Ve Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

----------------------------------------------------------------------
 
**

Herkes birilerinin mesajını iletme derdinde biz de Allah ın mesajını iletme derdindeyiz ELHAMDÜLİLLAH...

********
 
Üst Alt