sevgili ela
bu hayat size ait. genelde böyle özel durumlarda başkalarının fikirlerini önemsemeyin rica ederim. çünkü bu işin içinde olan sizsiniz. diğerlerinin bu konu üstüne söyleyebilecekleri hiç bişi olamaz inanın.
sakatlık, ayrı bir kurguyu gerektirecek kadar "yeni bir canlı türüyle karşılaşmak" demek değil!
sakat olmayan birisi için de gelecekte bişi öngörülemez. bu konuda geleceğin ne getireceği konusunda kimse garanti veremez size. bu yüzden sakat bir insanla kurulan evlilikte de geleceğin ne getireceği konusunda garanti verilemez. bunun da garantisi yoktur.
evlilik, iki kişilik bir yürüyüştür. ve nereye kadar gideceğini belirleyen de budur. sorumluluk iki kişiye aittir yani.
karşımızdaki bir insan. insana özgü tüm özelliklere sahip bir kurguyu gerektirir bu.
sakat olmayan insanlarla olan evliliklerde de olası çözümsüzlükler var inan! evlilik kollarla,bacaklarla,gözle ve kulakla gidebilen bir süreç olsaydı inan gunumuzde o kadar ayrılıklar olmazdı.
fakat bana ilginç gelen onca mutsuz evliliklerde bedenin durumunun gundeme bile gelmiyor olması. yaşamla baş etmenin gereği olarak bir bedene atıf yapılmıyor o evliliklerde. onca endam ve saygın beden bi anda çöpe atılabiliyor!
ama sakatlar söz konusu olunca insana ait tüm özellikler göz ardı ediliyor sadece bir bedene atıfta bulunuluyor.
bakınız evlilik iki kişilik yürüyüştür. ve paylaşımdır. bu paylaşımı etkileyen ve belirleyen şey, sadece bir beden değildir. olamaz da!
merak etmeyin ev işlerinizde size sağlam bir erkek yardım etmeyecek
ya da tuvaleti ve banyoyu kendisi yıkamayacak. suyunu kendisi almaya üşenecek. pazara gitmeyecek.
bebeğinizi tek başınıza büyüteceksiniz. ailesiyle uğraşacaksınız yine. yine bir kayın valideniz yanı başınızda olacak. ailesi yine size karışmaya devam edecek. sizin duygularınızla değil parasını nasıl artırmanın hesabını yapacak yine. evinizde nasıl geçineceğinizin hesabını yapacaksınız. size saygı gostermeyi unutacak.
ayrı gezeceksiniz. evde kalınca paylaşacak şey bulmakta sorun yaşayacaksınız. sizin önemsediğiniz şeyelr dikkate alınmayacak. ve siz yine bunları konuşurken size fikir verilecek.
herkes konuşacak. kafanız karışacak.
aksi mümkün değil mi? mümkün tabi ki... uğraşacaksınız. onu da çocuğunuz gibi buyuteceksiniz ve belki de semeresini de goreceksiniz.
belki o gün geldiğinde yıpranmış ve kendi hayatını çoktan unutmuş bir canlı olarak karşımıza çıkacaksınız.
etrafınızda "sakatlarla nasıl yürünüyor ve nereye kadar?" diye bakmak yerine evliliklere bakınız. bu size yeterli bilgiyi verecektir.
unutmayın bu hikaye size ait. ve hiç bir hikaye evlilik söz konusu olunca birbiriyle bağlantılı değildir.
çünkü her evlilikte birlikte yuruyen iki kişi, dunyada bu işe soyunan "ilk iki kişidir".
bu hikaye size aitse size düşen bu hikayede ne aradıgınızdır.
"aradığımı buldum" diyorsanız eger!
artık sizlere gerekli olan sorumluluk duygusudur.
çünkü evlilik bir sorumluluk ister.
bu hikaye bir gün olumsuz bir şekilde biterse anlayın ki suç ikinize aittir.
bunu başta böyle kabul ederseniz sorunun sebebi olarak bir kişiyi görmez birlikte adım atarsanız böyle bedensel mazeretlere baştan sıgınmazsınız...
çünkü benim bildiğim tüm olumsuz yuruyen evliliklerde bişi ters gittiğinde hemen bir mazerete rahatlıkla sıgınılabiliyor.
burada sakatlar için sakatlık mazeretken başka yerde başka sebepler mazeret oluyor.
evliliklerde gerçekçilik, insanın butun geleceğini bilmeyi gerektirir!
yani karşındaki insan nasıl biridir? sizle ne kadar yuruyebilecek? siz onunla ne kadar yuruyebileceksiniz? olası sorunlar olacak mıdır? siz bu işe koyulan iki kişi bu işi başarabilecek misiniz?
sizin aradığınız şey şu an boyle bir gerçekçilik bence!
ve hakikat şu ki size bu konuda kimse yardımcı olamaz.
sakatlarla olan bir yaşam farklı bir yaşam değil inan
her ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar!
nasıl bir fark olabilir? mesela sağlam biri banyoyu berbat halde bırakır
ve her işini tek başına goruyor olur
sakat bi insanın banyosuna yardımcı olursunuz. ama burada sakat bagımlı muhtaç olur!
bence sizin yapmanız gereken, bir insanın nereye kadar bagımlı ve bagımsız olabildiğini tekrar incelemeniz. ve evlilikte "nereye kadar varsınız?" buna cevap bulmanız
kendi sınırlarınızı bir listeleyiniz. bu sınırlarınızı sevdiğinzie hatırlatınız.
onun da sınırlarını öğreniniz. karşılıklı olarak sınırlara saygı duyunuz.
ve unutmayalım ki bu sınırları da insanın kendisi tayin eder. ve bunları sizden başka kimse bilemez!
eğer siz ben onun işlerini yapmam derseniz bence sadece sakatları değil sakat olmayanları da iyice tartınız derim. eger evlilikte bir paylaşım olması gerektiği inancınız varsa da derim ki: neleri paylaşabilirsiniz?
sadece bir bedeni mi? sadece bir evi mi? sadece ev işlerini mi?
buradaki sınırlarınızı da belirleyiniz. ve karşınızdaki insanla ne paylaşabilirsiniz? bunlar size yeterli gelecek mi?
olmazsa olmazlarınızı belirleyiniz.
inanın gerisi teferruat ve sadece sizi ilgilendirir.
bir gun tuvaletini yapamıyor diye bıkmanız gibi bişi söz konusu olursa eğer bu da sakatlığa bağlı değil. ve siz hayalci takılmışs sayılmazsınız!
çünkü sevgi biterse bu sakat olmayanlar için de geçerli
sevgi bittiğinde siz zaten o kişiden de bıkmış olacaksınız. fakat evliliği sadece robotvari gotureceksiniz. burada yanımda "bıktıgım kişi sakat değil saglam olsun" diyorsanız o zaman işte bence vazgeçiniz bu işten!
sevmeseniz de bir sakatla yaşayabilir misiniz? diğer evliliklerde olduğu gibi sevgi olmasa bile yaşayabilir misiniz?
yani başa döndük şimdi
gundelik hayatınızı ne kadar götürdüğünüzü siz bilirsiniz. bugün bıkmıyorsanız yarın bıkmazsınız
ama bunu da en iyi siz bilebilirsiniz
size nasihatte bulunanların yaşamlarını tartın bence!
size nasihat etmeye gelince bol bol konuşan insanlar kendi hayatlarında neler çekiyolardır.
fakat işte sorun durust olmakta!
sanki hiç bir sorun yokmuş gibi kendilerinde!
hayatı sadece bir bedene indirgiyolar!
tek başlarına adım atmışlar gibi üstelik!
gören de karşımızda her işini tek başına yapabilen "yeni bir canlı türü" var sanacak