Bunu ben de çok düşünmüşümdür
özellikle de birinden hoşlanıyorsam ve karşılığının olmadığı barizse. Daha doğrusu yıllar önce “tedavin olursa beni ararsın” sözünü duyduktan sonra. Neymiş, ben çok iyiymişim, hoşmuşum, herşey çok güzel ama keşke sakat olmasaymışım...
Önce bir delirdim, ama ne delirme
o kim oluyormuş da böyle konuşuyormuş, baştan beri bilmiyor muymuş (başı filan yoktu ki , adı olmayan bişeydi işte). Ne ödlekliği kaldı ne salaklığı ne de ana kuzuluğu anlayacağınız. Bir süre soran sormayan herkese böyle kustum da kustum içimi. Aslında müthiş üzgündüm ama kızgınlığımın derecesinden pek anlayan olmadı bunu.
İlk kızgınlık geçince acılar çıktı su yüzüne.. salya sümük ağladım itiraf ediyorum. Gündüz ruh gibi dolaşıp gece ağlardım kimse bulaşmasın diye. Çünkü insanların teselli etmeye çalışırkenki halinden nefret etmiştim. Yarım yamalak, acınarak söylendiği ve kendilerinin bile inanmadıkları belli olan laflar işte bilirsiniz... “boşver onun salaklığı, o seni kaybetti” filan. Sonra suç annesine atıldı, o diretmiş filan dendi. İyi de kadının benden haberi bile olduğunu sanmıyorum, neyse
Ağlaya zırlaya insan birçok şeyi düşünmeye başlıyor bir süre sonra... Kendimi onun yerine koydum, önünde 19- 20sinden sonra daha başladığı bile söylenemeyecek bir hayat ve kariyer imkanı. Gerçi benim de öyleydi. Ve düşündüm, ben değil de o sakat olsaydı nasıl olurdu? Sakat derken öyle azcık aksamayı ya da duymamayı kastetmiyorum. Quadriplegic’sin ve montunu giymek için, merdivenle bir alt kata inmek için, ne bileyim yolun karşısına geçmek için, sokakta eğri büğrü de olsa yürümek için hatta normal bir bardakla su içmek için, için için için...... hep birine bağımlısın. Bu ne kadar güzel olursan ol, ne kadar zekice laflar edersen et, karşıdakinin kolayca kabul edeceği bir şey değil elbette.
Bunu farkettiğimde acayip bir durum oldu.... daha sonra kime azcık ilgi duysam önce bir güzel ellerini kollarını çarpıtıp, bacakları yamultup, elinde de benim bastonu düşünür oldum; benim gibi bardak tuttarken, kafasını benim gibi kaşırken neye benzeyeceğini hayal etmeye başladım
Tamam itiraf ediyorum, fazlaca şekilsel bakıyorum olaya ama lütfen kimse de bana “içi güzel olsun yeter” diye bol keseden atmasın. Elbette o da gerekli ama yeterli değil. Bunu söyleyenler daha çok ya bir şekilde engelliler ya engelli yakınları –ki duygusal bir tepki bu aslında- ya da düşünmeden, toplumun genel söylemlerini yaratan ve tekrarlayan kişiler. (Şimdi kızanlar olur, %90 ı diyelim
)
Ama bir açıdan bu düşsel yapılandırma epey işime de yaradı. Birine gerçekten mi değer veriyorum yoksa hoşlandığım biriyse daha çok görüntüsü mü beni cezbediyor ortaya çıkmaya başladı
Bir de sanıyorum, önceden beri sakat olanlar biraz daha dezavantajlı durumdalar. Çünkü eğer oturmuş bir ilişki devam ederken sakatlanan birini, diğer kişi daha kolay kabul ediyor. Diğer türlüyse çoğu insan seni tanımaya bile gerek duymayabiliyor. Otururken uzaktan çok güzel bulduğu yüzün sahibi ayağa kalkınca afallayıp gazetesine yumulabiliyor :wink:
Bilmiyorum, hiç şimdiye kadar sakat birine aşık olmadım. Belki de henüz rastlamadım. Bana kalırsa yaşamadan kesin birşey söylemek yanlış ama “yaa tabii ki evlenirdim” diyemiyorum.