Hz Ebubekir'in yeni halife seçildiği dönemini düşünelim, peygamberimiz [sallallahu aleyhi ve sellem] yeni vefat etmiş, Müseylime adlı kişi kendisini peygamber ilan etmiş ve kitapların yazdığına göre Beni Hanife kabilesini kendisine bağlamada başarılı da olmuş. Yemame bölgesinde Müseylime'ye bağlı kuvvetler Halid Bin Velid'in ordusuyla savaşmış. Bu savaşta pek çok insan ölmüş, ölenlerden bir çoğu da kuran hafızları. Hz Ömer bu savışın sonucunda Hz Ebubekir'e kuranı bir kitap halinde toplamayı öneriyor, ileride başka savaşlar olursa veya başka nedenlerden hafızlar ölürse kuranı korumaya almak gerektiğini söylüyor ve kuran kitap haline getiriliyor. Burada en çok dikkat edeceğimiz konu kuranı kitap haline getirenler peygamberimizi bizzat görmüş, meclisinde oturup kendisinden ders dinlemiş hatta savaşlarda peygamberimizle savaşmış insanlar. Bu insanlar peygamberimizin vefatının hemen ardından neden bazı ayetleri saklasınlar, ne gibi bir kazançları var? Bir karşılaştırma yapmak istiyorum, Atatürk'ün yazdığı Nutuk, Karl Marks'ın yazdığı Das Kapital, Lenin'in yazdığı Devlet ve Devrim kitapları veya her kim varsa böyle tarihe mal olmuş, geniş kitleleri etkilemiş insanlar, kendileri öldükten sonra kitapları değiştirilmiş midir? Bu insanların bu kitapları kendilerinden sonra gelenler tarafından "burası gereksiz" "burası fazla" "burası karışık" vb diyerek bazı bölümler çıkartılmış mıdır? Peki neden? Bunun cevabını sayfanın altında vereceğim, öncesinde bazı ayetler yazacağım, bu ayetlerle iman ne demek dikkat çekmek istiyorum. Üstte yazdıklarım ve bu bakış açısıyla değerlendir.
Bakara
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
165. İnsanlardan kimileri vardır ki, (Allahâa ulaşmak için Allahâtan başka aracılar edinerek) Allahâa ortaklar koşarlar ve onları, Allahâı sever gibi (hatta daha çok) severler. İman edenler ise, en çok Allahâı severler. Eğer zulmedenler azabı gördükleri zaman, bütün kuvvetin Allahâa ait olduğunu görmüş olsalardı! Şüphesiz ki, Allahâın azabı çok şiddetlidir
âİman edenler ise, en çok Allahâı severlerâ bu ayeti bilen, iman etmiş ve gerçekten Allah rızası için yaşayan insanlar neden peygamberin ölümünden sonra kuranın bazı ayetlerini çıkarsın?
Peygamber Müminlere Canlarından Üstündür
En çok Allahâı sevenler için peygamber ne durumdadır?
Ahzab
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
6. Peygamber müminlere kendi canlarından daha ileridir. Onun eşleri de müminlerin analarıdır. Aralarında akrabalık bağı olanlar Allahâın kitabına göre, (miras konusunda) birbirleri için (diğer) müminlerden ve muhacirlerden daha önceliklidirler. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapmanız başka! Bu (hüküm) Kitabâa yazılmıştır.
İnsanlar şirkten kurtulmuş, iman etmiş, peygamberi de kendi canlarından ileri bilmişler şimdi bu insanlar neden peygamberin ölümünden sonra kuranın bazı ayetlerini çıkarsın? Allah soruyor "eski şirk dönemi uygulamalarınızdan kurtulduktan sonra peygambere bir şey olursa eski adetlerinize geri mi döneceksiniz?"
Ali İmran
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
144. Muhammed, sadece resuldür, elçidir. Nitekim ondan önce de nice resuller gelip geçmiştir. Şayet o ölür veya öldürülürse, Siz hemen gerisin geriye dinden mi döneceksiniz? Kim geri döner, dinden çıkarsa, bilsin ki Allahâa asla zarar veremez. Ama Allah hidâyetin kadrini bilip şükredenleri bol bol mükâfatlandıracaktır.
Bu ayetleri peygamberle beraber okumuş, öğrenmiş, ezberlemiş insanlar neden peygamber ölür ölmez düzeni bozup, ayetleri gizlesin? Peygamber müminlere canlarından üstündür peki peygamber müminlere karşı nasıldı?
Tevbe
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
128. ANDOLSUN, size kendi içinizden; (bir kul ve bir insan olarak) bir Rasûl gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, müminlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.
Kuran peygamberimizin ölümünden 200 sene sonra toplanmadı, çok kısa bir süre sonra bu ihtiyaç hasıl oldu. O dönem herkes peygamberimizin müminlere karşı çok şefkatli, düşkün olduğunu biliyordu, peygamber müminlere canlarında öteydi, böyle bir durumda bu insanlar neden peygamberin ölümünden sonra kuranın bazı ayetlerini çıkarsın?
Peygamberin Ashabı Bu Dünyanın Geçici Bir Yer Olduğunu Biliyordu
Allah diyor ki;
Ankebut
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
64. BU DÜNYA HAYATI bir eğlenme ve bir çalışma(yurdun)dan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, elbette asıl hayat/konaklama yeri/sonsuz vatan odur! Şayet bilmiş olsalardı!..
Kassas
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
60. Size verilen herşey, yalnızca dünya hayatının geçimi ve süsüdür. Allahâın katında olan ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ akletmiyor musunuz?
61. ŞİMDİ kendisine güzel bir ödülü söz verdiğimiz ve de o söze kavuşacak olan kimse; dünya hayatının zevkini yaşayan sonra da, kıyamet günü yakalanıp getirilecek olan kimse gibi midir?
Bakara
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
155. Sizi biraz korkudan, açlıktan, (biraz da) mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile kesinlikle açığa çıkarırız. Sabredenleri müjdele!
156. Onlar (o iman edenler) ki, kendilerine bir musibet geldiği zaman: âMutlaka biz, Allahâa aitiz/Allahâtan geldik ve şüphesiz biz, Oânun huzuruna döneceğizâ derler.
157. İşte onlara (o müminlere) Rablerinden bağışlanmalar ve rahmet vardır ve onlar, doğru yolu (doğru hayat tarzını) bulanların ta kendileridir.
Peygamberimiz yaşadığı sürece insanlara bu dünyanın geçici, imtihanlarla dolu zor bir yer, asıl dönülecek yerin ahiret olduğunu anlatmışken, insanlar gözleriyle görmüş gibi Allahâa ve hesap gününe inanmışken peygamberin ölümünden sonra insanlar dünya menfaati için niçin ayetleri saklasın, çıkarsın? Madem çıkardığını iddia ediyorsunuz hangi menfaat olduğunu da söyleseniz, peygamberimizin ölümünden sonra Emeviler'e kadar değişen pek bir şey yoktur ki "şu menfaatten dolayı bazı ayetleri sakladılar" diyebilsinler.
1. Geleneksel iddianın söylediklerinin aksine, Hz. Âişeânin doğumu, nübüvvetten (Hz. Muhammedâe peygamberliğinin bildirilişinden) 4 yıl sonra değil, nübüvvetten 6 yıl öncedir.
Anlaşılan o ki, geleneksel Emevî tezgâhı, Hz. Âişeânin yaşında, daha baştan on yıllık bir küçültme yapmaktadır.
Kesin olarak bilmekteyiz ki, Hz. Âişe, peygamberimizin kendisiyle evlenme iradesini ortaya koyduğu tarih, peygamberliğin gelişinden tam on yıl sonradır. Peygamberimiz bu isteğini, Âişeânin babası ve peygamberimizin yakın dostu Hz. Ebu Bekirâe açtığı zaman, Ebu Bekir ona şunu söylemiştir:
âBen, Âişeâyi akrabamdan Mutâımâin oğlu Cübeyrâe söz verdim. Eğer onlar bu isteklerinden vazgeçerlerse, Âişeânin sizinle evlenmesini ancak o zaman düşünebilirim.â
Kaynakların bu konu ile ilgili kayıtlarını izlemeye devam edelim:
Mutâım ailesi, Müslüman olmamış bir aileydi. Hz. Peygamberâe ve İslamâa karşı idiler. İslam öncesi dönemde kızını istedikleri Ebu Bekir, İslamâın gelişi üzerine bu dine girmiş, Hz. Muhammedâin yakın dostları arasında yer almıştı.
Putperest kalmayı sürdüren Mutâım Ailesiânin hanımı, oğullarının Müslüman bir kızla evlenmesine karşı çıkıyor, şöyle diyordu:
âBu Müslüman kız evime girerse oğlumu dininde eder. Buna izin veremem.â
Hz. Ebu Bekirâin, putperest akrabasına kızını gelin olarak vermeyi kabulünün, Ömer Rızaânın da belirttiği gibi, onun İslamâa girişinden sonra olabileceğini kabul mümkün değildir. Ebu Bekir gibi bir peygamber dostunun, kızını bir putperest aileye gelin göndermesini düşünemeyiz.
O halde, Âişe ile ilgili verilen evlilik sözü, Ebu Bekirâin Müslümanlığı kabulünden öncedir ve bu da gösterir ki, Âişe, daha babası Müslümanlığa girmeden, birileri tarafından gelin olarak istenecek bir yaştadır.