Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Önemsediğim içerikleri burada paylaşıyorum

-------

(ÂLİ IMRÂN suresi 144. ayet) (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)


[SIZE=5]وَمَا مُحَمَّدٌ اِلَّا رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُ اَفَاٸِنْ مَاتَ اَوْ قُتِلَ انْقَلَبْتُمْ عَلٰى اَعْقَابِكُمْ وَمَنْ يَنْقَلِبْ عَلٰى عَقِبَيْهِ فَلَنْ يَضُرَّ اللّٰهَ شَيْپًا وَسَيَجْزِى اللّٰهُ الشَّاكِرٖينَ [/SIZE]

Okunuş - Ve ma muhammedun illa rasul, kad halet min kablihir rusul, e fe im mate ev kutilenkalebtum ala a'kabikum, ve mey yenkalib ala akibeyhi fe ley yedurrallahe şey'a, ve seyeczillahuş şakirîn.



Tefhimul Kuran - Muhammed, yalnızca bir peygamberdir. Ondan önce nice peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölürse ya da öldürülürse, siz topuklarınız üzerinde gerisin geriye mi döneceksiniz? İki topuğu üzerinde gerisin geri dönen kimse, Allah'a kesinlikle zarar veremez. Allah, şükredenleri pek yakında ödüllendirecektir.

Elmalılı Orj. - Muhammed de ancak bir Resuldür ondan evvel Resuller hep geldi geçti, şimdi o ölür veya katledilirse siz ardınıza dönüverecek misiniz? Her kim ardına dönerse elbette Allaha bir zarar edecek değil, fakat şükredenlere Allah yarın mükâfat verecek

Elmalılı S1 - Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler gelip geçti. Şimdi o, ölür veya öldürülürse, siz gerisin geriye mi döneceksiniz? Her kim geri dönecek olursa, kesinlikle Allah'a bir zarar veremeyecektir. Fakat Allah, şükredenleri yakında mükafatlandıracak.

Elmalılı S2 - Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar veremez. Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır.

Diyanet - Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.

F. Kuran - Muhammed sadece bir peygamberdir. Ondan önce daha nice peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi eğer o ölür ya da öldürülürse topuklarınız üzerinde geri mi döneceksiniz? Kim iki topuğu üzerinde geri dönerse bilsin ki, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah şükredenleri ödüllendirecektir.

M. Esed - Muhammed yalnızca bir elçidir; ondan önce de (başka) elçiler gelip geçtiler: Öyleyse, o ölür yahut öldürülürse, topuklarınız üzerinde gerisin geri mi döneceksiniz? Ama, topukları üzerinde gerisin geri dönen kişi hiçbir şekilde Allah'a zarar veremez. -halbuki Allah, (Kendisine) şükreden herkesin karşılığını verecektir.

--------------------------------------------------------------------------
 
***

(ZÂRİYÂT suresi 56. ayet) (Resmi: 51/İniş:67/Alfabetik:111)


[SIZE=5]وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ [/SIZE]

Okunuş - Ve ma halaktul cinne vel inse illa li ya'budûn.



Tefhimul Kuran - Ben, cinleri de, insanları da, yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.

Ö.N. Bilmen - Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

Elmalılı Orj. - Ve ben, Cinn-ü İns'i ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

C. Yıldırım - Ben, cinleri ve insanları ancak beni tanıyıp ibâdet etsinler diye yarattım.

A.F. Yavuz - Ben, insanları ve cinleri, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.

H.B. Çantay - Ben cinleri de, insanları da (başka bir hikmete değil) ancak bana kulluk etsinler diye yaratdım.

Elmalılı S1 - Ben cinleri ve insanlan ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım.

A. Bulaç - Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.

Y.N. Öztürk - Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri/benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım.

Diyanet Vakfı - Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

Elmalılı S2 - Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.

Diyanet - Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

F. Kuran - Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

M. Esed - Ve (onlara söyle!) Görünmez varlıkları ve insanları yalnızca (Beni tanımaları ve) Bana kulluk etmeleri için yarattım.

A. Gölpınarlı - Ve ben, cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

S. Ateş - Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

S. Yıldırım - Ben cinleri ve insanları sırf Beni tanıyıp yalnız Bana ibadet etsinler diye yarattım.

A. Uğur - Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

G. Onan - Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.

Ş. Piriş - Cinleri ve insanları sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.

A.Y. Ali - I have only created Jinns and men, that they may serve Me.

M.M. Pickthall - I created the jinn and humankind only that they might worship Me.

M.H. Şakir And I have not created the jinn and the men except thatthey should serve Me.


************************************************** ******
 
***

Hz. Muhammed sav Efendimiz e OKU emri verildiğinde neler yaptığını biliyor musun?

Aynı emrin sana da verildiğinden haberin var mı?

*********
 
***

(ZÂRİYÂT suresi 56. ayet) (Resmi: 51/İniş:67/Alfabetik:111)

Eûzubillâhimineşşeytânirracîym - Bismillâhirrahmânirrahîym


[SIZE=5]وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ [/SIZE]


1. ve mâ halaktu : ve ben yaratmadım
2. el cinne : cinler
3. ve el inse : ve insanlar
4. illâ : den başka
5. li ya'budû-ni : bana kul olmaları

******************
 
****

[SIZE=6]وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ [/SIZE]


*************
 
*****


Herkes susar biz söyleriz

Herkes söyler biz yaparız

Herkes yapar biz ölürüz

Herkes ölür biz yaşarız


*******************
 
****

(FÂTİHA suresi 5. ayet) (Resmi: 1/İniş:5/Alfabetik:23)


Eûzubillâhimineşşeytânirracîym - Bismillâhirrahmânirrahîym


[SIZE=6]اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ [/SIZE]

Okunuş - İyyake na'budu ve iyyake nesteîn.



TefhimulKuran - Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Sen'den yardım dileriz.

Diyanet - (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.

Elmalılı Orj. - Sade sana ederiz kulluğu, ibadeti ve sade senden dileriz avni, inayeti yarab!

Elmalılı S1 - Sade Sana ederiz kulluğu, ibadeti; sade Senden dileriz yardımı, inayeti Yarab!

Elmalılı S2 - Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti. (Ya Rab!).

F. Kuran - (Allah'ım!) Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz.

M. Esed - Yalnız Sana kulluk eder; ve yalnız senden yardım dileriz.


************************************
 
************


(MUHAMMED suresi 2. ayet) (Resmi: 47/İniş:99/Alfabetik:64)



Eûzubillâhimineşşeytânirracîym - Bismillâhirrahmânirrahîym


[SIZE=5]وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَاٰمَنُوا بِمَا نُزِّلَ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَهُوَ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْ كَفَّرَ عَنْهُمْ سَيِّپَاتِهِمْ وَاَصْلَحَ بَالَهُمْ [/SIZE]


Okunuş - Vellezine amenu ve amilus salihati ve amenu bima nuzzile ala muhammediv ve huvel hakku mir rabbihim keffera anhum seyyiatihim ve asleha balehum.


********************************************


TefhimulKuran - İman edip salih amellerde bulunan ve Muhammed'e indirilen (Kur'an) a -ki o Rablerinden olan bir haktır- iman edenlerin (Allah), kötülüklerini örtüp bağışlamış, durumlarını düzeltip ıslah etmiştir.

Diyanet - İnanıp salih ameller işleyenlerin ve Muhammed’e indirilene -ki o Rablerinden gelen haktır- inananların ise Allah günahlarını örtmüş ve hâllerini düzeltmiştir.

Elmalılı Orj. - Ve onlar ki iyman etmekte ve salih salih ameller işlemekte ve Muhammede indirilene iyman eylemektedirler -ki rablarından gelen hak da odur- taraflarından kabâhatlerini örtmekte ve hal-ü şanlarını düzeltmektedir

C. Yıldırım - İmân edip iyi-yararlı amellerde bulunanlara ve Muhammed'e indirilene —ki O Rabbından gelen bir gerçektir— inananlara gelince: Allah, onların kötülüklerini örtüp bağışlar ve durumlarını düzeltip iyileştirir.

Elmalılı S1 - İman edip iyi iyi işler yapanlar ve Muhammed'e indirilene iman edenlere gelince -ki Rablerinden gelen gerçek te odur- Allah, onların kötülüklerini silmekte ve durumlarını düzeltmektedir.

H.B. Çantay - İman eden, iyi iyi amel (ve hareket) eden, Muhammed (sallellâhü aleyhi ve sellem) e indirilene — ki o, Rablerinden (gelen) bir hakdır— îman eden kimselerin de günahlarını yarlığamış, hallerini iyileşdirmişdir.

A.F. Yavuz - İman edib salih ameller işliyenlerin ve (Hz. Peygamber) Muhammed’e indirilene -ki, o (Kur’an) Rableri tarafından gelen hakdır. - iman edenlerin günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir.

A. Bulaç - İman edip salih amellerde bulunan ve Muhammed'e indirilen (Kur'an)a -ki o Rablerinden bir haktır- İman edenlerin (Allah), kötülüklerini örtüp bağışlamış, durumlarını düzeltip ıslah etmiştir.

Y.N. Öztürk - İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar ve Muhammed'e indirilene -ki o onların Rablerinden bir haktır- inanmış olanlara gelince, Allah onların çirkin davranışlarını örtmüş ve gönüllerini barışa yöneltmiştir.

Diyanet Vakfı - İman edip yararlı işler yapanların, Rableri tarafından hak olarak Muhammed'e indirilene inananların günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir.

Elmalılı S2 - İman edip salih amel işleyenlerin ve Rableri tarafından bir gerçek olarak Muhammed'e indirilen kitaba inananların kötülüklerini Allah örter ve durumlarını düzeltir.

F. Kuran - İnanıp iyi ameller işleyenlerin, Rabbleri tarafından Muhammed'e indirilen gerçeğe inananların da günahlarını örtmüş ve hallerini düzeltmiştir.

M. Esed - İman edip doğru ve yararlı işler yapan ve Rableri tarafından Muhammed'e indirilen hakikate inanmış olanlar ise (Allah'ın rahmetine erişeceklerdir.) Allah onların (geçmişte işledikleri) kötü fiillerini silecek ve kalplerini sükuna kavuşturacaktır.

A. Gölpınarlı - İnananların ve iyi işlerde bulunanların ve Rablerinden gelen bir gerçek olan ve Muhammed'e indirilen şeylere îmân edenlerinse yaptıkları kötülükleri örtmekte, gizlemekte ve hallerini düzene sokmaktadır.

Ö.N. Bilmen - Ve o kimseler ki, imân ettiler ve sâlih sâlih amellerde bulundular ve Muhammed'e indirilene de inandılar ki o, Rablerinden (gelen) bir mahz-ı hakikattır. Allah Teâlâ da onlardan kusurlarını örtmüştür ve hallerini ıslah etmiştir.

S. Ateş - İnanıp iyi işler yapanların, Rableri tarafından Muhammed'e indirilen gerçeğe inananların da günâhlarını örtmüş ve hallerini düzeltmiştir.

S. Yıldırım - İman edip güzel ve makbul işler yapanlar ve Rab’leri tarafından gerçeğin ta kendisi olarak Muhammed’e indirilen vahye iman edenlerin ise günahlarını örtüp, hallerini düzeltir.

A. Uğur - İman edip yararlı işler yapanların, Rableri tarafından hak olarak Muhammed'e indirilene inananların günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir.

G. Onan - İnanıp salih amellerde bulunan ve Muhammed'e indirilen (Kuran)a -ki o rablerinden bir haktır- inananların (Tanrı), kötülüklerini örtmüş (keffere), durumlarını düzeltip ıslah etmiştir.

Ş. Piriş - İman edenler, doğruları yapanlar ve Rabbinden hak olarak Muhammed’e indirilene iman edenlerin kötülüklerini örttü ve durumlarını düzeltti.

A.Y. Ali - But those who believe and work deeds of Righteousness, and believe in the (Revelation) sent down to Muhammad for it is the Truth from their Lord, He will remove from them their ills and improve their condition.

M.M. Pickthall - And those who believe and do good works and believe in that which is revealed unto Muhammad - and it is the truth from their Lord - He riddeth them of their ill deeds and improveth their state.

M.H. Şakir - And (as for) those who believe and do good, and believein what has been revealed to Muhammad, and it is the verytruth from their Lord, He will remove their evil from themand improve their condition.


************************************************** ******************************************
 
*****


2. MECLİS

Bu konuşma medresede yapıldı.
Konuşma tarihi: 5 Şevval 545, Milâdî 1150.


Allah'a karşı aldanışın, seni O'ndan ayırdı. Bu aldanıştan dön. Başına vurulmadan bu hâlden ayrıl. Felâket gelmeden önce tedbir yollarını ara. Başına belâ akrepleri çöreklenmeden ve yılanlar başına üşüşmeden, kötü hâlinden çekil. Ama belâyı tatmadıktan sonra aldanman eksik olmaz. Bulunduğun hâl yalnız seni sevince boğmasın. Çünkü sevinç geçici şeydir. Allah Teâlâ bir âyet-i kerimede –meâlen- şöyle ferman buyurdu:

“Onlar, verilen şeyle ferahlandılar; biz de anîden ellerinden aldık; boşa düştüler.” (el-En’âm, 6/44)

Allah'ın indindekine kavuşmak, yalnız sabırla mümkün olur. O, her zaman sabırla emir buyurmuştur. Îman sahibinin çoğu hâli, sıkıntı ile geçer. Elindeki şeyler çok bile olsa, yine de sıkıntı içindedir. Çünkü bağlanmış olduğu birçok prensipler vardır. Onları yerine getirmek güçlüğü içinde kıvranır. Dünyada, ancak hiçbir prensibe bağlı olmayanlar rahat(!) eder. Onlar da hiçbir dine söz vermeyen dinsizlerdir. Allah'ın sevdiği kullar, belâya düştükleri zaman sabra koşarlar, ağlamaz ve sızlanmazlar. Îman sahipleri, belâ içinde dahi olsalar iyi işleri ararlar. Bulundukları hâl, onlar için Hak katında derece arttırır.

...


***************************


Abdulkadir Geylani
 
*********


2. MECLİS

...

Ey evlat! Dünyada daimi kalmak için yaratılmış değilsin. Onda yalnız yiyip içmek için durmuyorsun. Bulunduğun hâli hemen değiştir. Bulunduğun hâlde Allah'ın sevmediği şeyler mevcuttur. Mücerret Kelime-i Tevhid'le yetindin. Taat olarak yalnız bununla yetinmek senin için iyi bir iş değildir. Bu, sana fayda sağlamaz. Bunu başka ibadetler de takip etmeli.

Îman, söz ve işten ibarettir. Mücerret îman sahibi olman seni düşmüş olduğun çukurdan çıkaramaz. Bu hâlinde ısrar eder; namazı, orucu ve diğer farz ibadetleri bir yana atarsan, sadaka tanımazsan iyi olmaz. Bunları terk etmek senin için felâketten başka bir şey doğurmaz. Günah çukurundan tevhidin hangi harfi seni çeker, çıkarır?

“Allah'tan başka ilâh yok...” dediğin zaman bir dava peşine düşmüş oluyorsun. Her davada şahit isterler. Şahidi olmayan kaybeder. Bu durumda şahit; emirleri tutmak ve yasakları bir yana atmaktır. Ayrıca bu uğurda gelecek her türlü belâ ve mihnete göğüs gerip sabırlı olmak da bir şahit sayılır. Aynı zamanda bunlar senin için yol delili demektir. Söylediklerimiz yapılacağı zaman da ihlâsa sarılmak gerekir. Hiçbir söz amelsiz kabul edilmez. Ve hiçbir amel de ihlâs olmadan kabul edilir değildir. Peygamber’in (s.a.v) yolu, ihlâstan ibarettir.

...

**************************************


Abdulkadir Geylani
 
***


Allah’ım, gıdamız zikrin olsun. Zenginliğimiz ise yakınlığın. Âmin!


**********


Abdulkadir Geylani
 
*********


2. MECLİS


Elinizde bulunan mallardan ihtiyaç sahiplerine verin. Kapınıza gelen dilencileri boş göndermeyin. Gücünüz yettiği kadar az veya çok bir şeyler vermeye gayret edin. Allah nasıl verdi ise, siz de öyle yapın. O'nun verdiği gibi verin. O'nun verdiklerini muhtaçlara dağıtarak şükür yolunu tutun. Hele bir bakın; size ne kadar bol ihsanlar etmiş. Saymakla bitiremiyorsunuz. Bu hâlinizde düşkünleri gözetmek size gerekli değil midir?

Yazıklar olsun. Eğer kapına gelen dilenci bir hediye getirseydi hemen alırdın; bana mı, demezdin. Hiç geri çevirmek istemezdin.

Şu anda yanımda oturuyor ve sözümü dinliyorsunuz. Gözlerinizden yaş da akıyor. Az sonra dışarı çıkıyorsunuz, sanki az önce öğüt dinleyen siz değildiniz. Ve gözlerinizden yaşlar akmıyor. Kalbiniz hemen katılaşıyor. Önünüze çıkan, hele bir fakir olunca, yanınıza bile yanaştırmak istemiyorsunuz. Bu anlatıyor ki, yalandan ağladın. Sözlerimi candan dinlemedin. Sözlerimi Allah için dinlemelisin. Ve Allah için gözlerinden yaşlar akmalı!

Yanında işittiğin söz, ilk başta sırrına geçmeli. Sonra kalbine akmalı, daha sonra bütün duygularına sirayet etmeli. Hayra böylelikle varılır. Bana geldiğiniz zaman, ilminizi, dilinizi, nesebinizi bir yana atınız. Çocuklarınızı ve bütün tanıdıklarınızı bir yana bırakınız. Yanımda, sizleri Hak’tan gayrı her şeyden ârî görmeliyim. Ancak böyle yaparsanız, O sizi fazlı ve ihsanı ile örter. Bu hâli kendinde benimsedikten sonra, iradesiz beslenen bir kuş gibi olursun. Kalbine Hak’tan nur gelir. Buna işaret olarak Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur:

“Îman sahibinin ferasetinden sakının; çünkü o, Allah'ın verdiği nurla bakar.”

...

**************************************


Abdulkadir Geylani
 
***


Allah a yaklaşmak için ne yaptın ?


*********
 
***

Tilâvetin “takip etmek” anlamı, Hûd 11/17 ve Şems 91/2’deki telâ fiilinin kullanımlarında da görülmektedir. Bu iki âyetten özellikle Şems sûresinde olanı çok ilginç mesajlar içermektedir. “Ayın güneşi tilavet etmesi” demek, onu takip etmesi, dünya ile birlikte onun etrafında veya yörüngesinde dolaşması demektir. Ay, Güneş’i nasıl takip ediyorsa, Kur’ân’ı okuyan ve kendisine Kur’ân okunan kimse de Kur’ân’ı takip etmelidir. Bir anlamda onun hükümlerini, ilkelerini, dünya ve ahiret görüşünü hayatının vazgeçilmezi yapmalıdır. Bu şekilde Kur’ân okuyan kişi aklını ve gönlünü Kur’ân’ın yörüngesine koyması gerektiğini bilmelidir.

****************

- Mehmet Okuyan -

https://www.facebook.com/pages/Kuran...ed_target_id=0
 
*******


969 - Ebu Hüreyre (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:



"Allah Teâla Hazretleri, Allah rızası için yola çıkan kimse hakkında:

"Bu kulum, benim yolumda cihad etmek üzere bana inanarak peygamberlerimi tasdik ederek yola çıkmıştır, artık onu ya cennetime koymak yahut da ücret veya ganimet elde etmiş olarak, çıkmış olduğu meskenine geri çevirmek hususunda garanti veriyorum" diyerek te'minat verir.

Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelâl'e yemin olsun ki, Allah yolunda yaralanmış hiçbir yaralı yoktur ki, kıyamet günü, yaralandığn ilk günkü manzarasıyla gelmiş olmasın: (Yarası taze) kan renginde, kokusu da misk kokusunda olarak.

Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl'e yemin ediyorum ki, Müslümanlar'a meşakkat vermeyecek olsam, Allah yolunda gazveye çıkan hiçbir seriyyeden asla geri kalmazdım. Ancak onları hayvana bindirecek imkân bulamıyorum. Onlar da beni tâkibe imkân bulamıyorlar. Benden geri kalmak da onlara zor geliyor.

Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Zât-ı Zülcelâl'e kasem olsun Allah yolunda gazaya çıkıp öldürülmeyi, sonra tekrar hayat bulup gazada tekrar öldürülmeyi, sonra tekrar gazaya çıkıp öldürülmeyi ne kadar isterim.


***********************************


Buharî,İman 25, Cihâd 2,119, Hums 8, Tevhid 28, 30;
Müslim, İmâret 103- 107, (18?6), (8, 119);
Muvatta, Cihâd 2, (2, 444), 40, (2, 465);
Nesâî, Cihâd 14,(6, 16), İman 24.
 
Manyetik Kapıları Bulmuşlar!

Bilim adamlarının dünyanın manyetik alanında bulduğu "kapılar" bakın neler yapıyorlar!



Hep söylediğimiz bir şey var; bir gün gelecek Oktan Keleş takip edilmek zorunda kalınacak. Oktan Keleş'in anlattıkları ve kitaplarındaki konular zamanımızın ötesinden de bilgileri bizlere sunmaktadır. Anlayana... Bu söylediklerim bazılarına iddialı gelebilir ama konunun ehilleri için ne demek istediğim gayet iyi anlaşılmaktadır. Hatta bana göre Oktan Keleş, Türkiye'den çok, başka ülkelerden daha çok takip edilmekte ve yazdıkları büyük bir titizlikle incelenmektedir. Oktan Keleş'in yazdıklarından acaba NASA nasıl yararlanıyor, veya başka istihbarat kuruluşları?

Size şimdi çok ilginç olarak sunulan bir haberden bahsedeceğim. Haber sıradan okuyucu için "müthiş" denecek bilgilerle dolu. Ama Oktan Keleş'i okuyanlar zaten o konulara vakıftılar. Hele Deruni Devlet-Kutsal Halı kitabını okuyanlar.

Haber şöyle:

Bilim adamları "gizli kapılar" buldular

Bilim adamlarının dünyanın manyetik alanında bulduğu "kapılar" bakın neler yapıyorlar!


NASA'ya göre Iowa Üniversitesi araştırmacısı Jack Scudder, "dünyanın manyetik alanında her gün yüzlerce kez açılıp kapanan gizli kapılar" buldu.

Scudder, bu kapıların zaman zaman uzun süre açık kalabildiğini ve "gezegenimizden 93 milyon mil uzaklıktaki güneşin atmosferine kesintisiz bir yol oluşturduğunu" söylüyor. X-noktası veya difüzyon alanı olarak adlandırılan kapılar, gök cisimlerinin manyetik etkisi ile oluşuyor. Kapıların "görünmez, kararsız ve yakalanması" zor olduğu, herhangi bir uyarı vermeden açılıp kapandığı söyleniyor. Kapılar açıldığında, faal parçacıkları yüksek bir hızda dünyanın atmosferinden güneşin atmosferine aktarabiliyor. Bu ise jeomanyetik fırtınalara yol açıyor.

Kapıları bulmanın şu anki tek yolu, Scudder tarafından keşfedilmiş bulunuyor. Scudder, NASA'nın Themis uzay aracı ve ESA'nın Cluster uydularından sağladığı bilgiyi kullanarak NASA'nın Polar uzay aracından gelen veriler arasında kritik ipuçları bulmuş. Scudder, uygun donanıma sahip bir uzay aracının bu ölçümleri yapabileceğini ve kapıları algılayabileceğini söylüyor. NASA, Magnetospheric Multiscale adındaki görevi kapsamında böyle bir uzay aracını hazırlıyor ve onu 2014'de uzaya gönderecek.

Bilim adamları "gizli kapılar" buldular - Haberler - CHIP Online

Haber böyle. Oysa biz Oktan Keleş'in Deruni Devlet-Kutsal Halı kitabında bu kapıları öğrenmiş ve bunların uzayla bağlantıları hakkında fikir sahibi olmuştuk.

Kitapta ilgili bölümler şöyleydi:

Manyetik Kapılar

Arşivciler bu kapı vuruşunu çok iyi biliyorlardı. “Hayırdır inşallah, erken döndü!” dediler. Kapıyı açınca yanılmamıştık, karşımızda Âmâ’ların Efendisi duruyordu. Âmâ içeri girince tekrar kapıyı sürgülediler. Âmâ’ların Efendisi’nin ağzından şu cümleler döküldü:

“Geliyorlar! Zaman azaldı. Manyetik perdeyi de delmişler! Çabuk olmalıyız!”

Binlerce yıl önce Türkler, ‘demir at’ ismini verdikleri birçok araçlar yapmışlar. Tarih ilerledikçe antik kütüphanelerde, eski Mısır’da birçoğu yerini hiyeroglif yazı olarak almış. Aslında, gerçekler bugün anlatıldığı gibi değilmiş. Belgeyi dikkatle inceleyip, hesaplamalar yaptı arşivci. Sonra şunları söyledi: “Tarih günümüzü gösteriyor olmalı. Şeytanîler lojistik hazırlıklarını yapmışlardır. Manyetik kapılar kırılmış olmalı veya kırılmak üzeredir. Bütün bu hesaplar, Şeytan ve müttefiklerinin rövanş tarihini gösteriyor olmalı.”

...

Latif Baba yolda bana şu bilgileri verdi: “Dünyanın birçok yerinde, şehirlerde, dağlarda, denizlerde vs. manyetik alanlar ve kapılar bulunmaktadır. İstanbul’da da bu manyetik alanlar mevcut. Fakat bu manyetik alanlar bilindiği, zannedildiği gibi değil. Çok daha vahim.” dedi.

...

Bu arada Turan Bey kapıya yöneldi, yani dolaplı kütüphaneye. Dışarı çıktı ve bir süre sonra elinde bir kâğıtla geldi. Turan Bey sinirli bir şekilde elindeki kâğıda bakarak,“Manyetik kapıları açmışlar. Şu anda İstanbul’un manyetik kapıları açılmış durumda, çok büyük tehlikedeyiz.” dedi. “Aldığımız habere göre başbakan şu an İstanbul’da maiyetiyle birlikte o kapıların altından geçecek. Acilen haberdar etmeliyiz.” dedi. Bana, “Muhtereme git ve tekrar bana gel, Oğuz Kağan’a gideceksin.” dedi. “Bu durumu acil olarak bildirmemiz lazım, ondan başkası şu an bize yardım edemez. Hemen muhteremi bul!” dedi Turan Bey. Bu konuşmadan sonra hemen vedalaşıp odadan çıktım.

...

Manyetik kapılar hakkında o gün şok edici şu bilgileri edindim:

Bir nevi harp teknolojisi olan bir teknikle İstanbul’un manyetik kapıları açılmıştı. Bu şu manaya geliyordu, şehrin bütün kurşun metalleri bu iş için malzeme idi. Bunlar kullanılıyordu ve manyetik kapılar başka bir boyuta açılıyordu. Başka boyuttan kasıt bir kitap konusu. Kısaca, öyle yerler vardır ki, mimlenmiştir. Manyetik alan boyutu kısaca anlaşılsın diye anlatayım: Buradan başka boyuta geçiş, cinlerinde kendi boyutlarından bizim boyuta geçmeleri anlamına geliyordu. Cinler Kuran-ı Kerim’de bilindiği üzere, ‘örtülü varlıklar’ demekti. Yani cinlerin birçok çeşidi vardı. ‘BEN CİNLERİ VE İNSANLARI ANCAK BANA KULLUK ETSİNLER DİYE YARATTIM.’ Zâriyât/56 Uzaylılar da cinler sınıfına giriyordu. Ateşten yaratılmış olan cinlerin hepsi bir değildi.

Yaratılışları tıpkı etten kemikten yaratılmışlar gibi. Yani nasıl insan da hayvanlarda etten kemikten yaratılmış ama ikisi birbirinden çok farklı. Cinlerde böyle, ateşten yaratılmışlar ama hepsi aynı değil.

İlhami Abi’den şunu öğrendiğimde şok olmuştum: Cinlerden öyle tayfalar var ki, Araf’ta gibidir. Hem ateşten yaratılmış olmalarına rağmen, etten kemikten yaratılmışa zuhur edebilirler. Yani bu tür yaratılışta olan cinler belli terkiplerle et ve kemik yaratılışına bürünebiliyorlar yaratılışları gereği. Ondan öğrendiğim bir ders de Â’râf Suresi 179. ayetin tefsiri ile ilgiliydi.

‘AND OLSUN Kİ, CEHENNEM İÇİN DE BİRÇOK CİN VE İNSAN YARATTIK;
ONLARIN KALPLERİ VARDIR AMA ANLAMAZLAR; GÖZLERİ VARDIR AMA GÖRMEZLER; KULAKLARI VARDIR AMA İŞİTMEZLER. İŞTE BUNLAR HAYVANLAR GİBİ HATTA DAHA SAPIKTIRLAR. İŞTE BUNLAR GAFİLLERDİR. ’

Ayette Allah (cc) burada cinlerin de kalpleri olduğunu açıkça beyan ediyor. Yani etten kemikten olana ait bir vasıf. Ancak her cin böyle değildir. Dabbet’ül arz olduğu gibi Dabbet’ül Arş da varmış. Yani yerde sürünenler olduğu gibi gökte sürünenler de varmış. O da ayrı ve uzun bir konu.

Bir de Kuran’da Â’râf Suresi 27’de, ‘ŞEYTAN, CİNLER VE KABİLESİ SİZİ, SİZİN ONLARI GÖREMEYECEĞİNİZ YERDEN GÖRÜR.’ denilmektedir. Birçok âlim bu ayete dayanarak, ‘cinlerin asıllarını göremezler’ diye beyan ederler, ‘gördüm’ diyeni de kâfir ilan ederler. Oysaki orada BİR MEKÂNDAN SÖZEDİLMEKTEDİR. Onların bulundukları yer anlamıyla. Bu konu ile ilgili bir gün İlhami Abi şöyle demişti: Yüce Allah, ‘öyle kulumun gören gözü, işiten kulağı olurum’ buyurmuyor mu? Allah’a gizli bir yer mi var hâşâ. Öyle bir kulağa ve göze sahip olan kula da gizli yer olur mu? Allah kelâmı ile yani Kuran’ı ile muhatap oluyordu da biz onun kelâmı ile muhatap oluyor muyuz acaba?"

..

"Herkül Projesi doğrultusunda manyetik alanlar açılıp, Yecüc-Mecüc bu manyetik kapılardan geçecekti. Türk Devleti’nin 16’ları ve Derûnî yapılanması bu ilme vakıf olduğu ve Kutsal Halı bilgisinden bunları bildiğinden dolayı her şeye hazırlıklı idi. Demirci Baba’dan demir ve bakırın sırrını hatırla. Bu Zülkarneyn sırrıdır. Zülkarneyn, Kutsal Kitabımız’da da belirtildiği gibi demir bakırı eriterek Yecüc ile Mecüc ve insanlığın arasına set çekmiştir. Tıpkı kendi çağında yaşadığı gibi. O başlıklar Zülkarneyn bilgisinden bir settir. Türk Milleti ile Yecüc Mecüc arasına çekilmiş bir settir, dolayısıyla insanlık arasına..."

Evet Oktan Keleş, kitaplarına öyle bilgiler veriyor ki, zamanımızın bir adım ötesinde... Yeter ki anlayalım, anlamaya çalışalım...



Erol Elmas

buulkem@gmail.com

Twitter: @emiryildizdan

Manyetik Kapıları Bulmuşlar! / ON ALTI YILDIZ
 
Engelliler Her Gün

Engelli kardeşlerime yürekten selamlar...


Engelliler Günü Her Gün

Tüm engelli kardeşlerime selam olsun. Herkes engellenebilinir bu yaşamda.

Ancak başta yönetici sınıfının zihni engelleri, gerçek engelli vatandaşlarımıza engel oluyor. Asıl acı olan bu. Lafı bırakın icraat yapın!

Deruni Devlet-Kutsal Halı kitabımı engelli yurttaşlarımıza ithaf etmiştim. Herkes; yazar, çizer, sanatçı, sporcu vs. inisiyatif almalı, engelli kardeşlerimin tüm sorunları çözülmeli. Yürekten selamlar.

Oktan KELEŞ



4528.jpg



Deruni Devlet -Kutsal Halı Kitabı'ndan:

ÂMÂ KİM?

İlk durağımız Sultanahmet Meydan’ıydı. Aracımızı park ederek Âmâ’yı aramaya koyulduk. Neden Âmâ dendiğini ise onu bulduğumuzda anladım. Daha doğrusu onun bizi bulduğunda. Bu kişi gözleri görmeyen biriydi ve elinde âmâların kullandığı ince
uzun bir baston vardı. Âmâ yanımdaki şahsa, “Geç kaldın Şamil.” dedi. Şamil ise, “Siz öyle diyorsanız öyledir Âmâ’ların Efendisi.” dedi ve ekledi, “Âdem Bey sizindir, kolay gelsin, hadi bana eyvallah” diyerek yanımızdan ayrıldı.

Sultanahmet Meydanı’nda Âmâ ile baş başa kalmıştık. Etraf her zamanki gibi çok kalabalıktı. Âmâ uzun boyluydu. Sanırım 40 yaş civarındaydı. Bana, “Âdem Bey, koluma giriniz, birlikte yürüyelim.” dedi. Denileni yaptım. Görenler, Âmâ’ya rehberlik yaptığımı düşünürlerdi. Fakat durum tam tersi idi. Âmâ, elindeki bastonu ile yerleri yoklayarak, “şuradan gidelim, buradan gidelim” diyerek bana rehberlik yapıyordu. Hac Suresi’ndeki ayet aklıma geldi: “AND OLSUN Kİ, BAŞTAKİ GÖZLER KÖR OLMAZ, KALPTEKİ GÖZLER KÖR OLUR.” Nicelerinin baş gözü vardı da, neyse…

Âmâ kula selâm olsun…

Engelliler Her Gün / ON ALTI YILDIZ


C*

Ve Aleyküm Selam ve Rahmetullah ve Berekatüh... Oktan Ağabeyimiz e engellilere verdiği destekten dolayı teşekkür ediyorum, Allah razı olsun... Çözülebilecek dertlerimiz çözülmüyorsa sorumlularla elbet bir gün hesaplaşırız. Hadi bizimle hesaplaşmayı göze alabilirsiniz belki ama Hesap Sahibi olan Allah u Teala nın karşısına çıktığınızda bakalım ne yapacaksınız...

C* ******
 
Engelliler Her Gün

Engelli kardeşlerime yürekten selamlar...


Engelliler Günü Her Gün

Tüm engelli kardeşlerime selam olsun. Herkes engellenebilinir bu yaşamda.

Ancak başta yönetici sınıfının zihni engelleri, gerçek engelli vatandaşlarımıza engel oluyor. Asıl acı olan bu. Lafı bırakın icraat yapın!

Deruni Devlet-Kutsal Halı kitabımı engelli yurttaşlarımıza ithaf etmiştim. Herkes; yazar, çizer, sanatçı, sporcu vs. inisiyatif almalı, engelli kardeşlerimin tüm sorunları çözülmeli. Yürekten selamlar.

Oktan KELEŞ


4528.jpg


Deruni Devlet -Kutsal Halı Kitabı'ndan:

ÂMÂ KİM?

İlk durağımız Sultanahmet Meydan’ıydı. Aracımızı park ederek Âmâ’yı aramaya koyulduk. Neden Âmâ dendiğini ise onu bulduğumuzda anladım. Daha doğrusu onun bizi bulduğunda. Bu kişi gözleri görmeyen biriydi ve elinde âmâların kullandığı ince
uzun bir baston vardı. Âmâ yanımdaki şahsa, “Geç kaldın Şamil.” dedi. Şamil ise, “Siz öyle diyorsanız öyledir Âmâ’ların Efendisi.” dedi ve ekledi, “Âdem Bey sizindir, kolay gelsin, hadi bana eyvallah” diyerek yanımızdan ayrıldı.

Sultanahmet Meydanı’nda Âmâ ile baş başa kalmıştık. Etraf her zamanki gibi çok kalabalıktı. Âmâ uzun boyluydu. Sanırım 40 yaş civarındaydı. Bana, “Âdem Bey, koluma giriniz, birlikte yürüyelim.” dedi. Denileni yaptım. Görenler, Âmâ’ya rehberlik yaptığımı düşünürlerdi. Fakat durum tam tersi idi. Âmâ, elindeki bastonu ile yerleri yoklayarak, “şuradan gidelim, buradan gidelim” diyerek bana rehberlik yapıyordu. Hac Suresi’ndeki ayet aklıma geldi: “AND OLSUN Kİ, BAŞTAKİ GÖZLER KÖR OLMAZ, KALPTEKİ GÖZLER KÖR OLUR.” Nicelerinin baş gözü vardı da, neyse…

Âmâ kula selâm olsun…

Engelliler Her Gün / ON ALTI YILDIZ


C*

Ve Aleyküm Selam ve Rahmetullah ve Berekatüh... Oktan Ağabeyimiz e engellilere verdiği destekten dolayı teşekkür ediyorum, Allah razı olsun... Çözülebilecek dertlerimiz çözülmüyorsa sorumlularla elbet bir gün hesaplaşırız. Hadi bizimle hesaplaşmayı göze alabilirsiniz belki ama Hesap Sahibi olan Allah u Teala nın karşısına çıktığınızda bakalım ne yapacaksınız...

C* ******
 
C* ****


Hz.Ali (as) diyor ki:


“Peygamber' inizin itreti aranızdadır. Onlar, sizi gerçeğe çeken iplerdir. Din bayraklarıdır, gerçeklik dilleridir onlar. Onları, Kur'ân'ın en güzel konaklarına indirin, kondurun (Kur'ân'da anıldığı, emredildiği veçhile onlara uyun); susamış develer gibi onların yanlarına, onların kaynaklarına koşun. Ey insanlar, bu sözleri, bu inancı, peygamberlerin sonuncusundan alın; bilin ki bizden olup da ölen, ölü değildir,[6] diridir; ölmez; bizden olup da çürüyüp giden çürümez. Bilmediğiniz sözü söylemeyin; çünkü gerçeğin çoğu, inkâr ettiğiniz şeylerdedir; aleyhine kesin bir deliliniz olmayan kişiyi mâzur tutun; o kişi de benim. Sizin içinizde, sizin aranızda, iki değer biçilmez şeyin büyüğüyle amel etmedim mi ben; iki değer biçilmez şeyin[7] küçüğünü aranızda bırakmadım mı ben? İçinize îman bayrağı diktim; helâl ve harâm sınırlarını size öğrettim; adaletimle kötülüklerden kurtuluş elbisesini size giydirdim.


” Nehc’ul Belağa,Hutbe:87


C* *********************************
 
C* *******


970 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'tan bir gün sordular:


"- Ey Allah'ın Resûlü! Allah yolunda yapılan cihada hangi amel denk olur?"

" (Başka bir amelle) dedi, ona güç getiremezsiniz !"

Soruyu soranlar ikinci ve hatta üçüncü sefer tekrar sordular.

Resûlullah her seferinde aynı cevabı verip:

" (Bir başka amelle) ona güç getiremezsiniz!" dedi ve sonra şunu ilâve etti:

" Allah yolundaki mücâhidin misâli (gündüzleri ve geceleri hiç ara vermeden oruç tutup, namaz kılan, Allah'ın âyetlerine de itaatkâr olan ve Allah yolundaki mücâhid, cihaddan dönünceye kadar namaz ve oruçtan hiç gevşemeyen kimse gibidir. "


C* ***********************************


Buharî, Cihad 2;
Müslim, İmâret 110, (1878);
Tirmizî, Fed ilu'l-Cihâd 1, (1619);
Nesâî, Cihâd 17, (6,19);
Muvatta, Cihâd 1, (2, 443).
 
C* ************


(KEHF suresi 110. ayet) (Resmi: 18/İniş:69/Alfabetik:54)


Eûzubillâhimineşşeytânirracîym - Bismillâhirrahmânirrahîym


[SIZE=5]قُلْ اِنَّمَا اَنَا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحٰى اِلَیَّ اَنَّمَا اِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌ فَمَنْ كَانَ يَرْجُوا لِقَاءَ رَبِّهٖ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهٖ اَحَدًا [/SIZE]


Okunuş - Kul innema ene beşerum mislukum yuha ileyye ennema ilahukum ilahuv vahid, fe men kane yercu likae rabbihi felya'mel amelen salihav ve la yuşrik bi ibadeti rabbihi ehada.


Kelime kelime anlamı


1.
kul
: de, söyle
2.
innemâ
: ancak, sadece, yalnız
3.
ene
: ben
4.
beşerun
: bir beşer
5.
mislu-kum
: sizin gibi
6.
yûhâ
: vahyediliyor
7.
ileyye
: bana
8.
ennemâ
: olduğu
9.
ilâhu-kum
: sizin ilâhınız
10.
ilâhun
: bir ilâh
11.
vâhidun
: tek, bir tane
12.
fe men
: artık kim
13.
kâne yercû
: dilerse
14.
likâe
: ulaşmayı, mülâki olmayı
15.
rabbi-hî
: Rabbine
16.
fe li ya'mel
: o zaman amel etsin, yapsın
17.
amelen sâlihan
: salih amel (nefs tezkiyesi)
18.
ve lâ yuşrik
: ve şirk koşmasın
19.
bi ıbâdeti
: ibadetine
20.
rabbi-hî
: onun (kendi) Rabbi
21.
ehaden
: (başka) birisi (başka birşeyi)




TefhimulKuran - De ki: «Şüphesiz ben, ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim; yalnızca bana sizin ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, artık salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın.»

Diyanet - De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım. (Ne var ki) bana, ‘Sizin ilâh’ınız ancak bir tek ilâhtır” diye vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın.”

Elmalılı Orj. - De ki ben sırf sizin gibi bir beşerim ancak bana şöyle vahyolunuyor: İlâhınız ancak bir tek İlâhdır, onun için her kim râbbının lıkasını arzu ederse salih bir amel işlesin ve rabbının ıbâdetine hiç bir şirk karıştırmasın

Elmalılı S1 - De ki: «Ben ancak sizin gibi bir insanım, bana ancak ilahınızın bir tek ilah olduğu vahyolunuyor, onun için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse, güzel bir amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibadete hiçbir şirk karıştırmasın!»

Elmalılı S2 - De ki: «Ben de sizin gibi ancak bir beşerim. Ne var ki, bana ilâhınızın ancak bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Onun için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse iyi amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibadete hiç kimseyi ortak etmesin.»

F. Kuran - De ki; «Ben de tıpkı sizin gibi bir insanım, yanız bana vahiy yolu ile ilahınızın tek Allah olduğu bildiriliyor. Buna göre kim açık alınla Rabb'inin huzuruna çıkmayı istiyorsa, iyi ameller işlesin ve kulluk görevlerinde hiç kimseyi Rabb'ine ortak koşmasın.»

M. Esed - De ki: "Ben de sizin gibi ölümlü bir insanım. Tanrınızın bir Tek Tanrı olduğu vahyolundu bana. Öyleyse, artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koysun ve Rabbine özgü kullukta hiç kimseyi, hiçbir şeyi (O'na) ortak koşmasın!"



C* ************************************************** *****************
 
C*


Kur an ı
seveni severim, sevmeyene sevdirmeye çalışırım, düşmanlık edenle savaşmak boynumun borcudur...


C* ********
 
C*


Hz. Muhammed sav Efendimiz i seveni severim, sevmeyene sevdirmeye çalışırım, düşmanlık edenle savaşmak boynumun borcudur...


C* ********
 
C*


(MÜZZEMMİL suresi 20. ayet) (Resmi: 73/İniş:3/Alfabetik:74)


Eûzubillâhimineşşeytânirracîym - Bismillâhirrahmânirrahîym


[SIZE=6]اِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ اَنَّكَ تَقُومُ اَدْنٰى مِنْ ثُلُثَیِ الَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَائِفَةٌ مِنَ الَّذٖينَ مَعَكَ وَاللّٰهُ يُقَدِّرُ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ عَلِمَ اَنْ لَنْ تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ فَاقْرَؤُا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْاٰنِ عَلِمَ اَنْ سَيَكُونُ مِنْكُمْ مَرْضٰى وَاٰخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِى الْاَرْضِ يَبْتَغُونَ مِنْ فَضْلِ اللّٰهِ وَاٰخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ فَاقْرَؤُا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ وَاَقٖيمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَقْرِضُوا اللّٰهَ قَرْضًا حَسَنًا وَمَا تُقَدِّمُوا لِاَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللّٰهِ هُوَ خَيْرًا وَاَعْظَمَ اَجْرًا وَاسْتَغْفِرُوا اللّٰهَ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَحٖيمٌ [/SIZE]



Okunuş - İnne rabbeke ya'lemu enneke tekumu edna min suluseyilleyli ve nisfehu ve sulusehu ve taifetum minellezîne me'ak, vallahu yukaddirulleyle vennehar, 'alime el len tuhsuhu fetabe 'aleykum fakrau ma teyessera minelkur'an, 'alime en seyekunu minkum merda ve aharune yadribune fil'ardi yebteğune min fadlillahi ve aharune yukatilune fi sebilillahi fakrau ma teyessere minhu ve ekîmussalate ve atuzzekate ve akridullahe kardan hasena, ve ma tukaddimu lienfusikum min hayrin teciduhu 'indallahi huve hayrev ve a'zame ecra, vestağfirullah, innallahe ğafurur rahîm.


Kelime kelime anlamı

1. inne : muhakkak
2. rabbe-ke : senin Rabbin
3. ya'lemu : bilir
4. enne-ke : senin olduğunu
5. tekûmu : kalkıyorsun, ayakta duruyorsun
6. ednâ : daha az
7. min suluseyi : üçte ikisinden
8. el leyli : gece
9. ve nısfe-hu : ve onun yarısı
10. ve suluse-hu : ve onun üçte biri
11. ve tâifetun : ve bir topluluk
12. min ellezîne : onlardan, olanlardan
13. mea-ke : seninle beraber
14. ve allâhu : ve Allah
15. yukaddiru : takdir eder
16. el leyle : gece
17. ve en nehâre : ve gündüz
18. alime : bildi
19. en len tuhsû-hu : onu asla hesaplayamayacağınızı
20. fe : böylece, bunun için, bu sebeple
21. tâbe aleykum : sizin tövbenizi kabul etti
22. fe ikraû : artık, o halde okuyun
23. mâ : şey
24. teyessere : kolay gelmek
25. min el kur'ânî : Kur'ân'dan

26. alime : bildi
27. en se-yekûnu : yakında olacak
28. min-kum : sizden (bir kısmınız)
29. mardâ : hasta
30. ve âharûne : ve diğerleri
31. yadribûne : dolaşırlar
32. fî el ardı : yeryüzünde
33. yebtegûne : isterler, ararlar
34. min fadli allâhi : Allah'ın fazlından
35. ve âharûne : ve diğerleri, diğer bir kısmı
36. yukâtilûne : savaşırlar, savaşacaklar
37. fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
38. fe ikraû : artık, o halde okuyun
39. mâ : şey
40. teyessere : kolay gelmek
41. min-hu : ondan
42. ve ekîmû es salâte : ve namazı ikame edin, devamlı kılın
43. ve âtû ez zekâte : ve zekâtı verin
44. ve akridu : ve borç verin
45. allâhe : Allah
46. kardan : kredi, borç
47. hasenen : güzel
48. ve mâ : ve şey
49. tukaddimû : takdim edersiniz
50. li enfusi-kum : nefsleriniz için, kendiniz için
51. min hayrin : hayırdan, hayır olarak
52. tecidû-hu : onu bulursunuz
53. inde allâhi : Allah'ın indinde, katında, yanında
54. huve : o
55. hayren : daha hayırlı
56. ve a'zame : ve daha büyük, en büyük
57. ecren : ecir, ücret, mükâfat
58. ve istagfirû allâhe : ve Allah'a istiğfar edin, tövbe edip Allah'tan mağfiret dileyin
59. inne allâhe : muhakkak ki Allah
60. gafûrun : gafur olan, tövbeleri kabul edip bağışlayan, mağfiret eden
61. rahîmun : rahîm olan, Rahîm esması ile tecelli eden



Tefhimul Kuran - (Ey Nebi!) Gerçekten Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden biraz eksiğinde, yarısında ve üçte birinde (namaz için) kalktığını bilmektedir; seninle birlikte olanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını bilmektedir). Geceyi ve gündüzü Allah takdir etmektedir. Sizin bunu sayamayacağınızı bildi, böylece de tevbenizi (O'na dönüşünüzü) kabul etti. Şu halde Kur'an'dan kolay geleni okuyun. Allah sizden hastalar olduğunu, başkalarının Allah'ın fazlından aramak için yeryüzünde gezip dolaşacaklarını ve diğerlerinin de Allah yolunda çarpışacaklarını bilmiştir. Öyleyse ondan (Kur'an'dan) kolay geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin. Hayır olarak kendi nefisleriniz için önceden takdim ettiğiniz şeyleri daha hayırlı ve daha büyük bir ecir (karşılık) olarak Allah katında bulursunuz. Allah'tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

Diyanet - (Ey Muhammed!) Şüphesiz Rabbin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. Allah, gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna (gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete) gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı (yükünüzü hafifletti.) Artık, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir. O hâlde, Kur’an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz, onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükâfat olarak bulursunuz. Allah’tan bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Elmalılı Orj. - Filhakıka rabbın biliyor ki sen muhakkak gece üçte ikisine yakın ve yarısı ve üçte biri kalkıyorsun beraberindekilerden de bir tâife, halbuki geceyi gündüzü Allah takdir eder, bildi ki siz onu bundan öte başaramazsınız, onun için size lutf ile irca-ı nazar buyurdu, bundan böyle Kur'andan ne kolay gelirse okuyun, bildi ki içinizden hastalar olacak, diğer bir takımları Allahın fazlından bir kâr aramak üzere yeryüzünde yol tepecekler, diğer bir takımları da Allah yolunda çarpışacaklar, o halde ondan ne kolay gelirse okuyun ve namazı kılın ve zekâtı verin ve Allaha karz-ı hasen takdim edin, kendilerinizin hisabına hayr olarak her ne de takdim ederseniz onu Allah yanında daha hayırlı ve ecirce daha büyük bulacaksınız, hem de Allaha istiğfar edin, şübhesiz ki Allah gafurdur, rahîmdir.

Elmalılı S1 - Gerçekten Rabbin biliyor ki sen, muhakkak gecenin üçte ikisine yakınını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçiriyorsun, beraberinde bulunan bir grup da (böyle yapıyor). Oysa geceyi, gündüzü Allah takdir eder. Sizin bundan ötesini başaramayacağınızı bildiği için size lütuf ile muamelede bulundu. Bundan böyle Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun; O, içinizden hastaların olacağını, diğer bir kısmının Allah'ın lütfundan bir kar aramak üzere yeryüzünde yol tepeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bilmektedir; O halde o (Kur'an)dan kolayınıza geleni okuyun; namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a karz-ı hasen verin! Kendi hesabınıza hayır olarak ne (iyilik) yapıp gönderirseniz, onu Allah yanında daha hayırlı ve karşılık olarak daha büyük bulacaksınız. Allah'tan bağışlanma dileyin! Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

Elmalılı S2 - Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalktığını, seninle beraber bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını biliyor. Gece ve gündüzü Allah takdir eder. O, sizin onu sayamayacağınızı bildi de sizi affetti. Bundan böyle Kur'ân'dan size ne kolay gelirse okuyun. Allah, içinizden hastalar, yeryüzünde gezip Allah'ın lütfunu arayan başka kimseler ve Allah yolunda savaşan daha başka insanlar olacağını bilmiştir. Onun için Kur'ân'dan kolayınıza geldiği kadar okuyun, namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin (Hayırlı işlere mal sarfedin). Kendiniz için gönderdiğiniz her iyiliği, Allah katında daha hayırlı ve sevapça daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan bağış dileyin. Kuşkusuz Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

F. Kuran - Senin ve bazı arkadaşlarının, gecenin ya üçte ikisine yakın bölümünü ya yarısını ya da üçte birini ibadetle geçirdiğinizi Rabbin biliyor. Gecenin ve gündüzün sürelerini belirleyen Allah'tır. O bu gece ibadetinin temposuna dayanamayacağınızın farkındadır. Bundan böyle kolayınıza gelecek kadar Kur'an okuyunuz. Aranızda hastalar olacağını, bir bölümünüzün Allah'ın lütfettiği geçim payını elde edebilmek için yeryüzünde oradan oraya koştuğunu, bir bölümünüzün de O'nun yolunda savaştığını Allah biliyor. Öyleyse kolayınıza gelecek kadar Kur'an okuyunuz. Namazı kılınız, zekatı veriniz, gönüllü olarak ve karşılık beklemeksizin Allah'a borç veriniz. Kendiniz için yaptığınız hayırları ilerde Allah katında daha yararlı ve daha büyük ödüllü olarak bulursunuz. Allah'tan af dileyiniz. Hiç kuşkusuz Allah bağışlayıcı ve merhametlidir.

M. Esed - (Ey Peygamber!) Rabbin, senin ve beraberindekilerin gecenin üçte ikisini, yahut yarısını, yahut üçte birini (namaz için) uyanık geçirdiğini bilir. Gecenin ve gündüzün ölçüsünü koyan Allah, sizin onu küçümsemeyeceğinizi bilir ve bu sebeple O rahmetiyle size yaklaşır. O halde Kur'an'ın kolayca okuyabileceğiniz kadarını okuyun. Allah, zaman zaman içinizde hastalar, Allah'ın lütfunu aramak için yola koyulanlar ve Allah yolunda savaşa çıkanlar olacağını bilir. Öyleyse ondan (yalnızca) kolayca okuyabileceğiniz kadarını okuyun, namazınızda devamlı ve dikkatli olun ve karşılıksız harcamada bulunun ve (böylece) Allah'a güzel bir borç verin çünkü kendi adınıza güzel ne iş yaparsanız karşılığını aynen Allah katında görürsünüz; evet, daha iyi ve daha zengin bir ödül olarak. Ve (daima) Allah'ın bağışlayıcılığını arayın. Kuşkusuz Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.


C* ************************************************** ********
 
C*


971 - Ebu Saîd (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a:


"- Ey Allah'ın Resûlü! İnsanların en efdali kimdir?" diye soruldu. Şu cevabı verdi:

" Allah yolunda malıyla canıyla cihad eden mü'min kişi!"

"- Sonra kim? diye tekrar soruldu. Bu sefer:

" Tenhalardan bir tenhaya Allah korkusuyla çekilip, insanları şerrinden bırakan kimsedir" diye cevap verdi."


C* ***********

Buharî, Cihâd 2, Rikâk 34
Müslim, İmâret 122, 123, 127, (1888)
Ebu Dâvud, Cihad 5, (2485)
Tirmizî, Fedâuilu'l- Cihâd 24, (1660)
Nesâi, Zekât 74, (5, 83), Cihâd 7, (6,11)
İbnu Mâce, Fiten 13, (3978).
 
C*


(VÂKIA suresi 10. ayet) (Resmi: 56/İniş:46/Alfabetik:107)


Eûzubillâhimineşşeytânirracîym - Bismillâhirrahmânirrahîym


[SIZE=6]وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ [/SIZE]

Okunuş - Vessabikunessabikûn.


TefhimulKuran - Yarışıp öne geçenler de, öne geçmiş öncülerdir.

Diyanet - (10-11) (İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah’a) yaklaştırılmış kimselerdir.

Elmalılı Orj. - İlerde sabikun, işte o sabikun

Elmalılı S1 - önde, en öne geçenler, işte o ileride olanlar!

Elmalılı S2 - Önde olanlar (var ya), onlar öncüdürler.

F. Kuran - Ve öncüler, hep önden gidenler.

M. Esed - Önde olanlar ise (hayatta iken, inanç ve güzel fiillerde) öne çıkanlar olacak.



C* ******


(VÂKIA suresi 11. ayet) (Resmi: 56/İniş:46/Alfabetik:107)


[SIZE=6]اُولٰئِكَ الْمُقَرَّبُونَ[/SIZE]

Okunuş - Ulaikelmukarrabûn.


TefhimulKuran - İşte onlar, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlardır.

Diyanet - (10-11) (İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah’a) yaklaştırılmış kimselerdir.

Elmalılı Orj. - (11-12) Onlar ne'ıym Cennetlerinde mukarrebun

Elmalılı S1 - (11-12) Naim cennetlerinde (Allah'a) yakın olanlardır.

Elmalılı S2 - İşte o yaklaştırılanlar,

F. Kuran - Onlar Allah'a yakındırlar.

M. Esed - (Her zaman) Allah'a yakınlık sağlayanlar!



C* ************************************************
 
C*


972 - Ebu Saîdi'l-Hudrî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Size, insanların en hayırlısı ve en şerlisini haber vereyim mi! İnsanların en hayırlısı o kimsedir ki, kendi veya başkasının atı sırtında ya da yaya olarak, ölünceye kadar Allah yolunda çalışır. İnsanların en şerlisine gelince o da, Allah 'ın Kitab 'ını okuyup (emir ve yasaklarına) riayet etmeyen kimsedir."


C* ***********

Nesâî, Cihad 8, (6,11-12).
 
C*

[SIZE=3](FETİH suresi 10. ayet) (Resmi: 48/İniş:109/Alfabetik:27) [/SIZE]


Eûzubillâhimineşşeytânirracîym - Bismillâhirrahmânirrahîym


[SIZE=6]اِنَّ الَّذٖينَ يُبَايِعُونَكَ اِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللّٰهَ يَدُ اللّٰهِ فَوْقَ اَيْدٖيهِمْ فَمَنْ نَكَثَ فَاِنَّمَا يَنْكُثُ عَلٰى نَفْسِهٖ وَمَنْ اَوْفٰى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللّٰهَ فَسَيُؤْتٖيهِ اَجْرًا عَظٖيمًا [/SIZE]


Okunuş - İnnellezine yubayiuneke innema yubayiunellah, yedullahi fevka eydihim, fe men nekese fe innema yenkusu ala nefsih, ve men evfa bi ma ahede aleyhullahe fe se yu'tihi ecran azîma.

Kelime kelime anlamı

1. ellezîne : onlar
2. yubâyiûne-ke : sana biat ederler, tâbî olurlar
3. innemâ : sadece, oysa, olunca
4. yubâyiûne allâhe : Allah'a biat ederler, tâbî olurlar
5. yedu allâhi : Allah'ın eli
6. fevka : üzerinde
7. eydî-him : onların elleri

8. fe men : bundan sonra kim
9. nekese : bozdu
10. fe : artık
11. innemâ : sadece, oysa, olunca
12. yenkusu : bozar
13. alâ : üzerine, ... e
14. nefsi-hî : kendi nefsi
15. ve men : ve kim
16. evfâ : vefa etti
17. bi mâ : şeylere
18. âhede : ahd etti
19. aleyhullâhe : Allah'a
20. fe : o taktirde, o zaman
21. se yu'tî-hi : ona verilecek
22. ecren : ecir, ücret, mükâfat
23. azîmen : en büyük


TefhimulKuran - Şüphesiz, sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a karşı verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.

Diyanet - Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir.

Elmalılı Orj. - Her halde sana biy'at edenler mahzâ Allaha biy'at ederler, Allahın eli onların elinin üstündedir, onun için her kim cayarsa sırf kendi aleyhine cayar, her kim de Allaha ahid verdiği şeyi iyfâ ederse o da ona yarın bir ecri azîm verecektir

Elmalılı S1 - Her halde sana biat edenler ancak Allah'a biat etmiş olurlar. Allah'ın eli (kudreti) onların elleri üstündedir. Onun için her kim cayarsa yalnızca kendi aleyhine caymış olur. Her kim de Allah'a verdiği sözü yerine getirirse O da ona yarın büyük bir mükafat verecektir.

Elmalılı S2 - Herhalde sana bey'at edenler ancak Allah'a bey'at etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdi bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahde vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.

F. Kuran - Sana biat edenler, Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, kendi aleyhine bozmuş olur. Ve kim Allah'a verdiği sözü tutarsa Allah ona büyük bir mükafat verecektir.

M. Esed - Sana bağlılıklarını bildirenler, Allah'a bağlılıklarını göstermiş olurlar. Allah'ın eli onların elleri üzerindedir. O halde, kim ahdini bozarsa yalnızca kendi aleyhine bozmuş olur ve kim Allah'a karşı taahhüdüne uyarsa (Allah) ona büyük bir ödül ihsan edecektir.



C* ************************************************** ****
 
C*


973 - İbnu Abbas (radıyalahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Size insanların en hayırlısını haber vereyim mi! O, atının yularından Allah yolunda tutan kimsedir. (Hayırda) bunu takip edeni haber vereyim mi? O da koyunlarının peşine takılıp (insanları) terkeden koyunlarda bulunan Allah'ın hakkını da ödeyen kimsedir.

Size insanların en kötüsünü de haber vereyim mi! O da, Allah'tan isteyip, Allah adına vermeyendir."


C* ***********

Muvatta, Cihad 4, (2, 445)
Tirmizî, Fedâilu'I-Cihâd 18, (1652)
Nesâî, Zekât 74, (5, 83-84).
 
C*

[SIZE=3](BAKARA suresi 115. ayet) (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11) [/SIZE]


Eûzubillâhimineşşeytânirracîym - Bismillâhirrahmânirrahîym

[SIZE=6]وَلِلّٰهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَاَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ [/SIZE]

Okunuş - Ve lillahil meşriku vel mağribu fe eynema tuvellu fe semme vechullah, innallahe vasiun alîm.


Kelime kelime anlamı

1. ve li allâhi : ve Allah içindir, Allah'ındır
2. el meşriku : şark, doğu
3. ve el magribu : ve garb, batı
4. fe : artık
5. eynemâ : hangi, herhangi, taraf
6. tuvellû : dönersiniz
7. fe : o zaman, artık
8. semme : orada
9. vechu allâhi : Allah'ın Zat'ı
10. inne : muhakkak ki
11. allâhe : Allah
12. vâsiun : vasi olan, kuşatan
13. alîmun : hakkıyla bilen, en iyi bilen


Tefhimul Kuran - Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphe yok Allah, kuşatandır, bilendir.

Diyanet - Doğu da, Batı da (tüm yeryüzü) Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü işte oradadır. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.

Elmalılı Orj. - Maamafih, meşrık de Allahın mağrib de, nerede yönelseniz orada Allaha durulacak cihet var, şüphe yok ki Allah vasi'dir alîmdir,

Elmalılı S1 - Bununla beraber, doğu da Allah'ın batı da! Nerede yönelseniz, orada Allah'a durulacak yön vardır! Şüphe yok ki Allah'ın rahmeti geniştir ve O, her şeyi bilendir.

Elmalılı S2 - Bununla beraber, doğu da Allah'ın, batı da Allah'ındır. Artık nereye dönerseniz dönün, orası Allah'a çıkar. Şüphe yok ki, Allah(ın rahmeti) geniştir, O, her şeyi bilendir.

F. Kuran - Doğu da Batı da Allah'ındır. Ne tarafa dönerseniz, Allah'ın yönü o tarafa doğrudur. Şüphesiz Allah'ın kudreti herşeyi kapsar ve o herşeyi bilir.

M. Esed - Doğu da Batı da Allah'ındır: Nereye dönerseniz dönün Allah'ın yönü orasıdır. Unutmayın ki, Allah rahmet ve kudretinde sınırsızdır, her şeyi bilendir.


C* ************************************************** ****
 
Üst Alt