Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Önemsediğim içerikleri burada paylaşıyorum

[FONT=Verdana]------------
[/FONT]
[FONT=Verdana]
[/FONT]
[FONT=Verdana]-- D A V E T L İ S İ N İ Z --[/FONT][FONT=Verdana]
[/FONT]

[FONT=Verdana]- Davası olmayanın daveti olmaz; davanız varsa davetiniz vardır.[/FONT]
[FONT=Verdana]- Gerçek davetçi “Bize gel” diyen değil, “Kendine gel” diyendir.[/FONT]
[FONT=Verdana]- Davası Allah olanın, destekçisi Allah’tır.[/FONT]
[FONT=Verdana]- Duası olanın davası olur, davası olanın iddiası olur.[/FONT]
[FONT=Verdana]- Davanız duanızdır.[/FONT]
[FONT=Verdana]- Davet fiili duadır.[/FONT]
[FONT=Verdana]- Dava sahibi olanlar heva sahibi olmazlar.[/FONT]
[FONT=Verdana]- En etkili davet temsildir.[/FONT]
[FONT=Verdana]- Reddedilme ihtimali var diye davet sorumluluğu terk edilemez.

----------------------------------------------------------------------------

Mustafa İslamoğlu
[/FONT]
 
[FONT=Verdana]-----

Sözümüz Kur an
[/FONT][FONT=Verdana]Özümüz Kur an
[/FONT][FONT=Verdana]Gönlümüz Kur an

-----------
[/FONT]

[FONT=Verdana]OKUDUN MU?[/FONT]
 
[FONT=Verdana]Kütübü Sitte

----------------


914 - İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana:

[/FONT]

[FONT=Verdana]" - Kur'ân'ı bana oku!" dedi. Ben (hayretle):
[/FONT]

[FONT=Verdana]" - Sana indirilmiş bulunan Kur'ân'ı mı sana okuyayım?" diye sordum. Bana:
[/FONT]

[FONT=Verdana]" - Evet, ben onu kendimden başkasından dinlemeyi seviyorum!" dedi.
[/FONT]

[FONT=Verdana]Ben de ona Nisa süresini okumaya başladım. Ne zaman ki, [/FONT][FONT=Verdana]"Her ümmete her şâhid getirdiğimiz ve ey Muhammed, seni de bunlara şâhid getirdiğimiz vakit durumları nasıl olacak?"[/FONT][FONT=Verdana] mealindeki âyete (41. âyet) geldim.
[/FONT]

[FONT=Verdana]" - Dur!"dedi. Durdum ve dönüp Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a baktım. Bir de ne göreyim, iki gözünden de yaşlar akıyordu."


-------------------------------------------------------------------

[/FONT]

[FONT=Verdana]Buharî, Fedâilu'l-Kur'ân 32, 33, 35;
Müslim, Musâfırin 247, (700);
Tirmizî, Tefsir, Nisa, (3027, 3028);
Ebü Davud, İlm 13, (3668).[/FONT]
 
------

Bismillahirrahmanirrahim (Rahman, Rahim Allah adına) cümlesiyle ifade edilen hakikate kısa adıyla besmele denir. Besmele, hem ilk vahyin bir sonucu, hem ilk emrin bir gereğidir. Zira Allah Rasulü’ne gelen ilk vahiyYaratan Rabbin adına oku!” emridir. Bu emir yine Kur’an’da Bismillahirrahmanirrahim şeklinde formüle edilmiştir. Efendimiz Kur an daki emirleri Müslüman hayatının kodları olarak hem uygulamış, hem de müminlere uygulamalarını söylemiştir. Mesela Allahu ekber bunlardan biridir ve Müzzemmil suresindeki “Ve Rabbini tekbir et!” emrinin kodlanmışıdır.

------------------------------------------------------

Mustafa İslamoğlu
 
------

Besmele Müslüman hayatının bir numaralı kodudur. Kur’an’ı bir ülkeye benzetirsek besmele bu ülkenin vizesidir. Yok, Kur’an’ı eğer bir siteye benzetirsek, besmele bu muhteşem sitenin ana giriş kapısının anahtarıdır.

Hz. Peygamber “Besmelesiz yapılan işler sonuçsuz kalmaya mahkumdur” buyurur. Nuh ve Süleyman Peygamber hakkında nakledilen ayetler de gösteriyor ki besmele, ilk insandan bu güne insanlığın değişmez değerlerini savunan tüm İslam Peygamberlerinin sembolüdür. Hz. Peygamber de bu sembolü yüceltmiş, kendisine indirilen ilk ayet olan “Oku yaratan Rabbinin adıyla” (96:1) emrini yine Kur’an’da yer alan ilahi bir form olan “Bismillahirrahmanirrahim”le yerine getirmiştir. Peygamber besmeleyi yalnızca Kur’an okumaya başlarken ya da sure girişlerinde değil, her bir işe başlarken okuyor ve müminlerine de bunu tavsiye ediyordu. Muhtemelen O bu anlayışını Nuh Peygamberin gemiyi yürütürken ve Süleyman Peygamber’in mektup yazarken besmeleyle başladığını ifade eden Kur’an’dan çıkarıyordu.

-----------------------------------------

Mustafa İslamoğlu
 
-----------

Kur’an ülkesinin muhteşem kapısı olan Fatiha’nın anahtarı olan besmelenin sembolize ettiği anlam aslında hayatın tümünü içine alan bir ‘hayat felsefesi’, müminin varlığa bakış açısının koordinatlarını veren bir ‘âlem görüşü’dür. Buna göre, işine Allah’ın adını anarak başlayan birinin bu davranışı şu anlamlara gelir:

a) Hamd ve şükür: Yaptığı işi Allah sayesinde yaptığını hatırlamış, O’nun adını anarak ikram sahibine teşekkür etmiştir. Eğer okunan Kur’an ise, onu okumaya besmeleyle başlamak, Kur’an’ın kaynağını hatırlamak ve onu gönderene hamdetmek anlamına gelecektir. “Eğer şükrederseniz, artırırım” (14:7) ayeti gereğince, besmele o nimetin bereketini celbedecektir. Bu nimet Kur’an gibi muhteşem bir nimetse, bunun artırılması oransal ve fiziksel değil manevi bir şekilde olacaktır ki, bu da Kur’an’ın yüreğe, zihne, hayata daha fazla ışık saçması, daha fazla yerleşmesidir.

b) Bağlanma (ilsâk): Nasıl Kur’an’ın anahtarı besmele ise besmelenin anahtarı da başındaki “be” edatıdır. Besmele’nin başındaki “be” edatı ilsâk içindir. İlsâk, iki şeyi birbirine bağlamak, iki taraf arasında ilişki kurmak için köprü, geçit, bağlantı yapmak demektir. Peki, bu bağlantı neyi sembolize etmektedir? Bu bağlantı, İnsanın Allah’a olan bağını sembolize eder. Besmele ile insan içkini aşkına, dünyayı ahirete, bedeni rûha, ednâyı a’lâya, ûlâyı ukbâya, geçiciyi kalıcıya, eşyayı mukaddese bağlamış olur. Bu anlamda besmele insanın Rabbi ile iletişime geçmek için kullandığı Allah tarafından verilmiş bir parola, bir şifredir. İnsan, maveraya bu şifre sayesinde ulaşır ve ötelere sesini bu sayede duyurur.

c) Allah’tan bağımsız bir alan fikrinin reddi: Besmele çeken biri, Allah’ı işine karıştırmış, dahası işini Allahlı kılmıştır. Bu, aynı zamanda Tevhid’in ameli bir boyutudur. Hayatını besmeleli hale getiren biri, hayatına Allah’ı şahit tutmuş, özetle hayatı ibadete dönüştürmüş demektir. Çünkü, Allah’ın razı olmayacağı şeylere besmele çekilmez. Bu Allah’la istihza etmek anlamını taşır. Şu halde, hayatı besmeleli geçen biri, hayatını ibadete dönüştürmüş biridir.

d) Dua: Besmele, aynı zamanda Allah’a çıkartılmış bir davetiyedir. Bir işe başlarken besmele çeken biri “Allah’ım, bu işi senin yardımın olmadan yapamam. Senin verdiğin imkan, güç ve kuvvet sayesinde bu işe başladığımı biliyorum, bu işten umduğum amaca ulaşmak için de sana, yardımına ihtiyacım var” demiş sayılır. Besmele bu anlamıyla bir duadır.

e) Zikir: Zikrin en geniş anlamının “geriye dönük tefekkür”, “unutulan gerçeği hatırlama” olduğu göz önünde tutulursa besmele, “unutmakla malul” olan insanın sahip olduğu tüm değerlerin kaynağını hatırlaması anlamına gelir. Zikrin amacının “Allah ve ahlak bilinci”ni insanda yerleştirmek olduğu hatırlandığında besmelenin işlevi daha bir aydınlanmış olur.

---------------------------------------------------------------------

Mustafa İslamoğlu
 
[FONT=Verdana]---

Bir aylık Ramazan mesaisinin ödülü nasıl bayram ise, [/FONT]
[FONT=Verdana]
Bir ömürlük iman mesaisinin ödülü de cennettir.

---------------------------

Mustafa İslamoğlu[/FONT]
 
Seferberlik başladı - 28.07.2012 - Gundem - Yeni Şafak

Türkiye Diyanet Vakfı, Arakanlı Müslümanlar için yardım kampanyası başlattı. Kampanyayı duyuran Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "Burma'nın Arakan Müslüman topluluğunun soykırıma tabi olmalarından dolayı Diyanet olarak bir kampanya başlattık. Biz Türkiye Diyanet Vakfı olarak buradaki kardeşlerimiz için yardımlara başlayacağız. Şu sorulacak, 'kendi yakınlarımız dururken neden uzak yerlere gönderiyoruz?' Milletimiz, uzak yerlere yardım ederse Cenab-ı Hak yardımseverlerin kazançlarını kat kat bereketlendirecektir" diye konuştu.

Türkiye Diyanet Vakfı tarafından organize edilen 31'inci Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı, Ankara Kocatepe Camii'nde kurulan fuar alanında açıldı. Açılışa katılan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, "Oku diye başlayan bir kitabın mensupları olarak çok az okuyoruz" dedi. Görmez, İslam Ansiklopedisi'nin elektronik ortama aktarıldığı müjdesini verdi. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ise "Yeni bir Srebniza yaşanmaması için uluslararası toplumun bu zulme 'dur' demesi gerekir. Diyanet'in yardımı akan kanı durdurmayacak ama önemli ihtiyaçlarını karşılayacak" diye konuştu.

ARAKAN YAZ 5601'E GÖNDER

Türkiye Diyanet Vakfı'nca Burma'daki Müslümanlar için başlatılan kampanyanın ramazan ayın sonuna dek süreceği kaydedildi. Yardım kampanyasına katılmak isteyen vatandaşların Turkcell, Avea ve Vodafon operatörlerinden 'ARAKAN' yazıp 5601'e mesaj göndererek 5 TL'lik bir katkıyla Arakan ve Mali'deki Müslümanlara destek olabilecekleri belirtildi. İsteyenler ise TDY'nin internet sitesinden online olarak bağışta bulunabilecek.
 
[FONT=Calibri][SIZE=3]-----

Üç günlük dünya için gayret üstüne gayret, ebedi yaşam için gayret yok hayret…

--------------------
[/SIZE][SIZE=3]
Necip Fazıl Kısakürek[/SIZE]
[/FONT]
 
-------

Vahiy : Allah’ ın dil dışı yöntemlerle insanlarla konuşması, insana mesaj iletmesidir ve vahiy Allah’ ın en büyük hidayetidir.

----------------------

Mustafa İslamoğlu
 
-------------

Euzubillahimineşşeytanirracîm

İsti aze: Akleden kalbe aldırılan abdest


İstiaze sığınma ve yardım talebi demektir. Kur an ın açık bir emridir. İki ayrı ayette gelir. İkisi de birbirine yakın zamanlarda inmiş olan Nahl ve Mü minun surelerinde yer alır.

Birincisinde doğrudan Kur an okuyana bir emirdir: Kur an okuyacağın zaman, aşağılanarak kovulmuş Şeytan ın şerrinden Allah’a sığın! (16:98)

İkincisinde Kur an okuyanla sınırlı olmaksınız yine emir olarak gelir: Ve de ki: Rabbim! Şeytanların fitleme ve dürtüklemelerinden Sana sığınırım! (23:97).

------------------------------------------

Mustafa İslamoğlu
 
-------------

Bu iki emir arasında birçok fark vardır. Bu farkları anlamak, Allah a sığınma emri olan istiazeyi de anlamayı kolaylaştırır. Nahl suresinin 98. ayeti Kur an okumaya niyetlenen kimseye emirdir. Ayette kara e fiili kullanılmıştır, telâ fiili değil. Bu da anlamak için okumaya”delalet eder. Bu, aktarmak ve saklayıp ezberlemek için okumaya delalet eden tela dan farklıdır. Demek ki, ayetteki Şeytan dan Allah a sığınma emrinin anlamayla doğrudan bir ilişkisi vardır. Şeytan dan Allah a sığınma emrinin amacı Kur an ı doğru anlamak”tır. Dahası Kur’an’ı yanlış anlamaya sebep olan her tür görünür görünmez saptırıcıdan uzak kalmaktır. Emrin ilk yarısı budur.

İkinci yarısı ise Allah a sığınmaktır. Bu ikisi arasındaki irtibat kelime-i tevhidin iki yarısı arasındaki irtibat gibidir. İstiğfar ve tevbe arasındaki irtibat gibidir. Her iki boyutuyla istiaze, Şeytan dan yüz çevirip Allah a yüzünü dönme işlemidir. Aynı zamanda Allah ın anlamın hem kaynağı hem de garantisi olduğunu ifade eder.

-------------------------------

Mustafa İslamoğlu
 
-----------

İkinci ayet şeytanların şerrinden mücerret olarak sığınmayı ifade eder. Bu şeytanlara sadece görünmeyen cin şeytanları değil; aynı zamanda görünen şeytanlar da dahildir. Mesela insan şeytanları (Bkz: 6:112). Zira insan şeytanları da insanın algılarını köreltebilir, idrakini rotasından saptırabilir, aklını çelebilir, bilincini dumura uğratabilir ve hakikati bulanık görmesine sebep olabilir. Yine bu şeytanlara insanın öteki kişiliği haline gelen nefsi, bilinçaltı, güdüleri ve ayartıcı duyguları da dahildir (Krş: 43:36). Belki de cevhere yönelik sapmadan Allah a sığınmanın temel sebebi de budur.

------------------------------------

Mustafa İslamoğlu
 
--------

İki ayet arasındaki bir diğer fark; Nahl 98’de Allah’a sığınılırken Mü’minun 97’de Rabbe sığınılmaktadır. Birincisi Allah’ın zatına sığınmayı, ikincisi sıfat ve fiiline sığınmayı ifade eder. Şeytan’dan Allah’ın uluhiyetine sığınmak, aslında Şeytan’ın insanın cevherine yönelik ayartmalarına taalluk eder. Allah’a sığınma bütün istiaze çeşitlerini kapsar. Yine Şeytan’ın hakikatin cevherine yönelik anlayışını saptırma teşebbüslerine taalluk eder. Rabbe sığınmak ise her tür şeytanın ve şeytansıların şerrinden Allah’ın fiillerine sığınmadır. İşte Hz. Peygamber’in şu istiazesi, iki ayeti de kapsayan muhteşem bir sığınma örneğidir:

Allah’ım! Senin gazabından hoşnutluğuna, cezandan bağışlayıcılığına, Senden Sana sığınırım.” (Müslim, Salât 222, vd.)

Hadisin son cümlesi olan “bike mink” ibaresi tam da Zattan Zata sığınmadır ki, sığınmanın en yücesini teşkil eder. Ondan önce Allah’ın fiillerine ve sıfatlarına sığınılmıştır. Çünkü gazabı, rızası ve cezası fiilleri, bağışlayıcılığı ise sıfatıdır.

------------------------------------

Mustafa İslamoğlu
 
------

İki ayet arasındaki bir başka fark; birinci ayetin bizzat fiili bir emir olmasıdır. Bu bir “yap” emridir. Yapılması istenen iş “sığınma” işidir. İstiaze cümlesini söylemek, bu emri tutmak için yeterli değildir. Yani e‘ûzü billahi mine’ş-şeytani’r-racim demek dil ile istiazedir. Bu olsa olsa Mü minun 97’nin bir gereğidir. Zira orada “de ki” emriyle gelmiştir talimat. Fakat Nahl 98’de demek değil yapmak emredilmektedir. Bu da gösterir ki, istiaze halden kale, gönülden dile, bilinçten eyleme, içten dışa doğru bütüncül bir sığınmayı ifade eder. Bir insan diliyle Allah a sığınırken, haliyle Şeytan a sığınabilir. Sözüyle Allah a sığınırken özüyle sığınmanın gereğini yerine getirmeyebilir. Bu ise gerçek bir sığınış değildir. Allah böylesi bir sığınmayı kabul etmeyecektir.

------------------------------

Mustafa İslamoğlu
 
------

İstiaze’den sanki Şeytan dan korkuluyormuş gibi bir izlenim edinilebilir. Bu doğru değildir. Zira Şeytan ın Allah ın has kulları üzerinde hiçbir gücünün ve otoritesinin olmadığını Kur an dan öğreniyoruz. Eğer Şeytan ve şeytansılar biri üzerinde otorite kurmuşlarsa, bu Şeytan ın gücüne değil, otorite kurdukları insanın Allah ın verdiği iradeyi Şeytan a transfer edip onu güçlendirdiğine delalet eder. Dünyanın en büyük sinema arşivi Şeytan a aittir. Eğer insan Şeytan sahnesinin sorgusuz sualsiz seyircisi olmayı kabullenirse, seyrettiği oyunların kendisini yönlendirme ve yöneltmesinin gerçek sebebi Şeytan değil kendisi olacaktır. Ve siz seyirci olursanız, Şeytan ın oyunu bitmeyecektir.

İnsan başta olmak üzere, kötülük odağı olan görülen ve görülemeyen her türlü varlıkla birlikte, tüm olumsuz duygu ve düşünceleri temsil eden şeytan, insanın içgüdü ve tutkularına esir olmasını ister. Çünkü ancak o zaman insana söz geçirebilir. Bu sebeple de insanı diri bir bilince ve uyanık bir idrake sahip kılacak olan herhangi bir eylemin getireceği tüm olumlu sonuçları sıfırlamak için çok çaba sarf eder. İnsanı diri bir bilince ve uyanık bir idrake sahip kılacak olan şeylerin başında bilgi, tefekkür, iman ve bunlarla bütünleşmiş eylem gelir. Kur an ise bu dört unsuru da bünyesinde taşıyan bir kaynaktır. O halde, şeytanın Kur an okumak isteyen kimseye musallat olmasından daha doğal bir şey olamaz. Şeytanın şerri, sadece Kur an okuyanla sınırlı değildir. Onun, özünde iyilik barındıran her işi amacından saptırmak isteyeceği Kur an tarafından vurgulanır. (7:200) “Şeytanın şerri” işte budur.

----------------------------------

Mustafa İslamoğlu
 
---------

Peygamber in istiazesinin amacının vahyin iniş üssü olan kalbini tahkim için olduğunu, bunun vahyin selameti açısından ne derece önem arzettiğini şu ayetten anlayabiliriz:

Senden önce hiçbir rasul ve nebi göndermedik ki, o bir şey temenni ettiği zaman şeytan onun ümniyyesine bir şeyler atmasın. Fakat Allah şeytanın attıklarını nesheder, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırır.”(22:52. Ayrıca 53-54. ayetlere bkz).

Özetle, akleden kalbi vahyin konukluğuna hazırlamak anlamına gelen istiazenin aklı-kalbi her türlü modern hurafe tarafından işgale uğramış modern insan için ne denli gerekli olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Kur an ın okunduğu halde ne dediğinin anlaşılmayışının, ne dediği anlaşılsa bile ne demek istediğinin anlaşılmayışının, Kur an ın sadece okunulan”bir kitap değil, iman edilen İlâhi bir referans ve yaşanılan bir hayat olamayışının ilk sebebi, belki de istiaze adı verilen bu ön hazırlığın gereği gibi yapılamamasıdır.

----------------------------------

Mustafa İslamoğlu
 
----------

Rahman ve Rahim olan Allah adına, Elbet onu kadir-kıymet gecesinde Biz indirmeye (başlamışızdır). Bilir misin o kadir-kıymet gecesi nedir?
O kadir-kıymet gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. Melekler, vahiyle beraber o gece inerler de inerler, Rablerinin izniyle, hayatın her alanına dair tarifsiz bir mutluluğun (formüllerini getirirler); bu durum, şafak atıncaya kadar sürer.

-------------------------------

(Kadir Suresi-Hayat Kitabı Kur’an)

Mustafa İslamoğlu | Facebook
 
----------

İstiaze”, “yardım almak için imdat dileme, tehlikeden korunmak için sığınma” anlamına gelir. Bu anlamı göz önüne aldığımızda “Euzu billahi mineşşeytaniracim” diyen, kalpler üzerinde yegane tasarruf sahibi olan Allah’tan yardım istemiş, duygusal ve düşünsel planda istiaze eylemini gerçekleştirmesi durumunda da, içgüdülerinin ayartıcı tahrikinden en emin sığınağa, yani Allaha sığınmış olur (bkz. 7:200).

Bu ön hazırlık, Kur’an’da Hz. Peygamber’in özelliklerinden biri olarak geçen “ümmi” vasfını Kur’an okumaya başlayan insanın akleden kalbine kazandırma yolunda atılmış ciddi bir adım olacaktır. Ümmi, yani “anadan doğduğu gibi temiz ve bakir” bir kalp ve kafayla Kur an a yaklaşacak, iletişim araçlarının da katkısıyla modern kültürün her türlü duygusal ve düşünsel atıklarıyla manevi bir çevre felaketi yaşayan kalbi temizleyip tahkim edecektir.

İkinci kuşaktan Ata, ayetin formunu delil göstererek namaz içinde ya da dışında her Kur an okumaya başlarken istiazeyi dînî bir zorunluluk olarak görmüştür (Râzî). İbn Sirin, ömürde bir defa istiazeyi farz görmüştür. Diğer müçtehitler farz saymamakla birlikte namaza ilk girişte söylenmesini “güzel” olarak nitelendirmişlerdir. Şafiî el-Ümm adlı eserinde İbn Ömer’in namazda istiazeyi içinden, Ebu Hüreyre’ninse dışından okuduğunu aktarır. Ebu Hanife, Şâfiî ve daha başkalarına göre en geçerli metin “Euzubillahimineşşeytanirracîm” formundaki metindir. Bazı alimler ise kimi rivayetlerde yer alan “Euzu billahi’s-semi’i’l-alimi mine’ş-şeytani’r-racîm” ibaresini tercih ederken daha başkaları bu ibarenin dışında rivayet edilen daha farklı formları tercih ederler (İbn Kesir, Tefsir I, 14).

---------------------------------------------

Mustafa İslamoğlu
 
--------

Ey insan! İndiği zamana dahi 30.000 kat değer yükleyen bir Kitab, indiği kendi halinde bir çöl kasabası sakini olan Abdullah'ın oğlu Muhammed'i 'Âlemlere rahmet' olan bir elçi eden, sıradan bir çöl kasabası olan Mekke'yi, 'Kentlerin Anası' olan mübarek ve muhterem belde eden bu vahiy, eğer senin yüreğine, zihnine, hayatına ve dünyana da inerse, sana bir gecesi bir ömür kadar bereketli bir hayat bahşeder, senin duygu, düşünce ve eylem potansiyelini binlerce kat artırır!

------------------------------

Mustafa İslamoğlu
 
[FONT=Verdana]-----

Senin Kadir Gecen,
[/FONT]
[FONT=Verdana]
ayetlerin senin zihin ve hayatına indiği gecedir.

---------------------------------

Mustafa İslamoğlu [/FONT]
 
Kur an a gönül veren, hayatını Kur an a göre şekillendiren tüm Kur an talebelerinin mübarek Ramazan Bayramlarını canı gönülden kutlarım.

Yüce Allah Ramazan Bayramımızı mübarek kılsın...amin...
 
--------

Meydanı, bu toprakları cehenneme çevirmek isteyen arsızlar ve uğursuzlar güruhuna bırakmayın.

Yalnız kendinizin değil, bu toprakların da bayrama susadığını unutmayın.

Ve esas bayramın özlemini hep içinizin en aydınlık yerinde zamanı gelince doğurulacak nurtopu bir bebek gibi büyütün.

Bayramınız mübarek, akleden kalbiniz münevver olsun.

------------------------

Mustafa İslamoğlu
 
----------

Bir avuç toprak aldım, gül kokuyordu. Sordum, senin asli kokun bu değil, sen bu kokuyu nereden aldın?

Cevap : Ben bir gül ağacının dibinin toprağıydım, O’nun kokusu bana sindi, işte bu nedenle gül kokuyorum...

Eğer Kur'an'ın (Gülün) dibindeki toprak olursanız, Kur'an kokusu size de siner.

----------------------------

Mustafa İslamoğlu


Eğer Kur'an'ın dibine toprak olursanız Kur'anın kokusu size siner | Facebook

Linkteki videoyu izlemenizi tavsiye ederim.
Emeği geçenlerden Allah razı olsun...
 
---------

Üzümünü ye, bağını da sor. Bir bilgi geldi mi, kaynağını sor. Çünkü bozulmuş üzüm mideyi, yanlış bilgi kafayı bozar. Bozar bozmasına da, doğruyu yanlıştan ayıracak mümeyyiz bir akla sahip değilsek nasıl olacak bu iş?

Nasıl olacağı belli: Ya kabuklu diye karpuzun içini de atacağız, ya da kabuğuyla yiyeceğiz. Ya içinde taş var diye pirinç çuvalını çöpe yuvarlayacağız, ya da "taşına gurban" diye taşıyla yiyeceğiz.

-------------------------

Mustafa İslamoğlu
 
---------

Hiçbir çağın Yusuf’u yoktur ki, çağının Züleyha’sı eteğini yırtmamış olsun.
Fakat önemli olan eteğinizin ya da gömleğinizin yırtılıp yırtılmadığı değil, nereden yırtıldığı.
Herkes gömleğine dikkat etsin!

-------------------------

Mustafa İslamoğlu​
 
Mustafa İslamoğlu | Facebook

-----

Yalnızca iman edip Salih amel işlemek kişiyi sadece “iyi” yapar.
Hakkı ve sabrı tavsiye etmek ise kişiyi “aktif iyi” yapar.

---------------

Mustafa İslamoğlu
 
-------

Namaz adım bile atmadan sevgiliye yürümektir.

---------------

Necip Fazıl Kısakürek
 
------

Ümmet-i Muhammed’in ilk âlimi Allah Rasulü aleyhissalatu vesselamdır. O Kur’an’ın ilk talebesi idi. Kur’an ile inşa oldu ve yaşadığı Kur’an ile hayatı inşa etmek için gayret etti. Muhammedi davetin ilk yıllarının tek okulu olan Daru’l-Erkam’ın müfredatı Kur’an idi. Büyük iman hamlesini omuzlayan ilk Müslümanların hemen tamamının gönül fatihi Kur’an idi. Hepsi de vahyin ilahi cazibesine kapılıp İslam dairesine girmişlerdi. Aynı şey Medine’deki Daru’s-Suffe için de geçerliydi.

-----------------

Mustafa İslamoğlu
 
[FONT=Verdana]'''''''''''''

Ümmetin ilk ilim halkaları Kur’an’ın asil öğrencileri tarafından kurulmuştu. Sahabeden Ali b. Ebi Talib, Aişe bt. Ebubekr, Zeyd b. Erkam ve Enes b. Malik Medine’de ilim halkalarını kurdular. Abdullah b. Mes’ud Basra ve Kufe’de ilim halkasını kurdu. “Kur’an’ın tercümanı” lakaplı Abdullah b. Abbas Mekke’de ilim halkasını kurdu. Bu halkaların tümünün tek müfredatı vardı: Kur’an.


'''''''''''''''''''''''''''''''''''

Mustafa İslamoğlu [/FONT]
 
Üst Alt