Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Biz, neyiz? Tanrı ve engelliler..? [Tartışma]

Bakara Suresi, 155. ayet: Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.

Bu ayeti kerime sanırım bütün sorulara cevaptır...
Dünyada ebedi kalacak olsaydık bu soruları sormaya belki hakkımız olurdu, ancak dünya bir imtihan yeri ve gelip geçici....
 
Bilimsel bir cevabı tercih ederim.(düşüncenize saygı duyuyorum, inançsız bir insan değilim, kimse bu konuda saldırmasın cvp vermeyeceğim peşinen belirtmiş olayım)
 
Nedenler çok çeşitli olabilir ama 2 basit yanıta indirebiliriz.

1. Allah öyle takdir etmiş... biz nedenini asla bilemeyiz.
2. Bu, canlıların üremesindeki basit bir kusurdur. Memeliler mükemmelen tasarlanmış olmaktan ziyade evrimsel bir gelişmenin sonucu ortaya çıktığı için bedenleri hem erkek, hem dişi genetik bilgisini taşır. Çünkü esasında kadın erkek basit farklar dışında aynıdır. Hangi genler aktive olursa cinsiyet ona göre değişir.
Yani aslında bir erkekte bulunan meme genleri gereksiz bir fazlalıktır. Bedende buna benzer çok fazla anlamsız yapılar mevcuttur ama çoğu fazlasıyla teknik olduğu için burada onlara girmek anlamsız. Örneğin gereksiz yere vücutta önce en aşağıya kadar inip sonra tekrar yukarı çıkan bir sinirimiz var. :)
 
Yok be ablacım kimseye saldırmak gibi bir niyetim yok, herkesin görüşüne saygılıyım.
Dünya da ebedi kalacak olsaydık belki şöyle düşünebiliriz.neden ben hasta yada engelli yaratıldım da diğer insanlar sağlıklı yada neden ben fakirim de diğeri zengin bunda bir yalnışlık var diye sorgulama hakkımız olurdu.Ancak yüce YARADAN cennet var cehennem var bu dünya sizin için imtihan yeri demiş dünya gelip geçici demiş ..diyelim sen engellisin ben sağlıklı yarın öldüğümüz zaman sen engelli olduğun için ecrini alacaksın bende sağlıklı olduğum halde sağlığımı nerede ne şekil kullandığıma dair hesaba çekileceğim.fakir zengin içinde bu geçerli
 
MeTePe :))))))))))) Kağan52, size dememiştim, din hassas bir konu ve aramızdan bazıları daha da hassas olabiliyor, gereksiz yere tartışma olmasın istedim.
 
Bana dedin diye yazmadım:)
Benim kişisel görüşüm şu yönde.ALLAH cc bu şekil uygun görmüş.Ve benim ALLAHIN hükmünü sorgulamak haddime değil Nokta...
Herkesin görüşüne düşüncesine saygılıyım.
Hadi bana eyv:)
 
Benim bildiğim en son bilgiye göre,evrim teorisinin başındaki ilk canlılık,bakteri ve arkeleri içeren prokaryotik hücrelerdir.evrim teorisini destekleyen bilim insanları,prokaryotik hücreden sonrasını,ii güzel anlatıyor da,prokaryotik hücrenin nasıl oluştuğunu dair bir bilgiye rastlamadım.belki de benim bilgim yok bu konuda,öyle ise benim bilgisizliğim olsun ama prokaryotik hücrenin var oluşunun tek açıklaması,tanrı nın varlığıdır diye düşünüyorum.
 
(Aşağıdakilerin hiçbiri gerçek hayatta yaşanmamıştır.)

Bizim bi Cemal Abimiz vardı , inanılmaz resim yapma yeteneği vardı. "abi bırak bu sanat , resim olaylarını gereksiz işleri" dedik. "Madem resim yapma yeteneğim var o zaman neden en güzel resmi yapmak ve tuval üzerinde vuku buldurmak gibi bir gayem olmasın?" dedi.

Sonra bi yönetmen abimiz Cengiz vardı. bir gün bana bir rol teklif etti ilk kez filmde oynayacaktım. inceledim senaryoyu Suat isminde bir karakter ve film boyunca çok kötü , rezil rüsva bir karakterdi. "abi bana bu rolümü layık gördün çok gücendim." dedim. o da "bu filmin bütçesi kısıtlı ama asıl ikinci filmde her türlü maddi ve teknolojik imkan kullanılacak , ikinci filmimde en güzel rolü alabilecek potansiyeli sende gördüğüm için bu noktadan başlamanı istedim, bi görelim kardeşimizin performansını" dedi.

Şimdi bir de kedi var bizim binanın etrafında geziyor , pisst dedin mi topuk kalçada 180 kilometre hızla uzaklaşan bi kedi. bi gün bunun yavruları olmuş. sevmek istedim yavruları ve yanına gidip "pisst" dedim yine ama o korkak kedi kaçmak bir yana dişlerini gösterdi bana. Yani kedi kendinden olanı istemedi , korumadı , değil mi?

Çiftlik sahibine sordum "Atlar var en büyüklerinden, hızlılarından; deveye ne gerek vardı?" diye.
çiftliğin kuruluş amacını anlamak lazım , bütün canlılar kusursuz şekilde hizmet etmeleri için toplanmadı çiftlikte. eğer öyle olsaydı çiftliğin sahibi çok zengin , istediği tüm canlıların en kaslısını , en görkemlisini getirtmek için masraftan kaçınmazdı.


Saygılar , sevgiler.

ekleme: 1. sayfanın en başındaki sorulara istinaden bu yorumu yazdım.
Lütfen kimsenin tartışmasına taş attığım düşünülmesin.
Ekol ve kalıpları -bütün olarak- kabullenmeyi reddeden birisi olarak , ne kimseyle ortak fikirlere sahip olma ne de belirli bir düşünceye sahip olanları eleştirme amacım yok.
 
Son düzenleme:
evrim teorisini destekleyen bilim insanları,prokaryotik hücreden sonrasını,ii güzel anlatıyor da,prokaryotik hücrenin nasıl oluştuğunu dair bir bilgiye rastlamadım.

Evrim teorisi ile hücrenin, yani hayatın başlangıcı birbiriyle ilintili olsa da ayrı konulardır.

Yaşamın nasıl başladığıyla ilgili de pek çok tez ve görüş var. Burada en sıkıntılı olan konu yaşam ortaya çıktığında dünyanın içinde olduğu koşulları tam olarak bilemememiz. 3,5 milyar yıl yaşında fosiller bulunmuş. 3,5 milyar yıl önce dünyanın nasıl bir yer olduğunu ancak tahmin edebiliyoruz.

Temel olarak yaşamın başlangıcı belli çevresel koşullar sağlandığında elementlerin kimyasal özellikleri nedeniyle bir araya gelerek karmaşık organik molekülleri oluşturması fikrine dayanır.

Bu fikir bugüne kadar defalarca kanıtlanmıştır. Amino asitler (proteinlerin yapı taşı) veya RNA parçaları (virüs DNA'sı) gibi moleküllerin kendi kendine oluşabileceğini artık biliyoruz.

Sizin kafanıza yatabilir veya yatmayabilir ancak size iki tane pek de yeterli olmayan link vereyim. Birisi belgesel video, diğeri de makale... İyi kötü bu konudaki tezleri anlatıyor.




Bu da konuyu özetleyen bir makale...

https://evrimagaci.org/yasamin-baslangicinin-bilimsel-tarihi-dunyada-yasam-nasil-basladi-457
 
Sayın MeTePe,

Ben hiçbir yerde, "evrim yoktur" demedim, demem de.

Elektronik, bilgisayar, elektrik, mobilyacılık, benim para kazandığım teknik yönleri olan mesleklerden olduğundandır belki;

-Gereksinim,
-Canlı olma,
-Organik olma,
-Doğada olması,
-Evrimleşme,
-Hayatta kalma güdüsü

gibi açıklamaların, DNA 'ya; gözün, kulağın, bunların şeklinin ve boyutunun, eklem sıvısının, kemiklerin vs. vs. şeylerin kodlarını yerleştiremeyeceği kanısına varmam, kendimce, akıllıca bir durumdur.

Sonuç olarak BİR HÜCRE DNA'sı milyarlarca km değil. 2 metre... Ayrıca "100 trilyon hücre var, 200 milyar km eder" gibi bir ifade hiç bir mucizevi anlam taşımaz!

Bence, açıldığında toplam 200 milyar kilometre eden, içi kodlarla dolu DNA lar da, insandaki ağlama, gülme, merhamet, sevgi, aşk gibi duygular da mucizedir benim bakış açımdan.

Ayrıca, erkeklerin gögüslerindeki çıkıntıya insanlar "meme" demez, "meme ucu" der. Tasarım açısından, hiç olmamasından daha iyi duruyor bence. Şişman erkekleri öne sürmezsiniz umarım.
 
gibi açıklamaların, DNA 'ya; gözün, kulağın, bunların şeklinin ve boyutunun, eklem sıvısının, kemiklerin vs. vs. şeylerin kodlarını yerleştiremeyeceği kanısına varmam, kendimce, akıllıca bir durumdur.

Olabilir... takdir sizindir... :)

Ama ben size basit bir örnek vereyim... Bir sineğin kanadı ile bacağını kodlayan genler neredeyse tamamen aynıdır. Sineğin bacağı üstü kıllı kara bir çöp parçası gibiyken, gen içindeki ufak bir değişiklik neredeyse tamamen farklı, düz, saydam bir kanat oluşumunu sağlar. Biz genlerdeki bu tür ufak değişikliklere mutasyon diyoruz.
Mutasyonların büyük bir çoğunluğu böyle olumlu sonuçlar vermez. Genellikle bacağın olmaması, kısa kalması veya işlevsiz bir hale dönmesine yol açar. Ama bazen bacak gibi bir yapının kanat gibi bir güzelliğe dönüşmesini sağlar. İşte DNA içindeki sıkıştırılmış bilginin özü aslında budur.

Bence, açıldığında toplam 200 milyar kilometre eden, içi kodlarla dolu DNA lar da, insandaki ağlama, gülme, merhamet, sevgi, aşk gibi duygular da mucizedir

İşte burada bir yanlışınız var. 200 milyar km dediğiniz DNA aslında 2 metrelik DNA'nın 100 trilyon kere tekrarından ibarettir. Çünkü ister bir kıl tanesindeki, ister beyindeki hücrenin DNA'sına bakın, hepsi aynıdır. Hatta alyuvarlar gibi bazı hücrelerde DNA bile yoktur. Anne karnında tek bir hücrenin bölünmesiyle başlayan yaşam her hücrede aynı DNA'nın kopyalarını barındırır.

Yani ha biri, ha öteki aslında tüm hücrelerimiz aynıdır. Bu aynı bir işyerinde çalışan tüm insanların farklı görevler yapması gibidir. Hepsi insandır ama kimi yemek yapar, kimi sekreterlik yapar, kimi evrak tanzim eder.

Bugün biliyoruz ki, ağız içinden aldığımız bir cilt hücresine doğru komutları gönderirsek başarıyla karaciğer hücresine dönüşebiliyor. Yani aşçıyı kursa gönderip sekreter olarak çalıştırabiliyoruz.

Ayrıca, erkeklerin gögüslerindeki çıkıntıya insanlar "meme" demez, "meme ucu" der.

İnsanların ne dediği önemli değil. Bunun tıbbi adı memedir. Koca göğüslü bir kadın ile, dümdüz göğüslü bir erkeğin meme yapısı tamamen aynıdır, aynı dokuları ve aynı miktarda hücreyi içerir. Aradaki tek fark meme dokusuna etki eden hormonlardır. O yüzden cinsiyet değiştiren bir erkeğe kadın hormonları verirseniz memeleri büyür, kadın memesi gibi olur.

Kaldı ki "görüntü" bir işlev de değildir. Göğsümüzde daha iyi görünüyor diye erkekte meme olmasının gerekçesini açıklamış olamayız. Ayrıca erkekte meme olması sağlık sorunu da yaratır. Erkekler de aynı kadınlar gibi meme kanserine yakalanabilir. Yaş ilerledikçe de erkeklik hormonlarındaki azalmaya bağlı olarak memeler büyür, kadın memesi gibi bir görüntü verir. Yani "görüntü" işlevini bile yerine getiremez.
 
Metepe arkadaşım,canlıların elementlerden oluştuğunu zaten herkes biliyor artık.önenmli olan o elementlerin nasıl olupta karmaşık organik bileşikler oluşturduğudur.bilimin böyle bir iddiası var fakat kanıtları yok malesef.kanıtlamak isteyen,dna daki elementlerin aynılarını alsın ve organik bileşik ve sonra da hayvan veya insan yapsın.yapsın da görelim ve Tanrı yokmuş.bizim aklımız yetersizmiş diyelim.

Sokrates arkadaşım,kendince inançlı kişileri,benim üzerimden küçümsemiş ve dalga geçmişsin.herkes yaptığı yorumlarla kendi karakterini yansıtıyor sonuçta.bana gelince ben hiçbirzaman adem ve Havva masalına inanmış birisi değilim.fakat bana göre Tanrı nın varlığı yadsınamaz bir gerçektir.zira hayatım boyunca daima varlığını hissettim ve yaşanan olaylara bakarak,varlığına şahit oldum.manasız espriler yapacağına,biraz daha duyarlı bir insan olmayı dene bence.
 
önenmli olan o elementlerin nasıl olupta karmaşık organik bileşikler oluşturduğudur.bilimin böyle bir iddiası var fakat kanıtları yok malesef.kanıtlamak isteyen,dna daki elementlerin aynılarını alsın ve organik bileşik ve sonra da hayvan veya insan yapsın.yapsın da görelim ve Tanrı yokmuş.bizim aklımız yetersizmiş diyelim.

Bu yazdıklarınızdan verdiğim linklere hiç bakmamış olduğunuzu anlıyorum... :)

Çünkü bunlarda nasıl olup da elementlerden karmaşık organik bileşiklere geçiş olduğu açıkça anlatılıyor. :)

Üstelik bu anlatılanlar işin gerçek yüzünün sadece çok yüzeyel bir betimlemesi... ayrıntı bile yok. Bilim dünyasında her yıl bu konuda yüzlerce yeni makale yayınlanıyor ve çeşitli canlı yapıtaşlarının nasıl oluştuğu biraz daha ortaya çıkıyor.

Tanrının varlığı, yokluğu meselesi ise bu konudan tamamen bağımsızdır. Moleküllerin bir araya gelip bir canlıyı oluşturması bir tanrının varlığını ne ispatlar, ne de çürütür. Bu sizin dini anlayışınızla ilgili bir konudur.

Sadece semavi dinler insanın "adem ve havva" şeklinde ortaya çıktığını söyler. Yani burada aslında ilk canlı hücrenin nasıl oluştuğu falan da değil konu. Bilim adamları elementleri karıştırıp hücreyi önünüze koysa da semavi dinler bunu kabullenmez.

Semavi dinleri bir yana bırakırsak, tanrı var mıdır, yok mudur bu bilimin konusu değil. Siz ister doğa kanunlarını tanrının bir işareti olarak kabul edersiniz, ister doğa kanunu varsa tanrıya ne gerek var dersiniz. Kişisel bir seçimdir.

Bu arada bilmeniz açısından, şu anda bilim çeşitli elementleri karıştırıp DNA'yı teşekkül edebilecek bilgi ve deneyime sahip. Bir hücrenin neredeyse her parçası laboratuar koşullarında oluşturulabilir. Ama marifet zaten var olan bir şeyi yeniden yapmakta değildir. Bu sadece taklit olur. Bilim dünyasının amacı molekülleri bir araya getirip canlıyı yaratmak değil, canlının yaratılışının ardında yatan mekanizmaları bulmaktır.

Ama sıfırdan bir canlı yaratmak fikri diyorsanız ben size çok daha uçuk bir örnek vereceğim... Tamamen inorganik maddelerden, hatta maddeden bile teşekkül etmeyen "yapay zeka" bir anlamda canlıdır ve fiziksel olarak biyolojik canlılara yakından uzaktan benzemez. Bilgisayar virüsleri neredeyse doğadaki virüslerle tamamen benzeşik özellikler sergiler. Proteinlere, DNA'ya veya hücreye de gerek duymazlar.
 
@MeTePe arkadaşım.ben bilimin konusu şudur veya budur diye birşey yazmadım zaten.verdiğiniz makalelerde de benim yazdığımın cevabı yok.zira elementleri alıp en azından bir organımızı bile yapmayı başaramadıkları açık.organ kaybı yaşayan binlerce kişi,beyin ölümü gerçekleşen kişilerden alınacak organlara muhtaç hala.bana göre bu Tanrı nın varlığının kantlarından biridir ve tabi ki sıfırdan canlı yapmaya ancak yapay zeka örneğini verebilirsiniz.çünkü bilim asla gerçek bir canlı yapamayacak.kınunun başlığı biz neyiz,tanrı ve engelliler.daha önce engellilik hakkındaki görüşümü yazmıştım zaten.şu an Tanrı ile ilgili görüşlerimi yazıyorum.başlığı yanlış anladığımı düşünmüyorum.tanrı ve engelli olmak arasındaki ilişki ise konudan anladığınız,kısaca engelli olmayı,tanrı nın gazabı olarak görüyorum.

[FONT=sans-serif]Metepe arkadaşım,bir de tüm semavi dinlerde adem ve Havva hikayesine inanıldığını yazmışsınız.tabi ki doğru yazmışsınız.ben tüm semavi dinlere inanmakla birlikte.kitapların içinde bazı yanlış bilgiler olduğuna da inanıyorum.bu sebeple,adem ve Havva masalına inanmadığımı yazdım.[/FONT]
 
en azından bir organımızı bile yapmayı başaramadıkları açık.organ kaybı yaşayan binlerce kişi,beyin ölümü gerçekleşen kişilerden alınacak organlara muhtaç hala.[FONT=sans-serif][/FONT]

Bu konuda yanılıyorsunuz... :)

Bunun için patenti alınmış bir cihaz bile var. Şu anda klinik çalışmaları yapılıyor. Yakın bir gelecekte ağzınızın içine sürülecek pamuklu bir çubuktan alınan hücrelerle sizin gereksinim duyduğunuz organı yapıp bedeninize nakledecekler. Aslında bunu şu an dahi yapabiliyorlar. Herhangi bir hücrenizi, örneğin deri hücrenizi alıp önce karaciğer hücresine dönüştürüyorlar. Sonra bunu doku kültüründe çoğaltıyorlar. Bu hücreleri 3 boyutlu bir yazıcının mürekkep haznesine koyup istenilen organın çıktısını alabiliyorlar.

Neden şimdi yapmıyorlar diyebilirsiniz! Yapamıyorlar çünkü ilaç ve tıbbi malzemelerle ilgili yaşanmış pek çok olumsuzluk nedeniyle bu tür çalışmalar çok katı protokollara bağlıdır. Yıllar süren test işlemleri vardır.

tabi ki sıfırdan canlı yapmaya ancak yapay zeka örneğini verebilirsiniz.çünkü bilim asla gerçek bir canlı yapamayacak

Siz hangi canlıyı sıfırdan yaparsanız yapın birileri çıkıp buna taklit diyecek! Ben o yüzden size yapay zeka örneğini verdim.

Size göre bir canlının tarifi nedir? Onu netleştirirseniz verdiğim yanıt daha iyi anlaşılır.

Kaldı ki önümüzdeki 20-30 yıl içinde yapay zekanın insan zekasını fazlasıyla geçeceği öngörülüyor. Siz kendinizden daha zeki bir yapay zeka ile karşılaştığınızda "hayır efendim bu canlı değildir" mi diyeceksiniz?
 
metepe arkadaşım,ben yazıcıdan organ çıkarma ve ağzımızdan alınacak hücre ile organ yapmışlar mı araştıracağım ama nakil seviyesine getireceklerini hiç sanmıyorum.yapana helal olsun.bu dediğiniz gerçekleşirse yanılmış olduğuma sevineceğim.sıfırdan canlı derken kastettiğim insan ya da hayvandır.eğer birgün evrim teorisini savunan bilim insanları bir canlı yapabilirlerse,tanrı nın varlığı konusunda yanıldığımı kabul edeceğim.

Yapay zeka konusuna gelince,burada konu yapay zekanın benden veya sizden daha zeki olması değil.konu canlıları sadece Tanrı nın yaratmış ve yaratabilecek olması.siz zeki insanlar zekaya takmış durumdasınız.herşeyi zeka ile ilişkilendiriyorsunuz.yapay zeka ne kadar zeki olsa da canlı bir varlık değil sonuçta.bizlerin yaratılışıyla yapay zekayı aynı kefeye koymanıız oldukça şaşırtıcı.
 
Bakın bu cihazlar bir tanesi bu... Video ingilizce ama ne anlattığı aşağı yukarı anlaşılıyor.


ABD'de sırf bu teknoloji için kurulmuş milyar dolarlık bir enstitü var.

Şu anda deri, kemik, kıkırdak, kas dokusu, damarlar gibi karmaşık olmayan dokular zaten üretilip naklediliyor. İçinde karmaşık ve çeşitli farklı dokular bulunduran organlar ise (karaciğer, böbrek, kalp vs.) test aşamasında.. Çok sayıda firma farklı bio yazıcılar ve yeknikler için patentler almış durumda...

Türkçe pek kaynak bulamazsınız ama 3D organ printer, bio printing vs. şeklinde ararsanız pek çok makale, video vs. olduğunu görebilirsiniz.

Bu teknolojilerin hepsi kişinin kendinden alınan dokunun istenilen hücre şekline getirilerek çoğaltılması ve 3 boyutlu yazıcıyla kalıba dökülmesi prensibine dayanıyor. Dolayısıyla bu organları doku reddi, tutmama vs gibi dertleri de yok.


Yapay zeka konusuna gelince,burada konu yapay zekanın benden veya sizden daha zeki olması değil..

Ben basit bir soru sordum bunun için... Canlı nedir? Siz tanımı yaparsanız ben niye yapay zekayı örnek verdiğimi açıklarım.

nakil seviyesine getireceklerini hiç sanmıyorum.

Şu bir gerçek ki, dünyanın pek çok yerinde koca koca bioteknoloji firmaları bu işe milyon dolar paralar yatırıyorlar.

Bundan sonuç alacaklarından o kadar emin olmasalar paralarını sokağa atmazlar. Kaldı ki bu konuda yapılan bilimsel yayınlar katlanarak artıyor.
 
az önce birkaç siteye göz attım.evet 3d yazıcıdan organ üretmişler fakat içine yine insandan alınan hücre ya da biomateryaller koyarak üretmişler.ve bir hastaya laboratuvar ortamında ürettikleri yemek borusunu nakletmişler.fakat onu da o kişiye ait bir kök hücreden üretmişler.gece vakti pek fazla araştıramadım.sizin paylaştığınız linklere de bakacağım şimdi.fakat benim demek istediğimle aynı durum değil,şu ana kadar bulduğum bilgiler.benim demek istediğim elementleri alıp,labaratuvar ortamında hücre haline getirmeleri idi.sizin linklere de bir bakıcam yine de.
 
Konuyla ilgili kaynak ararken sayenizde 15 tane bu teknolojiyi kullanan cihaz olduğunu öğrendim. Hepsi hakkında kısa kısa bilgiler şu linkde mevcut (ingilizce)

https://3dprintingindustry.com/news/top-10-bioprinters-55699/

fakat içine yine insandan alınan hücre ya da biomateryaller koyarak üretmişler..

İyi de amaç o zaten... Kolayı varken niye zoruyla uğraşalım ki?

Ancak dikkatinizi çekerim, bunlar insandan herhangi bir dokuyu alıp başka bir dokuya çeviriyorlar. Yani sizden deri hücresi alıp bundan karaciğer, böbrek, kalp dokusu yapıyorlar.

Burada amaç sıfırdan hücre üretmek değil, kolay, ucuz, etkili bir yöntemle organ üretmek.


************

Aşağıda da 2010 yılında bilim dünyasında duyurulan laboratuarda üretilen İLK SENTEDİK HÜCRE ile ilgili bir haber var. Yani laboratuarda oturup hücre yapmışlar.

Türkçe:

http://www.radikal.com.tr/hayat/umut-ve-korku-laboratuvarda-canli-ama-yapay-hucre-uretildi-998153/

(İngilizce)

https://abcnews.go.com/Technology/s...controlled-synthetic-genome/story?id=10692639
 
Metepe arkadaşım,sende az önce yukarıda yazmışsın zaten.insandan alınan hücrelerle yapmışlar organları.benim ifade ettiğim durum çok farklı.konu buralara evrim teorisinden geldi.ben diyorum ki,doğadaki elementler nasıl olupta bir canlıyı oluşturduysa,prokaryot veya herneyse,o zaman elementleri alsınlar,labaratuvarda o canlıyı yapsınlar.ben yeterli şekilde ifade edemiyorum galiba,kusura bakmayın ama siz anlıyorsunuz sanırım.bilimin yaptığını küçümsüyor veya görmezden geliyor değilim.ben sadece Tanrı nın yaptığını yapamazlar diyorum ki yapmamışlar zaten.
 
Bakın bu da tamamen farklı bir organ üretme yöntemi:

https://evrimagaci.org/laboratuvard...rak-bir-hayvan-icerisinde-organ-uretildi-3986

doğadaki elementler nasıl olupta bir canlıyı oluşturduysa,prokaryot veya herneyse,o zaman elementleri alsınlar,labaratuvarda o canlıyı yapsınlar.

Bakın ben size şunu anlatamıyorum!

Duymuşsunuzdur, fizikte Higgs parçacığı, ya da Tanrı parçacığı denilen atomaltı bir parçacık var. Bilim insanı Higgs bu parçacığın varlığını neredeyse 80 yıl önce söylemiş. Ancak eldeki teknoloji bunun deneylerini yapmaya yeterli olmadığı için ispat edememişler. Biliyorsunuz bundan 5-6 yıl önce Büyük Hadron Hızlandırıcısı ile yapılan deneylerde Higgs parçacığının varlığı gösterildi.

Sizin söylediğiniz de bunun gibi bir şey. Elimizde çok parçalı bir bulmaca var. Ben size bu bulmacanın çözülen parçalarını gösteriyorum. Siz bana "ama hani bitmiş bulmaca yok ortada" diyorsunuz.

Laboratuarda organ üretilmesi, bu organlar için insandan alınan hücrelerin çoğaltılması, bu hücrelerin farklı hücrelere dönüştürülmesi, çeşitli kimyasalları karıştırarak hücre parçacıklarının, proteinlerin vs. elde edilmesi, laboratuarda DNA üretilmesi bunların hepsi büyük bulmacanın parçaları!

Bulmacanın tüm parçaları bir araya geldiğinde sizin dediğiniz gibi biraz kömür, biraz bakır, biraz su, biraz asit vs. karıştırıp sıfırdan organ veya insan yapmak mümkün olacak...

Ancak bilim dünyasının tek derdi sıfırdan hücre yapalım da tanrının olmadığını ispat edelim değil! Bu çalışmaların hepsi belli bir amaçla, insanlara yararlı olacak teknolojiler üretmek için yapılıyor. Çünkü daha önce dediğim gibi, sıfırdan bir hücre üretmek tanrının varlığını ne ispat eder, ne inkar eder. Sadece bunun olabileceğini gösterir.

Şimdi ben size diyorum ki, tekeri yaptık, direksiyon var, motoru icat ettik, koltuk zaten vardı, şunlar da sinyal lambası... siz bana diyorsunuz ki "araba nerede"

Eh ona biraz daha zaman gerekiyor. PArçaları toplayıp birleştirmek gerek.
 
MeTePe arkadaşım,linkleri okudum.sentez hücre diye birşey üretmişler.o da varolan bir bakteriden üretilmiş zaten.bu durumda,değil araba,en ufak parçası dahi üretilmemiş oluyor,mantıken.bir örnekle izah etmeye çalışayım.mesela ipliği alıyoruz kazak Vs, ödüyoruz.sentez hücre ördüğümüz kazak durumunda oluyor sadece.ben ipliği var etmekten bahsediyorum ama anlatamıyorum.elbette bilim dünyası Tanrı nın olmadığını kanıtlamaya çalışmıyor.evrim teorisini savunanlar,evrim vardır,tanrı yoktur diyor.bazıları tabi ki.hepsi değil.
 
ayrıca bana göre,sıfırdan hücre üretilebilmesi,tanrı nın olmadığına,üretilememesi de varlığına kanıttır.bu sadece benim fikrim.herkes benim gibi düşünmeli diye bir iddiam yok.
 
Bu konu ile ilgili benden son kırıntılar, zamanınızı aldım, kusura bakmayın.

Canlılarda evrimleşme, gereksinimler üzerine kurulu ise, zavallı koyun. Onu kurt yer, karnını doyurur, insanlar üstündeki kıllarını kırpar, yatak, yorgan, giysi yapar. Sonra, derisinden çanta, çarık yaparlar, o da yetmezmiş gibi, kelleden paçaya onu yerler. Ot yiyip, su içip, içlerindeki kimya fabrikası ile ürettikleri o bembeyaz temiz süt, nesillerini devam ettirecek yavrularından daha fazla, insanların kullanımına harcanmakta.
Evrimleşme açısından bakmaya çalışırsam, "Bana barınacak yer ve kışın da gıda sağlayabilen, beni kurtlardan koruyacak, böylelikle neslimi sürdürmeme yardımcı olabilecek insan, kökümü de kurutmuyor ya, varsın yesin beni." durumu, fazla seçenek bırakmaksızın akla geliyor. Onun evrimleşmesi hayatta kalmasını sağlamış ama, daha kuzu iken ölmesini engelleyemiyor. Evrimleşmede sınıfta kalmış.

Zavallı eşek, insanların yükünü taşır, kahrını çeker, belki durumunun farkında, inatlaşır gitmemek için. Ama, inadı oranında dayak yemiştir. Yorgunluktan, yükünün ağırlığından, hasta olmasından ya da yokuş çıkmaktan dolayı yavaşlamışsa, mudul ile vites yükseltir insanoğlu eşekte. "Mudul nedir?" dersen, yaklaşık 2 cm çaplı, genelde 10-15 cm uzunlukta, ucunda, kafası kesilmiş ve iyice sivriltilmiş çivi bulunan çubuktur.

İnek, öküz, at, deve vb. nin de durumu benzerdir. Evrimleşmeleri, sanki kendi varlıklarını sürdürmekten çok, insana hizmet etme amaçlı gibidir. 2 ayak üzerinde evrimleşmemeleri, insan önünde boynu aşağı durmaları, sanki başka seçeneğe yönelmemişler gibi bir izlenim bırakmakta.

Bitkiler. Ağaçlar neden yerçekimine inat yukarı gidiyor, yanlara gitmiyor? 100 metrelik ağaç, en üst dallarına suyu hangi enerjiyle ulaştırabiliyor? Bu teknoloji, kendiliğinden mi oluşmuş?

Kiraz, vişne, ıhlamur, ceviz, erik, elma, armut, karpuz, ay çekirdeği, alıç, kuşburnu, ısırgan otu, marul vs. vs. vs. Sanki evrimleşmedeki yerleri, insanların hayatta kalmalarına çok yönlü yardım amaçlı gibi. İnsan organizmasına her birinin faydaları sayılıp duruluyor. Kendilerine has çeşit çeşit tada sahip olmaları, insan için var oldukları izlenimine kapılınmasına neden oluyor. Bilim ilerledikçe; kirazın sapı, elmanın çekirdeği, çınarın yaprağı gibi maddeler için; "İçeriğinde şu şu şu etken maddeler var, insanlarda şuna şuna şuna iyi gelir." gibi açıklamalar her geçen gün artıyor. Böyle olunca, bu dünyadaki yaşam da, ister istemez, "insan odaklı bir yaşam" gibi görülüyor.

Günlük hayatta faydalandığımız hayvan ve meyve-sebze gibi pek çok organizmanın, yüksek oranda insana fayda sağlıyor olması durumu, onların bu özelliklere sahip olacak şekilde evrimleşme durumlarını, sırf insanda, diğer canlılardan farklı olarak zekânın da olması yüzünden bir gereklilik mi oluşturur? Neden evrimleşmeleri insan odaklı gibi görünüyor?

Gelelim evrimleşmedeki estetik unsurlara.

Kadının ses tonu erkekten neden farklı? Tasarımcı seçimi mi, yoksa, erkeğe "çekici" gelmeyen ses tonunun, üreme isteğini olumsuz etkileyebilmesi olasılığı mı?

Kadınlarda neden sakal-bıyık yok, erkekte olan kıllı kısımlar neden kadında kılsız?
Erkeklerdeki sakal neden yüzün bazı kısımlarında yok? Neden çene altında birden bitiveriyor?

Peki, dudak neden dümdüz değil, altlarına dolgu verilmiş, ok atmada kullanılan yay sapı gibi "estetik" olduğu açıkça görülen bir eğrilere sahip? Usta bir heykeltıraşın bıçak izi, dudaklarda görülüyor gibi.

Kaş, terin göze gelmesine engel olabilmesi özelliği kadar, estetik bir çizim gibi de durmuyor mu?
Kirpik, estetik olma dışında hangi amacı taşımakta? Saç derisindeki kıllar uzarken, estetik kaygı yoksa, kaş-kirpik neden uzamıyor? Onların uzamaması için gerekli kodların Dna'ya işlenebilmesi çok mu kolaydı da bu tercih edildi? Kirpikteki kıl adedi ve boyları, kavisi, neden estetik açıdan çok iyi duruyor?

Ya doğadaki altın oran? İnsan bedeninde, bedeninin bölümlerinde, salyangozda, kar tanesinde, bitki yapraklarında vs. vs yerlerde, hatta Dna daki her bir sarmalın uzunluğu ile genişliğinde de görüldüğü söylenen altın oranı, matematikten anlamayan; doğa-gereksinim-hayatta kalma güdüsü gibi açıklamaların hangi aşamasına sokabileceğiz?

İşte, bu ve buna benzer sorular ile, sevgi, merhamet, iyilik vb. gibi "his" ler, ister istemez bir Kudretli Sanatçı'nın var olduğuna pek çok insanı ikna etmeye yeterli oluyor.
Saygılar.
 
linkleri okudum.sentez hücre diye birşey üretmişler.o da varolan bir bakteriden üretilmiş zaten.bu durumda,değil araba,en ufak parçası dahi üretilmemiş oluyor,mantıken.

Sizin okuduğunuz link basına verilen sınırlı bir bilgilendirme ve konunun tekniğine de aşina değilsiniz. Böyle düşünmeniz normal.

Yapılan şey hiç küçümsenmeyecek bir başarı... Hücre dediğimiz, DNA'yı içeren bir çekirdek ve ona hizmet eden bir kılıftan oluşur. Burada yaptıkları şey, bir DNA programlayıp bunu bir hücre kılıfı içine koymak. DNA zaten işin esasıdır. Geri kalanı teferruattır. Mesela virüslerin sadece DNA'sı be basit bir kabuğu vardır. Başka hiç bir organları yoktur.

Bunlar adım adım yapılan şeyler... Şimdi yarın biri çıkıp "evet, sıfırdan tüm parçalarıyla hücre ürettik" dese siz bu sefer ama bu bir insan veya hayvan değil diyeceksiniz. Bugün bildiğimiz bir hücrenin parçacıklarının büyük bir kısmı laboratuarda yapay yollardan elde edilebiliyor. Bir hücreyi tam olarak oluşturabilmek için temel bilginin büyük çoğunluğuna sahibiz. Ama doğanın milyonlarca yılda başardığı mekanizmaları bilimin 3 günde çözmesi de beklenemez.

Benim kişisel tahminim önümüzdeki 20 yıl içinde bu söylediğiniz şey gerçekleşecektir. Belki daha bile erken olur. Bakın 2 yıl öce yayınlanmış bir bilimsel makalede bu konuda çok detaylı bilgiler var. Ama fazlasıyla teknik ve ne yazık ki ingilizce... Özet olarak, gerek cansız maddelerden yukarıya doğru, gerekse hücre parçalarından aşağıya doğru yapay hücre oluşturmanın artık hiç de hayal olmadığını anlatıyor.

İlgilenenler için: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5222523/

evrim teorisini savunanlar,evrim vardır,tanrı yoktur diyor.

Yanıldığınız nokta şu: Evrim teorisiyle uğraşan insanların derdi tanrının varlığı veya yokluğu değil. Onlar bunu bilim için yapıyor. Din adamı değiller. Böyle bir fikri savunmak veya yermeleri gerekmiyor. Kaldı ki evrimbilimciler içinde çok sayıda dindar insan da var.

Sorun şu ki, dinler bir tehdit olarak gördüğü evrime karşı çıkıyor ve saldırıyor.

Bir biliminsanı din kitaplarını referans alarak bilim yapamaz. Tevrat'ı esas alırsanız bugün dünyanın 6.000 yaşında olduğu çıkıyor. Ama biz bunun en az 4,5 milyar yıl olduğunu biliyoruz. E, ne olacak o zaman? Bizim bilimsel bulgularımız yanlıştır deyip din kitaplarını mı esas alacağız.

Dileyen alabilir tabi, engel yok. Ama bilim böyle bir şey yapmaz.

Kutsal kitaplar Adem ve Havva'dan bahsediyor. Bilim ise bize böyle bir şeyin mümkün olmadığını söylüyor. Bir tercih yapmamız gerek. Bunu kabul edersek sadece evrim değil, antropoloji, paleontoloji, biyoloji, zooloji, botanik, jeoloji, arkeoloji ve bilimum benzer bilimdallarını külliyen çöpe atmamız gerekiyor. O kadar basit.
 
Onun evrimleşmesi hayatta kalmasını sağlamış ama, daha kuzu iken ölmesini engelleyemiyor.

E, bakın soruyu yanıtlamışsınız işte... :)
Çıkarsamanız her ne kadar yanlış olsa da doğru sonuca ulaşmışsınız. Çünkü evrimin yegane amacı hayatta kalmak ve neslini sürdürmektir.

Yanıldığınız yer ise bahsettiğiniz koyun, keçi, eşek, dana gibi hayvanların insan elindeki evrimleşmeleri gerçek evrim değil, yönlendirilmiş evrimdir. Yani yapaydır. Çünkü doğadaki bir yabani koyunu değil kesip yemek, yakalamaya çalışırken boynuz darbeleriyle yaralanıp ölmeniz olasıdır.

Bugün beslediğimiz hayvanların hepsi türleri içinde en yumuşak başlıları seçilmiş ve üretilmiş olanlardır. Ve bunların varoluş amacı insana hizmet etmek değil, doğada hayatta kalmaktır. Bu hayvanlar sürüler halinde yaşar. Çünkü et obur canlılara teketek karşı koyma şansları yoktur. Sayıca çok olmaları içlerinden bir kısmı av olsa bile kalanların nesli sürdürmesini sağlar.

Bitkiler. Ağaçlar neden yerçekimine inat yukarı gidiyor, yanlara gitmiyor? 100 metrelik ağaç, en üst dallarına suyu hangi enerjiyle ulaştırabiliyor? Bu teknoloji, kendiliğinden mi oluşmuş?

Öncelikle bitkiler yukarıdan ziyade yanlara gider. :)Çünkü amaç yüzey alanını arttırıp daha fazla güneş ışığı almaktır. 100 metrelik ağacın üst dallarına suyun ulaşacağı fizik kanunları olmasa ağaç zaten o kadar büyüyemez. Böyle bir teknolojinin oluşmasına gerek yok. Nasıl ki yerçekimi düşen cisimleri toprağa doğru çekiyorsa kapiller basınç dediğimiz fizik kanunu ağacın öz suyunun yukarılara çıkmasını sağlıyor.

Aslında yanıtlar çok basit. Eğer fizik kanunları öyle değil de böyle olsaydı ağaçlar ağaç şeklinde olmaz, merela çmber şeklinde olurdu. Nitekim farklı coğrafik, atmosferik koşullarda bitkiler de farklı özellik kazanıyor. Örneğin muzun var oluş sebebi insanlar yesin diyeyse neden brezilyada yetişiyor da, Ankara'da yetişmiyor? Ben bol bol karpuz yiyebilirken eskimolar niye mahrum kalıyor?

Kirpik, estetik olma dışında hangi amacı taşımakta? Saç derisindeki kıllar uzarken, estetik kaygı yoksa, kaş-kirpik neden uzamıyor?

Buna benzer şeyleri dile getirmenizi anlayışla karşılıyorum ama çok yanılıyorsunuz... :)
Kirpik estetik olmaktan ziyade gözü toz topraktan koruma işlevi görür. :)
Kaş, kirpik de sürekli uzar. Ama sürekli döküldüğü ve yenileri çıktığı için biz bunu farketmeyiz. :)

Ayrıca saçlarımızın sürekli uzamasının nasıl bir yararı olabilir? :) Hadi uzaması bir yana dökülüp kelleşmesinin nasıl bir estetik yararı var? :)

Bunlar aslında sizin iddia ettiğiniz tezin tam tersini gösteren kusurlardır.

Dna daki her bir sarmalın uzunluğu ile genişliğinde de görüldüğü söylenen altın oranı,

Bakın bunlar Adnan Oktar masallarından başka bir şey değildir. İddia edilen rakamlar altın orana YAKLAŞIK rakamlardır. Bir yaratıcı böyle bir mesaj vermek istese herhade %1 civarında hata içeren böyle bir rakamı kullanmaz, küsüratına kadar doğru olan rakamları kullanırdı.

Matematikle yeterince oynarsanız herşeyin herşeye eşit olduğunu gösterebilirsiniz. Ama doğru olmaz, o ayrı...

Kar taneleri de matematiksel FRAKTAL'dır. Kar tanesinin fraktal yapıda olmak için matematik bilmesi gerekmez. Çünkü fraktal geometrisi zaten kar tanesinin oluşumunu açıklayan matematiksel modeldir. KArlar veya doğadaki benzer kristaller o yapıda olmasa fraktal geometrisi de olmazdı.

Siz sürekli nedenin yerine sonucu koyup sonucun yerine nedeni koyuyorsunuz.

Taş yere düştüğü için yerçekimi var olmaz, yerçekimi olduğu için taş yere düşer.
 
metepe arkadaşım sürekli kelime kalabalığı yapıyor ve yazdıklarımı çarpıtıyorsun.ben bilimin derdi Tanrı nın olmadığını ispatlamaktır diye birşey yazmadım zaten.bazı bilim insanları evrim teorisi vardır,öyleyse Tanrı yoktur gibi bir mantığa sahip ve bunu yeri geldikçe,sorulduğunda dile getiriyorlar dedim.umarım bu sefer anlatabilmişimdir,ne demek istediğimi.sıfırdan hücre üretimine gelince,bu konuda çalışmalar yapılmış ve yapılıyor olabilir.ancak sonuçta hala sıfırdan hücre yapılamadı ve bana göre yapılamayacak zaten.zira ilk canlıyı,artık o canlı bakteri miydi yoksa başka birşey mi,onu Tanrı yarattı.kutsal kitaplar ile bilim arasında tercih yapmak gerekir yazmışsınız.bu sizin fikriniz saygı duyarım ama ben ikisinin karşıt değil,tamamlayıcı olduğunu düşünüyorum.evet kutsal kitaplarda bazı yanlış ve eksik bilgiler vardır,bu açık ve net.ancak kutsal kitaplar temelde bizlere ii birer insan olmamız gerektiğini,yaptığımız iyiliğinde,kötülüğünde karşılıksız kalmayacağını anlatır ve bunun bilimle çatışan bir yönü yoktur,aksine tamamlayıcıdır.bilim madde aleminin yasalarını kutsal kitap ise manevi alemin yasalarını anlatır.evrim teorisini de mantıklı buluyorum fakat şimdi bunun nasılım,niçinini yazmak çok uzun sürer.zaten telefondan yazmak zorunda kalıyorum ve yazmak çok zor oluyor.
 
Bir yazıda,bilimin böyle bir iddiası var ama kanıtları yok tarzında birşey yazmışım.o sırada annemle foruma yazı yazmam hususunda tartışıyorduk.kendimi doğru ifade edememişim.demek istediğim şuydu.bazı bilim insanları,tanrı nın olmadığını iddia ediyor.o halde,elementleri alsınlar ve tıpkı doğadaki gibi birleştirip,canlı yapsınlar.yapsınlar ki bende,herşeyin evrim teorisinden ibaret olduğuna inanayım.
 
Üst Alt